< Previous76 EYLÜL 2021 DÜNYA GÜNDEMİ Finans ABD’NİN TİCARETTE ÇİN’E BAĞIMLIĞININ AZALMASI VE OLUŞACAK TEDARİK ZİNCİRİ BOŞLUĞUNDA TÜRKİYE’NİN PAYI A BD ile Çin arasındaki ticaret savaşları Obama döneminde ‘rekabet’ ve Trump döneminde ‘soğuk savaşa’ dönmüştü. Biden’in eski Asya danışmanı Campell Foreign Affairs dergisinde yayınlanan makalesinde “Çin ile diyalog dönemi sona ermiştir” ifadesini kullanıldı. İlerleyen süreçte Biden ve ekibinin Çin’e karşı gerektiğinde sert tavır takınma ve mümkün olduğunca işbirliği yapmayı amaçladıkları ortaya çıktı. Çin hükümeti, ABD ile yapıcı ilişkiler geliştirmeyi amaçlarken kendi çıkarlarını ön planda tutmaya devam ediyor. ABD-Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaş, Sovyetleri ve müttefiklerinin ekonomik yalıtım uygulamak ve katı ihracat yasaklarıyla devam etti. Soğuk savaş, iki tarafın da birbirinin meşruiyetini kabul etmediği, sıfır toplamlı bir siyasi mücadele idi. Günümüzde ABD ve Çin ekonomisi iç içe geçmiş durumda. Sovyet Birliği’nin GSYH’si ABD’nin GSYH’sinin yüzde 40’I seviyesinde... Çin ise ABD’nin son yüzyıllarda karşılaştığı en ciddi rakip olarak tarih sayfalarında yerine alacak. Pandemi sebebiyle dünya ekonomilerinde daralma görülerken, Çin ekonomisi ise yüzde 2,3 büyüdü. ABD firmalarının üretim hatlarını Çin’e kurması iki ekonominin birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. ABD’li teknoloji devi Apple, ürettiği cihazlarının büyük bir kısmını Çin’de montajını tamamlamaktaydı. Çin’den dağıtımı gerçekleştirerek dünya lideri olma yolunda önemli kazanımları oldu. Ticaret savaşlarının önem kazanmasıyla birlikte Apple, Çin’deki üretimini Vietnam ve Hindistan’a taşıdı. Hindistan’da Apple İphone 12 üretimine 2021 yılının ikinci çeyreğinin başında başladı. Apple’nin önemli iş ortaklarından olan Foxconn, Vietnam’da 270 milyon dolarlık yeni fabrika yatırımını tamamladı. BÖLGESEL KAPSAMLI EKONOMİK ORTAKLIK ANLAŞMASI Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (RCEP), ASEAN üyeleriyle Çin, Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Vietnam arasında dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olarak kayda geçti. Anlaşmaya dahil olan ülkelerin nüfusu 2,1 milyar. Dünya gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 30’unu anlaşmaya dahil olan ülkeler oluşturuyor. 15 Asya-Pasifik ülkesi arasındaki gümrük vergilerinin gelecek yıllarda kademeli olarak azaltılması, belirlenecek ortak ticaret kuralları İSO SANAYİ 77İSO SANAYİ 77 ile ticaretin kolaylaştırılması, tarife dışı engellerin kaldırılması, lojistik kolaylaştırmalar gibi uygulamalarla grup ülkeleri arasında ticaretin etkinleştirilmesi amaçlanıyor. Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomik hakimiyetini arttıracağı öngörülürken, ABD ve Avrupalı şirketleri serbest ticaret bölgesinin dışında bırakarak, dezavantajlı konuma getireceği düşünülüyor. ABD’nin Obama döneminde imzalanan Trans pasifik ortaklığından Trump döneminde anlaşmadan çekildi. Anlaşamadan çekilmesinden kaynaklanan boşluğun doldurulması için alternatif oluşum gerekmekteydi. ABD’nin bu anlaşma kapsamında imzalayıcı ülkeler arasında yer almaması, ABD’yi devre dışı bırakan bir entegrasyon anlaşması olarak görülüyor. Çin daha öncesinde serbest ticaret anlaşmalarını karşılıklı olarak gerçekleştiriyor. Bu anlaşmayla çok devletli serbest ticaret anlaşması olarak ilki gerçekleştirildi. ABD-ÇİN ARASINDA TİCARET HACMİ Tablo 1, Amerika’nın Çin’den ithalat miktarını ve Çin’in dünyaya ihracat miktarını gösteriyor. Amerika’nın en çok ithal ettiği ilk 10 ürün grubu incelendiğinde 2018 ve 2020 yılları arasında Çin’in Amerika’ya ihracat payının azaldığı izleniyor. 2018 yılında Çin toplam ihracatının yüzde 23’ünü Amerika’ya gerçekleştirirken, bu oran 2020 senesinde yüzde 18’e geriledi. Amerika’nın oyuncak ithalatının yüzde 39’u Çin’den gerçekleştiriliyor. Amerika’nın dünyada toplam ithalatı 2,4 trilyon dolardır. Amerika’nın toplam ithalatının yüzde 19’u da Çin tarafından karşılanıyor. Amerika’nın ithalatında Çin’in payı ve Çin’in ihracatındaki Amerika’nın payına bakıldığında her iki ekonominin iç içe geçmiş ve birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. Son olarak, Amerika 2018 yılından itibaren Çin’den ithalat miktarının azaltıyor. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Amerika’nın tedarik zincirinde yeni tedarikçilere ihtiyacı olacağı tahmin ediliyor. Yeni tedarikçiler arasında gelişmekte olan ülkeler ön plana çıkıyor. TİCARET SAVAŞLARI VE TÜRKİYE RCEP anlaşmasının Türkiye’ye etkisinin hem olum hem de olumsuz etkilerinin olacağı konusunda fikir birliği bulunuyor. Asya’da faaliyetleri bulunan Türk firmalarının bu blok içerisinde tedarik zinciri yapısının kuvvetlenmesi anlaşmanın olumlu bir yanı. Türkiye’de üretilen bir malın bu blokta yer alan ülkelere olan ihracatının azalacağı öngörülüyor. Blok içinde aynı ürün daha düşük maliyetlerle tedarik edilmesi olasılığı bu anlaşmanın olumsuz tarafı olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin jeopolitik konumu sebebiyle Asya, Orta Doğu, Avrupa ve Rusya pazarlarına yakın olması ihracatta en güçlü özelliğimiz olarak ön plana çıkıyor. Bu pazarlarda bulunan üretici firmaların tedarik ağını kuvvetlendirmesi için ilk tercihlerinin arasında yer alıyor. Türkiye’nin ihracat rakamları incelendiği birçok bölgeye ihracat gerçekleştiği görülüyor. Toplam ihracatının sırasıyla Almanya (%9,42), İngiltere (%6,62) ve Amerika’ya (%6,00) gerçekleştiriyor. İlk üç ülkeyi sırasıyla Irak, İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda, İsrail, Rusya ve Romanya takip ediyor. 2020 yılında toplam ihracat 169,7 milyar iken bir önceki seneye göre yüzde 6,2 azaldı. 78 EYLÜL 2021 SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK K üresel ölçekte yaşanan yangınlar, seller gibi aşırı hava olaylarının sayısı ve sıklığında gerçekleşen hızlı ve yoğun artışın temel kaynağı nedir sorusu gündemdeki ana konulardan biri haline geldi. Dünya genelinde eş zamanlı olarak meydana gelen orman yangınları ve seller bize neyi işaret ediyor sorusu herkes tarafından merak ediliyor. Yaşanan afetler sürekliliğini koruyacak mı, yoksa sadece dönemsel bazda yaşanan birer GÜNÜMÜZ VE OLASI GELECEĞİMİZ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİSİNDEİSO SANAYİ 79İSO SANAYİ 79 olumsuz hadise olarak tarih sayfalarında mı kalacak soruları cevap bekliyor. Yapılan çalışmalarda iklim değişikliği kavramının öne çıktığı görülüyor. Bilim insanlarının yıllardır altını çizdiği ‘iklim değişikliği’ muhtemel bir gelecek senaryosu olmaktan çıkıp bugün şiddetini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir gerçeklik halini aldı. Son dönemde üst üste yaşadığımız doğal afetlerle eş zamanlı olarak yayımlanan 6. IPCC raporu, iklim değişikliği için devletlerin aksiyon planları hazırlamak yerine hiç gecikmeden, hızla faaliyete geçmesi gerektiğini gündeme getirdi. IPCC VE TARİHSEL GELİŞİMİ Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC- Intergovernmental Panel on Climate Change) 1988 yılında bilimsel çıktılar doğrultusunda, iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında karar vericilere yol göstermek üzere oluşturuldu. Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak faaliyet gösteren iki uzman kuruluş, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO- World Meteorological Organization) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP- UN Environmental Programme) tarafından faaliyete geçirilen panel, Türkiye’nin de dahil olduğu 195 üye ülke ile iklim değişikliği kapsamında çalışmalarını sürdürüyor. İlki 1990 yılında yayımlanan IPCC değerlendirme raporu (FAR- AR1), her beş ila yedi yılda bir iklimsel sistemin dünya genelinde geldiği noktayı değerlendirme amacıyla paylaşılıyor. IPCC raporları, yetkilendirilmiş bilim insanları tarafından hazırlanarak bağımsız uzmanların revizyonundan geçiyor. Revizyon sonrası IPCC üye ülke heyetleri tarafından tekrar gözden geçirilerek onaylanıyor. Yapılan değerlendirmeler, bilimsel literatüre dayandırılıyor. IPCC 6. DEĞERLENDİRME RAPORU (IPCC AR 6) Birleşmiş Milletler (BM)’in yaklaşık 4 bin sayfalık 6. Değerlendirme Raporunun (Assessment Report 6 AR6), Birinci Çalışma Grubu çıktısı “İklim Değişikliği 2021: Fizik Biliminin Temeli” başlığıyla 9 Ağustos 2021 tarihinde yayımlandı. Toplam dört cilt halinde yayımlanacak raporun ikinci kısmı, 2022 yılında tamamlanacak ve iklim değişikliğinin etkilerini açıklayarak hassas noktalarına bilimsel açıklamalar getirecek. Raporun yayımlanan ilk kısmında “İklim krizinin dünyanın her noktasında daha önce görülmemiş düzeyde kötüleştiği” vurgusu yapıldı. Tüm dünya için “kırmızı alarm” verildiği ve verilen alarmın insan faaliyetlerinden kaynaklandığının bilimsel olarak ispatlandığı ortaya konuldu. Atmosfer bileşenlerini bozarak sera gazı emisyonlarını artıran insan faktörü etkisini oluşturan faaliyetler; endüstriyel üretim, inşaat, taşıma, tarım ve hayvancılık (arazi kullanımı) ve şehirleşme olarak özetlenebilir. Sanayi Devrimi’nden (1850- 1900) günümüze kadar geçen süreçte insan aktivitelerinin, gezegenimizin 1,1°C ısınmasına sebep olduğu belirtiliyor. Tüm emisyon senaryolarında, önümüzdeki 20 yıl içinde (2040 yılına kadar), sera gazı kaynaklı hava emisyonlarının küresel ısınmayı artırarak sıcaklık artışının 1,5°C’a ulaşacağı açıkça beyan ediliyor. 50 yıllık periyotlar halinde görülen sıcaklık artışlarının dönemsel olarak kısaldığı ve artık 10 yılda bir sıcak hava dalgalarının küresel ısınmayı körükleyeceği bilgisi de yer alıyor. IPCC AR6’da yaygın, hızlı ve yoğun kelimelerinin altı çizilerek iklim değişikliğinin belirtilen sıfatlarla birlikte ifade edilmesinin kaçınılmaz olduğu kaydedilirken, küresel çerçevede “her yerleşim bölgesini” etkilediği açıkça belirtiliyor. Sıcaklık artışıyla birlikte yaz mevsiminin uzayacağı, soğuk hava akımı dalgalarının azalması sebebiyle de kış mevsiminin kısalacağı belirtiliyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres raporun açıkça ortaya koyduğu gerçekler için hızla harekete geçilmesi yönünde açıklamalarda bulunarak; “Dünyayı yok eden fosil yakıtların üretim ve tüketimine son verilerek bu alanda yapılacak sübvansiyonların da yenilenebilir enerji kaynaklarına kaydırılması” gerektiğini ifade etti. Yetkililer, aksiyon planları hazırlamak için vaktimizin kalmadığını açıklarken, iklim değişikliği kapsamında devletlerin olabildiğince hızlı ve yoğun bir şekilde faaliyete geçmesi gerektiğini dile getiriyor. Sıcaklık ve kuraklık artışının Akdeniz Bölgesi’nde çok daha yoğun bir şekilde SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK gözleneceğine değinilen raporda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede kuraklıkların artacağı ve yağışların azalacağı, sahil şeridinde sel ve erozyon gibi olayların gözleneceği belirtiliyor. Yunanistan, İtalya ve Türkiye bölgelerinde yaşanan yangınların, iklim değişikliği ile ormanlık arazilerde daha sık görüleceği konusunda da uyarılarda bulunuluyor. IPCC ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR 1. İklimin Mevcut Durumu • Son beş yılda 1850’lerden beri kaydedilen en yüksek sıcaklıklara ulaşıldı. • Sıcaklık, kuraklık ve tropik siklonlar (kasırga) gibi aşırı hava olayları 1950’lerden bu yana giderek şiddetlendi ve yoğunlaştı. Soğuk hava olaylarının şiddetinin ve görülme sıklığının azaldığı “neredeyse kesin”. • 2011- 2020 dönemi arasındaki küresel yüzey sıcaklıkları, 1850- 1900 yılları arası sıcaklığa göre 1,09°C yükseldi. • İnsani faaliyetler sebebiyle (%90 oranında- büyük olasılıkla), karbondioksit (CO2), metan (CH4), kükürtdioksit (SO2) ve azotoksit (NO2) gibi sera gazı emisyonu konsantrasyonları, 800 bin yıllık dönemdeki artıştan daha yüksek oranda gerçekleşti. • 1970-71 yılı ile kıyaslandığında deniz seviyelerindeki yükselme hemen hemen üç katı oranında arttı. 2. Olası İklim Geleceği • Oluşturulan emisyon senaryolarının hepsinde, 2040 yılına kadar yüzey sıcaklıklarının 1850- 1900 arası ölçülen seviyelerin 1,5°C’nin üzerine çıkacağı açıklandı. • İklim sistemi üzerinden değerlendirilen tüm senaryolarda, Kuzey Kutup Bölgesi’nin 2050 yılından önce eylül ayında en az bir kere muhtemelen buzsuz olacağı belirtildi. • Tarihin herhangi bir döneminde eşi benzeri olmayan aşırı hava olaylarının 1,5°C’lik sıcaklık artışında meydana geleceğinin altı çizildi. • Deniz seviyelerindeki yükselmenin 2100 yılına kadar en az yılda bir meydana geleceği tahmin ediliyor. • Akdeniz Bölgesi başta olmak üzere, birçok bölgede kuvvetli ihtimal yangınlarda artış yaşanacağı belirtildi. 3. Risk Değerlendirme ve Bölgesel Adaptasyon İçin İklim Bilgisi Küresel ısınmanın iklim sistemleri üzerinde yaratacağı etkinin daha belirgin olacağı ve bu sebeple insan aktivitelerinin olumsuz etkiyi azaltıcı şekilde ayarlanması gerekliliği ve aciliyeti vurgulanıyor. 4. Gelecekteki İklim Değişikliğini Sınırlama Sera gazı emisyonlarının (CO2 ve CH4 başta olmak üzere) azaltılması ile ilgili faaliyetlerde bulunulmalı ve fosil kaynak kullanımı acilen terk edilmeli. Çünkü küresel yüzey sıcaklıkları 20 yıl sonra iklimsel değişikliği geri döndürülemez noktaya taşıyacak. IPCC’nin yayımladığı son rapor, dünyanın kırmızı kod verdiğini ve insan faktörünün bu süreçte başrolde olduğunu belirtiyor. Özetle, geri döndürülemez ancak hızı yavaşlatılabilir bir noktada olduğumuzu da gösteren rapor, artık planlama aşamasını atlayarak hızla harekete geçmemiz gerektiğine dair önemli bir işaret niteliğinde. Kaynakça • https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg1/downloads/report/ IPCC_AR6_WGI_Full_Report.pdf • https://www.ipcc.ch/sr15/ • https://www.ipcc.ch/about/history/ • https://www.researchgate.net/figure/Timeline-of-IPCC- reports-and-Australian-climate-projections-statements- IPCC-FAR-is-the_fig5_304144183 • https://turkey.un.org/en/139350-global-warming- unequivocally-human-driven-unprecedented-rate-ipcc 80 EYLÜL 2021MAKRO GÖSTERGELER 82 EYLÜL 2021 T ürürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Haziran 2021’de işgücüne katılan nüfus, 2020’nin aynı dönemindeki düşük baz etkisinin de katkısıyla son bir yılda 1 milyon 711 bin kişi artarken istihdamdaki artış ise 2 milyon 358 bin kişi oldu. Böylece işsiz sayısı 648 bin azalarak 3 milyon 380 bine, işsizlik oranı 2,6 puan düşüşle yüzde 10,4’e, tarım dışı işsizlik oranı ise 3,3 puan düşüşle yüzde 12,1’e geriledi. Aynı dönemde genç nüfusun (15-24 yaş) işsizlik oranı da 4,2 puan azalarak yüzde 20,7 seviyesinde ölçüldü. Haziran 2021 itibarıyla son bir yıllık dönemde istihdam oranı 2,9 puan artışla yüzde 45,9’a, işgücüne katılma oranı ise 1,8 puan artarak yüzde 51,2’ye yükseldi. Öte yandan bu oranlar 2019’un aynı döneminde sırasıyla yüzde 46,1 ve yüzde 53,3 olan seviyelerinin altında kalmaya devam etti. TÜİK’in açıkladığı alternatif işsizlik göstergelerine bakıldığında, 2021 Haziran’da “zamana bağlı Haziran 2021’de işsizlik oranı bir ay öncesine göre 2,5 puan düşüşle yüzde 10,6’ya geriledi. Bu düşüş, işgücünün 222 bin kişi daralmasına karşılık istihdamda gerçekleşen 602 bin kişilik artıştan kaynaklandı. İSO SANAYİ 83 eksik istihdam” ve işsizliğin toplam oranı yüzde 14,3 olarak hesaplanmış ve bu oran 2020’nin aynı ayına göre 2,4 puan azaldı. İş aramadığı halde çalışma isteği olanları ve iş arasa bile kısa sürede iş başı yapamayacak olanları kapsayan “potansiyel işgücü” dahil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 18,4 olarak gerçekleşmiş ve son bir yılda 3,7 puan ufaldı. Son olarak, işsizlere ek olarak hem zamana bağlı eksik istihdamı hem de potansiyel işgücünü kapsayan “atıl işgücü oranı” ise yüzde 22 olarak kaydedildi ve 2020’nin aynı ayına göre 3,3 puan iyileşmiş durumda. Mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre haziranda işsizlik oranı aylık 2,5 puan düşüşle yüzde 10,6’ya, tarım dışı işsizlik oranı ise 2,7 puan düşüşle yüzde 12,3’e geriledi. Böylece işsizlik oranı son üç yılın, tarım dışı işsizlik oranı ise son 37 ayın en düşük seviyesinde kaydedildi. Haziranda genç işsizlik oranı ise 0,2 puanlık sınırlı bir azalmayla yüzde 22,7’ye gerilemiş ve yine üç yıla yakın bir dönemin en düşük değerini aldı. Haziranda işsizlik oranındaki düşüşün nedeni, işgücünün 222 bin kişi azalmasına karşılık istihdamın 602 bin ile son bir yılın en güçlü aylık artışını göstermesidir. İstihdamdaki artış genele yayılı bir görünüm sergileyerek tarımda 163 bin, tarım dışında 439 bin olarak gerçekleşti. En güçlü istihdam artışı 296 bin ile sanayide kaydedilirken hizmetlerde çalışan sayısı da 136 bin arttı. İnşaat sektörü istihdamı ise 8 bin artışla görece yatay seyretti. Sanayi istihdamı 6 milyon 239 binle tarihi rekor seviyeye ulaştı. Alternatif işgücü göstergelerinde, mayıs ayının ardından haziranda da aylık bazda iyileşme görülüyor. Zamana bağlı eksik istihdam dahil işsizlik oranı aylık 4,6 puan düşüşle yüzde 14,6’e geriledi. İşsizler ile potansiyel işgücünün toplam oranı 2,8 puan azalarak yüzde 18,8’e düşerken atıl işgücü oranı ise yine 4,7 puan düşüşle yüzde 22,4’e indi. Pandemi tedbirleri kapsamında uygulanan kısa çalışma ödeneği, fesih kısıtlaması ve nakdi ücret desteği uygulamaları 30 Haziran’da sonlandırıldı. Nisan 2020–30 Haziran 2021 döneminde yaklaşık 3,1 milyon kişiye ücretsiz izin kapsamında nakdi ücret desteği ödendi. Diğer yandan temmuz ayında işsizlik sigortası ödemesi alan kişi sayısının haziran ayına göre yaklaşık yüzde 33 artışla 248 bine yükselmesi (2021’in en yüksek rakamı), desteklerin sona ermesiyle birlikte iş akdi fesihlerinin artmış olabileceğini gösteriyor. Özetle, haziran ayında tam kapanmanın sonlanması ve ekonomik hayatın büyük ölçüde normalleşmesi işgücü piyasasında belirgin iyileşmeye yol açtı. Hazirandaki istihdam artışının güçlü olmasında, aşılamanın yaygınlaşmasıyla birlikte başka sokağa çıkma kısıtlamaları olmayacağı yönündeki iyimserliğin de etkili olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan işsizlikte son iki aydır yaşanan düşüşte işgücünün daralması da etkili. Verilere göre mayıs ve haziran’da toplam işsiz sayısı yaklaşık 1,1 milyon azalırken bunun 541 bini istihdam artışından, 553 bini işgücünden ayrılan nüfustan kaynaklandı. 2021’in kalan döneminde büyüme beklentilerinin olumlu seyri, işgücü piyasalarına ilişkin beklentileri güçlendiriyor. Halen çok yüksek olmakla birlikte, normalleşmeyle birlikte atıl işgücünde başlayan azalma ekonomik büyüme açısından da olumlu. Diğer yandan işgücüne katılımdaki yapısal zayıflık devam etmekte ve istihdam sorununun kalıcı çözümü için uzun vadeli politikalara ihtiyaç duyuluyor. 40 42 44 46 48 50 52 54 56 -3.000 -2.000 -1.000 0 1.000 2.000 3.000 4.000 TarımSanayi Hizmetler Toplam İşgücüne Katılım ve İstihdam Oranları (%)MAKRO GÖSTERGELER 84 EYLÜL 2021 H azine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2020 Temmuz ayında 29,7 milyar TL olan Merkezi Yönetim Bütçe Açığı 2021’in aynı ayında 45,8 milyar TL’ye yükseldi. Faiz dışı açık ise 2020 Temmuz’da 21,2 milyar dolar iken 2021 Temmuz’da 22,2 milyar TL oldu. Diğer yandan yılbaşından itibaren bakıldığında, 2020 Ocak-Temmuz döneminde 139,1 milyar TL olan bütçe açığı 2021’in aynı döneminde 78,3 milyar TL’ye geriledi. Benzer şekilde faiz dışı denge de 59,4 milyar TL açıktan 36,2 milyar TL fazlaya dönüşerek geçen yıla göre belirgin iyileşme kaydetti. Temmuz ayında vergi gelirleri cari fiyatlarla yıllık yüzde 11,5 ile önceki aylara kıyasla yavaş bir artış kaydetti. Bu yavaşlamada özellikle KDV ve 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde Merkezi Yönetim bütçesi 78,3 milyar TL açık verirken faiz dışı bütçe dengesi 36,2 milyar TL fazla olarak gerçekleşti.Next >