İSO’nun Mart Meclisi’nde “Avrupa Yeşil Mutabakatı, Sanayimize Yansımaları ve İSO’nun Sürdürülebilirlik Vizyonu” Konuşuldu

  • Meclis Konuşması
mart-meclis-02

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) mart ayı Meclis toplantısı, 24 Mart 2021 tarihinde video konferans yöntemiyle yapıldı. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın başkanlığında yapılan İSO Meclisi’nin ana gündem maddesi “Avrupa Yeşil Mutabakatı, Sanayimize Yansımaları ve İSO’nun Sürdürülebilirlik Vizyonu” oldu. Toplantının gündem ile ilgili konuk konuşmacısı İSO’nun Sürdürülebilirlik Danışmanı S360 CEO’su Kerem Okumuş’tu. 


İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Bahçıvan

İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Meclis gündemine ilişkin yaptığı konuşmasında “Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türkiye için bir risk olduğu kadar sürdürülebilir kalkınma için yepyeni bir fırsat. Yeşil dönüşüme Türk sanayisinin adaptasyonu için tüm kesimlerin ortak çalışması, ülkemizin yeni ticaret yarışında hak ettiği yere ulaşmasını sağlayacak. Sınırda Karbon Düzenlemesi altında AB’ye ödenmesi zorunlu olacak tutarlar, karbon fiyatlama sistemi kurularak Türkiye’de sektörlerin dönüşümü için kullanılabilir” dedi. 

Bahçıvan ayrıca bu konuda yapacakları çalışmalar ile ilgili olarak şunları söyledi: “Beş tematik alanda yürüteceğimiz İSO Sürdürülebilirlik vizyonumuz ile sanayi şirketlerimizin, küresel değer zincirinde yüksek katma değer üretmelerine ve rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmalarına destek olacağız. Sanayiciler, akademisyenler, kamu ve STK temsilcilerinin katılımıyla oluşturacağımız İSO Sürdürülebilirlik Platformumuz, think-tank görevi üstlenecek.” 


İSO Meclis Başkanı
Zeynep Bodur Okyay

Mart ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Okyay toplantıda gündeme ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı.

“Bugün sürdürülebilirliğin ‘Ekonomik, Çevre ve Sosyal’ diye 3 temel bileşenden oluştuğunu hepimiz kabul ediyoruz. Sosyal boyutun da işin içine girmesiyle “Sürdürülebilirlik ve İnsan” ilişkisi daha derinlemesine ele alınmaya başlandı. Ancak insan faktörünün, konunun içine daha fazla dahil olması ‘iyi yönetişim’ kavramını öne çıkarıyor. Dünya Bankası, iyi yönetişim kavramını ‘sağlıklı ve sürdürülebilir kalkınma yönetimi’ ile eş anlamlı olarak ifade ediyor. Kalkınmanın, kaliteli bir yaşamın anahtarı olarak ortaya konulan iyi yönetişimin de temel ilkeleri var; Hukukun üstünlüğünü tanımak, şeffaf ve hesap verebilir olmak, uluslararası anlaşmalar ve standartlara bağlılık, tutarlılık gibi… Demokrasiyi tesis etmek ve tüm kurumlarıyla işlemesini sağlamak, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü tanımak ekonomik istikrarı koruyabilmek ve ekonomi yönetiminde öngörülebilirlik ve sürdürülebilirliğin devam açısından da vazgeçilmezdir.

Şimdi dünyanın Covid sonrası yeniden şekillendiği bu zor günlerde de bildiğiniz gibi Aralık 2019’da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı da sadece ekonomik değil aslında topyekün önemli bir dönüşüm hareketi aynı zamanda ve bizlerin de artık sanayici olarak öncelikli gündem maddemiz. Avrupa Yeşil Mutabakatı, sanayi devrimi kadar derin ve yapısal iş yapış şekillerinde de köklü bir dönüşümü getirecek bir süreç olarak görülüyor. Tüm üretim yöntemlerini, atık yönetimini, enerji kullanımını, ürün standartlarını ve tüketim kalıplarını değiştirecek olan kapsamlı bir dönüşümü beraberinde getiriyor. 19 Şubat itibarıyla Paris Anlaşması’na resmen geri dönen ABD’nin de iklim hedeflerinin AB ile benzeştiğini görüyoruz. Bu aynı zamanda, AB ve ABD için yeni bir sanayi politikası, yeni bir ticaret politikası ve yeni bir dış politika çerçevesi çiziyor. Türkiye’nin, en büyük ticari partneri olan AB ve ABD ile ekonomik istikbalini etkileyecek bu çok önemli konuda bir yol haritasına sahip olmaması düşünülemez bile! Üstelik bu hem bir ekonomik zorunluluk hem de etik bir sorumluluk! Bunu, son bir yıldır bulunduğumuz her platformda vurguluyoruz.”

İSO Meclis Başkanı Okyay, konuşmasının ardından sözü, gündeme ilişkin konuşmasını yapmak üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a bıraktı. Bahçıvan, “AB, 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koydu. Sanayiden finansmana, enerjiden ulaştırmaya uzanan bir dizi alanda AB politikalarında kapsamlı değişiklikler öngören Yeşil Mutabakat, Tek Pazar’ın tesisinden bu yana AB’nin en büyük girişimi olarak nitelendiriliyor. Bu kapsamda, tüketicilerin bilgilendirilmesinden ürün menşeinin takibine kadar birçok alandaki hedeflere ulaşılmasında teknolojik gelişim önemli bir bileşen haline geliyor. AB’nin yeni sanayi stratejisinde, ‘yeşil ve dijital dönüşüm’ün ikiz bir dönüşüm olarak öngörülmesi bile sürdürülebilirlik ve teknolojinin birbiri ile sıkı bağını ortaya koyuyor. Bu gelişmenin çok önemli bir boyutu ise AB, Yeşil Dönüşüm kapsamında geliştirilecek yeni ürün ve üretim teknolojileri ile ABD ve Çin’e kaptırdığı AR-GE liderliğini geri kazanmayı da hedefliyor” dedi. 

AB başta olmak üzere dünyada hızlanan yeşil dönüşüm sürecine Türk sanayisinin adaptasyonu için tüm kesimlerin bir arada çalışmasının, ülkemizin rekabetçi yeni ticaret yarışında hak ettiği yere ulaşmasını sağlayacağına değinen Bahçıvan, “Kamunun bu süreci kolaylaştırmak üzere yapması gerekenlerin başında; sanayi stratejilerini yeşil düzene uygun olarak revize etmesi, en kısa sürede sektörel yol haritalarını hazırlaması, uyulacak normları belirlemesi ve eylemlerin hayata geçirilmesini sağlaması gelmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye için bir risk olduğu kadar, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir dönüşümün aracı olabilecek yepyeni bir fırsat da olabilir. Sınırda Karbon Düzenlemesi altında AB’ye ödenmek zorunda kalınacak tutarların, bir karbon fiyatlama sistemi kurularak Türkiye’de sektörlerin dönüşümü için kullanılması, halihazırda farklı isimlerle çevre koruma amacıyla alınan vergilerin de bu amaçla kullanılması mümkündür. Düşük karbon ekonomisine geçişi sağlayacak teknolojilere yatırımı özendiren teşvik mekanizmaları da büyük fayda sağlayacak. Ayrıca, kamu alımlarının da yeşil teknoloji, üretim ve hizmetler üzerinden gerçekleşmesi bu dönüşümü teşvik edecektir” dedi. 

İSO’nun yeni vizyonunu “Sanayi şirketlerimizin, küresel değer zincirinde yüksek katma değer üretmelerine ve rekabetçi sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmalarına destek olmak” şeklinde belirlediğini hatırlatan Bahçıvan, beş tematik alanda yürütecekleri sürdürülebilirlik vizyonu hakkında şunları söyledi: 

“İlk tematik alanımız olan İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Sanayi alanında; iklim değişikliğinin sektörel etkilerine ve bu etkileri azaltıcı uyum çalışmalarına odaklanacağız. Pandeminin yaralarını sarmaya başladığımız bu günler, lineer ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş için en uygun zaman olduğundan ikinci tematik alanımız Döngüsel Ekonomi. Üçüncü tematik alan; sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için iş hayatında hızlı dönüşüm dalgasının yakalanması önemli olduğu için “İşin Geleceği”. Dördüncü tematik alanımız Güvenli Çalışma Ortamı, çalışma ortamının güvenli olacak şekilde tasarlanmasına ve odaklanmasına yönelik olacak. Beşinci ve son tematik alanımızı ise sürdürülebilirlik ekonomisi artan bir finansman ihtiyacını da beraberinde getireceği için Sürdürülebilir Finans olarak belirledik. İSO Sürdürülebilirlik ve Koordinasyon Şubemiz de dahil hedeflediğimiz çalışmalar doğrultusunda sanayicilerimizin, akademisyenlerin, kamu ve STK temsilcilerinin katılımıyla oluşturacağımız “İSO Sürdürülebilirlik Platformumuz”, faaliyetlerimiz için stratejik yönlendirmeyi yapmak üzere bir nevi think-tank görevi üstlenecek.”


İSO’nun Sürdürülebilirlik
Danışmanı S360 CEO’su
Kerem Okumuş

Sonrasında İSO’nun Sürdürülebilirlik Danışmanı S360 CEO’su Kerem Okumuş Meclis üyelerine bir konuşma yaptı. Okumuş önümüzdeki 10 yılda büyük dönüşümlerden geçeceğimizi söyledi. Şirketlerin sağlıklı büyümesi açısından, dikkat etmesi gereken temel trendler ve küresel mega trendleri araştırdıklarını belirten Okumuş, yeni ürün hizmetler hangi çerçevede artacağını çalıştıklarını dile getirdi. Son 15 yıla baktığımızda sosyal ve çevresel sorunların hiç olmadığı kadar derinden etkilediğini belirten Okumuş, küresel sermaye piyasalarının sürdürülebilirlik konusunda ekonomiler üzerindeki tahribatı görebilmeleri adına bir aydınlanma yaşadıklarını kaydetti. Okumuş dünyadaki finans kaynaklarının dörtte birinin yüksek sürdürülebilirlik performansı olan şirketlere aktığını anlattı.

Küresel ekonomilerin üzerindeki en büyük risklerden bir tanesinin iklim değişikliği olduğuna dikkat çeken Okumuş Türk sanayisinin de bu anlamda dönüşümünün çok önemli ve elzem olarak önümüzde durduğunu vurguladı. Okumuş sözlereni “Küresel olarak finansmana erişim, sürdürülebilirlik finansmanı şekline dönüşüyor. Bu yüzden şirketlerin sürdürülebilirlik yükümlülüklerini gözden geçirmesi gerekiyor. Hiç gecikmeden tüm sektörlerde 30 yıllık programlarını hayata geçirmek bunları da 5 yıllık hedeflerle takip etmek mecburiyetindeyiz” diyerek sürdürdü.

Pandemiyi 1-2 yıl içinde atlatmış olacaklarını ve sonrasında daha büyük bir kırılganlık olan iklim değişikliği ile yüzleşeceklerini ifade eden Okumuş, sadece fiziksel etkileri değil, regülasyon ve rekabet etkisinin de odaklanılması gereken alanlardan biri olduğunu belirtti. Dünya Ekonomi Forumu’nun 2021 Ocak ayında açıkladığı Küresel Risk Raporu’nda en öncelikli riskin iklim ve bunun getireceği ekonomik hasarlar olduğuna dikkat çeken Okumuş, ABD’nin 2050’de yüzde 100 temiz enerjiye geçiş, İngiltere’nin ise 2050’de sıfır emisyonlu piyasa hedefi olduğunu hatırlattı.

Sermaye piyasalarında sürdürülebilirlik endekslerinin yükseldiğine dikkat çeken Okumuş, dönüşümün finansmanı için artan finansman talebini karşılayacak sürdürülebilirlik performansına bağlı değişken maliyetli kredilerin çok hızlı bir artış eğiliminde olduğunu aktardı. Dünyada ana akım medyada söylemlerin değiştiğini ve önümüzdeki dönemde sınırsız değil dengeli büyümeye dayalı anlayışın artacağını vurgulayan Okumuş, kamuoyu tarafından şirketler üzerindeki baskının arttığını ve artık markanın arkasındaki hikayenin sorgulandığını açıkladı.

Regülasyon ortamının hızla değiştiğini ve bu konuda takip mekanizmasının kurulması gerektiğini belirten Okumuş, AB’nin kabul ettiği regülasyona göre 500’den fazla çalışanı olan firmalara faaliyet raporunda sürdürülebilirlik performans raporlaması zorunluluğu getirdiğini söyledi. Okumuş Alman hükümetinin de Alman şirketlerinin küresel tedarik zincirlerindeki insan hakları ve çevre sorunlarından şirketleri sorumlu tutmayı planladığını dile getirdi.

Avrupa’nın AYM ile yeni bir kalkınma politikası inşa ettiğini ve tüm politikalarını yenilediğini ifade eden Okumuş, Avrupa’da yatırım kredisi alanların yaptıkları projenin yeşil mutabakatla ilişkisini kurmak zorunda olduğunu anlattı. Türkiye’nin gecikmeden tüm sektörleri kapsayan net sıfır karbon odaklı dönüşüm programını 30 yıllık planlama ile yapmak zorunda olduğunun altını çizen Okumuş, dijitalleşmenin AYM’nin en önemli araçlarından biri olduğunu vurguladı. Tüm sektörlerin ve ekonominin dijitalleşmesinin verimliliğin artmasına ayrıca dijital odaklı yeni iş modellerinin de geliştirilmesine olanak sağlayacağını belirten Okumuş, sistemin devamlılığı açısından Paris Anlaşması’nın en geçerli anlaşma olduğunu ve Türkiye’nin de buna taraf olması gerektiğini sözlerine ekledi.

Ardından İSO Meclis Üyeleri de söz alarak ana gündem maddesi hakkındaki görüşlerini aktardı. İSO Meclis Üyelerinin gündem konusu hakkındaki soruları İSO’nun Sürdürülebilirlik Danışmanı S360 CEO’su Kerem Okumuş tarafından yanıtlandı.