< PreviousYORUMLAR PROF. DR. EROL TAYMAZ İSO İKİNCİ 500: TEMEL YAPISAL SORUNLAR VE TEŞVİK POLİTİKALARI FERDA BESLİ SERMAYE-BORÇ-KARLILIK: İSO İKİNCİ 500’ÜN 2021 FİNANSAL PERFORMANSI NASILDI?TEMMUZ 2022 199 YORUMLAR stanbul Sanayi Odası (İSO) her yıl Türkiye’nin 1000 Bü- yük Sanayi Kuruluşu’na ilişkin verileri derliyor ve ka- muoyu ile paylaşıyor. Bu yazımızda 2021 yılı verileri te- melinde İSO İkinci 500’de yer alan kuruluşların durumunu karşılaştırmalı olarak değerlendireceğiz. Değerlendirme- mizi, üretim, gelir ve büyümenin kaynakları açısından yapacağız ve bu değerlendirme temelinde uzun dönemli büyüme açısından önemli gördüğümüz teşvik politikala- rına ilişkin bazı gözlemlerimize yer vereceğiz. Üretim Öncelikle İSO İkinci ile başlayalım. İSO Türkiye’nin 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun verilerini iki grup halinde ya- yımlıyor1. Bu çalışmada İSO İkinci 500 kuruluşlarının ko- numunu değerlendirmek için son verileri (2021 yılı) kulla- nıyoruz. Fakat mevcut durumu değerlendirmek için hem bu konuma nasıl gelindiğini, yani süreci görmek, hem de bu kuruluşları diğerleri ile karşılaştırmak gerekiyor. Bu nedenle 2017 ve sonrası verilere bir bütün olarak bakacağız. Başlangıç noktasını 2017 olarak seçmemi- zin nedeni, 2017’nin iktisadi açıdan son “normal” dönem olması. 2018 sonları ve 2019 başlarında yaşanan kriz ile 2020-2021’deki COVID-19 pandemisi ve 2021’in ikinci ya- rısında derinleşen kriz, son dört yılın “normal”in dışında olmasına yol açtı. Karşılaştırma amacıyla İSO 500 kuru- luşlarının verisini de kullanacağız. Karşılaştırmaya başlamadan önce İSO İkinci 500’ün iki özelliğini vurgulayalım. Birincisi, İSO İkinci 500, Türki- ye ortalamasına göre büyük kuruluşlardan oluşuyor. 2021’de İSO İkinci 500’deki ortalama bir kuruluşta ücretle çalışan sayısı 522 kişi (İSO 500’ün ortalaması ise 1.514 kişi). İkinci olarak, İSO İkinci 500’ün büyük bir kısmı do - kuma (86 kuruluş) ve gıda maddeleri sanayinde (83) yer alıyor, bunları taşıt araçları (44), demir-çelik dışında ana metal (29) ve giyim eşya (26) sanayileri izliyor. İ TEMEL YAPISAL SORUNLAR VE TEŞVİK POLİTİKALARI İSO İKİNCİ 500: Orta Doğu Teknik Üniversitesi PROF. DR. EROL TAYMAZ200 TEMMUZ 2022 İSO 500’de ise gıda maddeleri (107), demir-çelik ana me- tal (47), taşıt araçları (47), dokuma (41), elektrik maki- neleri ve cihazları (35) ve diğer kimyasal ürünler (26) en yaygın temsil edilen sanayiler. İki grubu karşılaştırırken sektörel dağılımın farklılığını göz önüne almak gerekli. Tabloda İSO 500 ve İSO İkinci 500’ün yıllık reel büyüme oranları yer alıyor. 2 2018’de her iki grupta da reel katma değerde düşüş var. 2019’da İSO 500 kısmen büyürken İSO İkinci 500’ün üretimi azalmaya devam etmiş. 2020’de iki kesim de hızla toparlanıyor; 2021’de İSO 500’ün büyüme hızı çok düşük, fakat İSO İkinci 500 hızla büyümeye devam etmiş. Sonuç olarak İSO 500’ün yarattığı reel katma değer 2017’den 2021’e yüzde 4 azalmış, İSO İkinci 500 ise katma değerini 2017’ye göre 2021’de yüzde 31 artırabilmiş (yılda ortalama yüzde 7,1). Bu dönemde dış piyasaların payında fazla bir değişiklik yok. 2017-2021 yıllarında ihracatın net satışlar içindeki payı İSO 500’de yaklaşık yüzde 32-36, İSO İkinci 500’de ise yüzde 27-32 aralığında yatay bir seyir izliyor. Gelir Katma değer, üretim sürecinde yaratılan değeri gösteriyor. Üretilen değer üretime katılanların gelirini oluşturuyor ve bu gelir ücret, kâr (firma kârı, amortisman ve faiz) ve vergi olarak işçiler, sermaye sahipleri ve devlet arasında payla- şılıyor. Büyümeden kimin nasıl etkilendiğini görmek için katma değerin dağılımına bakmak gerekli. Tabloya bakıldığında amortismanların brüt katma değer içindeki payının her iki grupta da fazla değişmediği görü- lüyor (yaklaşık yüzde 11-14). Ücretlerin payı ise İSO 500’de kısmen, İSO İkinci 500’de ise çok ciddi şekilde düşüyor (2017’de yüzde 40,6, 2021’de ise sadece yüzde 28,4). Her iki grupta firma kârının katma değer içindeki payı pandemi döneminde artmış. Faiz ödemelerinin payı İSO 500’de artarken, İSO İkinci 500’de yaklaşık aynı kalıyor. Ver- gi (KDV ve ÖTV) eksi sübvansiyonların payı3 ise İSO 500’de düşerken, İSO İkinci 500’de son yıl artıyor. İSO 500’de vergi payının düşmesi, bu gruptaki firmaların sektörel niteliği ile ilgili olabilir. Sonuç olarak, gelir dağılımına ilişkin veriler, bu dönemde sanayi kuruluşlarının ve finans kesiminin kârlarının arttı- ğını, işçilerin ücretlerinde ise ciddi bir gerileme olduğunu gösteriyor. Ortalama ücretler açısından bakıldığında da aynı durumla karşılaşıyoruz. Hem İSO 500, hem de İSO İkinci 500’de 2021 yılındaki ortalama ücretler 2017’deki ücretlerden reel olarak yüzde 18 daha düşük.4 Ücretlerin ve ücret payının düşmesinin gelir dağılımı ve uzun dönemli sürdürülebilir büyüme açısından önemli bir sorun yarattı- ğını söyleyebiliriz. Büyümenin Kaynakları Son dört yıl içerisinde reel katma değerin İSO 500’de art- madığını, buna karşın daha küçük firmalardan oluşan İSO İkinci 500’de yüzde 31 arttığını gördük. Ekonomik büyüme açısından önemli olan ise uzun dönemli büyüme oranı. Uzun dönemli büyüme oranlarını belirleyen üç önemli et- ken var: Yatırımlar, teknolojik değişim ve yapısal dönüşüm. İSO 500İSO İkinci 500 2018-17,1-1,6 20193,0-6,5 202010,618,8 20211,920,2 YILLIK REEL BÜYÜME ORANLARI (%) İSO 500İSO İkinci 500 ÜcretAmortismanKârFaizVergiÜcretAmortismanKârFaizVergi 201721,611,116,87,842,240,614,227,212,25,3 201824,713,14,915,541,337,211,926,618,25,5 201924,613,410,212,938,442,512,923,815,15,1 202022,611,915,412,936,735,311,037,011,74,7 202120,612,525,418,023,128,411,734,514,310,7 KATMA DEĞERİN DAĞILIMI (%)TEMMUZ 2022 201 Yatırımlar açısından bakınca uzun dönemli büyüme açı- sından oldukça olumsuz bir tablo ile karşılaşıyoruz. Üret- ken sermaye stoku olarak tanımlayabileceğimiz maddi duran varlıkların reel değeri İSO 500’de dört yılda sadece yüzde 4 artarken, İSO İkinci 500’de hemen hemen aynı kalıyor; bir başka deyişle Türkiye’nin 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu son dört yıl içerisinde kayda değer bir serma- ye birikimi sağlayamamış. Yatırımlar açısından İSO İkinci 500’ün kısmen daha olumsuz durumda olmasının bir nedeni finansmana eri- şim olabilir. İSO İkinci 500’de özkaynak/aktif oranı daha yüksek, yani dış kaynak oranı daha düşük (2021’de İSO 500 yüzde 29,3, İSO İkinci 500’de ise yüzde 37,5). Uzun dönemli büyüme açısından diğer önemli faktör teknolojik değişme. Yeni teknolojiler büyük ölçüde AR- GE faaliyetleri sonucu geliştiriliyor. Bu açıdan bakıldı- ğında, son 10 yıl içerisinde AR-GE yapan firma sayısının arttığı gözleniyor. İSO 500’de AR-GE yapanların sayısı 2012’de 225 iken, bu sayı 2018’de 276’ya çıkıyor, fakat sonra bir düşüş yaşanıyor (2021’de 265). İSO İkinci 500’de de 2012’den 2019’a bir artış var (151’den 231’e), fakat son iki yılda ciddi bir değişim yok (2021’de 235). AR-GE yapan firma sayısının son yıllarda değişme- mesi artan belirsizliklerle ilgili. İktisadi belirsizliklerin ve risklerin artması firmaların AR-GE gibi uzun dönemli yatırım yapmasını engelliyor. AR-GE harcamalarının satış hasılatı içindeki payına bak- tığımızda bu etkiyi daha güçlü görebiliyoruz. Örneğin İSO 500’de bu oran 2017’de yüzde 0,53 iken 2021’de yüzde 0,44’e düşüyor. Benzer bir eğilim İSO İkinci 500’de de ya- şanıyor (2017’de yüzde 0,45, 2021’de yüzde 0,39), ki bu oranların zaten çok düşük olduğunu söyleyebiliriz. Teknolojik gelişme açısından AR-GE faaliyetleri kadar önemli olan bir başka etken de sanayinin teknolojik yapısı. İSO brüt katma değerin teknolojik düzeye göre dağılımına ilişkin verileri de sunuyor. Bu verilere göre İSO 500’ün teknolojik yapısı, son 5 yıl içerisinde düşük ve orta düşük teknoloji ürünlerinden orta yüksek (ve kısmen yüksek) teknoloji ürünlerine doğru bir dönüşüm gerçekleştirdi: 2017’de düşük ve orta düşük teknoloji ürünlerinin payı yüzde 76,2’den 2021’de yüzde 65,7’ye geriledi, orta yük- sek ve yüksek teknoloji ürünlerinin payları da sırasıyla, yüzde 20,2 ve yüzde 3,6’dan yüzde 28,3 ve yüzde 6,1’e çıktı. Son beş yılda İSO İkinci 500’ün ürünlerinde herhangi bir teknolojik dönüşüm gözlenmiyor. Bu kesimde düşük ve orta düşük teknoloji ürünlerinin payı yüzde 70-75 ban- dında, yüksek teknoloji ürünlerinin payı ise sadece yüz- de 3-3,5. Yapısal Sorunlar ve Teşvik Politikaları İSO verileri üzerinden yaptığımız bu kısa değerlendirme, Türkiye sanayisi açısından son beş yılda yaşanan üç yapı- sal soruna işaret ediyor: Yetersiz AR-GE ve sabit sermaye yatırımları, yetersiz yapısal dönüşüm ve niteliksizleşen işgücü. Yetersiz sabit sermaye yatırımı sonucu sabit sermaye stoku artmıyor. Fakat sabit sermaye stokunun artması hem yeni istihdam alanlarının açılması hem de üretkenli- ğin artması için zorunlu. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından mekanizasyon ve otomasyon ile üretim sürecinin sermaye yoğunluğunun artırılması üret- kenlik açısından çok önemli. Üretkenlik artışını sağlayan ikinci önemli faktör teknolojik yenilikler, yani AR-GE faali- yetleri. Bu alanda son yıllarda yatırımların (satış hasılatına göre) gerilediğini gözlemliyoruz. Sanayi Devrimi’nden günümüze sanayi yapısı sürekli bir dönüşüm içinde ve bu dönüşümler teknolojik devrimler tarafından tetikleniyor. Her teknolojik devrim kendisine özgü yeni teknolojilerin ve sanayilerin gelişmesini sağlı- yor. Sanayi 4.0 kavramı ile özetlenen ve içinde yaşadığı- mız dönemin gelişen teknolojileri, dijital ve yeşil tekno- lojiler. Bu teknolojileri üreten sanayiler artık büyümeyi ve üretkenlik artışını belirleyen sanayiler. “Yüksek teknoloji” olarak da tanımlanan bu sanayilerde Türkiye maalesef yeterli bir birikim sağlayabilmiş değil. Son olarak, reel ücretlerin ve ücret paylarının düşmesin- de de gözlediğimiz eğilim işgücünün niteliğinin azalması, çünkü ücretler hem işgücünün niteliğini yansıtıyor hem de beşeri sermaye yatırımlarının getirisini belirleyerek gelecekteki işgücü niteliğini de etkiliyor. Bu üç yapısal sorunu aşmak için nasıl bir politika izlen- meli? Öncelikle, son yıllarda izlenen genişlemeci kredi uygulamalarına karşın Türkiye’nin 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun yatırımlarının artmamasının en önemli nedenlerinden biri belirsizlik. İktisadi belirsizliklerin ve risklerin arttığı bir ortamda üretken yatırımlara kaynak ayrılamıyor. Bu nedenle belirsizliklerin azaltılması ve tu- tarlı-sürekli politikaların uygulanması çok önemli.202 TEMMUZ 2022 Gerek yatırımların koordinasyonu gerekse yapısal dönü- şümü sağlamaya yönelik olarak dijital ve yeşil teknoloji- lerin geliştirilmesi ve yaygınlaşmasına yönelik politikalar da günümüzde önem kazanıyor. Son olarak, işgücü niteliğinin artırılmasına, yani beşe- ri sermaye birikiminin sağlanmasına yönelik politikalar Türkiye açısından önemli. Beşeri sermaye birikimi açısın- dan eğitim politikaları önemli, fakat yeterli değil. Dijital ve yeşil teknolojileri geliştirecek ve uygulayacak işgücünün yetiştirilmesi ve beşeri sermaye yatırımlarının getirisinin artırılması da gerekli. Sonuç olarak, Türkiye’nin ciddi bir sınai üretim kapasite- sine sahip olduğunu ve sanayinin ekonomik büyümede sürükleyici olduğunu söyleyebiliriz. Fakat sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için teşvik politikalarının sanayinin önündeki yapısal sorunları aşacak şekilde tasarlanması, kıt kamu kaynaklarının yapısal sorunların çözümüne yö- nelik kullanılması gerekiyor. Notlar 1 İSO 500 ve İSO İkinci 500. 2 Reel büyüme oranı, yurt-içi üretici fiyat endeksi (yıllık ortalama Yİ-ÜFE) ile deflate edilmiş brüt katma değerin büyüme oranı ola- rak hesaplandı. 3 İSO 500’de ücret payının sabit kalmasının en önemli nedeni, vergi payının hızla düşmesi. Nitekim faktör fiyatlarıyla net katma değer içinde ücretlerin payı 2017’de yüzde 47’den 2021’de yüzde 32’ye düşüyor. 4 Burada reel ücret hesabında, ücretlerin kârlılık üzerindeki et- kisini daha iyi gösterdiği için Yİ-ÜFE kullanıyoruz. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) üzerinden hesaplanan reel ücretler aynı dönem- de yüzde 9 arttı. Yİ-ÜFE ve TÜFE için veri kaynağımız Türkiye İs- tatistik Kurumu. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) tüketici fiyat endeksi verilerine göre hesaplanan reel ücretlerde de ciddi bir düşüş söz konusu. İktisadi belirsizliklerin ve risklerin arttığı bir ortamda üretken yatırımlara kaynak ayrılamıyor. Bu nedenle belirsizliklerin azaltılması ve tutarlı-sürekli politikaların uygulanması çok önemli.204 TEMMUZ 2022 inansal yapının kontrolü, şirketler için hayati önem arz etmektedir. Finansal esneklik, sermaye mali- yeti, borç ödeme gücü, işletme sermayesi, sürdürülebilir karlılık gibi birçok önemli husus finansal yapının sağlık- lı ve başarılı kontrol edilmesine bağlıdır. Finansal yapısı doğru kontrol edilen şirketler, şok ve kriz dönemlerini olabilecek en sağlıklı şekilde atlatabilir. Ayrıca büyüme- sini, işletme sermayesini, karlılık yapısını ve esnekliğini de kontrol edebilir. Bu sayede şirket dirençli, büyüyen ve uzun ömürlü olabilecek bir yapıya sahip olur. 2021 piyasalar için hareketli geçen bir yıl olmuştur. Pan- demi kaynaklı durgunluğun ardından, toparlanma döne- minin başlangıç sinyallerinin yarattığı heyecan, 2021’in son aylarında yaşanan kur şoku, yükselen enerji fiyatları, tedarik zinciri sorunları gibi faktörler ekonomide çalkan- tılı hareketler meydana getirmiştir. Bu nedenlerle, şirket- lerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de finansal yapıyı kontrol etmek konusunda olmuştur. FİNANSAL PERFORMANSI NASILDI? SERMAYE-BORÇ-KARLILIK: İSO İKİNCİ 500’ÜN 2021 İSO Danışmanı / Besfin FERDA BESLİ F Finansal yapının kontrolünde şirketleri en çok zorlayan etkenler makroekonomik koşullardır. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde döviz kurları, GSYH deği- şimleri, faiz oranları gibi etkenlerin ekonomik görünüm üzerindeki etkisi yadsınamaz. Yapılan araştırma ve analizler, GSYH artışlarının borçlan- maya eğilimi artırdığını, faiz artışlarının bu eğilimi azalttı- ğını ve cari açık veren ülkelerde döviz kuru artışıyla borç- lanma ihtiyacı oluştuğunu göstermektedir. Benzer şekilde karlılık oranları da makroekonomik de- ğişimlerden etkilenmektedir. Araştırmalara göre döviz kurlarında, faiz oranlarında ve GSYH büyüme oranlarında dalgalanmalar, karlılık oranlarına olumsuz yansımakta- dır. Sadece negatif değişimler yönünden değil, dalgalanma- ların yarattığı belirsizlik yönünden de karlılık oranları et- kilenmekte ve zarar görmektedir. TEMMUZ 2022 205 Makroekonomik belirsizlik aynı zamanda firmaların yatı- rım kararları üzerinde de büyük etkiye sahiptir. Belirsizlik ortamında şirketler yatırım yapma ve büyüme konusun- da daha çekingen ve korumacı davranmak durumunda kalmaktadır. Yatırım planları ertelenebilmekte, hatta iptal edilebilmektedir. İSO İkinci 500 kuruluşlarının finansal yapısı incelendiğin- de, borç/özkaynak oranının son iki yılda kötüleştiği, kar- lılık oranlarının ise son beş yılda giderek iyileştiği görül- mektedir. Artan ihracat ile karlılığını iyileştiren şirketler, 2018 yılındaki döviz şokundan sonra sermaye ve borçlu- luk yapısını koruyamamış ve giderek daha bozuk serma- ye ve borçluluk yapısına sahip hale gelmişlerdir. İSO İkinci 500 Kuruluşlarının 2021 Finansal Performansı Borçluluk Oranları ve Borçluluk Yapısı 2020-2021 yılları arasında en çok dikkat çeken değişim- lerden biri borçluluk oranlarında gerçekleşmiştir. Borçlu- luğun yapısı, vadesi ve iç dağılımı yönünden değişimler olmuştur. 2020 yılında yüzde 60,8 olan borçluluk oranı 2021’de yüzde 62,5’e yükselmiştir. Dolayısıyla, özkaynak oranı yüzde 39,2’den yüzde 37,5 seviyesine gerileyerek şirketlerin kaldıraç oranlarının az miktarda yükseldiğini göstermiştir. Vadelerine göre incelendiğinde ise borçlarda ağırlığın kısa vadeye doğru kaymaya devam ettiği açıkça görülmekte- dir. Kısa vadeli borçların toplam borçlar içerisindeki payı- nın yüzde 65,1’den yüzde 68,9’a yükselmesi şirket yüküm- lülüklerinin kısa vadede yoğunlaştığını göstermektedir. Son yıllarda devam eden bu yığılma, şirketler için uzun vadede tehlike arz etmektedir. Kısa vadeli borçlarını uzun dönemli borçlarla fonlayarak vadeleri uzatamayan şir- ketler likidite problemi ile karşı karşıya kalabilir. Borçların detayları ve değişimin kaynaklarına bakıldığın- da, kısa vadeli borçlardaki en büyük değişimlerin ticari ve mali borçlar arasında olduğu görülmektedir. Kısa vadeli mali borçlar 2020-2021 arasında 33,6 milyar TL’den 66,1 milyar TL’ye yükselerek neredeyse iki katına çıkmıştır. Buna karşılık kısa vadeli ticari borçlar yüzde 100’e yakın bir artışla 51,4 milyar TL’den 101,9 milyar TL’ye yüksel- miştir. Uzun vadeli borçlardaki en büyük değişim ise mali borçlarda gerçekleşmiştir. 41,5 milyar TL’den 66,1 milyar TL’ye yükselen uzun vadeli mali borçlar yüzde 59,1 ora- nında artmıştır. 2020'den 2021’e finansal borçlar içerisinde kısa vadeli fi- nansal borç ağırlığının yüzde 44,7’den yüzde 50 seviyesi- ne yükselmesi, sağlanan finansmanın ağırlıklı olarak kısa vadeli olduğuna işaret etmektedir. Ancak net finansal borçları karlılık oranları ile karşılaş- tırıldığında ise ortaya daha farklı bir tablo çıkmaktadır. Finansal borçlar kısa vadede yoğunlaşmış olsa da net finansal borçların FAVÖK’e oranı incelendiğinde 2020 yı- lındaki 1,6’lık seviyesinden 2021 yılında 1,56’ya gerilediği görülmektedir. Bu olumlu değişimin ana nedeni FAVÖK gibi kar göstergelerinin borçlara kıyasla yüzdesel olarak daha fazla artmış olmasıdır. KAYNAK YAPISINDA BORÇ VE ÖZKAYNAKLARIN PAYI (%) 20202021 ÖzkaynakToplam Borçlar 2017 2018 201920162015 2014 2013 38,8 39,8 39,539,5 33,8 37,6 41,3 39,2 37,5 61,2 60,2 60,5 60,5 66,2 62,4 58,7 60,8 62,5 20202021 Uzun Vadeli BorçlarKısa Vadeli Borçlar 2017 2018 201920162015 2014 2013 BORÇLARIN VADELERINE GÖRE DAĞILIMI (%) 34,7 34,4 32,9 34,7 41,7 36,3 33,9 34,9 31,1 65,3 65,6 67,1 65,3 58,3 63,7 66,1 65,1 68,9206 TEMMUZ 2022 İşletme Sermayesi ve Faaliyet Süreleri 2021 yılında İSO İkinci 500 kuruluşlarında en büyük de- ğişimlerden biri işletme sermayesi ihtiyacı konusunda olmuştur. Şirketlerin net işletme sermayesi (NİS) ihtiyacı yüzde 104,9 artışla 61,6 milyar TL’den 126,3 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu ciddi artışın ana nedeninin stoklarda yaşanan yükseliş olduğu söylenebilir. Stok seviyeleri 2020’de 42,6 milyar TL iken, 2021’de yüzde 124,1 artarak 95,5 milyar TL’ye yük- selmiştir. Net işletme sermayesinin satışlara ve toplam aktiflere oranına bakıldığında da bu olumsuz gelişmenin etkileri görülmektedir. Net işletme sermayesinin satışlara oranı 2020’de yüzde 28 gibi yüksek bir seviyedeyken 2021’de daha da kötüleşerek yüzde 32,9 seviyesine çıkmıştır. Aynı şekilde net işletme sermayesinin toplam aktiflere oranı da yüzde 28,8’den yüzde 32,4’e yükselerek şirketle- rin likiditesinde zayıflamaya işaret etmiştir. Bu oranlardan görüldüğü üzere şirketlerin satışları ile iş- letme sermayelerini sağlamaları giderek zorlaşmaktadır. Bu durum uzun vadede devam ettiği sürece, şirketlerin faaliyetlerini sürdürmek için ihtiyaçları olan işletme ser- mayesini farklı kaynaklardan elde etmeleri gerekecek ve borçlanma ihtiyacı doğacaktır. Dahası, aktiflere oranla yükselen işletme sermayesi, liki- dite riskinin artmış olduğunu göstermektedir. Bu oranla- rın en azından yüzde 25 seviyelerinin altına gerilemesi ve likidite riskinden kaçınılması gerekmektedir. Karlılık Oranları 2019-2020 yılları arasında hızlıca yükselerek olumlu yön- de ilerleyen karlılık oranları, 2021 yılında da aynı seviyele- ri korumuş ve hatta biraz daha yükselmiştir. Son yıllarda İSO İkinci 500 kuruluşlarının en kuvvetli yanı olan karlılık oranları, bu sene de aynı şekilde kalmayı başarmıştır. 2020 yılında satış karlılığı yüzde 9,1’den yüzde 9,8’e, aktif karlılığı yüzde 9,4’ten yüzde 9,7’ye ve özkaynak karlılığı da yüzde 23,9’dan yüzde 25,7’ye yükselerek güçlü görünüm sergilemeye devam etmiştir. Bunun dışında, aşağıdaki tabloda görüleceği üzere de brüt kar marjı aynı seviyelerde kalmış, FAVÖK, net kar marjı ve faaliyet kar marjı da bir miktar yükselmiştir. Bu artışların ana nedenlerinden birinin dolar bazında ihracat- taki artış olduğu söylenebilir. 20202021 NİS/Net Satışlar%28,0%32,9 NİS/Toplam Aktifler%28,8%32,4 Alacak Devir Süresi89 gün92 gün Stok Devir Süresi89 gün114 gün Ticari Borç Ödeme Süresi73 gün79 gün Nakit Çevirme Süresi106 gün127 gün 20202021 Brüt Kar Marjı%20,7%20,6 Faaliyet Kar Marjı %13,1%13,7 Net Kar Marjı%7,9%8,2 FAVÖK Marjı%15,5%16,6 KARLILIK ORANLARI Satış KarlılığıAktif KarlılığıÖzkaynak Karlılığı 201920202021 30 25 20 15 10 5 0 5,9 9,1 9,8 6,3 9,4 9,7 15,4 23,9 25,7 BORÇLARIN TÜRLERINE GÖRE DAĞILIMI (MILYAR TL) 20212020 Kısa Vadeli Mali BorçlarDiğer Kısa Vadeli Borçlar Uzun Vadeli Mali BorçlarDiğer Uzun Vadeli Borçlar 200 150 100 50 0 51,4 33,6 41,5 101,9 66,166,1 3,9 9,7TEMMUZ 2022 207 2020’de 9,9 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracat, 2021 yılında yüzde 35,4 artarak 13,5 milyar dolar seviyelerine çıkmış ve bu sayede 2021 sonunda yaşanan ani döviz kuru yükselişi bir nebze daha kolay atlatılmıştır. Ayrıca, yüksek karlılık seviyeleri sayesinde şirketlerin finansal borçlarını ödeme güçleri de korunmuş ve hatta iyileşmiştir. Ancak bu artışlar, artan işletme sermayesi ihtiyacını fonlama açısından yetersiz kalmıştır. Yabancı Para Pozisyonu ve İhracat 2021 yılında belki de ülkemizde en çok dikkat çeken olay - lardan biri olan ani döviz kuru artışı, şirketleri de derin bir şekilde etkilemiştir. Gelirlerinin ağırlıklı kısmını ihracat faaliyetlerinden kaza- nan şirketler bu şoku nötr bir şekilde (veya giderleri Türk lirası cinsinden ise pozitif bir şekilde) atlatsa da özellikle yurt içi talebi karşılayanlar olmak üzere birçok yerel şir- ket bu ani değişimden ciddi miktarda etkilenmiş, hazırlıklı olmayan şirketler zor durumda kalmışlardır. İSO İkinci 500 şirketlerinin 2020-2021 yılları arasındaki net yabancı para pozisyonları incelendiğinde bu etki rahatlıkla görülmektedir. 2020 yılında 1,5 milyar dolar olarak ger- çekleşen açık pozisyon, 2021 yılında yüzde 62,3 oranında artarak 2,4 milyar dolar seviyelerine yükselmiştir. Türk parası cinsinden incelendiğinde ise durum çok daha olumsuz görünmektedir. Net yabancı para pozisyonu 2020’de 10,8 milyar TL seviyesinden 31,1 milyar TL sevi- yesine yükselerek neredeyse üç katına çıkmıştır. Bu açık, ihracattaki artışla nötrlenmeye çalışılmış olsa da oranlar korunamamıştır. 2020 yılında net yabancı para pozisyonunun ihracata oranı yüzde 14,9 iken 2021 yılında yüzde 17,8’ye yükselerek ihracat gelirlerinin açığı kapat- ma oranının düştüğüne işaret etmiştir. 2022 Yılı Hakkında 2021 yılı piyasalar için hareketli geçen bir yıl olmuştur. Küresel çaptaki tedarik zinciri sorunları, yükselen enerji fiyatları, COVID-19 sonrası toparlanma dönemi ve ülke olarak yaşadığımız ani kur şoku gibi etkiler piyasaları de- rinden etkilemiştir. Aynı şekilde, 2022 yılının ilk yarısı da hareketli geçmeye devam etmektedir. Rusya-Ukrayna savaşı, dünya gene- linde artan enflasyon ve faizler, yüksek seviyelerde sey- retmeye devam eden enerji fiyatları ve devam eden teda- rik zinciri sorunları, 2022 yılının da 2021 gibi hareketli ve şirketleri zorlayıcı bir yıl olacağını göstermektedir. Bu nedenle, şirketlerin süreç yönetimi finansal açıdan çok kritik olacaktır. Olası kur risklerine karşı şirketler borçlan- malarını yerel para üzerinden yapmalı, vadeleri mümkün oldukça uzun tutmalıdır. 2021’de artan işletme sermayesi ihtiyacı, etkin bir stok, ticari borç ve ticari alacak idaresi yapılarak karlılıkla kar- şılanabilecek seviyelerde tutulmalıdır. Kısa vadeli borç- lanmalar uzun vadeli borçlar ile değiştirilerek daha esnek bir finansal yapı sağlanmalıdır. Ayrıca, her kriz ve kaos ortamının şirketler için fırsatlar yarattığı akıldan çıkarıl- mamalı ve yeni, modern yatırımlar yapılarak reel büyüme sağlanmalıdır. Artan ihracat ile karlılığını iyileştiren şirketler, 2018 yılındaki döviz şokundan sonra sermaye ve borçluluk yapısını koruyamamış ve giderek daha bozuk sermaye ve borçluluk yapısına sahip hale gelmişlerdir.Next >