< PreviousKAPAK Yeşil Gündem 46 EYLÜL 2021 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EKOLOJİK DENGE VE ORMAN YANGINLARI İstanbul Sanayi Odası, Sürdürülebilir Üretim vizyonu kapsamında Yeşil Gündem Sohbetleri serisini başlattı. 11 Ağustos’ta online olarak gerçekleştirilen toplantıda bilim insanları yaşanan son felaketler ışığında “İklim Değişikliği, Ekolojik Denge ve Orman Yangınları” ile ilgili değerlendirmeler yaptı, dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı. ERDAL BAHÇIVAN: “HOYRATLIKLARIMIZA SON VERELİM, DÜNYAYI YIPRATMAYALIM” İSO Yeşil Gündem Sohbetleri TOPLANTISIYLA BAŞLADI ERDAL BAHÇIVAN İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı PROF. DR. DOĞANAY TOLUNAY İ.Ü- Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi DOÇ. DR. BARIŞ KARAPINAR IPCC Değerlendirme Raporu Anayazarı, B.Ü. Öğretim Üyesi İSMAİL BEKAR Yangın Ekoloğu, ETH Zürih ÜniversitesiİSO SANAYİ 47 T ürk sanayisinin küresel iklim değişikliği ve uluslararası ticarette dönüşen beklentilere uyum sağlaması ve yüksek katma değer üretmesi amacıyla bu yıldan itibaren çalışmalarını “Sürdürülebilir Üretim” vizyonu ile yürüten İstanbul Sanayi Odası (İSO) bu kapsamda “İSO Yeşil Gündem Sohbetleri” serisini başlattı. Serinin ilk toplantısı, “İklim Değişikliği, Ekolojik Denge ve Orman Yangınları” paneli ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde 11 Ağustos tarihinde online olarak düzenlenen panel, gazeteci ve TV program yapımcısı Ilgaz Gürsoy moderatörlüğünde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı Doç. Dr. Barış Karapınar ve ETH Zürih Üniversitesinden Yangın Ekoloğu İsmail Bekar’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Panelistler, son dönemde dünyada geçmiş yıllara göre görülmemiş ölçüde artan, ülkemizde de pek çok ilde yaşanan ve can kayıplarına yol açan orman yangınları başta olmak üzere afetleri, nedenlerini ve alınabilecek önlemleri masaya yatırdı. Panelin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, son günlerde yaşanan yangınların, karbon yutak alanı olan ormanları yok ettiğine ve hava kirliliği döngüsünde de yeni bir felaket devrinin kapılarını araladığına dikkat çekti. İSO olarak yaşanan afetleri, iklim krizini ve sonuçlarını, bilimin ışığında ele aldıklarının altını çizen Bahçıvan, “Ekolojik krizin en ağır tezahürü olan iklim değişikliğinin yaygın ve yıkıcı etkisiyle karşı karşıyayız. Bu öngörülebilir kriz, gündelik hayatımızda da derin yaralar açarken, dünya devletleri ne yazık ki karbon salımlarını azaltmakta ayak sürmeye devam ediyor. BM bünyesindeki Hükümetlerarası İklim 48 EYLÜL 2021 Değişikliği Paneli’nin (IPCC) hafta başında açıkladığı son rapordaki gibi; atmosferdeki karbon yoğunluğunda neredeyse her ay yeni bir rekorun kırıldığına tanıklık ediyoruz. Asıl acı olan ise bu yoğunluğu sınırlayabilecek neredeyse yegane varlığımız olan ormanlarımızı da günbegün kaybediyoruz. Dünya, ülkemiz alevler içinde. Ormanlarımız yanıyor. Yaşamsal öneme haiz bu konunun artık toplantı salonlarından çıkarak her bireyin önceliği olması gereken bir noktadayız. Siyasilerden bilim insanlarına, iş dünyasından sanatçılara kadar iklim değişikliğini konuşmalı, bilime kulak vermeli, acil önlem alınması gerektiğini yaymalıyız. Çünkü dünyamız, iklim değişikliği etkilerinin doğaya ve insan canına mal olacak hale geldiği günleri yaşıyor” diye konuştu. ERDAL BAHÇIVAN: “DÜNYAYI YIPRATMA PAYIMIZ DÜŞMELİ” Her geçen gün daha hızlı bir şekilde giren felaketlerle yaşadığımız iklim değişikliğini artık kabullenmek ve gerekli önlemleri bir an önce alma noktasında olduğumuzun altını çizen Bahçıvan, “Eğer çocuklarımıza, gençlerimize, gelecek nesillerimize yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak; hem düşünsel hem icraat anlamında Herkes iklim değişikliğini konuşmalı... Hem dünya hem ülkemiz alevler içinde. Ormanlarımız yanıyor. Yaşamsal öneme haiz bu konunun artık toplantı salonlarından çıkarak her bireyin önceliği olması gereken bir noktadayız. Siyasilerden bilim insanlarına, iş dünyasından sanatçılara kadar iklim değişikliğini konuşmalı, bilime kulak vermeli, acil önlem alınması gerektiğini yaymalıyız. Çünkü dünyamız, iklim değişikliği etkilerinin doğaya ve insan canına mal olacak hale geldiği günleri yaşıyor. KAPAK Yeşil GündemİSO SANAYİ 49 hepimizin yapması gereken bir aksiyonun mutlaka olduğunu düşünüyoruz. Geçmişteki hoyratlıklarımızı sonlandırarak, kaynaklarımızı daha doğru ve verimli kullanarak dünyayı yıpratma payımızı düşürmeliyiz” dedi. İSO olarak durumun ciddiyetinin farkında olduklarını ve sürdürülebilirlik çalışmalarında en kritik tematik alan olarak “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Sanayi” konusunu belirlediklerini kaydeden Bahçıvan, iklim değişikliğinin sektörel etkilerine ve hem bu etkileri azaltmaya hem de bu etkilere uyum sağlayamaya yönelik çalışmalara odaklandıklarını anlattı. Bugüne kadar üretirken de iş yaparken de İSO’nun bu sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini kaydeden Bahçıvan, bundan sonra da örnek olmaya ve üzerine düşeni yapmaya her daim devam edeceğini belirtti. Yeni başlattıkları ve devamı gelecek olan “Yeşil Gündem Sohbetleri” toplantılarının nitelikli bir üst akıl oluşturmak ve bu tür toplantılardan çıkacak olan değerli analizleri, kamuoyu oluşturmak adına ülkemizin gündemine adeta bir “manifesto” olarak getirme noktasında gayret göstereceklerini belirtti. ABD’DEN GÜNEY KORE’YE, İLERLEMENİN İŞARETLERİ VAR Artık daha sürdürülebilir ve iklime dirençli bir dünya inşa etmenin, yaşamı güvence altına almak için tek seçenek olduğunun altını çizen Bahçıvan, “Kaliforniya’dan ülkemizi de kapsayan Akdeniz ülkelerindeki orman yangınlarına, Almanya’daki sellerden Çin’de yaşanan tayfunlara kadar her hafta dünyamızın farklı bir bölgelerinde yaşanan doğa olayları da bu gerçeğin artık tam içinde yaşamakta olduğumuzu gösteriyor” dedi. Bu dönemde bazı adımların atıldığına şahit olduklarını ifade eden Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti: “ABD, Paris Anlaşmasına geri döndü ve daha güçlü, daha sağlam bir ulusal iklim planı sundu. Geçen hafta, ABD Başkanı Joe Biden, ülkede 2030’a kadar satılacak binek araç ve hafif kamyonların yüzde 50’sinin sıfır emisyonlu olmasını öngören kararnameyi imzaladı. AB, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılına kadar karbon nötr kıta olacağına dair yol haritasını belirlerken, Japonya, Güney Kore ve 100’den fazla ülke de böyle bir taahhütte bulundu. Çin ise söz konusu hedefe 2060 yılında ulaşma sözü verdi. Bunlar ilerlemenin işaretleridir. Ancak dünya genelinde malları nasıl ürettiğimiz, dağıttığımız, tükettiğimiz ve elden çıkardığımız nihai olarak tam bir dönüşüm için sadece başlangıç. Sistemsel bir değişim için hükümetlerin, sürdürülebilirlik ve adaptasyona dair kararları her düzeyde entegre etmesi, bunları tüm bakanlıklarda tutarlı bir şekilde uygulaması ve tüm yetki alanlarına nüfuz etmesini sağlaması gerekiyor.” “İSO’NUN YILBAŞINDAN BERİ TEMEL FAALİYETİNİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OLUŞTURUYOR” İstanbul Sanayi Odası’nın bu yılın başında temel faaliyetleri olarak en fazla yoğunlaşılacak konunun “sürdürülebilirlik” olacağını belirlediklerini anlatan Bahçıvan, bunun temel nedeninin ise tarihin yüklediği sorumluluk olduğunu bildirdi. Bahçıvan, bugün yaşananların ve dahası yaşanacak olanların, sürdürülebilirlik temasını en önemli faaliyet alanı olarak belirlemenin ne kadar doğru bir adım olduğunun bir göstergesi olduğunu belirtti. İSO olarak durumun ciddiyetinin farkında olduklarını ifade eden Bahçıvan, “Bu nedenle sürdürülebilirlik yolculuğunda sanayimizin yanında güçlü bir paydaş olarak yer almak üzere sürdürülebilirlik çalışmalarımızda en kritik tematik alanımız olarak “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Sanayi” konusunu belirledik. İklim değişikliğinin sektörel etkilerine ve hem bu etkileri azaltmaya hem de bu etkilere uyum sağlamaya yönelik çalışmalara odaklandık” dedi. Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzdeki haftalarda da devam edecek olan bu toplantılarımızla, hem üye tabanımızı ve hem de oda olarak etkileşim içinde olduğumuz, aralarında destekçisi olduğumuz meslek lisesi öğrencilerimiz ile İSOV bursiyerimizin olduğu gençlerimizi farklı konularda bilinçlendirmek istiyoruz. Dahası önümüzdeki dönem için bu konuda güçlü bir farkındalık oluşturabilmek adına İSO olarak bunu önemli bir iş edindiğimizi burada açıkça ifade etmek istiyorum. Bu toplantılarla nitelikli bir üst akıl oluşturmak ve bu tür toplantılardan çıkacak olan değerli analizleri, kamuoyu oluşturmak adına ülkemizin gündemine adeta bir ‘manifesto’ olarak getirme noktasında gayret göstereceğiz.”İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EKOLOJİK DENGE VE ORMAN YANGINLARI PANELİ YOĞUN İLGİ GÖRDÜ KAPAK Yeşil Gündem 50 EYLÜL 2021 Sürdürülebilir üretim vizyonu kapsamında gerçekleştirilen Yeşil Gündem Sohbetleri toplantısı “İklim Değişikliği, Ekolojik Denge ve Orman Yangınları” başlıklı bir panel ile devam etti. Gazeteci ve TV program yapımcısı Ilgaz Gürsoy moderatörlüğünde düzenlenen panel, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı Doç. Dr. Barış Karapınar ve ETH Zürih Üniversitesi’nden Yangın Ekoloğu İsmail Bekar’ın katılımıyla gerçekleştirildi. İSO Yeşil Gündem SohbetleriİSO SANAYİ 51 S ürdürülebilir Üretim vizyonu kapsamında gerçekleştirilen Yeşil Gündem Sohbetleri serisinin ilki 11 Ağustos tarihinde video konferans ile yapıldı. Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantı “İklim Değişikliği, Ekolojik Denge ve Orman Yangınları” başlıklı bir panel ile devam etti. Gazeteci ve TV program yapımcısı Ilgaz Gürsoy moderatörlüğünde düzenlenen panel, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı Doç. Dr. Barış Karapınar ve ETH Zürih Üniversitesinden Yangın Ekoloğu İsmail Bekar’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Panelistler, son dönemde dünyada geçmiş yıllara göre görülmemiş ölçüde artan, ülkemizde de pek çok ilde yaşanan ve can kayıplarına yol açan orman yangınları başta olmak üzere afetleri, nedenlerini ve alınabilecek önlemleri masaya yatırdı. Toplantının moderatörlüğünü yürüten Gazeteci ve TV program yapımcısı Ilgaz Gürsoy, pandemiden sonra sürdürülebilirliğin öneminin çok daha fazla arttığını söyledi. İstanbul Sanayi Odası’nın bu konuda geçmişten gelen pek çok çalışmasının olduğunu belirten Gürsoy, konuya gösterdikleri ilginin büyük değer yarattığını kaydetti. Panelin ana konusunun iklim değişikliği olduğunu söyleyen Gürsoy, “Bu durum kimi zaman gelecekte yaşanacak bir konuymuş gibi algılansa da aslında biz iklim krizinin tam da içindeyiz” dedi. İklim değişikliği, orman yangınları ve ekolojik dengenin birbiriyle bir bütün olduğunu ifade eden Gürsoy, iklim değiştikçe, sıcaklıklar arttıkça ve kuraklık kendini gösterdikçe orman yangınlarının arttığını belirtti. Orman yangınları sonucunda ormansızlaşma artınca ve sonrasında yağışların da azaldığına dikkat çeken Gürsoy, “Bu kısır döngü dünyayı derinden etkiliyor” dedi. Panel moderatörü Ilgaz Gürsoy, iklim değişikliğine yönelik sorunları ve çözüm önerileri dinlemek için sırasıyla panelistlere söz verdi… ERDAL BAHÇIVAN İSO Yönetim Kurulu Başkanı PROF. DR. DOĞANAY TOLUNAY İ.Ü- Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi DOÇ. DR. BARIŞ KARAPINAR IPCC Değerlendirme Raporu Anayazarı, B.Ü. Öğretim Üyesi İSMAİL BEKAR Yangın Ekoloğu, ETH Zürih Üniversitesi ILGAZ GÜRSOY Gazeteci ve TV Program Yapımcısı52 EYLÜL 2021 İ stanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, iklim değişikliği konusunda toplumun her kesimine çok ciddi görevler düştüğünü söyledi. Ormansızlaşmaya orman yangınlarının yanı sıra insan kaynaklı birçok faktörün neden olduğunu belirten Prof. Dr. Tolunay, “Orman alanlarını yeniden ormanlaştırmak ormansızlaşmak değildir. Ancak bir orman alanı 10 yıldan daha fazla sürede ağaçlandırılmazsa bu orman statüsünü kaybetmiş demektir. Ormansızlaşma ile iklim değişikliği arasında büyük bir bağlantı var ve birbirlerini etkiliyor. Örneğin Bartın’da bugün sel oldu. Keza başka birçok ilimizde de yakın zamanda bu tür olayları yaşadık ve bundan sonra da daha fazla yaşayacağımızı düşünüyor ve öngörüyoruz. Çünkü ormanların kaybı ve meydana gelen yangınlar da bu tür doğal afetleri olayları hızlandıran bir faktördür” dedi. Orman yangınları özelinde acil eylem planı konusuna da değinen Tolunay, “Bir termik santral, yanma tehlikesi atlattı. Bu tür tesislerde yangın risk değerlendirmesi yapılmıyor. Yer seçimi konusuna dikkat edilmeli. Yoksa hem orman yangını çıkabilir hem de orman yangınlarından bu tesisler etkilenebilir. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay: ORMANSIZLAŞMA İLE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ARASINDA BÜYÜK BİR BAĞLANTI VAR KAPAK Yeşil GündemİSO SANAYİ 53 Orman içinde yapılacak her türlü yer seçiminde çok dikkatli olunmalı. Dere yataklarına, sel yataklarına, tarım alanlarına yer seçimi yapılmaması gerekiyor” şeklinde konuştu. “HER YIL 4,7 MİLYON HEKTAR ORMAN DÜNYA ÜZERİNDE YOK OLUYOR” 1990 yılından bugüne kadar dünya genelinde 480 milyon hektarın ormansızlaştığını söyleyen Tolunay, bunların büyük bir çoğunluğunun da tropikal ormanlar olduğunu belirtti. Son 10 yıllık dönemde 4,7 milyon hektar orman alanının her yıl azaldığına dikkat çeken Tolunay, Orman alanlarının azalmasında orman yangınlarının faktörünün neredeyse olmadığını belirtti. Ormansızlaşmayı Tolunay, şöyle açıkladı: “Bir orman alanının uzun süreli olarak orman niteliğini kaybetmesi ormansızlaştırmayı beraberinde getiriyor. Dünya Tarım Örgütü’ne göre, bir orman alanı 10 yıldan uzun süre orman niteliğini kaybetmişse burası ormansızlaşmıştır diyor. Raporu açıklanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası da bu süreyi 50 yıl olarak alıyor. Yani bir orman alanı 50 yıl içinde yeniden orman haline getirilmezse, bu ormansızlaşmadır diyor.” Ormanların kaybedilmesi ve ormansızlaşma süreciyle öncelikli olarak atmosfere karbon salımı gerçekleştiğini anlatan Tolunay, dünya üzerinde karbon yatağı denilen çeşitli yerlerin olduğunu ve bu karbon yataklarının en önemlilerinin ise okyanuslar olduğunu bildirdi. Okyanuslardaki klorofillli bitkilerin ve buna ek olarak karalardaki orman ekosistemleri ve sulak alanların karbonun depolandığı yerler olduğunu kaydeden Tolunay, “Özellikle ormanlarda klorofilli bitkiler fotosentez yaparak ağaçların oluşmasını sağlar. Bitkiler büyür ve her büyüdüklerinde, birkaç kilogram tek bir ağaç başına, 3 kilo, 5 kilo, 10 kilo civarında karbondioksiti bağlayıp oduna çevirirler. Sadece ağaçlarda değil, aynı zamanda ormanın tabanındaki çalılar, otlar, hatta dökülmüş kuru yapraklar, ölmüş ağaçlar bile karbon deposu olarak algılanır” diye konuştu. “AĞAÇLAR TEK BAŞINA BİR KARBON YATAĞI” Ağaçların bir karbon yatağı olduğunu belirten Tolunay, yangın sırasında özellikle ağaçların gövdesinin değil yapraklarının yandığını söyledi. Yaprakların yanmasıyla atmosferden alınan karbon miktarının azaldığını anlatan Tolunay, yangının toprağın içine çok fazla müdahale etmese de üzerindeki ölü örtünün yandığını bildirdi. Tolunay, şöyle konuştu: “Bu yangınlar ve özellikle ormansızlaşma süreci sonucunda dünya geneline yıllık 800 milyon ton ya da bir milyar ton karbondioksit atmosfere salım gerçekleştiriyor. Küresel ölçekteki 55–60 milyar ton karbondioksit eşdeğeri civarında olan sera gazı salımlarının, 50’de hatta 60’ta 1’i civarında diyebiliriz. Bu rakam biraz az gibi görünebilir ama Paris Anlaşması’nda şu vurgulanıyordu: 2030 yılına kadar sera gazı salımlarının yüzde 30 azaltılması, 2050’de de net sıfır karbon emisyonu hedefleniyordu. Ancak dünya genelinde orman alanları sürekli azaldığı için ormanlar da aslında bir emisyon kaynağı haline geldi. O nedenle ormanları koruyup geliştirmemiz gerekiyor.” “ORMANSIZLAŞMAYLA BİRLİKTE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ARTIYOR” Ormansızlaşmayla birlikte iklim değişikliğinin arttığını anlatan Tolunay, örneğin Bartın’da yaşanan sel felaketiyle birlikte birçok acının yaşandığına dikkat çekti. Bartın’a bir yılda düşmesi gereken yağışın üçte birinin yağdığını belirten Tolunay, metrekareye 24 saatte 302 kilogram yağışın düştüğünü söyledi. Türkiye’nin en kurak yeri olan Iğdır’da bütün bir yıl boyunca metrekare başına 261 kilogram yağışın düştüğünü bildiren Tolunay, durum böyle olunca Bartın’daki sadece 24 saatte düşen 302 kilogram yağışın ne kadar büyük bir felaket olduğunun görülebileceğini belirtti. Bu tip felaketlerin daha fazla yaşanacağına dikkat çeken Tolunay, “İşte ormanların görevi burada daha da önemli hale geliyor çünkü ormanları kaybettiğimiz zaman daha fazla sel ve heyelanla karşılaşıyoruz. Durum böyle olunca da su kalitesi de bozuluyor. Su havzalarındaki orman niteliği bozulursa erozyonla sular da kirlenebiliyor. Sular yüzeysel akışa geçebiliyor. Biyolojik çeşitlilik kaybediliyor. Sadece bu sürdürülebilirlik açısından iklim değişikliğine odaklanmamamız gerekiyor. Aynı zamanda biyolojik çeşitliliği de korumak zorundayız” dedi. Ormanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerektiğini ifade eden Tolunay, orman alanlarının artırılması gerektiğini belirtti. H ükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Karapınar, IPCC raporunun alarm veren bir rapor olduğuna değinerek 1990’dan beri raporda yazılmış olan öngörülerin hepsinin gerçekleştiğine dikkat çekti. Sera gazlarının son 2 milyon yılın en yüksek seviyesine ulaştığını söyleyen Karapınar, bu durumun insan kaynaklı olduğunu belirtti. 1,1- 1,2 derecelik sıcaklık artışının gözlemlendiğini kaydeden Karapınar, “Orman yangınları kuraklıklar, sel gibi afetler Türkiye ve dünya genelinde artış gösteriyor. Bu sene orman yangınları dünya genelinde rekor kırdı. Tarım konusu önemli iklim riskleri arasında yer alıyor. Özellikle buğdayda yüzde 70’lere varan rekolte azalması meydana geliyor” dedi. Doç. Dr. Karapınar, emisyonu azaltmazsak ya da sıfırlamazsak bizi bekleyen sıcaklık artışının 4-5 derece olduğunu ve dünyanın bu kadar ısınmayı kaldırmasının mümkün olmadığını belirterek, önümüzdeki 15 senenin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Radikal adımların atılmaması durumunda büyük ihtimalle kendi kendini tetikleyen ekolojik olayların daha fazla meydana geleceğini anlatan Karapınar, “Bugün orman yangınlarının maliyeti sadece ekonomik olarak baktığımızda yüz milyar dolarları buluyor. Doğa Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Değerlendirme Raporu Anayazarı Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Karapınar: SERA GAZLARI SON 2 MİLYON YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNDE 54 EYLÜL 2021 KAPAK Yeşil GündemİSO SANAYİ 55 işaretlerini veriyor insanların doğa ile barışması ve doğa ile birlikte hareket etmesi gerekiyor” diye konuştu. “IPCC’NİN ÖNGÖRÜLERİNİN YÜZDE 100’Ü TUTUYOR” IPCC’nin bugüne kadar konuyla ilgili altı rapor değerlendirmesi yaptığını belirten Karapınar, rapordaki öngörülerin iklim krizinin büyüklüğü ve önemini net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi. Geçmişte yapılan tüm öngörülerin neredeyse yüzde 100’ünün gerçekleştiğini belirten Karapınar, “Dolayısıyla bu raporların aslında bilimsel anlamdaki yetkinliği çok açık. Bu raporun da bu seviyede dikkate alınması lazım” dedi. Dünyanın her yerinde kuraklığın arttığını kaydeden Karapınar, aşırı iklim olaylarında 1980’lere göre yaklaşık yüzde 300 civarında bir artışın söz konusu olduğunu bildirdi. Karapınar, şöyle konuştu: “Geçtiğimiz sene iklim olaylarının yarattığı felaketlerin maliyeti yaklaşık 350 milyar dolar civarındaydı. Bu bir rekor. Bu sene orman yangınları dünya genelinde yine bir rekora imza attı. Sadece Türkiye değil, Avrupa’da, Doğru ve Kuzey Avrupa’da önemli orman yangınları yaşandı. Yangınların sebebinin hepsi birbirleriyle bağlantılı gerçekleşiyor. Tarım konusu, özellikle akademik olarak çalışma yaptığımız bir alana, sanayiye dayanıyor. Türkiye de önemli iklim riskleri altında bulunuyor. Bu sene bildiğiniz gibi Orta Anadolu’da büyük bir kuraklık yaşandı. Güneydoğu ve Orta Anadolu’da rekolteler, özellikle buğday ve arpada yüzde 50, 60, 70’lere varan düşüşler yaşandı. Çiftçiler bunu hissediyor. Türkiye genelinde çiftçilerle yaptığımız anket çalışmaları gösteriyor ki çiftçilerin yüzde 95’inden fazlası iklim değişikliğinin ne olduğunu biliyor ve hissediyor. Değişik yöntemlerle halihazırda buna uyum sağlamaya çalışıyorlar.” “EMİSYON TÜKETİMİ SIFIRLANMALI” Orman yangınlarının, kuraklıkların, sellerin, sadece Türkiye değil, dünyanın her yerinde gündelik hayatı etkileyecek noktaya getirdiğini belirten Karapınar, bilim insanlarının bunu on yıllardır söylediklerine dikkat çekti. Bu durumun insanlık hayatının bir parçası haline geleceğini belirten Karapınar, sadece 1,1 derecelik bir artışın sonucunu felaketlerle yaşandığını kaydetti. Raporda ortaya konan projeksiyona göre, eğer emisyonların azaltma konusunda adım atılmazsa bizi bekleyen sıcaklık artışlarının 4-5 dereceyi bulacağını belirten Karapınar, dünyanın bu sıcaklık artışını kaldıramayacağını ifade etti. Karapınar, emisyonların yani fosil yakıt olan kömürü, doğalgaz tüketiminin azaltılması hatta sıfırlanması gerektiğini söyledi. “RADİKAL KARARLAR ALINMAZSA DÜNYA 5 DERECE ISINABİLİR” Bu konuda radikal adımlar atılmazsa yüzyılın sonunda 5 dereceleri görmemizin oldukça yüksek bir olasılık olduğunu anlatan Karapınar, 2050’lerde ise sıcaklık derecesinin 3 dereceyi görebileceğini belirtti. Önümüzdeki 15-20 sene zarfında 1,5-2 dereceyi çok rahat görebileceğimiz birçok senaryonun olduğunu anlatan Karapınar, “Dolayısıyla bu durum bizim elimizde. İklim değişikliğiyle mücadele noktasında elimizden geleni yapmalıyız. Önümüzdeki 15 sene içinde önemli adım atamazsak büyük ihtimalle kendi kendini tetikleyen ekolojik süreçler de başlayacaktır. Kontrolü büyük ihtimalle insan etkisinin ötesinde, katastrof noktalarına gidebilecek yeni seri etkiler olabilir diye düşünüyorum” dedi. Hızlı bir şekilde hareket etmemiz gerektiğine dikkat çeken Karapınar, sözlerine şöyle devam etti: “Bir önceki yayınlanan raporda, benzer projeksiyonlar vardı. Eğer siyasiler, devlet yöneticileri, bu konuda etkin adımlar atsalardı yıllık yaklaşık 3,5, en fazla yüzde 4 civarında bir azaltmayla 1,5 derecelik hedefi 2030, 2035 ve 2040’lara varan süreçte yakalama olanağımız vardı. Ülkeler yeterli hareketi sağlamadıkları için bu durumu yeterli ölçüde ciddiye almadıkları için bugün ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz. Şu anda yüzde 7 ila 8 civarında bir azaltım yaparak anca 1,5 derecenin altında kalabiliriz. Eğer ülkeler, siyasetçiler bu raporu ciddiye almazlarsa 2025 yılından sonra yaklaşık yüzde 13-14 gibi bir azaltım yapmamız gerekiyor. Beklediğimiz her yıl atmamız gereken adımın radikalliği ve maliyeti de o derece artıyor. Geç kalan adımın maliyeti de yüksek oluyor.” Oman yangınlarının, kuraklıkların, hortumların dünyaya maliyetinin sadece ekonomik olarak yüz milyarlarca dolara mal olduğunu söyleyen Karapınar, ayrıca bu durumun ekonominin ötesinde biyosistemler, ekosistemler ve diğer canlılar üzerinde yarattığı etkilerin, geri dönüşü olmayan etkilerin maliyetinin hesabının ise yapılamayacağını belirtti. Next >