< PreviousBilim insanlarının, gezegenin insan faaliyetleri sebebiyle ısındığına dair şüphesi bulunmuyor. İnsan faaliyetleri sonucunda, gezegenin iklim sistemlerinde hızlı ve büyük ölçekli değişiklikler meydana geldi. Bu etkilerin bazılarının geri dönüşü bulunmuyor. IPCC analizlerine göre 1,5°C eşiğinin aşılmadığı hiçbir senaryo yok. En iddialı senaryoda bile, bu eşiğin aşılmasından sonra ortalama sıcaklığın ancak yüzyılın sonuna doğru yeniden 1,4°C’ye doğru düşüş göstereceği tahmin ediliyor. Sıcaklık artışını 1,5 °C ile sınırlamak için, hükümetlerin emisyonlarını 2030 yılına kadar yarıya indirmesi gerekiyor. Bu nedenle, iklim planlarının daha iddialı hale getirilmesi ve net sıfır emisyon yol haritalarının, hızla gerçekleştirilecek emisyon azaltım çabalarının temeline koyulması gerekiyor. Isınmayı durdurmak için, karar vericilerin net sıfır emisyon planlarını hayata geçirmesi gerekiyor. Karbondioksitin atmosfer dışında depolanmasına yönelik teknolojiler net sıfır emisyon planlarının önemli araçları arasında yer alıyor. Deniz seviyelerindeki küresel ortalama yükseliş, 1900’den bu yana, son 3000 yıldaki herhangi bir zamandan daha hızlı artış gösterdi. Deniz ısı dalgalarının oluşma sıklığı, 1980’lerden bu yana iki katına çıktı. 66 EYLÜL 2021 RAPORDA ÖNE ÇIKAN 10 BULGU KAPAK Yeşil GündemBuz tabakası oluşumu ve erime süreçlerindeki belirsizlik nedeniyle, küresel ölçekte deniz seviyesindeki artışın 2100 yılında 2 metreye, 2150 yılında ise 5 metreye kadar olan olası aralığın üzerinde gerçekleşmesi, emisyonların en fazla arttığı senaryoda göz ardı edilemez hal alıyor. Deniz seviyesindeki yükselişin, iklim değişikliğiyle en iddialı şekilde mücadele eden yol haritalarında dahi yüz binlerce yıl devam etmesi öngörülüyor. Gezegenin büyük bölümü, sıcak hava dalgalarını içeren aşırı sıcaklara maruz kalıyor. Son zamanlarda yaşanan aşırı sıcakların gerçekleşmesi, insan etkisi olmadığı durumda, son derece düşük bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. Mevcut iklim politikaları ve Ulusal Katkı Beyanları doğrultusundaki en iyi tahmin ise 2100 yılına gelindiğinde küresel ısınmanın 2,7°C’ye ulaştığı senaryo. İSO SANAYİ 67 belirli hava olaylarını ne şekilde etkilediğini değerlendiren bilim insanları; aşırı sıcaklar, yağış, kuraklık ve tropik siklonların olasılığı ve şiddetindeki artışa ne şekilde katkı sunduğumuzu açıkça ortaya koyuyor. Gezegenin büyük bölümü, sıcak hava dalgalarını içeren aşırı sıcaklara maruz kalıyor. Bu bölgeler arasında Kuzey Amerika, Avrupa, Avustralya, Latin Amerika’nın büyük bölümü, Afrika kıtasının güneyinin batı ve doğu kıyıları, Sibirya, Rusya ve Asya’nın tamamını kapsıyor. Son zamanlarda yaşanan sıcak artışının yaşanma ihtimalinin, insan faaliyetlerinin kontrol altına alındığı durumda düşüceği belirtiliyor. 2030’A KADAR KÜRESEL EMİSYONLAR YARIYA İNMELİ BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi eski Genel Sekreteri ve Küresel İyimserlik (Global Optimism) girişiminin kurucu ortağı Christiana Figueres’in yorumları şöyle oldu: “Bu rapor, fosil yakıtları terk etmek ve daha temiz, daha yeşil büyüme modeline geçmek üzere küresel ölçekteki çabalarımızı hızlandırmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu amaçlara ulaşmak için Paris Anlaşması bize yol gösteriyor. İklim değişikliğinin hızla katlanan etkilerinden kaçınmak için ihtiyacımız olan her adım gerçekleştirilebilir nitelikte. Ancak buna yönelik atılacak adımlar, etkilerden çok daha hızlı şekilde hayata geçen çözümlerle ve 2030 yılına kadar küresel emisyonları yarıya indirmeye bağlı. 26. Taraflar Toplantısı karar anı olacak” diyor. Taraflar Toplantısı’nın başkanlığını yürüten Alok Sharma ise “Bilim, bizlere iklim krizinin etkilerinin tüm dünyada görüldüğünü ve bugün harekete geçmediğimiz durumda, bu krizin en olumsuz etkilerini yaşamlarımızda, geçim kaynaklarımızda ve doğal yaşam alanlarımızda görmeye devam edeceğimizi açıkça gösteriyor” yorumlarını yapıyor. Sharma, “Bunu hep birlikte başarabiliriz. Başarının temelinde, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine dayalı yol haritasına sadık kalmak, 2030 yılına dair iddialı emisyon azaltım hedefleri taahhüt etmek ve uzun vadeli stratejileri öne çıkararak, kömüre dayalı elektrik üretimini sonlandırmak, elektrikli araçların piyasaya sürülmesini hızlandırmak üzere harekete geçmek, ormansızlaşmayla mücadele etmek ve metan emisyonlarını azaltmak yatıyor” çağrısında bulunuyor.68 EYLÜL 2021 ARAŞTIRMA Global Enerji ENERJİDE DÖRT YENİ SENARYO YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ KÜRESEL ENERJİ SEKTÖRÜNE HAKİM OLMASI BEKLENİYOR Pandeminin neden olduğu küresel ekonomik krizi ve enerji sektöründe yaşananlar Global Enerji Perspektifi 2021 raporuyla ele alındı. McKinsey & Company’nin her yıl düzenli olarak hazırladığı raporda enerji sistemlerinde ve talebindeki dönüşüm ortaya konuldu. Raporda dönüşüm hızı ve ölçeğiyle ilgili belirsizlikleri yansıtmak için dört ayrı senaryo hazırlandı. Raporda yenilenebilir enerji kaynaklarının 2030 yılında küresel enerji sektörüne hakim olması bekleniyor.İSO SANAYİ 6970 EYLÜL 2021 ARAŞTIRMA Global Enerji G lobal Enerji Perspektifi (GEP) 2021 raporu, pandeminin başında hızla düşen fosil yakıt fiyatlarının, ekonomiler yeniden açıldığında bir toparlanma gösterdiğinin altını çiziyor. Enerji piyasalarındaki olağanüstü hareketlerin pandeminin yarattığı belirsizliklerin doğal sonucu olarak kabul edildiği raporda; bu durumun, uzun vadeli senaryoları her zamankinden daha önemli hale getirdiğine vurgu yapılıyor. McKinsey uzmanlarının hazırladığı dört senaryo; karbon emisyon miktarını düşürmede belirleyici rol oynayan yenilenebilir enerji kaynaklarına küresel ölçekte geçiş hızına göre birbirinden ayrılıyor. Referans senaryo; üretimde, tüketimde ve yatırımlarda, mevcut eğilimlerin devamını ortaya koyarken, McKinsey 1,5°C yol haritası senaryosu da küresel ısınmayı durdurmak için belirlenen hedefe ulaşmak amacıyla yapılması gerekenleri içeriyor. Geciken geçiş senaryosu enerji politikalarında yenilenebilir kaynaklara yönelimin azalması varsayımına dayanırken, hızlandırılmış geçiş senaryosu ise bu yönelimin artacağı varsayımlarını değerlendiriyor. SENARYO 1 PANDEMİ SONRASI TEMEL DEĞİŞİMLER HIZLANIYOR Bu senaryolar doğrultusunda, raporda paylaşılan ilk öngörü; enerji tüketiminin, Covid-19 öncesi seviyeye hızla gerileme eğiliminde olması. Özellikle elektrik tarafında, 2020’de yaşanan benzeri görülmemiş kesinti, hızlı bir geçiş süreciyle toparlanıyor. Raporda; fosil yakıt tüketiminin, 2027 yılında zirve yaptıktan sonra düşüş trendine girmesi bekleniyor. Bu tabloda, petrol tüketim miktarlarındaki düşüşün başlangıcı için 2029, doğal gaz için de 2037 yılı tahmin ediliyor. Fosil yakıtlara olan talep, Covid-19 öncesindeki miktarlara dönse bile, daha önceden olduğu gibi büyüme eğiliminde olmayacağına dikkat çekiliyor. SENARYO 2 ENERJİ TÜKETİMİ KATLANARAK ARTIYOR Raporda yer alan ikinci temel bulgu ise toplam enerji tüketiminin katlanarak artması ve bu süreçte hidrojenin öne çıkabileceği senaryolara dayanıyor. 2030’larda maliyet açısından rekabetçi hale gelmesi beklenen hidrojenin, enerji geçişinde etkili olması bekleniyor. Güneş ve rüzgar santrallerinin ise 2035 yılında dünyanın elektrik üretim kapasitesinin neredeyse yarısını oluşturacağı tahmin ediliyor. Bununla birlikte fosil yakıtlara olan talebin zirveye ulaşıp • Rüzgar ve güneşten elektrik üretimiyle G20 ülkeleri arasında beşinci sırada yer alan Türkiye, ABD, Fransa ve Brezilya gibi ülkeleri geride bıraktı. • Rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı 2015-2020 döneminde küresel olarak iki kat, Türkiye’de ise üç kat artış gösterdi. • Elektrik üretiminde rüzgar ve güneşin payı Türkiye için 2015 yılında yüzde 4 iken 2020 yılında yüzde 12 oldu. • Dünya ortalaması ise 2015 yılında yüzde 5 iken 2020 yılında yüzde 9,4 olarak gerçekleşti. • Geçen yıl Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisinden elde edilen elektrik bir önceki yıla göre yüzde 15 artış gösterdi. • Rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi yaklaşık 2 bin megavat artışla 16 bin megavata ulaştı. • Türkiye’de tüm yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi 2015-2020 döneminde yüzde 197 arttı. TÜRKİYE, RÜZGAR VE GÜNEŞTEN ELEKTRİK ÜRETİMİNDE BEŞİNCİ SIRADA İSO SANAYİ 71 düşüşe geçmeye başlayacağı tarihlerin de öne geldiği görülüyor. 2014 yılındaki zirvesinden sonra talep miktarındaki düşüş trendini sürdüren kömürün, 2050 yılına gelindiğinde, ancak 1990 yılındaki talep miktarına geri dönmesi öngörülüyor. Her üç fosil yakıt, talepteki uzun vadeli düşüşe rağmen, küresel enerji ihtiyacının karşılanmasında önemli bir rol oynamaya devam ediyor. SENARYO 3 KÜRESEL ENERJİ TALEBİ FOSİL YAKITLAR TARAFINDAN KARŞILANIYOR Referans senaryoya göre küresel enerji talebinin yarısından fazlası 2050 yılına kadar fosil yakıtlar tarafından karşılanıyor. Fosil yakıtlar içinde petrol ve gaz talebi kimya sektörünün devam etmesi beklenen güçlü talebi ile yerini koruyacak tahmini mevcut. Yenilenebilir enerjilere hızlandırılmış geçiş senaryosu gerçekleşirse fosil yakıt tüketiminin azalan tüketim payına bağlı olarak, 2050’de karbon emisyon miktarının referans senaryodan yüzde 20 daha düşük olması mümkün görünüyor. SENARYO 4 1,5°C HEDEFİNE ULAŞABİLMEK İÇİN HIZLANMANIN ARTMASI GEREKİYOR Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş sürecinin, iklim krizini önlemek amacıyla ortaya konan 1,5°C hedefine ulaşabilmek için çok yavaş olduğuna dikkat çeken dördüncü öngörüye göre; önümüzdeki 10 yıl kritik önem taşıyor. Küresel ölçekte karbon emisyon miktarının azaltılmasına yönelik çalışmaların yanı sıra hükümetlerin daha iddialı hedefleri, somut politikalara dönüştürmesi gerekiyor. Zira referans senaryoya göre; 2050’de küresel karbon emisyonunun halen yıllık 25 Gigaton (Gt) seviyelerinde olacağı tahmin ediliyor. Hükümetlerin, yatırımcıların ve tüketicilerin, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişe olan ilgisinin arttığını belirten McKinsey uzmanları; iş liderlerine, ülkeden ülkeye fark gösteren değişimin yönüne ve hızına ilişkin işaretlere dikkat etmelerini öneriyor.FİZİKİ ZİYARETLER AZALIYOR SANAL TOPLANTILAR ARTIYOR Teknoloji, medya ve telekomünikasyon eğilimlerinin işletmeleri ve tüketicileri dünya çapında nasıl etkileyebileceğini vurgulayan “Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Öngörüleri Raporu” açıklandı. Pandeminin ekonomik ve toplumsal etkilerinin incelendiği raporda, pandeminin sanal ortamlar, bulut teknolojileri ve spor gibi medya alanlarındaki büyümeye etkisi ortaya konuyor. 72 EYLÜL 2021 MERCEK Teknoloji TEKNOLOJİ, MEDYA VE TELEKOMÜNİKASYON EĞİLİMLERİNDEN SON TRENDLER İSO SANAYİ 7374 EYLÜL 2021 C ovid-19’un, pek çok alanda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de dönüştürücü bir etkisi oldu. Video tabanlı doktor ziyaretlerini de içinde bulunduran dünya çapında bir “teletıp” trendi hızlı bir şekilde başladı. Küresel salgın, yalnızca bu tür ziyaretlerin önündeki yasal engellerin kaldırılmasını gerektirmekle kalmadı aynı zamanda tüketicilerin, özellikle 65 yaşın üzerindeki tüketicilerin, görüntülü arama uygulamalarını daha iyi anlamalarına ve bunlardan yararlanmalarına yardımcı oldu. Deloitte tarafından hazırlanan rapora göre, 2021’de doktor ziyaretlerinin yüzde 5’inin sanal olarak gerçekleşeceğini öngörüyor. Bu da 2019’daki seviyesinin beş katı anlamanı taşıyor. SANAL GERÇEKLİK PAZARI YÜZDE 100 BÜYÜYECEK Üç boyutlu teknolojiler kurumsal hayatta ve eğitimde popülerlik kazandıkça dijital gerçeklik pazarı da büyüme perfomansı gösteriyor. Deloitte, sanal, arttırılmış ve karma gerçeklik açısından, takılabilir başlıkların kurumsal ve eğitim amaçlı kullanımına yönelik satışlarının 2021’de 2019 seviyelerine göre yüzde 100 artacağını öngörüyor. Bu başlıklar için pazar büyümesi, çalışanlar ve öğrencilerin Covid-19 nedeniyle sanal sisteme geçmesiyle çoktan hızlandı. Sanal gerçeklik başlıklarının, düşük maliyet, güvenlik ve öğrenmeyi devamlı hale getirmek gibi farklı faydaları sayesinde, pandemi sonrasında da konumunu güçlendirmeye devam edeceği öngörülüyor. BULUT SİSTEMLERİ İŞLETMELERİN BİRİNCİL ÇÖZÜMÜ OLACAK TMT Öngörüleri Raporu’na göre bulut pazarı 2020’de 2019’a göre daha hızlı büyüdü, bu durum Covid-19 süresince yaşanan kapanmalar ve uzaktan çalışma nedeniyle artan talepten kaynaklandı. Deloitte, şirketlerin tasarruf yapmak, daha çevik olmak ve inovasyonu desteklemek adına bulut sistemlerine daha fazla yönelmesiyle, 2021’den 2025’e bu pazardaki yıllık gelir artışlarının yüzde 30’un üzerinde seyredeceğini öngörüyor. Salgının daha fazla işletmeyi buluta yönlendirmesiyle birlikte, bu pazar büyük olasılıkla salgından her zamankinden daha güçlü çıkacak. Bulut kullanıcıları bulutun değer yaratması için yeni yollar ararken, bulut sağlayıcıları ve ekosistemdeki diğer oyuncular artan kullanımdan fayda sağlayacak. Yakın gelecekte bulut teknolojileri, birçok işletme için birincil çözüm haline gelebilir. KADIN SPORLARI TİCARİLEŞECEK SPORCU PERFORMANS ÖLÇÜMLERİ DİJİTALLEŞECEK 2020 yılında spor etkinliklerinin sayısının azalmasına rağmen, büyüme potansiyeli azalmadı. Deloitte spordaki iki ana eğilimi, kadın sporlarının ticarileşmesi ve atlet performansının ölçülmesi için dijital platformların kullanılması olarak öngörüyor. Bu iki eğilimin pazardaki büyümeyi yukarı MERCEK TeknolojiİSO SANAYİ 75 yönde devam ettirmesi bekleniyor. Kadın sporları, önümüzdeki yıllarda 1 milyar dolardan fazla değere sahip olma yolunda ilerliyor. Kadın sporlarının televizyonda izlenme, sponsorlara değer sağlama ve taraftarları çekme potansiyeli geçtiğimiz 10 yıl içinde birçok kez gözler önüne serildi. Tıpkı Covid-19’un toplumun birçok yönünü temelden değişime sürüklediği gibi, kadın sporlarının da yeni şekillerde algılanacağı, destekleneceği ve ticarileştirileceği öngörülüyor. Sporda görülmeye devam eden bir diğer değişiklik ise sporcu verilerinin toplanması ve analizlerinin yapılması. Bu verilerin giderek daha fazla gerçek zamanlı hale gelmesiyle, vücudun içindeki ve dışındaki göstergeleri ölçmek, karar verme sürecini beslemek için yüzlerce yeni ölçüm oluşturmak, yani temelde dijital bir sporcu oluşturmak artık mümkün. Rapora göre, atlet performanslarının ölçümlenmesinin güçlü bir potansiyel sunmasıyla 2021’in sonunda çok sayıda profesyonel spor liginin, oyuncu verilerinin toplanması, kullanılması ve ticarileştirilmesi ile ilgili yeni resmi politikalar oluşturulacağı tahmin ediliyor. AKILLI UÇ BİLİŞİM İLE ENDÜSTRİ 4.0 ORTAYA ÇIKIYOR Gelişmiş kablosuz bağlantı, kompakt işlem gücü ve yapay zekanın birleşimi olan akıllı uç bilişim, şimdiden dünyadaki en büyük teknoloji ve iletişim şirketlerinin bazılarını harekete geçirdi. Rapora göre 2021’de akıllı uç bilişim küresel pazarının yaklaşık yüzde 35’lik ortalama büyüme oranını sürdürerek 12 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu artışa en fazla telekomünikasyon şirketleri ve onların genişleyen 5G ağları ile büyük bulut sağlayıcıları etki ediyor. Bu büyük ölçekli lider kuruluşlar farklı sektörlerdeki şirketlerin akıllı uç bilişime ulaşmasını kolaylaştırabilir.Next >