< PreviousHerkesin buluştuğu lezzet Sizin için kurduğumuz, en son teknoloji ekipmanların kullanıldığı mutfağınızda her yemek, usta şefler yönetiminde, en kaliteli malzemelerle, taze olarak pişiyor, pişirildikten kısa bir süre sonra servis ediliyor. İyi malzeme olmadan iyi yemek olmaz. Maliyet odaklı değil kalite odaklı üretim yapıyoruz. Türkiye’nin en bilinen markaları, coğrafi işaretli ürünler ve yerel üreticilerden tedarik edilen malzemelerle lezzet dolu alternatifler, yenilikler ve farklı menü seçenekleri sunuyoruz. info@yemekhane.com.tr | 0 532 777 9656 | yemekhane.com.tr YMKN yemekhanedeyizİSO SANAYİ 47 İSO Meclis Üyesi Saadettin Kaşıkırık: “İ stanbul’da bildiğiniz gibi dört matbaa meslek lisesi var. Bunun biri İbrahim Müteferrika, bir tanesi Sanayi Odamızın da hamiliğini yapmış olduğu Dr. Oktay Duran, diğeri Zeytinburnu’ndaki lisemiz, bir tanesi de Borsa Kavaklı. Bu yıl okullarımızın hepsi tam kapasiteyle derslere başladı. Bu konuda çok mutluyuz. Dr. Oktay Duran, hamiliğini yaptığımız okuldur. Orada da hakikaten öğrencilerimize en iyi eğitimi verebilecek bir düzeyde bir yapı oluştu. Hem donanım olarak hem bina yapısı anlamında. 2018 senesinde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile beraber yapmış olduğumuz protokolle Borsa Kavaklı okulunu, sınıflarını, müfredatı çok iyiydi. Ancak okul maalesef bu sene istenen öğretmen yetersizliğinden dolayı, çok amaçlı liseye döndürüldü. Dokuzuncu sınıf öğrencileri alınmadı. Mevcut öğrencilerin eğitimlerini tamamladıktan sonra bu lisemizi kaybedeceğiz. Nitelikli eleman konusunda her türlü desteği sağlamak için okullarımıza yatırım yapıyoruz. Ancak okulumuz kapanmayla yüz yüze kalıyor.” “Dört matbaa meslek lisemiz tam kapasiteyle eğitime başladı” İSO Meclis Üyesi Burcu Kösem: “M eslek liselerinin özendirilmesi konusunda eğitimin kalitesinin artırılması önemli olsa da açıkçası kullanılan dilin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Öncelikle velilerimizin dili değişmeli. Velilerimiz çocuklara ‘eğer başarısız olursan seni meslek lisesine göndereceğim!’ diyor. Böyle bir söylemden sonra çocuğun kafasında meslek lisesinin kötü bir yer olduğu düşüncesi hakim oluyor. Bu durumun değişmesi için ilkokulda veli seminerleri yapılmalı diye düşünüyorum. Veli seminerlerinde meslek liselerinin nasıl nitelikli eğitim verebilecekleri anlatılmalı. Sürdürülebilir iş hayatında meslek liselerinin katkısı söylenmeli. Bu amaçla kitlesel iletişim araçları belki daha fazla kullanılmalı. Çocukların aileleriyle birlikte izlediği filmlerde, belki güzel mesajlar verilerek meslek liselerinin nasıl doğru, nitelikli eğitim veren ve aynı zamanda da sürdürülebilir iş hayatını destekleyici eğitim kurumları olduğu gösterilebilir. Dilimiz değişmeden ne yazık ki velilerin bakış açısı değişmeyecek, çocukların meslek liselerine bakışı değişmeyecek. Dilimizi değiştirmeliyiz. Bunun için de kitlesel iletişim araçlarını kullanmalıyız.” “Meslek liselerinin özendirilmesi için öncelikle velilerimizin bakış açısı değişmeli” “2 1’inci yüzyılda başarıyı uluslararası alandaki rekabette arıyoruz. Sanayide, sanatta, eğitimde, sporda başarıyı arıyoruz. Peki bunun geçişi nasıl olacak dediğimizde iki kritik durumla karşılaşıyoruz. Yani sanayi toplumundan öğrenen insanlar, öğrenen kurumlar, oradan da sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş süreci... Dolayısıyla nitelikli işgücünün önemi ortaya çıkıyor. Bu kapsamda sorum şu: Gelecek 10 yılda milli eğitim yol haritasını planlanması var mı? Bu yol haritasının diğer politikalarla, sanayi politikasıyla entegrasyonu nasıl olacak. Diğer ülke politikalarıyla yine entegrasyonu nasıl olacak? Birbirine nasıl hizmet edecek? Amacı ne olacak? Hedefleri neler olacak? En önemli problemlerimizi, hangi problemlerimizi ortadan kaldırmak üzere hedefler içerecek? Yöntemi, süreci ne olacak? Katılımcılar burada kimler olacak? Nasıl bir süreçle bu yol haritasının oluşturulması düşünülüyor? 10 yıl sonra, bugünden itibaren bu yol haritası devreye girdiğinde ve uygulandığında, hepimiz buna katkılar sağladığımızda ne olursa acaba kendimizi başarılı olmuş sayacağız?” “Gelecek 10 yılda milli eğitim yol haritasının planlanması var mı?” İSO Meclis Üyesi Ender Arslan:HABER Yeşil Gündem 48 EKİM 2021 BİRLEŞMEMİZ GEREKEN YEGANE NOKTA İstanbul Sanayi Odası, Sürdürülebilir Üretim vizyonu kapsamında Yeşil Gündem Sohbetleri’nin ikincisini gerçekleştirdi. 16 Eylül tarihinde online olarak yapılan toplantıya dünyanın önde gelen iki uzmanı konuk oldu. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde düzenlenen “İklim Değişikliğine Küresel Bakış ve Krizleri Yönetmek” paneline, Klimatolog ve Kanada Western Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gordon McBean ve Dünya Bankası İklim Değişikliği Grubu Baş Ekonomisti Stephane Hallegatte katıldı. DÜNYANIN İKİ ÜNLÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ UZMANI “İSO YEŞİL GÜNDEM SOHBETLERİ”NE KONUK OLDU İSO Yeşil Gündem Sohbetleri GELECEK NESİLLERİMİZE YAŞANABİLİR BİR DÜNYA BIRAKMAK OLMALI İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan:İSO SANAYİ 4950 EKİM 2021 İ stanbul Sanayi Odası (İSO), Sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında başlattığı “İSO Yeşil Gündem Sohbetleri”nin ikincisinde iklim değişikliği ile ilgili dünyanın önde gelen iki uzmanını sanayiciler ile buluşturdu. 16 Eylül 2021 tarihinde İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde online olarak düzenlenen “İklim Değişikliğine Küresel Bakış ve Krizleri Yönetmek” paneline, Klimatolog ve Kanada Western Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gordon McBean ve Dünya Bankası İklim Değişikliği Grubu Baş Ekonomisti Stephane Hallegatte katılarak sürdürülebilirlik gündemi çerçevesinde iklim değişikliği ile ilgili son gelişmeleri değerlendirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve uzmanlar, iklim değişikliği ile mücadelede sonuç almak için küresel iş birliğinin tesis edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Toplantının açılışında konuşan İSO Başkanı Bahçıvan, son yıllarda yaşadıkları birçok olağanüstü doğa olayı ve felaketlerin bilim insanlarının yıllardır vurguladığı küresel ısınma ve iklim değişikliğini geleceğe ilişkin muhtemel bir senaryo olmaktan çıkardığını söyledi. On yıllar önce bilim dünyasının adeta çırpınarak dile getirdiği gerçeklerin şiddetini, bugün artık daha yoğun bir şekilde hissettiklerine dikkat çeken Bahçıvan, “Bilim insanları sera gazı salımı kısıtlanmazsa önümüzdeki 10 yıllarda yaşanacakları dünyaya şöyle sıralıyorlardı: Dünyadaki yağış düzeni değişecek. Ekolojik sistemler tahrip olacak. Biyoçeşitlilik azalacak. Deniz seviyesi yükselecek. Ormansızlaşma artacak. Su kaynakları kirlenecek, kuruyacak, sulak alanlar azalacak. Çölleşme başlayacak. Toprak kaymaları ve erozyon artacak. Kasırgalar ve seller büyük yıkımlara yol açacak. Yangınlar önlenemeyecek. Tarımsal rekolteler azalacak. İklim göçlerinin önü alınamayacak” dedi. “HERKES İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ KONUŞMALI BİLİME KULAK VERMELİ” 1990’lı yıllarda bunların birçoğunun kimi devletler ve liderleri için kurgusal bir geleceğin uydurulmuş senaryoları olduğunu dile getiren Bahçıvan, bugün ise “Dünyamızda bu felaketlerin hangisi yaşanmıyor?” diye sormak gerektiğini ifade etti. Bahçıvan, son 4-5 yıla ve özellikle de son bir yıla bakıldığında, yıllar önce önlerine konan küresel ısınma faturasının tümünün, ne yazık ki aşırı hava HABER Yeşil GündemİSO SANAYİ 51 olayları, yangınlar, seller, kasırgalar ve daha birçok felaket ile yaşadıklarını sözlerine ekledi. Yaşamsal öneme haiz bu konunun artık toplantı salonlarından çıkarak bireylerin önceliği haline gelmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, siyasilerden bilim insanlarına, iş dünyasından sanatçılara kadar iklim değişikliğini konuşmaları, bilime kulak vermeleri ve acil önlem alınması gerektiğini yaymalarının önemine dikkat çekti. Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu zorlu süreç, her geçen gün uzak bir tehditten varoluşsal ve acil bir duruma dönüşüyor. Bugün artık daha sürdürülebilir bir dünya inşa etmek, alternatif politika seçeneklerinden biri değil, yaşamı güvence altına almak için tek seçenek olarak önümüzde duruyor. Bu durumda sanayiciler olarak sormamız gereken iki temel soru var: Dönüşüm nasıl olacak ve dönüşüme zamanında cevap verebilecek miyiz? Yaşanmakta olan tüm bu gelişmelere baktığımızda şunu söyleyebilmeliyiz: Kimliklerimiz, ülkelerimiz, aidiyetimiz, var oluş nedenimiz ne olursa olsun, üzerinde tartışmasız mutabık kalmamız, birleşmemiz gereken tek şey çocuklarımıza, gençlerimize, gelecek nesillerimize yaşanabilir bir dünya bırakmak olmalıdır. Eğer insanlık olarak dünyamızı bizden sonraki nesillere insani şartlarda yaşanabilir bir gezegen olarak devretmekte samimiysek, üzerinde buluşacağımız yegane nokta, bizi bekleyen tüm risklerin ve tehditlerin farkında olmaktır. Dahası, bu konuda bilim dünyasının önümüze koyduğu çözümlere yönelik global mutabakat için asla zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz.” Sanayiciliğin, üretmekle olduğu kadar, toplumsal yaşamın her noktasında tam bir sorumluluk bilinciyle hareket etmekle de ilişkili bir meslek anlayışını kendilerine verdiğine işaret eden Bahçıvan, bu nedenle yatırım yaparken de üretirken de neleri tükettiklerinin bilinciyle hareket etmeyi en önemli ilkeleri ve politikaları olarak gördüklerini belirtti. Bahçıvan, sürdürülebilirliği korumanın bu noktada başladığının bilincinde olduklarının altını çizdi. İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin en köklü ve derin kültüre sahip sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu söyleyen Bahçıvan, “Başta üyelerimiz olmak üzere toplumun tamamında sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratmak için son yıllarda önemli çalışmalara imza atıyor. Tüm sanayi firmalarını, sanayici mensuplarımızı, çok yönlü eğitim programları ve farklı organizasyonlarla gerek yerel, gerekse bugün olduğu gibi global anlamda kaçınılmaz dönüşüm sürecinin içinde tutmaya çalışıyoruz” dedi. Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasının ardından moderatörlüğünü gazeteci Ilgaz Gürsoy’un yaptığı İklim Değişikliğine Küresel Bakış ve Krizleri Yönetmek başlıklı panel yapıldı. Sanayici toplumsal bilince sahip Sanayiciliğin, üretmekle olduğu kadar, toplumsal yaşamın her noktasında tam bir sorumluluk bilinciyle hareket etmekle de ilişkili bir meslek anlayışını kendilerine verdiğine işaret eden Bahçıvan, bu nedenle yatırım yaparken de üretirken de neleri tükettiklerinin bilinciyle hareket etmeyi en önemli ilkeleri ve politikaları olarak gördüklerini belirtti. 52 EKİM 2021 Klimatolog ve Kanada Western Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gordon McBean: YAŞAM SİYASAL ÇIKARLARDAN ÖNCELİKLİDİR HABER Yeşil Gündem Klimatolog ve Kanada Western Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gordon McBean, doğal afetlerin önüne geçebilmek için harekete geçilmesini ve iklim kriziyle mücadeleye yatırım yapılmasını istedi. Bunun için öncelikle küresel iş birliğini tesis edilmesi gerektiğini vurgulayan McBean, “Yaşam, siyasal çıkarlardan çok daha önceliklidir” dedi. McBean, uluslararası anlamda iş birliği yapmanın önemine dikkat çekti. İSO SANAYİ 53 İ SO Yeşil Gündem Sohbetlerindeki “İklim Değişikliğine Küresel Bakış ve Krizleri Yönetmek” panelinde konuşan Klimatolog ve Kanada Western Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gordon McBean, Küresel zorlukların birbiri ile entegre olduğuna ancak yanıtların çok dağınık verildiğine dikkat çekti. İklim değişikliği ile mücadelede bu şekilde çözüme ulaşılamayacağının altını çizen McBean, “Bu çözüm değil, felaketin reçetesidir” dedi. Doğal afetlerin önüne geçmek için harekete geçmek ve iklim kriziyle mücadeleye yatırım yapmak gerektiğini vurgulayan McBean, bunun için öncelikle küresel iş birliğini tesis edilmesi gerektiğini vurguladı. Yaşamın siyasal çıkarlardan çok daha öncelikli olduğunu kaydeden McBean, uluslararası anlamda iş birliği yapmanın önemini anlattı. Bir ülkenin faaliyetinin komşu ya da diğer ülkelere zarar vermemesi gerektiğine dikkat çeken McBean, bilimsel temelli kuruluşların da devletlerin de entegre yaklaşım sergilemesi gerektiğini söyledi. En önemli konulardan birinin de toplumlardaki yoksul kesimlerin nasıl etkileneceğiyle ilgili çözümler üretmek olduğunu kaydeden McBean, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için finansal desteğin hayati önem taşıdığını belirtti. “BİLİM VE TÜM SEKTÖRLER BİRLİKTE ÇALIŞMALI ÇÖZÜMLER SİSTEMATİK OLARAK DÜŞÜNÜLMELİ” Konuşmasında afet yönetiminin önemine değinen McBean, “Kanada’da 1998 yılında bir buz fırtınası oldu. Fırtına elektrik sistemlerine o kadar fazla zarar verdi ki, Montreal ve çevresi bir aydan daha fazla süren elektrik kesintileri yaşandı. Ekonomik sorunlarla birlikte yetişkinler ve çocuklar da çok ciddi ruhsal sorunlar yaşadı. Maalesef felaketin öncesinde kimse bu tür bir krizi öngörmedi. Bu tür durumlarda stresin de ortaya çıktığını görmüş olduk. Afet yönetiminde global iş birliğinin yanında bilim ve tüm sektörler birlikte çalışmalı ve çözümleri sistematik olarak düşünmeli. Verili bir bölge ya da endüstride oluşabilecek uzun vade risklerin bilgisi elde edildikten sonra risk taraması yapılmalı. Kamusal alanların kapasitesi afetlere ne kadar cevap verebiliyor? Ayrıca ekonomik etkiler dışında toplulukların ruh sağlığı nasıl etkilenebilir? Bunlara yönelik çözümler oluşturulmalı. Diğer yandan bir ülkenin gerçekleştirdiği eylemlerim komşu ülkelerini de olumsuz etkilemediğinden emin olmak zorundayız” diye konuştu. McBean, sözlerine şöyle devam etti: “Üniversitemiz kapsamında felaket halinde gerçekleşebilecek olaylar ile ilgili bir program yürütüyoruz ve fiziksel yapıya bakıyoruz. Mesela, daha önce de bahsettiğim üzere bir fırtına meydana geldiği zaman, hortumlar, kasırgalar olurdu. Yakın zamanda da bir kasırga gerçekleşti. Araştırma ekibi bu kasırganın vurduğu yerlere gidiyor ve buralardaki evlere bakıyor. Genellikle siz haberlerde bir evin tamamının yıkıldığını görürsünüz. Hemen yanındaki ev ya da bir iki ev ötesine baktığınız zaman hiçbir hasar olmadığını fark edersiniz. Mühendisler afet bölgesine gidip, bir evin neden zarar gördüğünü, ötekinin neden zarar görmediğini değerlendirir. Tabii sonuç olarak bu binaların nasıl inşa edilmesiyle alakalı bir durumdur. Dolayısıyla bunlar da inşaatla ilgili yönetmeliklere yansıtılır.” “YEREL AKTÖRLERLE ULUSLARARASI PROGRAMLAR BİR ARAYA GETİRİLMELİ” İklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik fayda/zarar analizleri yapmak gerektiğine de değinen McBean, yerel aktörlerle uluslararası programları bir araya getirecek programlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. McBean, “Bunu bir yatırım stratejisi gibi düşünebiliriz. İklim değişikliğinden dünyanın her yeri aynı şekilde etkilenmiyor. Örneğin Kanada’da üç kat daha fazla etkileniyoruz. Bu bilgileri alıp bölgelere göre düzenlemek gerekiyor. Yerel düzeylerde entegre bir uyarı sistemine sahip olmak çok önemli. Örneğin Kanada’da meteoroloji sel olacağını bilgisini sadece bilimsel olarak vermiyor, herkesin anlayabileceği şekilde veriyor” dedi. McBean, devletlerin ve bilimsel kuruluşların birlikte düşünmesi ve hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Entegre bir şekilde uyarı sisteminin olması gerektiğine dikkat çeken McBean, yerel düzeyde bir sistemin devreye sokulması gerektiğini anlattı. Kanada’da meteorolojinin, gelecekteki hava koşullarıyla ilgili bilgi hizmeti verdiğini belirten McBean, bir yıla yakın öngörüde bulunabildiklerini söyledi. Kanada meteorolojisinin sadece bilimsel ifadelerle kişileri uyarmadığını, farklı farklı yerlerdeki insanların anlayabileceği düzeyde bilgi aktardıklarını kaydeden McBean, “Meteroloji, hava olaylarının ne zaman nerede gerçekleşeceğini, ne tür seçeneklerin olduğunu ortaya koyuyor” dedi. G ünümüzde ekonomik gelişmişlik için Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) gereğinden fazla odaklanıldığını belirten Dünya Bankası İklim Değişikliği Grubu Baş Ekonomisti Stephane Hallegatte, “GSYİH yaşam kalitesinin iyileşmesinde önemli bir gösterge ancak tek başına refahın bir göstergesi olamaz” dedi. Çevre koşullarıyla ortak hareket etmek gerektiğini savunan Hallegatte, ekonomik büyümeyi sürdürürken çevreyi korumanın nasıl ölçüleceğini iyi hesaplamak zorunda olduğumuzu belirtti. Hizmetlere erişim ya da eşitsizliklerin önemli bir gösterge olduğunu söyleyen Hallegatte, gelir seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, bazı hizmetlere erişim olmayınca yoksul olarak addedildiğini ifade etti. Enerjide dönüşüme değinen ve enerji sistemine Dünya Bankası İklim Değişikliği Grubu Baş Ekonomisti Stephane Hallegatte: ÇEVRE İLE ORTAK HAREKET LAZIM GSYİH, REFAHIN TEK GÖSTERGESİ DEĞİL 54 EKİM 2021 HABER Yeşil GündemİSO SANAYİ 55 bir bütün olarak bakmak gerektiğini anlatan Hallegatte, “Elektrik üretiminin 2040’a geldiğinde karbonun sıfır olması gerekiyor. Sıfır emisyon kolektif bir eylemle mümkün. ABD, Çin, Güney Kore gibi ülkeler sıfır karbon olma taahhüdünde bulundu. Bu dönüşümün içinde olmak bütün ülkelerin çıkarlarına hizmet eder. Hikayenin sonunda doğru tarafta olacak mıyım diye bakmak, ayak dirememek lazım. Son beş senede hem dünyada hem de Türkiye’deki dönüşüm çok çarpıcı. Dönüşümde hepimiz hemfikiriz. Önemli olan bu dönüşümün nasıl olması gerektiği. Küresel olarak ne kadar iş birliği yaparsak, ülkelerin bir arada hareket etmesini sağlarsak, o kadar iyi sonuçlar elde ederiz. Dönüşümün sorunsuz olması için, bir arada hareket etmek elzemdir. Sadece hükümetler arası değil, endüstriler, ticaret ve sanayi odaları arasında da iş birliği yapılması önemli” dedi. “YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI SEÇENEĞİ YAYGINLAŞACAK” Nükleer enerji tesislerinin iklim krizine etkilerinin tartışmalı olduğunu da söyleyen Hallegatte, “Nükleer enerji karbon sıfır bir elektrik üretimi kaynağı ancak çok daha pahalı ve çok risk barındırıyor. Bunun yerine güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme seçeneği var. Bu teknolojilerin riski daha az, ayrıca karbon yakalama teknolojileri markete çok yavaş girdi ancak önümüzdeki yıllarda çok daha yaygın olacak. Kömür de uzun vadede yenilenebilir enerjiye göre daha pahalı. Yeni kömür projeleri iklim hedefleriyle uyumlu değil, ancak bu sektörlerde çalışan insanlar için de çözümler sunulmalı” dedi. Tüm ülkelerin kendi içinde başarıları ve zayıflıkları olduğunun altını çizen Hallagatte, “Türkiye’de 2000’li yıllarında başında yenilenebilir enerjinin payı sıfıra yakındı ancak şu anda yüzde 15 seviyesinde. Bu çok önemli bir başarı. Yine toprak kayıplarınız vardı ama Hükümet ormanlaştırma konusunda başarılı hareket etti” yorumunu yaptı. Artık krizlerin kısa değil uzun dönemli olduğunu düşünmek gerektiğini belirten Hallegatte, ortaya çıkardığı fırsatları da unutmamak gerektiğini belirterek “Örneğin Covid-19 sürecinde birçok kişi işini kaybetti. İstihdam sorununu iklim kriziyle birlikte düşünüp örneğin ‘çevre yönetimi’ alanında yeni iş olanakları yaratabiliriz, çünkü yangınlar, seller gibi doğal afetler bu alanda yeni insan kaynağı gerektiriyor. Türkiye’de deprem riski de var. Enerji verimli binalar inşa etmeyi seçmek çok büyük olanaklar barındırıyor, Türkiye, bu alanda 1 milyon kişiye istihdam sağlayabilecek 30 milyar doları bulan bir pazara sahip. Yine Türkiye araç teknolojilerindeki değişimi yakından takip etmeli. Avrupa’da bazı büyük şirketler araçlarında sıfır karbon çelik teknolojisine geçti. Türkiye’nin bu konuda büyük yatırım planları olduğunu biliyorum ancak diğer sektörler dönüşüme dahil edilmeli” dedi. Hallegatte, Dünya Bankası’nın her zaman Türkiye’nin güçlü bir partneri olarak destek olmaya hazır olduğunun altını çizdi. “İSTİHDAM ALANLARI YARATILMALI” İnsanlara istihdam alanları yaratılması gerektiğini söyleyen Hallegatte, maruz kaldığımız krizlerin Covid-19 yanında doğal afetler şeklinde kaldığını belirtti. Bunun entegre bir şekilde yönetişimiyle bir istihdam alanı yaratılabileceğini vurgulayan Hallegatte, iş ve dirençlilik noktasında altyapının burada muhafazası ve idamesinin önemli olduğunu anlattı. Alt yapısını yeterince yapmayan pek çok ülkenin olduğunu kaydeden Hallegatte, “Yollarını, enerji sistemlerini, su sistemlerini bu anlamda güçlendirmek pek çok istihdam yaratabilir. Kriz esnasında işsiz kalan pek çok insan olduğu için belki bu alanlara sirayet etmeleri sağlanabilir. Bu sinerjinin yaratılabileceği başka bir alan da endüstrilerin desteklenmesidir. Endüstriler bu durumdan çok etkilendi. Farklı farklı karmaşık şekillerde, tedarik zincirleri zarar gördü. Yine aynı şekilde devletler burada yardım ellerini uzattı. Burada sizin ulusal kalkınma planınıza göndermede bulunmak istiyorum. Belli endüstriler burada öne çıkartılmış, öncelikli hale getirilmiş. Özellikle ihracat ve kalkınmaya önem verilmiş. Araç endüstrisi de bunlardan biri” diye konuştu. Türkiye’deki araç endüstrisinin değer kazanmış araçlarla idame etmesini istediklerini belirten Hallegatte, pek çok cihazın, her geçen gün ihracat piyasalarında önem kazanacağını bildiklerini ifade etti. Bu sektöre el uzatılabileceğini kaydeden Hallegatte, turizmin de önemli bir sektör olduğunu vurguladı. Döngüsel ekonominin çok fazla potansiyel barındırdığını söyleyen Hallegatte, öngörülebilirliğin önemlinden söz etti. Hallegatte, politik ve çevresel anlamda gelecekte ne olacağının öngörülebilir olunmasının hayati değere sahip olduğunu belirtti. Next >