< Previous76 MAYIS 2021 DOSYA Akıllı Kentler AKILLI KENTLER DÖNEMİ BAŞLIYOR “Akıllı kent uygulamaları, salgın hastalıklarla mücadelede yeni bir dönemin kapılarını mı aralıyor?” sorusuna cevap arayan TEPAV, akıllı kent uygulamalarına yönelik geniş bir araştırma dosyası hazırladı. Yapılan araştırmaya göre, pandeminin etkisiyle şehircilik uygulamalarında veri-temelli akıllı uygulamalar ön plana çıkıyor. Gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de Koronavirüs ile mücadele kapsamında akıllı kent uygulamalarında hızlı bir rekabet söz konusu... Uluslararası arenadaki örnekleri dikkate alındığında Türkiye’nin de bu sürecin gerisinde kalmadığı görülüyor. Türkiye’nin kısa zaman içinde bu alanda önemli bir yol kat edeceği tahmin ediliyor. SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELEDE...İSO SANAYİ 7778 MAYIS 2021 DOSYA Akıllı Kentler Koronavirüs ile birlikte ülkelerin salgınla mücadelesinde başvurdukları yöntemlerden olan akıllı kent uygulamaları yaşam alanlarımızla kurduğumuz ilişkiye dair öngörüleri değiştiriyor geliştiriyor ve çeşitlendiriyor. Bu nedenle pandemi sonrası kentlerin geleceği ile ilgili her söylem ya da gelişme, her türlü ‘akıllı kent’ uygulamasının hayatımıza girmesiyle daha da hız kazanıyor. Bu kapsamda TEPAV’ın konuyla ilgili yaptığı araştırmayı özetleyerek, siz sanayi dergisi okuyucuları için derledik. Yapılan araştırmaya göre, gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de Koronavirüs ile mücadele kapsamında akıllı kent uygulamalarında hızlı bir rekabet söz konusu. Uluslararası arenadaki örnekleri dikkate alındığında Türkiye’nin bu sürecin gerisinde kalmadığı yerel ve merkezi düzeyin yanında özel sektörün de içinde yer aldığı güçlü bir yönetişim mekanizmasını devreye sokarak, kısa zaman içinde bu alanda önemli bir yol kat edeceği tahmin ediliyor. Dünyayı etkisi altına alan yeni tip Koronavirüsü yenebilmek için Hükümetler, yerel yönetim birimleri, uluslararası kurumlar, özel sektörler geliştirdikleri ve üstünde kafa yordukları çözüm yolları ile salgınla mücadele etmenin yollarını arıyor. DÜNYA NÜFUSUNUN YARISI KENTLERDE YAŞIYOR Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55’i kentsel mekanlarda yaşıyor. Dünya genelinde dört milyondan fazla insanın yaşamını tehdit eden bu salgının, kentleşme oranı yüksek ABD ile Avrupa ülkelerinde, kentleşme oranı düşük Afrika ve bazı Asya ülkelerine kıyasla daha hızlı yayılması, en yıkıcı etkilerin nüfusun yoğun olduğu bu kentlerde yaşandığını gösteriyor. Ülkeler, daha çok kentsel alanlarda etkisini gösteren bu salgınla mücadelede mühendislik ve dijital alt yapı kabiliyetlerini geliştirerek, pandemi ile yüzleşmeye ve topluluk güdümlü, iletişim takibi sağlayan teknolojilerle Covid- 19’un yayılımını hafifletmenin yollarını arıyor. Bu süreçte ülkeler, dijital alt yapıların güçlendirilmesi, yapay zeka teknolojilerinin sürece entegre edilmesi, mekansal takip sistemleri ile vatandaşların hareketliliğinin ölçümü, hastalığın yayılma trendleri ve sağlık durumu takibi gibi akıllı kent uygulamalarını, her geçen gün geliştirmeye çalışıyor. AKILLI KENT UYGULAMALARIYLA SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELE EDİLİYOR “Akıllı kent uygulamaları, salgın hastalıklarla mücadelede yeni bir dönemin kapılarını mı aralıyor?” sorusu, TEPAV’ın yaptığı araştırmanın temel odağını oluşturuyor. Pandeminin etkisi şehircilik uygulamalarına yansıyacak, dünyayı etkisi altına alan yeni tip Koronavirüs ile mücadelede, veri-temelli akıllı uygulamalar, artık hayatımızın önemli bir parçasını oluşturacak. İSO SANAYİ 79 Bugün yaşadığımız pandemi, hiç şüphesiz ki toplumsal hafızalarımızda uzun yıllar yer tutacak; özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok insanın alışkanlıklarında değişimlere neden olacak. Pandeminin insanlar üzerinde yarattığı bu etki, elbette şehirlere ve şehircilik uygulamalarına da yansıyacak. Pandemi ile mücadele kapsamında şehircilik uygulamalarında özellikle akıllı kent sistemlerinin hayatlarımıza çok daha hızlı bir şekilde entegre edildiği görülecek. Koronavirüs odaklı yapılan çalışmalar incelendiğinde, akıllı kent uygulamaları bu dönemle birlikte küresel yönetişimin ve uluslararası dayanışmanın da temelini oluşturacak. AKILLI KENT UYGULAMALARI NEDİR? ‘Akıllı kent’ kavramı üzerinde uzlaşılmış bir tanım olduğunu söylemek zor. Buna ek olarak, ‘akıllı kent’ kavramının, içinde yaşadığımız pandemi dönemi gibi tüm toplum yapısını etkileyecek gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini söyleyebilmek de mümkün. Akıllı kent, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak yaşam kalitesini artıran; aynı zamanda günümüz ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayan, yenilikçi bir yaklaşım olarak ele alınmalı. Kentlerin akıllı hale gelmesinde önemli bir etken olan, veri bilimi ve mekansal görselleştirme, yine küresel bir salgınla mücadele sonucunda kullanılmaya başladı. Kentlerin veri bilimini hizmetlerin sunumuna aktarmaya başlamasının tarihi 1854 yılına dayanıyor. AKILLI KENT YATIRIMLARI YÜZDE 18 ARTACAK Dünyada akıllı şehir alanındaki yatırımların hızlı biçimde artması öngörülüyor. Business Insider tarafından yapılan tahminlere göre, akıllı şehir alanındaki yatırımların 2019-2025 arasındaki dönemde yıllık ortalama yüzde 18 civarında bir artış göstermesi ve 2025’te 295 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Benzer şekilde, Statista’nın derlediği verilere göre, 2018 yılında 81 milyar dolar olan akıllı şehir girişimlerine yapılan teknoloji harcamalarının 2023’te iki katını aşarak 189,5 milyar dolara ulaşacağı tahmini yapıldı. Akıllı şehir alanında yapılan harcamaların konularına göre dağılımına bakıldığında ise en yüksek paya akıllı şebekeler ile sabit görsel gözetim sistemlerinin (güvenlik kameraları vb.) sahip olduğu görülüyor. Söz konusu alanlara yapılan harcamalar toplam akıllı şehir harcamalarının üçte biri civarındadır.80 MAYIS 2021 DOSYA Akıllı Kentler ALT YAPIYA EN AZ 70 TRİLYON DOLAR YATIRIM YAPILACAK Akıllı kent uygulaması, dijital ve veri teknolojisi ile yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. Bu uygulama daha hızlı ve düşük maliyetle, gerçek zamanlı veriler üzerinden talep modellerindeki değişimi takip etme ve çözümler sunma olanağı sağlar. Bu amaçla geliştirilen ve uygulamaya sunulan akıllı yatırımlar, özellikle son dönemlerde birçok ülke tarafından giderek daha çok önemseniyor. Bu önem ABD merkezli market araştırmaları şirketi olan uluslararası veri şirketi International Data Corporation tarafından yapılan bir araştırmayla da desteklenir nitelikte. Araştırmaya göre küresel ölçekte akıllı kent İSO SANAYİ 81 girişimlerine yapılan harcamaların 2023 yılına kadar 189 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. ÜLKELERİN AKILLI KENT UYGULAMALARI Koronavirüs salgını ile beraber hastalığın yayılmasını engellemek adına birtakım akıllı kent uygulamaları geliştiren ülkeler, dijital çözümler sayesinde salgınla mücadelenin yöntemlerini geliştirmeye çalışıyor. TEPAV’ın çalışmasına göre, uluslararası ve güncel akıllı kent veri tabanları araştırılarak 22 adet yurt dışı örneği irdelenmiş ve bu örneklerin daha nitelikli sınıflandırılabilmesini sağlayabilmek adına salgınla mücadele kapsamında geliştirilen akıllı kent uygulamaları, bu çalışmanın yazarları tarafından geliştirilen belirli kategoriler altında incelendi. Bu kategoriler sosyal mesafe, hareketlilik, dezenfeksiyon, sağlık sistemi, ekonomi, sosyal destek ve kamu hizmeti, eğitim ve veri tabanıdır. Bunlar belirlenirken Koronavirüsün hangi yollarla bulaştığı, yetkililerin yayılmaya karşı aldığı önlemler ve Koronavirüsün sosyal, ekonomik ya da çevresel etkileri dikkate alınmıştır. Dolayısıyla seçilen her uygulama birden fazla hedef kategori kapsamına değerlendirilebilir. EN ETKİLİ YÖNTEM SOSYAL MESAFE Bu kategori Koronavirüsün yayılmasını önlemek adına alınan en etkili yöntem olan sosyal mesafenin önemi, hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğundan da anlaşılıyor. Çalışma kapsamında, bu kategoride akıllı kent uygulaması üreten dört farklı uluslararası kurum/kuruluşlarla karşılaştırıldı. En göze çarpan örnek, Çin’de ‘Guangzhou Gosuncn Robot’ isimli firmanın, G teknolojisiyle işlettiği Koronavirüs devriye robotlarıdır. Yüksek çözünürlüklü kameralar ve kızılötesi ısıölçer sistemlerle donatılmış polis kontrolündeki bu robotlar, kentsel mekanlarda beş metre yarıçapındaki 10 farklı insanı tarayabilme kapasitesine sahip. Taradığı kişinin sağlık durumunu hükümet yetkililerine iletebilmesi yönünden bu uygulama aynı zamanda çalışmadaki ‘sağlık sistemini iyileştirme’ kategorisinde de yer alıyor. DEZENFEKSİYON ÖNEMLİ Yapılan araştırmalara göre Koronavirüsü taşıyan kişilerin solunum yollarından çıkan damlacıklar yoluyla bulaşıyor. Dolayısıyla bu süreçte çok kullanıcılı mekanların ve çokça temas edilen yüzeylerin de temizlenmesine dikkat ediliyor. Bu nedenle yüzeylerin ve mekanların hijyenlerinin sağlanmasına yönelik uygulamalar, Koronavirüse karşı alınan akıllı kent temelli önlemleri kategorilendirirken önem kazanıyor. HER TÜRLÜ KAMUSAL ALANDA AKILLI LAVABOLAR ÖN PLANA ÇIKIYOR Bu kategorideki örneklerden bir diğeri de start-up projesi olarak başlayan ‘Smart Sinks (akıllı lavabolar)’ uygulamasıdır. Uluslararası arenada okullarda, hastanelerde, Koronavirüs vakasının dünyada ilk görüldüğü günden itibaren bir yıl geçti. Buna bağlı olarak tüm ülkelerden her türlü kurum/kuruluş bu felaketin üstesinden gelebilmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyor. Ancak hızla yayılan bu pandemi karşısında hazırlıksız yakalanan birçok ülke alt yapı ve personel yetersizliği, ekonomik zorluklar ve toplumsal sorunlarla başa çıkmak zorunda kalıyor. Bu zorluklar içinde Koronavirüs odaklı akıllı kent uygulamaları birinci derece öneme sahip olmasa da hastalığın etkilerini azaltmak ve yayılımını engellemek için etkili bir araç olarak kullanılıyor. Bu bağlamda uluslararası arenada incelenen iyi uygulama örnekleri, kategorilerine ayrıldığında çoğunluğun yüzde 18 (beşer adet) oran ile “Sosyal Mesafe ve Sosyal Destek ve Kamu Hizmetleri” odaklı işletilen uygulamalar olduğu dikkat çekiyor. Bu oranı yüzde 15 (dörder adet) ile sağlık sistemi, hareketliliği azaltma ve veri toplama odaklı uygulamalar ve yüzde 7 (ikişer adet) ile dezenfeksiyon ve ekonomi odaklı uygulamalar izliyor. Eğitim odaklı uygulamalar ise yüzde 4 (bir adet) ile en az odaklanılan kategori olarak nitelendirilebilir. Bu oranlar incelendiğinde, virüsün olumsuz etkilerinden çok, yayılımını azaltmaya yönelik uygulamalara odaklanıldığı görülüyor. İncelenen 22 uluslararası projenin, hangi kurum/kuruluşlar tarafından geliştirildiği ve Koronavirüsle savaşta kimlerin nasıl bir rol üstlendiği açısından önem taşıyor. İncelenen uygulamaların yüzde 54’ü (13 adet) özel sektör tarafından geliştirildi. Bu oranı yüzde 17 (dört adet) ile hükümetler, yüzde 13 (üçer adet) ile yerel yönetim ve STK’lar ve yüzde 4 (bir adet) ile de üniversiteler takip ediyor. TÜRKİYE’NİN AKILLI KENT UYGULAMALARI Bilgi ve İletişim Teknolojileri alanında daha yoğun yatırım yapan ülkelerin bu teknolojilerdeki gelişmişlik düzeylerinin de yüksek olduğu görülüyor. BİT alanındaki yatırımların etkileri uzun vadede ülkelerin bu alandaki kapasite ve yeterliliklerinin ULUSLARARASI AKILLI KENT UYGULAMALARINDAN GENEL ÇIKARIMLAR 82 MAYIS 2021 DOSYA Akıllı Kentler iş yerlerinde, sağlık birimlerinde, restoranlarda ve her türlü kamusal alanda mikro boyutlarda el yıkama ve dezenfeksiyon istasyonları kurmayı hedefleyen genç girişimciler, yüz tanıma teknoloji sayesinde kullanıcı profili oluşturarak hijyeni artırmayı hedefliyor. SAĞLIK SİSTEMİ KURTARICI ROL ÜSTLENİYOR Anlaşılıyor ki bu küresel problem karşısında hiçbir sektör sağlık sektörü kadar etkilenmiyor. Ecza tedariklerinin bozulmasından, çalışanların sağlığına; en küçük bir hatanın felaketlere dönüşebilecek olmasından halka karşı büyük sorumluluk taşımasına kadar birçok operasyonel risk taşıyan bu sektör, bu aşamada hiç şüphesiz kurtarıcı rolünü oynuyor. Bu nedenle sağlık sistemini iyileştirmeye yönelik akıllı kent uygulamaları da bu çalışmada önemli bir kategoriyi oluşturuyor. EN ÇOK EKONOMİ ETKİLENDİ Kuşkusuz Koronavirüs salgının en etkili olacağı sistemlerden bir tanesi ekonomi olacak. Hem kısa ve orta hem de uzun vadede doğuracağı sonuçlar konusunda tartışmalar yaratan bu dönemin şimdiden küresel, ulusal, bölgesel ve yerel ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri gözlemlenmeye başlandı. Bu aşamada her ölçekte söz sahibi olan kurum ve kuruluşlar çeşitli çalışma grupları oluşturarak, sayısı şimdilik az da olsa, akıllı uygulamalar geliştirmekte ve bu dönemin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemeyi hedefliyor. ABD menşeili otomotiv firması Rolce-Royce, post-pandemi dönemi ekonomik dayanıklılığı gelişmesiyle ortaya çıkıyor. Bu nedenle, OECD verilerine göre, ülkelerin BİT alanında 1998-2007 yılları arasında 10 yıllık yatırımlarının oranı ile The Telecommunication Development Sector (ITU-D) tarafından üretilen BİT gelişmişlik endeksi (The ICT Development Index - IDI) arasındaki ilişki incelendi. Gerçekten de Birleşik Krallık, ABD ve İsveç gibi 1998-2007 yılları arasında BİT alanında brüt sermaye yatırımı yüksek ülkelerin 2017 yılında BİT gelişmişlik endeksi değerlerinin de yüksek olduğu anlaşılıyor. Ayrıca Türkiye’nin IDI değeri açısından, 67’inci sırada yer alması ve Doğu Avrupa ile Orta Doğu ülkeleriyle benzer bir düzeyde olması dikkat çekiyor. Türkiye, son dönemlerde artan teknoloji yatırımları ile Koronavirüs sürecinde diğer örnek ülkeler gibi yeni nesil teknolojiler üzerinde çalışmalar yapıyor. Türkiye, 2019 Yılı Yatırım Programı’nda akıllı şehir yatırımlarının içinde yer aldığı kamu BİT yatırım projeleri için yaklaşık 181.293 milyon TL ödenek ayrıldı. Türkiye’nin akıllı şehirler başlığı altındaki bu yatırımlarında; karbon ve iklim piyasalarında etkin olmak gibi öncelikli hedeflere kaynak aktardığı dikkati çekiyor. Aynı dönemlerde Hindistan’da Ulusal Hükümet tarafından, “beş yıl içinde 100 Akıllı Şehir kurma” hedefi başlığı altında 7.5 milyar dolar tahsis edildi. TÜRKİYE İÇİN GENEL ÇIKARIMLAR Çalışma kapsamında oluşturulan kategorilere ve bu yarıştaki önde gelen ülkelere yer verdiğimiz kıyaslama göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin bu alanda kat edecek yolunun olduğu söylenebilir. Türkiye’nin diğer ülkelerde yaygın biçimde bulunan sağlık sistemi kategorisinde uygulama geliştirmediği görülüyor. Sosyal mesafe, hareketlilik, ekonomi, sosyal destek ve veri toplama gibi kategorilerde de yalnızca birer uygulamaya sahip olduğu ve iç-rekabet yaratarak kendisini bu alanlarda geliştirmesi gerektiğini söylemek de yanlış olmayacak. Türkiye’nin tüm bu kategorilerle daha yolun çok başında olduğu ve akıllı kent uygulamalarında en kısa sürede ilerleme sağlayarak; ilgili yeni ve sürdürülebilir hedeflerle uluslararası yarışa dahil olması gerektiği görülüyor. İSO SANAYİ 83 (resilience) artırma ve ‘yeni’ normale adapte olabilme hedefiyle IBM, GoogleCloud, TheDataCity gibi firmalarla mekansal temelli bir veri tabanı oluşturdu. “Covid-19 sonrası iyileşme” sloganı ile geliştirilen Emer Gent isimli bu veri tabanı, pandemi sonrası ekonomik dayanıklılığı artırabilmek amacıyla bünyesindeki firmaların geliştirdikleri/ geliştirecekleri her türlü fikir, proje ve girişimcilik faaliyetlerini paylaştıkları çevrimiçi bir platformdur. SOSYAL DESTEK VE KAMU HİZMETLERİ Bu kategoride de insanların sosyal, psikolojik ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uygulamalara yer verildi. ABD Akıllı Kent Konseyi’nin geliştirdiği ve koronavirüsün ülkede ilk defa görüldüğü zamanlarda işletilmeye başlanan ‘Covid-19 Yol Haritası’ adlı sistem, kişilere her türlü ihtiyacını karşılayabilmesi adına izleyebileceği bir yol haritası sunan gelişmiş ve güncel bir platform sunuyor. AKILLI KENT UYGULAMALARINDA EĞİTİM SON SIRADA YER ALIYOR Sağlık ve ekonomiden sonra eğitim Koronavirüsün en çok etkilediği alanlardan bir diğeridir. Her türlü eğitim kurumunun kapatılmasıyla birlikte öğrenciler ve veliler uzaktan eğitim için her türlü hazırlığa girmiş, yer-yer kuruluşlar, eğitim kurumları ve hükümet yetkilileri çaresiz kalmışlardır. Buna ek olarak, ‘eğitim’, Koronavirüs odaklı akıllı kent uygulamaları arasında en az odaklanılan kategoridir.84MAYIS 2021 DÜNYA GÜNDEMİ Finans P ara sistemleri, değişen dünyaya ayak uyduramadığı takdirde anlamını yitiren ve yerine yeni ihtiyaçlara göre kavramlarla ortaya çıkan sistemlerdir. 21’inci yüzyılda hızla değişmekte olan para sistemi, yerini teknolojik altyapılara dayalı sistemlere bırakıyor. Yeni oluşan para sistemi, 2008 yılında “Satoshi Nakamoto” tarafından hazırlanan bildiriyle ortaya çıkmaya başladı. Bildirge kapsamında blok zincir teknolojisi ve bu teknolojiye dayalı dijital para sistemi kurulması kavramsallaştırıldı. blok zincir teknolojisi, ismini aldığı bloklar halindeki zincir gibi birbirine bağlı çalışan veri tabanları oluşturmak ve çalıştırmak olarak tanımlanır. Yüksek teknolojili bilgisayarlar aracılığıyla çok hızlı işlem kapasitelerine sahip veri tabanları kurulabilir. Her bir veri tabanı bloklar halinde tutulur ve kurulan yeni bloklar birbirine bağlı olarak internet ortamında çalışır. Kripto paralar, blok zincir teknolojisine dayalı, açık kodlu veri tabanlarında tutulan dijital paralardır. İnternet aracılığıyla kullanılabilirler ve yapılan her işlem veri tabanlarında depo edilir. Her bir çeşit kripto paranın kendi blok zinciri vardır. Kripto para oluşturmak için bir ülkeye, merkeze, kurallara gerek yok. Her bir kripto para çeşidi için o kripto paraya özgü blok veri tabanları oluşturulur ve her kripto para üreticisi oluşturduğu veri tabanını birlikte çalışacak şekilde uç uca ekler. Kripto paralar İngilizce’den gelen “coin” ismiyle anılır. Kripto paralar arasında ilk ve en değerli coin 2009 yılında ortaya çıkan, günümüzde de günlük işlem hacmi en yüksek coin olan Bitcoin’dir. Kripto paralar çeşitli projeler doğrultusunda oluşturulabilirler. Eğlence, üretim, ödeme, taraftarlık gibi pek çok ihtiyaca yönelik proje coinleri mevcut. Halihazırda 4948 adet kripto para çeşidi var ve bu sayı sürekli artıyor. Kaynak: https://tr.investing.com/crypto/currencies KRİPTO PARA KULLANIMI Kripto paralar, 2009 yılında Bitcoin’in ortaya çıkmasından itibaren şüphe ile karşılanır oldu. Bunun nedeni kripto paraların ortaya çıkış sebepleri arasında; merkeziyetsiz para üretimi ve kullanımı ilk sırada yer alıyor. Güvenlik, ödeme vb. hizmetler için üçüncü parti şirketlere veya hizmetlere ihtiyaç olmaması ve dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir kişinin kripto para işlemlerini yapabilmesi, kısıtlanmaması diğer şüphe sebebi olarak gösterilebilir. Ayrıca her gün ve günün her saati işlemlere açık olması gibi sebepler birçok devlet için olumsuzluk oluşturuyordu. COVID-19 VE KRİPTO PARA 2020 yılında Çin’in Wuhan kentinden yayılan “SARS-CoV-2” virüsünün sebep olduğu Covid-19 pandemisi küresel olarak birçok sebebin yanında para sistemini de etkiledi. Pandemiye sebep olan virüsün nakit para yoluyla bulaştığının keşfedilmesi sonucu dünyada nakit para kullanımı azalmaya başladı. Kripto para kullanımını en çok hızlandıran dönemlerden biri olan Covid-19 döneminde birkaç ülke üzerinden örnek verecek olursak, pandeminin ilk altı aylık döneminde nakit para kullanımı İngiltere’de yüzde 60, Avustralya’da yüzde 40, İrlanda’da yüzde 40 ve İspanya’da yüzde 90 azaldı. Nakit kullanımının azalması ve beraberinde gelen “Neden Nakit Para?” sorusu, dünyadaki para sisteminde önce kartlı işlemler daha DİJİTALLEŞEN DÜNYADA PARA KAVRAMIİSO SANAYİ 85İSO SANAYİ 85 sonrasında ise kripto paraların keşfi ile birlikte dijital para kullanımı artmaya başladı. KRİPTO PARALAR NEDEN BU KADAR FAZLA KULLANILMAYA BAŞLANDI? Kripto paralar arasında market değeri büyük beş kripto paranın bir yıllık fiyat değişimlerini inceleyecek olursak; en eski kripto paranın bile 13 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen kripto paraların market değeri 7 Temmuz 2013 tarihinde 847.190.016 dolar iken 14 Nisan 2021 tarihinde 2.179.351.623.444 dolar olarak ölçüldü. Kripto para piyasasının sekiz yılda yaklaşık 8 bin kat büyümesinin arkasındaki nedenleri şöyle sıralayabiliriz: Kripto paraların güvenlik, ödeme vb. hizmetler için üçüncü parti hizmet veya şirketlere ihtiyaç duymaması ve bu durumun sağladığı ekonomik avantajlar. Paranın güvenliğini, kullanıcıya özel cüzdanlar ve kodlar yaratıp bu cüzdanın veri tabanındaki anahtarını kullanıcıya vermesiyle sağladığı için kullanıcıda oluşan güven. Kuruluş amacı olarak merkezi bir yönetim tarafından müdahale edilememesi, regülasyonlara kapalı olması. Maddi kazanç elde etmek isteyen kişiler için diğer dünya borsalarındaki gibi alt veya üst sınır olmaması, 7/24 işlem yapılabilmesi. Kripto para aktarımı veya ödemesi yaparken bir kullanıcının diğer kullanıcıyı tanıması veya birçok bilgisine ulaşması gerekmez. Cüzdan anahtarını bilmesi yeterli. Bu da kullanıcıda kolaylık yaratır. KRİPTO PARA BORSALARI VE HALKA ARZ Gerçek para birimleri veya diğer kripto para birimleri ile kripto para alım satım işlemlerinin gerçekleştirilebildiği platformlara kripto para borsaları denir. Borsalar, alım satım işlemlerini blok zincir teknolojisi kapsamındaki kullanıcıya özel cüzdan anahtarlarını kendilerinde çeşitli güvenlik prensipleriyle saklayıp kullanarak yaparlar. Günümüzde en gelişmiş beş kripto para borsası Binance, Coinbase, Kraken, Bitfinex ve KuCoin’dir. Her kripto para borsasının özellikleri farklılık gösterebilir fakat en önemli özelliklerden biri ise merkeziyetsiz olmalarıdır. Kripto para borsaları herhangi bir ülke merkezli olabilir veya merkeziyetsiz çalışabilir. Ülke merkezli borsalarda o ülkenin regülasyonları söz konusu iken merkeziyetsiz borsalarda kullanıcı odaklılık hakimdir. Kripto para piyasasının pek çok bilinmeyeni bulunuyor. Bu bilinmeyenlerin kavramsallaştırılması ve tanımlanmasıyla birlikte ülke merkezli kripto para borsalarının şirket olarak birçok formül yaratabilmesi ve uygulayabilmesini sağladı. Kripto para borsaları birer şirket olarak gerekli şartları yerine getirip, bulundukları merkez ülkenin Sermaye Piyasası Kurul’u tarafından incelenip halka arz edilebilir. Bunun örneği olarak 14.04.2021 tarihinde ABD merkezli CoinBase Kripto Para Borsası Şirketi’nin teknolojik şirketler kategorisinde halka arz işlemi gerçekleşti. Kripto para sektöründe bir ilk olan bu işlem, bir dijital para sistemi dağıtıcısının finansal anlamda dünya çapında etkin olabileceği, çeşitli işlemler gerçekleştirebileceği anlamını taşır. CoinBase’in hemen ardından yine ABD merkezli Kraken Kripto Para Borsası’nın da yöneticileri tarafından yapılan açıklamaya göre 2022 yılında halka arzının planlandığı ortaya çıktı. Next >