< PreviousSANAYI ÜRETIMI 2023 YILINA TOPARLANMA SINYALIYLE BAŞLADI MAKRO GÜNDEM 28 NİSAN 2023 AYLIK DEĞİŞİMLERDE İYİLEŞEN BİR GÖRÜNÜME İŞARET EDİYOR... Yıllık değişimlere paralel şekilde, takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış (TMEA) veriler de sanayi üretiminde toparlanmaya işaret etmektedir. Kasım ayında %1,1 daralan üretim, Aralık’taki %1,7’nin ardından Ocak’ta da %1,9 oranında artış göstermiştir. Toparlanmanın en belirgin olduğu kalem, Aralık’taki %1,6’nın ardından Ocak’ta %4,9 artış ile ara malları olmuştur. Aralık’ta yatay seyri takiben Ocak’ta %0,1’lik daralma ile dayanıklı tüketim malı imalatı kısmen zayıf bir görünüm sunmuş, dayanıksız tüketim malı üretimindeki artış %1,5 ile geçen ayki hızını korumuştur. Aralık’ta %0,5 artış ile toparlanma sinyali veren enerji üretimi Ocak’ta %0,2 ile tekrar düşüş kaydetmiştir. Sermaye malı imalatında da dalgalı seyir sürmüş, bir önceki ay %3 aylık artış gösteren üretim, Ocak’ta %0,5 azalmıştır. DÜŞEN ENERJİ MALİYETLERİ GÖRÜNÜMÜ DESTEKLİYOR... Ocak’ta bir önceki aya göre imalat sanayinin üretim artışı %2,1 ile toplam sanayi üretiminin üzerindedir. Ayrıca üretimin oldukça dalgalı seyrettiği diğer ulaşım araçlarında endeksin aylık %24,2 azalarak imalat sanayi büyümesinden 0,9 puan düşürdüğünü de eklemek gerekmektedir. O cak 2023’te sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına göre %4,5 oranında artmıştır. Takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış verilerle ise bir önceki aya göre üretimde %1,9 oranında artış gerçekleşmiştir. 2023 YILININ İLK AYINDA TOPARLANMA DEVAM ETTİ... Takvim etkisinden arındırılmış (TEA) sanayi üretim endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre Kasım’daki %1,1 ve Aralık’taki %0,4’lük daralmaların ardından Ocak 2023’te %4,5’lik güçlü bir artış sergilemiştir. Söz konusu gerçekleşme, %2 civarındaki beklentilerin de belirgin şekilde üzerindedir. Böylece Aralık’ta %0,6’ya gerileyen 3 aylık ortalama üretim artışı %1’e hızlanmıştır. Yine de mevcut seviye halen ılımlı bir büyüme patikasına işaret etmektedir. Ocak’ta üretim artışı imalat sanayinde %5,8 ile çok daha güçlüdür. Madencilik ve taş ocakçılığında Aralık’taki %3,2’lik daralmanın ardından Ocak’ta %7,6’lık küçülme ile görünüm daha da bozulurken, aynı dönemde elektrik-gaz-su sektöründe üretim kaybı %8,5’ten %5,7’ye hafiflemiştir. Mal grupları bazında, enerji hariç tüm kalemlerin toparlanmada etkili olduğu görülmektedir: Son aylarda sert şekilde daralan ara malı imalatı Ocak’ta geçen yılın aynı ayına göre hemen hemen yatay seyrederken, tüketim malları imalatında yıllık artış oranları önceki aya göre belirgin şekilde ivmelenmiştir. Sermaye malı imalatında ise %20 ’ye yaklaşan artış ile güçlü seyir Ocak ayında da devam etmiştir. Geride kalan iki ayda sırasıyla %6,5 ve %6,2 daralan enerji üretimi, Ocak’ta da %5,8 düşmüştür.İSO SANAYİ 29 Ocak’ta metalik olmayan mineraller (%8,1), ana metal (%8,1), plastik-kauçuk (%6,6) ve kimyasal ürünler (%3,4) üretimindeki güçlü artışlar, enerji maliyetlerindeki azalışın sanayi üretimini artan oranda desteklemeye devam ettiğine işaret etmektedir. Güçlü iç talep, Avrupa’da toparlanma sinyalleri ve tedarik sorunlarının iyileşmesinin etkisiyle otomotivde de toparlanma devam etmiş, üretim aylık %2’ye yakın artmıştır. Son olarak ağırlığı yüksek sektörler arasında yer alan gıda ve giyimde de toparlanmanın Ocak’ta belirgin şekilde hız kazandığı, diğer yandan tekstilde ise genel olarak zayıf seyrin devam ettiği görülmektedir. ŞUBAT İTİBARIYLA DEPREMLERİN ETKİLERİ İZLENECEK... Özetle, yurtiçi talepteki güçlü seyre ek olarak, Avrupa’da toparlanma eğilimleri ile enerji ve hammadde maliyetlerindeki düşüş Ocak ayında da sanayi üretiminde görünümü desteklemiştir. Diğer yandan Şubat ayında yaşanan depremlerin sanayi üretimine etkisi yakından izlenecektir. İSO İmalat PMI Şubat raporunda da vurgulandığı gibi, bölgenin üretiminde yaşanan aksaklıklar ile yurtiçi tedarik zincirlerindeki bozulma deprem kaynaklı öne çıkan başlıca olumsuz etkilerdir. Genel değerlendirme, yıl ortasında yapılması beklenen seçimlere kadar iç talep görünümünde olumlu seyrin devam edeceği yönündedir. Orta vadede deprem sonrası yeni inşa faaliyetlerinin de olumlu etkisi gözlenebilecektir. Öte yandan güçlü seyreden ithalata ek olarak, depremin yaratacağı ek finansman ihtiyacı kısa vadede cari denge ve dolayısıyla döviz kurlarındaki seyrin yakından takibini gerektirmektedir.30 NİSAN 2023 MECLİSİSO Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, dünya çapında bir süredir ABD ve Avrupa odaklı finansal stres yaşadığına dikkat çekti. Enflasyona karşı mücadele ile faiz artışlarına bağlı finansal istikrar riskleri arasında bir ikilemin yaşanıyor olduğuna da dikkat çeken Bahçıvan, şöyle konuştu: “Bu ikilem eşliğinde dünya ekonomisinin giderek daha borçlu ve kırılgan bir hale geldiğini görüyoruz” dedi. DÜNYA EKONOMİSİNİN GİDEREK DAHA BORÇLU VE KIRILGAN BİR HALE GELDİĞİ GÖRÜLÜYOR İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: İ stanbul Sanayi Odası’nın (İSO) mart ayı olağan Meclis toplantısı, “Küresel ve Bölgesel Gelişmelerin Işığında İhracatımızın Önündeki Risk ve Fırsatlar” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlığında, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıya, İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) Genel Müdürü Kasım Akdeniz konuk olarak katıldı ve ihracat gündemine ilişkin değerlendirmede bulundu. İSO Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısı’na, İSO Yönetim Kurulu Üyeleri, İSO Meclis Üyeleri ve basın mensupları katıldı. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, yaptığı konuşmada dünya çapında bir süredir ABD ve Avrupa odaklı finansal stres yaşadığına dikkat çekerek “Temel sorun, uzun yıllar düşük faize alışık ABD ve Avrupa bankacılık sisteminin, faizler kısa sürede yüzde 4,5-5 bandına gelince zorlanıyor olmasıdır. Faizlerin düşük olduğu dönemde elinde düşük faizli tahviller bulunduran bankalar, faizlerin yükselmesiyle kayıplar yaşıyor. Türkiye’de de benzer bir durumun yaşanmaması için dikkatli olmalıyız. Küresel ticari ilişkilerin de çok daha karmaşık hale geldiği bir süreçte Türkiye için riskler fırsatlara göre biraz daha ağır basıyor” dedi. Enflasyona karşı mücadele ile faiz artışlarına bağlı finansal istikrar riskleri arasında bir ikilemin yaşanıyor olduğuna da dikkat çeken Bahçıvan, şöyle konuştu: “Bu ikilem eşliğinde dünya ekonomisinin giderek daha borçlu ve kırılgan bir hale geldiğini görüyoruz. Dahası, İSO SANAYİ 3132 NİSAN 2023 MECLİS bugün parasal sıkılaşmanın yeni finansal çalkantılara yol açabileceğine yönelik endişeler, kısa vadede pek ortadan kalkmayacakmış gibi gözüküyor. Nitekim, Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümenin 2030’a kadar yılda yüzde 2,2 ile 30 yılın en düşük seviyesine düşeceği uyarısında bulunarak, bu durumun dünya ekonomisi için kayıp bir 10 yılı başlatacağını belirtti.” “40 YILLIK SESSİZLİĞİN ARDINDAN ENFLASYON GERİ DÖNDÜ” “Bütün bu olan bitenin kaynağında, yakın geçmişte yaşanan iki büyük kırılmanın etkili olduğunu söylemek mümkün. Bunlardan biri pandemi; diğeri ise Ukrayna’da 13 ayı geride bırakmış olan savaş” ifadesini kullanan Bahçıvan, “Bildiğimiz üzere Covid-19 pandemisinin yol açtığı tedarik darboğazları, küresel tedarik zincirlerinde az sayıda ülkeye bağımlı olmanın tehlikelerini gözler önüne serdi. Bu dönemde arz-talep dengesizliği büyük bir şok dalgası halinde tüm dünyaya yayıldı. Yanı sıra gelişmiş ülkelerde uygulanan agresif mali ve parasal genişleme politikaları, 40 yıllık sessizliğin ardından enflasyonun geri dönüşünü de beraberinde getirdi. Bu iki kırılmanın bir diğer sonucu da özellikle 2010’ların ortalarından itibaren kendini hissettiren ticari korumacılık ve içe kapanma eğiliminin daha da hızlanması oldu. Yıllarca az gelişmiş ülkelere ticari serbestleşmeyi öneren gelişmiş Batı ülkeleri, üretim bandının Doğu’ya kaydırılmasıyla yaşanan sanayisizleşmenin sonuçları karşısında büyük bir hızla kendi imalat sanayilerini koruma altına almaya başladı” şeklinde konuştu. Dünyamızın ekonomik ve ticari açıdan hızlı bir kutuplaşma sürecine girdiği, küresel pazarın daha parçalı ve ticari ilişkilerin de çok daha karmaşık hale geldiği bir süreçte olduğumuzu vurgulayan Bahçıvan, “Bu nedenle küresel büyümenin 1990-2010 arasındaki ticaret artışına dayalı karakteri zayıflıyor. Ve daha D epremin meydana getirdiği yıkımın ülkemiz ekonomisi üzerindeki etkisi tahminlerin de çok ötesinde bir boyutta olacağı ifade edilmektedir. Yapılan ilk açıklamalarda hasarın yaklaşık 104 milyar dolar dolayında olacağı yönünde bilgilendirmeler yapılmaktadır. Yaşadığımız depremin etkileri nedeniyle normalleşme sürecinde yaşanılan ciddi sıkıntıların üstesinden ancak büyük bir yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla ve tabii çok daha fazla çalışarak gelebileceğiz. Bununla birlikte ülkemiz içerisinde ekonomi de yaşanan finansal daralma etkisini hayli yüksek düzeyde hissetmeye başladığımız dönemde iş hayatında önemli finansal sıkıntıların ortaya çıkmakta olduğunu da görmekteyiz. İlk olarak EYT kapsamına giren personele ait işletmelerin ödemek zorunda kaldığı tazminat yükleri. Bununla beraber yetişmiş insan kaynağının kaybedilme riski ve beraberinde işçi-işveren arasında uyuşmazlıkların iş barışını tehdit edeceği endişeleri, sonrasında yatırım indirimi, Ar-Ge teşviki ve nakit sermaye artışı teşviklerden alınan ilave ek deprem vergisi, yeniden yapılandırma noktasında oluşacak ek finansman talebi. Ayrıca döviz kuru ile enflasyon arasındaki açılan makas nedeniyle özellikle ihracat noktasında maliyetlerin artması, müşterilerin yeni tedarikçi arayışlarına fırsat vermekte olduğu, durumun büyük emeklerle sahip olunan pazar kayıplarına sebebiyet vermesi dolayısıyla, iş dünyasının ticari ve finansal depremi olarak da değerlendirilmektedir. Tüm bu bahsetmiş olduğumuz ihtiyaçlar sebebiyle işletmelerimiz artık finansal dar boğaza girmek üzere olduklarından kredi ihtiyacı ve talebinin her geçen gün fazlasıyla artarak devam edeceği, kredi tahsislerin acil olarak yapılması yönünde yoğun talebin arttığı yönünde bilgiler ulaşmaktadır. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz: İSO SANAYİ 33 da önemlisi, gelişmiş ülkeler ulusal güvenlik, teknolojik rekabet, sosyal istikrar gibi kaygılarla küreselleşme sürecini tersine döndürmeye yönelik adımlar atıyor. Dolayısıyla dünya genelinde iktisadi milliyetçiliğin yükseldiği bir sürece tanıklık ediyoruz” dedi. “En genel hatlarıyla, son dönemde ülkemiz açısından risklerin, fırsatlara göre biraz daha ağır basmaya başladığını söylemek hiç yanlış olmayacaktır” ifadesini kullanan Bahçıvan, şöyle devam etti: “Buna rağmen ülkemizin sahip olduğu stratejik konum ve birikim, -iyi değerlendirebilmemiz koşuluyla- her dönemde yeni fırsatlar vaat ediyor. Örnek vermek gerekirse, pandeminin kabaca ilk iki yılı fırsatların öne çıktığı bir dönemdi. Pandemiden çıkış sürecinde ortaya çıkan arz darboğazı ve yükselen nakliye maliyetleri, ülkemiz için büyük bir coğrafi fırsat penceresi açtı. 2021’de ve 2022’nin ilk yarısında büyümenin itici gücü ihracat artışı ve onun teşvik ettiği kapasite genişletici yatırımlar oldu. Ancak birkaç gelişmenin bu hikâyeyi sınırladığı ve ihracatın büyümemize katkısını yavaşlattığı aşikar. Gelişmiş ülkelerde başlayan hızlı parasal sıkılaşma süreci, artan finansal kırılganlıklar ve Çin’in yakın zamana kadar karantinada olması gibi faktörlerle ne yazık ki küresel büyüme yavaşlama eğilimine girdi. Ukrayna savaşı nedeniyle artan belirsizlikler, özellikle gıda ve enerji tarafında yaşanan fiyat şokları Avrupa’da üretim maliyetlerini artırdı, tüketicilerin alım gücüne ve ekonomik güvene zarar verdi. 2022’nin sonlarına doğru enerji ve gıda fiyatlarındaki gevşemenin yanı sıra tedarik zincirlerindeki rahatlamanın ardından; enflasyonda en kötü geride kalmakla birlikte çekirdek enflasyonda katılık sinyalleri dikkat çekiyor. Her halükârda derin resesyon beklentisi hafiflemiş olsa da 2023’te büyümenin geçen yıla göre yavaş olacağına kesin gözüyle bakılıyor.” Bahçıvan konuşmasında, son aylarda Çin’deki yeniden açılma ve tedarik sorunlarındaki hafiflemenin de etkisiyle küresel nakliye fiyatları geri çekildiğini ve bu durumun Türkiye’nin yakın pazarlardaki göreli navlun avantajını zayıflattığını da kaydetti. Bahçıvan, 34 NİSAN 2023 MECLİS şöyle devam etti: “Yine dolar/TL kurunun yatay seyrine rağmen enflasyonun yüksek kalması ve bunun Türk lirasında yol açtığı reel değerlenme, dış rekabette önemli bir zorluk haline geldi. Özellikle enerji ve emek-yoğun sektörlerde artan maliyetlere rağmen uluslararası rekabetin fiyatlara çektiği doğal üst sınır, sanayicilerimizi kârdan fedakarlık yapmaya zorluyor. Bu zorluk, KOBİ’ler için çok daha ciddi boyutlarda. Tüm bunların yanı sıra, iç talebin güçlü seyri ve TL’deki reel değerlenme son aylarda ithalatı körüklüyor. Bu da cari açığın artmasına katkıda bulunuyor.” “TEKNOLOJİ YOĞUNLUKLU ÜRÜNLERİN PAYI YÜZDE 3’LERDE PATİNAJ YAPIYOR” “Ülkemiz yıllık ihracatta 250 milyar doları geçerek daha büyük hedeflere doğru ilerlerken, ihracatımızda yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerin payı maalesef uzun yıllardan beri yüzde 3’ler civarında patinaj yapıyor” diyen Bahçıvan, şunları söyledi: “Bunun da ötesinde, son 1 yıla baktığımızda düşük teknolojili imalat ürünlerinde 46 milyar dolar ticaret fazlası vermişken orta-düşük, orta-yüksek ve yüksek teknolojide 72 milyar dolar ticaret açığı vermemiz kabul edilebilir bir durum değil. İhracatımızı hacim olarak artırmak her ne kadar önemli bir başarı olsa da, bunun kalkınma ve refah artışı için bir anlam ifade etmesini istiyorsak, nitelik ve katma değer yönünden de bir sıçrama kaydetmek ve bu doğrultuda yatırımlarımızı artırmak zorundayız.” “İHRACATÇI, TEMİNAT YETERSİZLİKLERİ SEBEBİYLE FİNANSMANA ERİŞMEKTE SORUN YAŞIYOR” Bu noktada ihracatçıların önüne çıkan en İSO SANAYİ 35 büyük engellerden birinin ne yazık ki finansman olduğunu söyleyen Bahçıvan, “İhracat kredilerinin yaklaşık üçte birini Eximbank’tan ve kalanını diğer bankalardan sağlayan ihracatçılarımız, özellikle teminat yetersizlikleri sebebiyle finansmana erişmekte sorun yaşıyor” şeklinde konuştu. Bahçıvan, şöyle devam etti: “EYT ödemeleri ile birlikte kaynak oluşturmakta zorlanan sanayi şirketlerimiz, depremin ağır yükü için de akla gelen ilk kaynak oldu. Özellikle nitelik artırıcı yatırım, fikir ve projelerin desteklenmesi amacıyla söz verilmiş, taahhüt edilmiş yatırım teşviklerinde geriye dönük vergi uygulamasına gidilmesi, bir kere daha ifade edecek olursam üzüntü vericidir. Ayrıca EYT ödemeleri için tahsis edileceği açıklanmış olan ancak hala yaralanamadığımız kredi paketinin ivedilikle kullanıma açılmasını beklediğimizi de belirtmek istiyorum. Başta KOBİ’ler olmak üzere ihracatçı firmalarımızın yaşadığı bu sorunları çözmek amacıyla 2021 Ekim ayında Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türk Eximbank tarafından kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi, kısa sürede önemli yol aldığı kurumsallaşma süreciyle bizlere umut veriyor.” Daha önce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu çatısı altında bulunan Türk Ticaret Bankası’nın yapılan ihale sonucu İGE A.Ş. bünyesine katıldığını da hatırlatan Bahçıvan, “İhracatımızın finansmanı açısından bu son derece kıymetli adımın da ihracatçılarımız başta olmak üzere tüm ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi. 300’ÜN ÜZERİNDE KONTEYNER BÖLGEYE ULAŞTI İstanbul Sanayi Odası olarak deprem bölgesine destek olma yönündeki çalışmalarının hız kesmeden sürdüğünü de kaydeden Bahçıvan, şunları söyledi: “Hatay’ın Antakya merkez ilçesinde kurulmakta olan İSO Yaşam Kentimizde, altyapı çalışmaları, bölgeye konteyner üretim ve sevkiyatı hız kesmeden sürüyor. Projemizde bugün itibarıyla 300’ün üzerinde konteynerin bölgeye ulaştığını ve yerleştirildiğini, böylece projemizin üçte birini tamamlamış olduğumuzu memnuniyetle paylaşmak istiyorum. Alt yapı inşaatı ile konteyner üretim ve sevkiyatını eş zamanlı olarak gerçekleştirdiğimiz bu süreçte oldukça verimli bir proje yönetimi yaptığımızı da vurgulamak istiyorum. Altyapı çalışmalarını, konteyner üretim ve sevkiyatını planladığımız gibi sürdürerek İSO Yaşam Kentini mayıs ayının başında depremden zarar gören vatandaşlarımızın hizmete sunmayı hedefliyoruz.” İSO AFET YÖNETİM ŞUBESİ KURULUYOR Kahramanmaraş ve civar illerde meydana gelen depremin yaralarını sarmaya yönelik faaliyetlerinin yanı sıra olası İstanbul depremine ve diğer afetlere hazırlıklı olmak amacıyla iki önemli aşamayı hayata geçirdiklerini de kaydeden Bahçıvan, şunları söyledi: “İlk olarak, Odamızda, biraz önce detaylı bir şekilde anlatılan Afet Yönetimi şubesini kurarak sanayimizin deprem ve diğer afetlere daha hazırlıklı olmasına katkıda bulunacak çalışmalar yapacağız. İkinci olarak, yine biraz önce sizlere detaylı bir şekilde sunulan Meclis Çalışma Gruplarımıza Afet Yönetimini de ekleyerek deprem ve diğer afetlere hazırlık anlamında siz değerli Meclis Üyelerimizin Oda çalışmalarımıza daha fazla katkıda bulunmalarını hedefleyeceğiz. Bu vesile ile yeni kurulan Meclis Çalışma Gruplarının hayırlı olmasını diliyorum.” 36 NİSAN 2023 MECLİS“Biz finansmana erişim anlamında ihracatçıların teminat problemini çözmek için yola çıktık” diyen İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) Genel Müdürü Kasım Akdeniz, “Nisan ayından itibaren, Hazine kaynağını kullanarak 21 banka üzerinden kefalet üretmeye, ihracatçıların bankalardan bizim teminatımızı kullanarak kredi almalarını sağlamaya başlayacağız. 1 milyar 750 milyonluk kaynakla, bu içerideki kaldıraç etkisiyle, ihracatın finansmanında kullanılmak üzere toplamda 26,3 milyar TL’lik bir kredi hacmi yaratıyor olacağız” şeklinde konuştu. 26,3 MİLYAR TL’LİK KREDİ HACMİ YARATACAĞIZ İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN İhracatı Geliştirme A.Ş. Genel Müdürü Kasım Akdeniz: K üresel ve Bölgesel Gelişmelerin Işığında İhracatımızın Önündeki Risk ve Fırsatlar” konulu İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) mart ayı olağan Meclis toplantısı’nın konuğu İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) Genel Müdürü Kasım Akdeniz oldu. İGE hakkında bir sunum gerçekleştiren Akdeniz, “Dünyadaki ekonomi modellerinin en temel amacı ülkenin refahını artırmak. Refahı artırmak da daha fazla üretimden, daha fala istihdamdan, büyümeden ve sürdürülebilir bir kalkınmadan geçiyor. Tabii bunun için de yeni yatırımlar, kapasite artışlarıyla bu ancak mümkün. Ülkemiz özelinde baktığımızda bunun finansmanı son derece önemli çünkü geleneksel olarak bir finansman, bir sermaye yetersizliği içinde ülkemiz” dedi. Hem kalkınmanın sürdürülebilirliği açısından hem de bunun tabana sağlıklı bir şekilde yayılması açısından ihracat ve KOBİ’lerin önemini vurgulayan Akdeniz, “Biz eğer bu sürdürülebilir bir şekilde kalkınmayı sağlamak istiyorsak ürettiğimiz malı yurt içinde satmak yerine bunun üstüne daha fala yurt dışına satmamız gerekiyor. O nedenle ihracat faaliyeti son derece önemli. Bunun KOBİ’leri de bu işin içerisine büyük ölçüde sokmak, bu ihracatın sağladığı faydanın tabana adil bir şekilde, sürdürülebilir bir şekilde yayılması açısından son derece önemli. Nitekim uygulanan ekonomi modelinin temelinde de yatırım, ihracata yönelik üretim, ihracat, bu faaliyetler sonucu bir cari fazlanın ortaya çıkması ve büyümenin de tamamen bu ayaklar üzerine oturtulması öngörülmüş vaziyette. İhracatçının finansmana erişimini, hak ettiği finansmanı sağlaması gerekiyor.” “İhracat gayri safi yurt içi hâsılanın %25’ini, %28’ini karşılıyorsa, 2021 büyümesinin, 2022 büyümesinin yaklaşık %50’sini sağlıyorsa, toplam banka kredilerinden adlığı payın da bu oranlara yakın olmasını bekleriz” ifadesini kullanan Akdeniz, şöyle konuştu: “Ama ihracatın finansmanı amacıyla bankalarımızın kullandırdığı krediler toplam kredilerin sadece %13’ü. Bu %13’ün, üçte birlik kısmı da sadece Eximbank tarafından sağlanıyor. Dolayısıyla Eximbank dışındaki bankalar diye baktığımızda toplam kredilerinin %8 civarı.” Akdeniz konuşmasında İGE olarak, bankacılık sektörünün toplam kredileri içinde ihracat İSO SANAYİ 37Next >