< Previous78 EYLÜL 2020 H er sabah boyun ağrısıyla kalkıp, gün boyunca bu rahatsızlıkla yaşamını sürdüren kişilerin sayısı hızla artıyor. Özellikle masa başı çalışanlarda ve bedensel işler yapanlarda boyun ağrısı oranı oldukça yüksek. Konunun uzmanları, günlük hayatı çoğu zaman olumsuz etkileyen boyun ağrılarının, omurganın kemik ve eklem yapılarından doğabileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca kas, bağlar ve sinirler gibi yumuşak dokulardan da kaynaklanabilen boyun ağrılarının en büyük nedeni olarak, yumuşak doku zorlanmalarının oluşturduğu belirtiliyor. Uzmanlar, yaşam kalitesini oldukça düşüren boyun ağrılarının dokuz nedenini şöyle sıralıyor: KAS VE BAĞ ZEDELENMELERİ Boyun ağrılarının en sık nedeni olan kas ve bağ zedelenmeleri genellikle boyunu destekleyen kasların aşırı gerilmesi ile ortaya çıkıyor. Ağır kaldırmak, aşırı spor, iş aktivitesi, yanlış masa başı çalışması boyun kaslarında spazma neden olabiliyor. Ayrıca yanlış pozisyonda uyuyakalma, yüksek yastık ve kötü seyahat şartları da boyun tutulması ile sonuçlanabiliyor. Kas ve bağ zedelenmelerine bağlı boyun ağrıları çoğu zaman basit tedaviler ile ortadan kaldırılabiliyor. BOYUN FITIĞI Boyunda yedi adet omur cismi bulunuyor. Boyun fıtığı her iki boyun omuru arasında yastık görevi yapan jölemsi kıkırdak disk dokusunun omurilik ve kola giden sinirlere doğru taşması sonucu ortaya çıkıyor. Baskının büyüklüğü ve etkinliğine göre boyun ve kol ağrısı, kol kaslarında kuvvet kaybı, ellerde his kusuru, uyuşma ve beceriksizlik görülebiliyor. Eğer omuriliğe doğru baskı olursa yürüme zorluğu, bacaklarda kuvvetsizlik ve idrar şikayetleri de tabloya eklenebiliyor. TRAVMALAR Trafik kazaları da boyunda ciddi yaralanmalara neden olabilen faktörler arasında… Özellikle araca arkadan vurulması durumlarında boynun kontrolsüz olarak öne ve arkaya savrulması bağlarda ciddi yaralanmalara sebep oluyor. Bu nedenle araç koltuklarının arkasındaki baş desteklerini açık durumda tutmak ve mutlaka emniyet kemeri takmak gerekiyor. Güreş gibi sporlar ve yüksekten düşmeler de benzer derecede boyun sorunlarına yol açabildiğinden özellikle spor yaparken dikkatli olmak gerekiyor. KİREÇLENME Boyunda kireçlenme eklemlerin yıpranıp aşınmasıyla oluşuyor. Eğer eklemlerdeki hasar ve disk kenarlarındaki yeni kemik oluşumları boynun normal hareketlerini engellerse, ağrı dışında boyunda tutukluluk hissi de ortaya çıkıyor. Eklem kenarlarından büyüyen yeni kemik oluşumları boyun hareketleri sırasında sinir köklerine bası yaparak sinirin yayılım alanı boyunca omuz ve kollarda ağrıya neden oluyor. Sinir hasarı aynı zamanda uyuşukluk ve iğnelenme hissiyle kaslarda güçsüzlüğü de beraberinde getirebiliyor. Çok ileri olgularda ise kemik çıkıntıları omuriliğe de bası yaparak vücudun alt kısmında güçsüzlük ve duyu kaybına bile neden olabiliyor. TEDAVİ YÖNTEMLERİ ÇOK ÇEŞİTLİ Ağrılı ve tutuk bir boyun, hiçbir özel tedavi yapılmasa da birkaç gün veya birkaç hafta içinde daha iyi hale gelebiliyor. Genellikle hastanın yapması gereken tek şey mümkün olduğunca rahat pozisyonları tercih etmek oluyor. Bunun dışında hastanın şikayetlerine ve belirtilerin şiddetine göre ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi tedavi gibi birçok tedavi şekli de uygulanabiliyor. SAĞLIK Boyun AğrılarıİSO SANAYİ 79 ROMATİZMAL HASTALIKLAR Romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi hastalıklar boyun hareketlerinde kalıcı kısıtlılığa sebep olabiliyor. Ancak mekanik ağrıların tersine bu hastalıklarda ağrı hareketle azalırken uzun süreli istirahatle ve özellikle geceleri artıyor. OMURGA KANALINDA DARALMA Omuriliğin veya sinirlerinin geçtiği kanalların daralması ve omurilik beslenmesinin bozulması ile ortaya çıkıyor. Özellikle ileri yaşlardaki hastalarda ellerde uyuşma, kuvvetsizlik ve beceriksizlik, yürümede zorluk ve el- ayaklarda his kusuru görülebiliyor. MİYOFASİYAL AĞRI SENDROMU Boyun ve sırt kaslarında duyarlı noktalarla kendini gösteren yumuşak doku kaynaklı ağrılara miyofasiyal ağrı sendromu adı veriliyor. Tedavisinde öncelikle medikal tedavi denilen ilaçlar; bunlar yetersiz kalırsa ağrılı tetik nokta injeksiyonları lokal anesteziklerle (LA), LA artı steroid injeksiyonlarıyla hatta kuru iğne ile uygulanıyor. TORASİK ÇIKIŞ SENDROMU Boyundan çıkan sinirlerin omuz ve koltukaltı bölgesinde sıkışması boyundan kola yayılan ağrıya ve uyuşukluğa neden olabiliyor. Boyun ağrılarına yol açan nedenler arasında sıklıkla görülen torasik çıkış sendromu operasyon ile tedavi edilebiliyor. TÜMÖRLER VE DİĞER HASTALIKLAR Boyun tümörleri, omurilik tümörleri ve tüberküloz, bruselloz gibi kemik enfeksiyonları da boyun ve kol ağrısına neden olabiliyor. Bununla birlikte omuz ekleminden kaynaklanan ağrılar boyun ve kol ağrılarını taklit edebilirken; yemek borusu, nefes borusu, tiroit ve akciğer hastalıklarında da nadiren boyun bölgesinde ağrı görülebiliyor.FİNANS GÜNDEMİ 80 EYLÜL 2020 ESG YATIRIM ESG YATIRIM FELSEFESİ NEDİR?FELSEFESİ NEDİR? N itelikli yerli ve yabancı yatırımcıların kaynaklarını tahsis ederken gün geçtikçe daha çok benimsediği ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) yatırım felsefesi yatırım kararı verilirken finansal analize ek olarak yatırımın çevresel ve sosyal etkilerini de göz önünde bulundurmaya dayanır. S&P ve MSCI gibi kurumlar işletmelerin ESG standartlarına uygunluğunu anketler yoluyla derecelendirilir. ESG yatırım felsefesi, Friedman Doktrini olarak bilinen “şirketlerin tek sosyal sorumluluğu paydaşlarına maksimum kar sağlamaktır” görüşüne karşı çıkıyor gibi görünse de asıl olarak uzun dönemli ve sürdürülebilir karlılık yerine kısa dönemli ve topluma maliyeti yüksek olan karlılığı önde tutan anlayışa karşı geliştirildi. Kısa dönemde paydaşlarına kar sağlama amacı güden şirketlerde piyasa değerinin çalışanların şirkete uyumundan üstte tutulması ve kısa vadeli hedefler için yasadışı yollara başvurulması (bkz. Hertz muhasebe skandalı) gibi zayıf kararların daha çok verildiği gözleniyor. E HARFİ “ENVIRONMENTAL” ESG kısaltmasının E harfi “environmental” kelimesini temsil eder ve yatırım yapılacak projenin sera gazları emisyonu, atık yönetimi ve enerji verimliliği gibi çevreyle olan etkileşimlerinin incelenmesini içerir. Küresel iklim krizinin etkisinin gitgide arttığı bu günlerde ESG yatırım felsefesini benimseyen yatırımcılar analiz ettikleri şirketin iklim değişikliğine karşı mücadelede rol alıp almadığını, karbon ayak izini ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi verileri şirketin operasyonlarının sürdürülebilirliğinin bir ölçüsü olarak görüyor. S HARFİ “SOCIAL” ESG’nin S harfi “social” kelimesini temsil eder ve işletmelerin çalışanlarına, tedarikçilerine, tüketicilerine ve topluma etkisiyle ilgilidir. VE İŞLETMELERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK STRATEJİLERİİSO SANAYİ 81 Günümüzde gittikçe yaygınlaşan ESG yatırımı anlayışına göre şirketlerin çalışan devri, ücret, sosyal haklar ve avantajlar, iş ortamında çeşitliliğin desteklenmesi ve tüketici dostu olma gibi özellikleri değer yatırımı için önem arz ediyor. Bu özelliklerin bir işletmede bulunması işletmenin uzun dönemli karlılığı ve topluma katacağı değer açısından önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. G HARFİ “GOVERNANCE” ESG’nin G harfi ise “governance” kelimesini temsil eder ve işletmelerin kurumsal yönetimi, yönetim kurulu ve paydaş dostu olma gibi fonksiyonları ile ilgilidir. ESG yatırımcıları için şirketin kurumsal yönetiminin verimliliği, yönetimin farklı paydaşlarla ilişkisi ve işletmenin nasıl yönetildiği ciddi önem arz ediyor. Yönetim kurulu ve yönetim ekibinin çeşitliliği, hissedar ilişkilerindeki şeffaflık, halka açık işletmelerin borsayı denetleyici ve düzenleyici kurumlarla ilişkisi (SPK) ve icra tazminatı gibi ölçütler şirketin yönetim açısından değerlendirilmesinde kullanılır. MSCI, ŞİRKETLERİN GELİRLERİNİN KÜRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİN ETKİSİNİ ÖLÇER Yatırımcılara piyasalarla ilgili bilgi vermek ve piyasaların şeffaflığını artırmak amacı güden MSCI kuruluşu MSCI ESG Sustainable Impact Metrics isimli yatırım metrikleri belirleyerek, bu metriklerle şirketlerin gelirlerinin küresel sürdürülebilirliğine etkisini ölçüp bu etkiyi optimal şekilde kullanmayı hedefler. Bu metrikler hazırlanırken Birleşmiş Milletler‘in belirlemiş olduğu 17 büyük sürdürülebilir gelişim hedefi baz alındı. Birleşmiş Milletler’in belirlemiş olduğu ve küresel iklim değişikliği, doğal sermaye, temel haklar ve ihtiyaçlar, yönetim ve yetkilendirme konularına ayrılan bu 17 hedef, Yönetim için sağlam ortaklık ve kuvvetli kuruluşlar Yetkilendirme için eğitim kalitesi, cinsiyet eşitliği, ekonomik büyüme, eşitlik ve inovasyon İklim değişikliği için ekonomik ve temiz enerji Doğal sermaye için sorumlu, yer altı ve üstü hayata saygılı tüketim Temel haklar ve ihtiyaçlar için temiz su ve hijyen, fakirliğe ve açlığa karşı mücadele şeklindedir.82 EYLÜL 2020 FİNANS GÜNDEMİ TÜRKİYE, NİSPETEN DAHA DÜŞÜK PERFORMANS GÖSTERİYOR MSCI’nin ESG endekslerine bakıldığında Türkiye’nin, dünya geneline ve Avrupa’ya göre gelişim alanları olduğu gelişmekte olan ülkelerin ESG endekslerine kıyasla da az farkla geride olduğu görülüyor. Şirket bazında ESG derecelendirmelerine bakıldığında Türkiye’de ortalama ve ortalamanın altında olan şirketler yoğunluktayken Avrupa ülkelerinde ESG metriklerine göre lider kabul edilen şirketler çoğunlukta yer alıyor. ESG metriklerinin sosyal kriterlere göre değerlendirmesine bakıldığında Türkiye’nin derecelendirmelerinin çevre ve yönetim alanlarına göre daha yüksek olduğu görülüyor. Konsolide sosyal derecelendirmede Türkiye 10 üzerinden 5.3 ortalamaya sahipken Avrupa 6 ortalamaya sahip. Yönetim ve paydaşlarla ilişkiler açısından değerlendirildiğinde Türkiye’nin çevre ve sosyal kriterlere göre nispeten daha düşük performans gösterdiği görülüyor. Avrupalı şirketlerin yönetim derecesi 10 üzerinden ortalama 6.3 olarak bulunmuşken, Türkiye için bu ortalama 3.1’dir. Gelişmekte olan ülkeler için genel olarak ESG metriklerini yükseltmek maliyetli, dolayısıyla zor uygulamalar olarak algılanıyor. Halbuki operasyonların içinde bulunduğu ortama daha fazla fayda sağlayacak şekilde devam ettirilmesi sadece birkaç önemli faktörün daha iyi kontrol edilmesiyle sağlanabilir. Bunlar sanayi ve üretim sektörlerinde karbon ayak izi ve sera gazları emisyonu vb. çevresel faktörler, sağlık sektöründe ise hizmet ve ürün kalitesi gibi faktörler olabilir. Gelişmekte olan ülkelere yapılan ESG yatırımlarında raporlanan verilerin şeffaflığı ve riski artan maliyet faktörlerinden dolayı daha büyük önem taşıyor. “Sustainability Accounting Standards Board”un şirketlerin sürdürülebilirlik verilerini regülasyona tabi tutma ve standardize etme çalışmaları devam ediyor. Halihazırda var olan derecelendirme kuruluşlarının gelişmiş ülkelerdeki şirketler için sürdürülebilirlik metrikleriyle ilgili değerlendirmeleri veriye olan güvensizlik veya önyargı dolayısıyla suni olarak düşük olabiliyor. Sürdürülebilirlik hedeflerinin ve verilerinin şeffaf ve dürüstçe paylaşılması bu sebepten ötürü önem taşıyor. Türkiye’de şirketlerde sosyal, çevresel ve yönetimle ilgili metriklerin sürdürülebilirlik bağlamında ölçülmesi 2014’te BIST Sürdürülebilir Endeksi ile başladı. Bu endeks yatırımcılara kurumsal yönetim, çevre ve sosyal sorumluluk alanında bilinçli olan şirketleri ayırma kolaylığı sağlamakla birlikte şirketlerin bu konulardaki bilincini artırmayı hedefliyor.T ÜİK verilerine göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), 2020 Temmuz’da yüzde 0,85 civarındaki piyasa beklentilerinin altında bir gerçekleşmeyle yüzde 0,58 oranında artış kaydetti. Böylece haziran ayında yüzde 12,62 ile 10 ayın en yüksek düzeyine ulaşan yıllık TÜFE enflasyonu temmuzda yüzde 11,76’ya çekildi. Temmuzda en yüksek fiyat artışı gösteren harcama grubu yüzde 2,44 ile ulaştırma olurken, bu artış aylık enflasyona 0,37 puan yukarı yönlü katkı yaptı. Özellikle petrol fiyatlarındaki toparlanmayla birlikte tüpgaz ve akaryakıt fiyatlarındaki artışın bu gelişmede etkili olduğu tahmin ediliyor. Temmuzda enerji grubu fiyatlarında yüzde 2,5 artış görüldü. Bir diğer yüksek oranlı enflasyon da yüzde 2,38 ile ev eşyası grubunda gerçekleşti. Diğer yandan temmuzda özellikle taze meyve ve sebzeler olmak üzere işlenmemiş gıda fiyatlarının etkisiyle gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatlarında yüzde 1,28 düşüş gerçekleşti ve bu gelişme aylık TÜFE enflasyonunu 0,3 puan sınırladı. Giyim ve ayakkabı grubundaki yüzde 3,48’lik fiyat düşüşü de manşet enflasyonu 0,23 puan aşağı çekti. Fiyat oluşumlarında geçici etkenlerin arındırılmasıyla elde edilen ve para politikasının belirlenmesinde rol oynayan çekirdek TÜFE (C Endeksi: enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç) ise temmuzda yüzde 0,83 ile manşet enflasyonun üzerinde artış gösterdi. Buna rağmen yıllık çekirdek enflasyon 1,39 puan düşüşle yüzde 10,25’e gerileyerek, söz konusu düşüşte 2019’un aynı ayındaki vergi artışlarının yol açtığı baz etkisi belirleyici oldu. Temmuzda yıllık temel mal fiyatları enflasyonu yüzde 11,39’dan yüzde 8,58’e gerilerken, hizmet fiyatları enflasyonu yüzde 11,8 ile yatay bir seyir izledi. Temmuz ayında Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise önceki aya göre yüzde 1,02 oranında artış göstererek, böylece yıllık üretici enflasyonu yüzde 6,17’den yüzde 8,33’e yükseldi. Aylık Yİ- TEMMUZ ENFLASYONU BEKLENTİLERİN ALTINDA ÜFE enflasyonuna en yüksek katkı 0,38 puanla rafine petrol ürünleri sektöründen geldi. Bu sektörün üretici fiyatları küresel petrol fiyatlarındaki toparlanmaya paralel olarak haziranda aylık yüzde 11,71 arttı. İmalat sanayi genelinde ise Yİ-ÜFE enflasyonu haziranda aylık yüzde 0,85 olurken, yıllık bazda yüzde 5,99’dan yüzde 7,95’e yükseldi. Yıllık üretici enflasyonu tüm mal yükselirken, artış özellikle enerji grubunda belirgin (-yüzde 5’ten yüzde 0,65’e) gerçekleşti. Merkez Bankası’nın (TCMB) son olarak 30 Temmuz’da yayınladığı yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nda 2020 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 7,4’ten yüzde 8,9’a, 2021 yıl sonu enflasyon tahminini ise yüzde 5,4’ten yüzde 6,2’ye yükseltti. TCMB, salgın nedeniyle kısa vadede enflasyonu artırıcı etki yapan arz yönlü unsurların normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkacağını ve yılın ikinci yarısında talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale geleceğini öngörüyor. Ayrıca bazı hizmet sektörlerine uygulanacak KDV indirimlerinin ise önümüzdeki dönemde enflasyonu olumlu etkileyeceği tahmin ediliyor. Öte yandan, TCMB ağustos ayı beklenti anketine katılan ekonomistlerin 2020 yılsonu enflasyon medyan tahmini temmuz anketine göre 0,6 puan artışla yüzde 10,82 düzeyine yükseldi. Aynı ankete göre 12 ay sonrasına ilişkin yılsonu enflasyon tahmini de 0,37 puan artarak yüzde 9,7 oldu. Beklentilerdeki bu bozulmanın özellikle ağustos ayında Türk lirasında gözlenen değer kaybının maliyet kanalıyla oluşturduğu yukarı yönlü risklerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. MAKRO GÖSTERGELER 84 EYLÜL 2020 -5 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 01-200309-200305-200401-200509-200505-200601-200709-200705-200801-200909-200905-201001-201109-201105-201201-201309-201305-201401-201509-201505-201601-201709-201705-201801-201909-201905-2020 Yıllık Enflasyon, yüzde TÜFE ÖKTG-C (Çekirdek İSO SANAYİ 85C ovid-19 salgınının ekonomik faaliyetler üzerindeki olumsuz etkisinin büyük ölçüde devam ettiği Mayıs 2020 döneminde, 2019’un aynı dönemine göre istihdam 2,4 milyon azaldı. Buna rağmen istatistiksel tanımlar itibarıyla işsiz kapsamına girenlerin sayısında 331 bin kişilik azalma yaşandı. Söz konusu dönemde işsizlik oranı 0,1 puan artışla yüzde 12,9’a, tarım dışı işsizlik oranı 0,2 puan artışla yüzde 15,2’ye yükseldi. İşsiz sayısındaki artışın sınırlı olmasının nedeni, fiilen çalışmamasına rağmen son dört hafta içinde aktif olarak iş aramamış ya da gelecek iki hafta içinde işbaşı yapamayacak durumda olanların istatistiksel olarak işsiz tanımına dahil edilmemesidir. Zira son dönemdeki istihdam kayıplarında Covid-19 pandemisi nedeniyle yaşanan işyeri kapanmalarından belirleyici oldu ve istihdamdan ayrılanların önemli bir bölümü, işe geri dönüleceği beklentisiyle iş arayışına girmedi. Bu nedenle, açıklayıcılığı dönemsel olarak zayıflayan işsizlik oranı dışındaki göstergelerin de analiz edilmesi önem taşıyor. Mayıs 2020’de işgücüne katılım oranı bir yıl öncesine göre 5,3 puan düşüşle yüzde 47,6’ya gerileyerek, işgücüne katılmayan nüfus 3.8 milyon artarak 32.7 milyona ulaştı. Ayrıntılara bakıldığında, farklı nedenlerle iş aramadığı halde çalışmaya hazır olanların sayısındaki 2.4 milyonluk artış dikkat çekiyor. Bu kesimlerin yanı sıra mevsimlik çalışanlar da işgücü ve işsiz kapsamına alındığında, geniş tanımlı işsiz sayısı 8,7 milyona yaklaşıyor. İşsizlik oranı ise yüzde 25,1’e yükseldi. İstihdam oranı ise (15 yaş ve üzeri nüfusa oranla) son bir yılda 4,7 puan düşüşle yüzde 41,4’e geriledi. Mayıs ayında tarım dışı istihdam bir yıl öncesine göre 2,1 milyon azalırken, bunun 1,6 milyonluk kısmı salgından yoğun şekilde etkilenen hizmet sektöründen kaynaklandı. Ayrıntılara bakıldığında otel-lokanta gibi işletmelerde 580 bin, toptan- perakende ticarette 432 bin istihdam kaybı dikkat çekiyor. Benzer şekilde inşaat sektörü istihdamı da 206 bin daraldı. Kayıtlı istihdam oranının daha yüksek olmasına bağlı olarak kısa çalışma ödeneği vb. düzenlemelerin daha etkin şekilde uygulanabildiği ve salgının etkisinin alt sektörler arasında farklılaştığı sanayi sektöründe istihdam 294 bin azaldı. Tarım istihdamındaki yıllık düşüş ise 308 bin olarak gerçekleşti. Mayısta sosyal güvenlik kuruluşlarına kayıtlı olmayan istihdamın 2,1 milyon azalması, NORMALLEŞMENİN BAŞLAMASIYLA İSTİHDAM KAYIPLARI YAVAŞLADI salgının özellikle kayıt dışı çalışanları etkilediğine işaret ediyor. Mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre ise mayısta işsizlik oranı nisan dönemine göre 0,2 puan artarak yüzde 14 ile 2019 Ağustos’tan beri en yüksek seviyede gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 0,3 puan artarak yüzde 16,4’e, genç işsizlik oranı ise yine 0,3 puan artışla yüzde 26,9’a yükseldi. Her üç gösterge de son 10 ayın en yüksek seviyesinde gerçekleşti. Mayısta işgücüne katılma oranı yüzde 47,6 ile yatay seyrederek yaklaşık sekiz yılın en düşük seviyelerinde kaldı. İstihdam oranı ise 0,1 puan düşüşle 40,9’a indi ve 2010 Şubat’tan beri en zayıf değerini aldı. Mayısta işgücüne katılan nüfus, bir önceki döneme göre 32 bin kişi artarak, bu gelişme beş aylık düşüş trendine son verdi. Buna karşılık istihdamın 43 bin azalması sonucu işsiz sayısında 75 bin artış gerçekleşti. Sektörler arasında görünümün farklılaştığı mayısta, nisan dönemine göre istihdam sanayide 72 bin, hizmet sektöründe 140 bin azalırken tarımda 96 bin, inşaatta 107 bin arttı. Özetle, mayıs dönemi verileri Covid-19 salgınının istihdam üzerindeki etkilerini yansıtmaya devam etmekle birlikte, normalleşme adımlarına bağlı olarak göstergelerdeki bozulma eğiliminin yavaşladığı görülüyor. Öte yandan işgücü ve istihdamdan ayrılanların çoğunluğunun “iş aramayıp çalışmaya hazır olan”lardan oluşması, iş kaybının olduğundan düşük görünmesine yol açıyor. Ayrıca istihdamı korumaya yönelik önlemlerin özellikle kayıt dışılığın yüksek olduğu sektörlerde daha az etkili olması da genel tabloyu olumsuz engelliyor. Önümüzdeki aylarda, normalleşme adımlarının etkileriyle birlikte özellikle hizmet ve inşaat sektörlerinde işe dönüşlerin hızlandığı görülecektir. Yine de salgının ekonomik büyüme üzerindeki uzun vadeli etkileri, yüksek seyreden belirsizlikler ve piyasalardaki son dalgalanmalar nedeniyle işgücü göstergelerinde pandemi öncesine dönüşün uzun sürmesi bekleniyor. MAKRO GÖSTERGELER 86 EYLÜL 2020 İSO SANAYİ 87 5 10 15 20 25 30Next >