< Previous220 MAYIS 2022 MALI YAPI VE FINANSALLARINDA YAŞANAN DEĞIŞIKLIKLER 2021 YILINDA İSO 500 ŞİRKETLERİNİN lerin karlılığı, borçların miktarı ve faizlerin maliyeti nede- niyle daha hassas ve zarar görmeye müsait durumdadır. Bunun dışında, yüksek borçlu şirketler finansal esneklik açısından da daha zayıftırlar. Mali yapı her ne kadar yönetilebilir olsa da makroeko- nomik etkenlerden bağımsız değildir. Makroekonomik açıdan bakıldığında mali yapı ile döviz kurları, GSYH, faiz oranları ve ekonomik ortamın ilişkili olduğu açıkça görü- lebilir. Yapılan araştırmalara ve analizlere göre, ülkelerin GSYH verileri, faiz oranları, döviz kurları ve vergi politika- ları ile şirketlerin mali yapıları doğrudan korelasyon içeri- sindedir. Ekonomilerde GSYH artışı ile borçlanmaya yöne- limin arttığı, faiz artışları nedeniyle yükselen borçlanma maliyetlerinin borçlanma iştahını azalttığı ve özellikle cari açık veren ülkelerde döviz kuru artışlarının borçlanma ih- tiyacını artırdığı gözlemlenmektedir. İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Ku- ruluşu (İSO 500) araştırması üzerinde incelendiğinde de son 15 yıldır şirketlerin borç–özkaynak oranının, borç–ak- tif oranının ve kaldıraç oranının gittikçe yükseldiği ve bu nedenle şirketlerdeki mali yapının bozulduğu görülebilir. M İSO Danışmanı / Besfin FERDA BESLİ ali yapı veya finansal yapı, şirketin yatırım ve stra- tejik plan gibi alanlarını finanse eden, bunun ya- nında işletmenin faaliyetleri için gerekli olan var- lıkları da temin eden borç ve öz kaynağın tamamı olarak özetlenebilir. Mali yapının kontrolü hem işletmenin faaliyetleri hem de gelecek planları için çok büyük önem arz etmektedir. Şir- ketin finansal esnekliği, sermaye maliyeti, borçlarını öde- me gücü, işletme sermayesi gibi birçok alan, mali yapının kontrolüne bağlıdır. Doğru idare edilen mali yapı, büyük- lüğü fark etmeksizin, şirketin büyümesini desteklerken esnekliğini korur, maliyetleri düşürür, güçlü işletme ser- mayesi sağlar. Mali yapının gücü, kaldıraç oranı, borç–öz- kaynak oranı, borç–aktif oranı gibi oranlarla incelenebilir. Borçlanmanın yapısı da mali yapının gücü üzerinde etki- lidir. Sağlıklı mali yapı oranları, şirketlerin yer aldığı sektörlere, iş alanlarına, gelişimlerinin ve yaşam döngülerinin bulun- duğu aşamalara göre farklılık göstermektedir. Fakat ge- nel olarak düşük borç ve yüksek özkaynak kullanımının, özellikle yatırımcılar gözünden, daha güvenli göründüğü söylenebilir. Yüksek borç oranıyla faaliyet gösteren şirket-MAYIS 2022 221 2015’e kadar olan dönemde GSYH büyümesi ile yavaş yavaş yükselen oranlar, 2018 yılındaki döviz şokundan sonra sıçrama yaparak bozulmanın hızlandığı sinyallerini vermiştir. İSO 500 Şirketlerinde Mali Yapı Borçluluk Oranları ve Borçluluk Yapısı 2020-2021 yılları arasında en çok dikkat çeken değişim- lerden biri şüphesiz borçlulukta görülen değişimlerdir. Kullanılan kaynakların yapısı yönünden, borçların vadele- rine göre dağılımları yönünden ve borçların iç yapısı yö- nünden değişimler olmuştur. 2021 yılında borçluluk oranı yüzde 68,4’ten 70,7’ye yükselmiştir. Dolayısıyla özkaynak oranı da yüzde 31,6’dan yüzde 29,3’e gerileyerek şirketle- rin daha kaldıraçlı hale geldiklerini göstermiştir. Bunun yanı sıra borçların vadelere göre dağılımları da kısa vade yönüne kaymaya devam etmiştir. Kısa vadeli borçların toplam borçlar içindeki ağırlığı yüzde 60,2’den 63,6’ya yükselmiştir. Bu oranlarla, borçluluk yapısındaki bozulmanın devam ettiği açıkça gözlemlenmektedir. Kısa vadeli borçlardaki artışın ana kaynağı ticari borçlar- daki artıştır. 2020-2021 yılı içerisinde ticari borçlar 207,7 milyar TL’den 415,5 milyar TL’ye yükselerek iki katına çıkmıştır. Kısa vadeli mali borçların 206 milyar TL’den 341 milyar TL’ye yükselerek yüzde 65,5 arttığı gözlen- mektedir. Uzun vadeli borçların artışında ise mali borçlar belirleyicidir. Yüzde 55 artışla 293,4 milyar TL’den 454,9 milyar TL yükselen uzun vadeli mali borçların kısa vade- li borçlardan yüzde olarak daha az artması borçluluğun daha kısa vadede yoğunlaşmaya devam ettiğini göster- mektedir. Diğer yandan karlılık oranları ile karşılaştırıldığında, top- lam mali borçların FAVÖK’e oranı, karlılıktaki yükseliş sayesinde 2020’deki 2,71 seviyesinden 1,96’ya gerilemiş ve daha sağlıklı hale gelmiştir. Faiz karşılama oranı da aynı şekilde iyileşerek 2020 yılındaki 1,83’lük düzeyinden 2021’de 2,05’e yükselerek şirketlerin borç ödeme gücü- nün arttığını göstermiştir. Aktiflerin Yapısı 2020-2021 yılında aktif yapısındaki değişimler de göz ardı edilmemelidir. Aktif toplamı yüzde 65,4 oranında artış gösterirken, alt kalemleri olan dönen ve duran varlıklar- da artış oranları sırasıyla yüzde 73,6 ve yüzde 51,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu değişimden sonra dönen varlıkların toplam aktifler içindeki oranı yüzde 63,7’den yüzde 66,9’a çıkmıştır. Şirketlerin daha likit bir yapıya geçmeyi tercih ettikleri söylenebilmektedir. YORUMLAR KAYNAK YAPISINDA BORÇ VE ÖZKAYNAKLARIN PAYI (%) 20202021 ÖzkaynakToplam Borçlar 2017 2018 201920162015 20142013 43,043,0 39,9 38,1 37,1 33,0 31,631,6 29,3 57,057,0 60,1 61,9 62,9 67,0 68,468,4 70,7 20202021 Uzun Vadeli BorçlarKısa Vadeli Borçlar 2017 2018 201920162015 2014 2013 BORÇLARIN VADELERINE GÖRE DAĞILIMI (%) 36,6 39,3 41,9 42,5 39,6 37,9 39,739,8 36,4 63,4 60,7 58,1 57,5 60,4 62,1 60,360,2 63,6 BORÇLARIN TÜRLERINE GÖRE DAĞILIMI (MILYAR TL) 20212020 205,9 341,0 324,1 618,1 293,4 454,9 57,5 93,3 Kısa Vadeli Mali BorçlarDiğer Kısa Vadeli Borçlar Uzun Vadeli Mali BorçlarDiğer Uzun Vadeli Borçlar 1.600 1.400 1.200 1.000 800 600 400 200 0222 MAYIS 2022 Fakat likidite oranları incelendiğinde, durumun göründü- ğü gibi olmadığı fark edilmektedir. Her ne kadar likit hale geçmeye çalışılsa da cari oranın 1,55’ten 1,49’a, likidite oranının ise 0,99’dan 0,91’e inmesi likidite seviyelerinin kısa vadeli borçlardaki ciddi artış karşısında korunamadığını ve likidite risklerinin yükseldiğini göstermektedir. Dahası değişimin detaylarına bakıldığında, dönen varlık- lardaki artışın büyük çoğunluğunun, yaklaşık yüzde 72 ka- darının, ticari alacaklar ve stoklar kaleminde yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Hazır değerlerdeki artış, bu kalemlere kıyasla daha zayıf kalmıştır. İşletme Sermayesi ve Faaliyet Süreleri Varlıklar ve yükümlülüklerde özellikle ticari alacaklar, ti- cari borçlar ve stoklardan kaynaklı değişimler nedeniyle şirketlerin net işletme sermayesi ihtiyaçları da büyük ölçü- de değişmiştir. 2020-2021 yıllarında şirketlerin net işletme sermayesi ihtiyacı 298,4 milyar TL’den 528,3 milyar TL’ye yükselmiştir. Stoklar ve ticari alacaklardan daha fazla artan ticari borçlardan dolayı net işletme sermayesi artışı yüzde 77,1 oranında sınırlı kalmıştır. Olumlu bir gelişme olarak görülebilecek olsa da net iş- letme sermayesinin satışlara ve toplam varlıklara olan oranlarına bakıldığında 2020-2021 yılları arasında kıs- men kötüleşme görülmektedir. Net işletme sermayesinin net satışlara oranı yüzde 22,5 iken yüzde 22,8 seviyesine çıkmış, toplam varlıklara oranı ise yüzde 23,2’den yüzde 24,8’e yükselmiştir. Mevcut seviyelerinde sağlıklı görünen bu oranlar korunmaya dikkat edilmeli, oranların daha da yükselmesi durumunda ortaya çıkabilecek likidite riskin- den mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Yabancı Para Pozisyonu ve İhracat Şirketlerin mali yapılarındaki bir başka değişim de ülke- mizin tamamını etkilemiş olan döviz kuru artışlarından kaynaklanmıştır. Ani kur değişimi bazı şirketleri, özellikle gelirleri döviz ile olan ve giderleri Türk lirası ile olan şirket- leri olumlu etkilemiş olsa da bu hızlı değişime hazırlıklı ol- mayan şirketleri ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. İSO 500 şirketlerinin 2020 yılı ve 2021 yılı net yabancı para pozisyonları incelendiğinde, 2020 yılında 154,8 milyar TL olan açık pozisyonun, 2021’de 293,8 milyar TL’ye yüksel- diği ve yüzde 90 arttığı görülmektedir. Dolar kuru cinsin- den ise açık pozisyon sadece yüzde 7,3 artarak 21,1 milyar dolardan 22,6 milyar dolara yükselmiştir. Net yabancı para pozisyonu açığındaki büyümenin ana nedenleri uzun vade- li döviz kredileri ve şirketlerin ticari borçlarındaki artışlar olmuştur. Gerek döviz cinsinden hazır değerler gerekse yabancı para cinsinden ticari alacaklardaki artışlarla den- gelenmeye çalışılmış olsa da, yabancı para pozisyonunda verilen açık artmıştır. Diğer bir yandan net yabancı para pozisyonu ile ihracatta- ki değişim de birlikte incelenebilir. İhracatın 2020’deki 64,1 milyar dolarlık seviyesinden yüzde 33,9 artışla 85,8 milyar dolara yükselmesi net yabancı para pozisyonunun dolar bazında yükselişini dengelemiştir. Bunun sonucunda, ya- bancı para açık pozisyonunun ihracata oranı yüzde 32,9’dan yüzde 26,4’e gerilemiştir. Bu gelişmenin sürdürülebilmesi, şirketleri kur risklerine karşı daha korunaklı hale getire- cektir. Karlılık Oranları 2021 yılındaki en olumlu değişimler ise karlılık tarafında iz- lenmiştir. İSO 500 şirketleri, 2020 yılından 2021 yılına karlı- lık oranlarını ciddi derecede arttırmıştır. Satış karlılığı yüzde 7’den yüzde 9,5’e, FAVÖK oranı ise yüzde 13,9’dan yüzde 17,5’e yükselerek son yılların en yüksek seviyelerine ulaş- mıştır. Aynı şekilde şirketlerin aktif karlılığı yüzde 7,2’den 10,3’e, özkaynak karlılığı da yüzde 22,7’den 35,2’ye yüksel- miştir. Bu artışın ana kaynaklarından biri, İSO 500 şirket- lerinde ihracatın yılına göre yüzde 33,9 artarak şirketlerin döviz ile olan satışlarını 64,1 milyar dolardan 85,8 milyar dolara yükseltmesi olmuştur. 20212020 Dönen VarlıklarDuran VarlıklarDönen Varlıklar / Toplam Aktifler (Sağ Eksen) AKTIFLERIN VADELERINE GÖRE DAĞILIMI 821,0 467,4 1.425,3 706,2 %66,9 %63,7 1.500 1.000 500 0 %70 %65 %60 %55 %50 20202021 NİS/Net Satışlar (%)22,522,8 Alacak Devir Süresi6672 Stok Devir Süresi8897 Ticari Borç Ödeme Süresi6982 Nakit Çevirme Süresi8586 +6 gün +9 gün +13 gün +1 gün +30 baz puanMAYIS 2022 223 Karlılık oranlarındaki bu yüksek geri dönüşler sayesinde net işletme sermayesinde ve cari oranda verilen tavizlerin daha göz ardı edilebilir durumda olduğu söylenebilir. 2022 Yılı Hakkında 2022 başlangıcında yaşanan Rusya-Ukrayna krizi, global ölçekte yükselen enflasyon, tüm zamanların zirvelerine yükselen enerji fiyatları ve devam eden tedarik zinciri so- runları gibi olaylardan da görüleceği üzere, bu yıl çok daha hareketli ve zorlayıcı bir yıl olmaya adaydır. Bu nedenle, şirketler başta finans olmak üzere her alanda stratejilerini çok dikkatli bir şekilde planlamalıdırlar. Enerji fiyatlarındaki yükselişin ve artan enflasyona karşı dünyada yükselen faiz oranlarının yarattığı kur riskleri iyi yönetil- melidir. İhracat odaklı çalışmalar yapılmalı, borçlanmalar mümkün olduğunca uzun vadede ve kur riski yaratmaya- cak şekilde yapılmalıdır. Olası likidite ve kur risklerinden korunmak için gerekli önlemler alınmalıdır. Bunlara ek olarak, özellikle üretim şirketlerinde hem varlık hem yükümlülükler tarafında kısa vadeli kalemle- rin ağırlıkları azaltılmalıdır. Reel büyümenin sağlanması için uzun vadeli finansman kaynakları ile yeni yatırımlar yapılarak duran varlıklar arttırılmalı ve üretim miktarları arttırılmalıdır. YORUMLAR KARLILIK ORANLARI (%) Özkaynak KarlılığıAktif KarlılığıSatış Karlılığı 201920202021 40,0 35,0 30,0 25,0 20,0 15,0 10,0 5,0 0,0 5,4 7,0 9,5 5,9 7,2 10,3 18,6 22,7 35,2 2021 yılı, tüm sektörler için hareketli geçen bir yıl olmuştur. Pandemi sonrası toparlanma döneminin başlangıcı sinyalleriyle yaşanan hareketlilik, sene sonu yaşanan ani kur yükselişi, dünyada yükselen enerji fiyatları, tedarik zinciri sorunları gibi etkiler piyasalarda çalkantılı hareketlere neden olmuştur.224 MAYIS 2022 * Maliye politikalarının açılması: Geleneksel kor- kuların ve kuralların bir kenara konularak bütçelerin destekleyici seviyelere çekilmesi. * Düzenlemeler: Hiçbir vatandaş, işletme ya da işçi zarar görmesin diye düzenleyici kurulların, kurum- ların ve kamunun diğer organlarının elden gelen her kolaylığı sağlaması olarak tanımlanabilir. Bu ortamda genç nüfusu, güçlü aşılanma oranları, sağ- lık/ekonomi dengesinde mümkün olduğunca ekono- mik faaliyeti önceleyen tavrı ve yenilenmiş ve bol, hatta belki de fazladan yatırım yapılmış sağlık sektörü saye- sinde ülkemiz önemli bir avantaj elde etmiştir. 021 yılında ihracatçımız çok ciddi bir performans göstermiştir. Ürün, sektör ve katma değer bazında hızlı gelişmeler ortaya koymuştur. Elbette, dünyadaki dış ticaret hacmi gelişmelerine bakın- ca başarımızın küresel resmin bir parçası olduğu kolayca görülebilir. Salgın hastalıktan çıkılan yılda küresel dış ticaret yüzde 25 büyümüştür. Bu büyümenin 3 temel dayanağı vardır. Bunlar; * Para politikalarında gevşeme: Faizlerin sıfıra doğ- ru yarışması ve para arzının patlayarak bolluk etkisi yaratması. 2 TEKNOLOJİ VE REKABET ODAKLI BİR DEĞERLENDİRME İSO 500’ÜN İHRACAT PERFORMANSI VE AR-GE, İSO Danışmanı / Ekonomist GÖKHAN ŞENMAYIS 2022 225 Böylesi bir ortamda ihracatçıların başarıları gözle görülür hale gelmiştir. Bu arada, üstünde durulması gereken tek- nik sebepler de vardır, ihracatımızdaki artışı açıklarken. Örneğin, gelişmiş ülkelerin, maliye politikalarını, gevşek para politikaları ile birleştirebilmek gibi bir avantajları olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu bakımdan, Avrupa ile olan bağlarımız ciddi anlamda işimize yaramıştır. Ne var ki ihracat başarımızın uzun vadeye yayıldığını söy- lemek için henüz erken gibi görünmektedir. Elbette, ger- çek bu olabilir, ancak sabırlı olmak doğru tahmin yapma kapasitemizi de artıracaktır. Bu açılardan bakınca, ihraca- tını, ülke ortalamasının üstünde artıran İSO 500 şirketle- ri adına başarılı bir 2021’in geride bırakıldığını söylemek yanlış olmaz. Sektörel kırılımlara bakıldığında, yükselişin genele yayıl- dığını görmek mümkün. Ancak dikkatli bir analiz, artışın yüzde 40’ından fazlasının metal sektöründen geldiğini fark edebilir. Enerji-yoğun bu sektörün girdileri de ithalat tarafında kolayca izlenebilir. Bu hali ile, ihracattaki artışın yarattığı mutluluk sanıyorum törpüleniyor. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) alanında da durum buna çok benziyor. AR-GE yapan firma sayısına bakınca durum pek parlak değil. Burada da derine dalmakta fayda var. Keza bunu yapınca geliştirme yapan firma sayısındaki azalışın neredeyse tamamen gıda sektöründen geldiği- ne şahit oluyoruz. Bu veri bozan durumu dışladığımda önemli bir bozulma olmadığını, ancak istediğimiz artışın da yıllardır gelmediğini müşahede ediyorum. Ülkemizin en güzide 500 kuruluşunun yarısı daha hala AR-GE’ye kaynak ayırmamaktadır. Buraya kadar, makro koşullardan ve oldukça güçsüz bir yerel paradan fay- dalanan, düşük katma değerli bir ihracat artışı izlenimi doğuyor. Ancak verilere bakınca durumun farklı olduğu görülüyor. Yıllar içindeki katma değer değişimlerine bakıldığında üretimimizin katma değerinin yükseldiği hatta bazı ka- tegorilerde 10 puana varan iyileşmeler yaşandığı gö- rülmektedir. Bu görüntü, çeşitli sektörlerdeki yanlış he- saplamaların etkisi ile mi bu denli gözle görülür biçimde iyileşmiştir, kestiremiyorum. Ancak AR-GE eksikliğimize rağmen üretimdeki bu sınıf atlayışımızı başka türlü açık- lamak zor. Bir başka açıklama sektörel değişimlerden gelen katkı olabilir. Örneğin, son yıllarda kimya sektörünün ihracat içinde aldığı payın artışı ya da makina ihracatımızdaki canlanma da bunu açıklıyor olabilir. Ya da belki kolay bir açıklama ile evvelce kendimize yaptığımız haksızlığı bu- gün geri alıyor gibiyiz. Eksik saydıklarımızı tam sayıyor olmamız muhtemel. İhracatın bugününe baktığımızda dünyada pek çok farklı motifin türediğini gözlemliyoruz. Eskiden düşük kur, ucuz iş gücüne dayanan üretim ve ihracat yapısı adeta bir ku- ralsızlık denizinde yüzüyordu. Ardından küreselleşme ve kurallar geldi. Peşi sıra yerelleşme, ticaret savaşları, ser- best ticaret anlaşmaları takip etti. Günümüzde ise malın menşei, nasıl şartlarda üretildiği gibi konular öne çıkmaya başlıyor. Aynı kalitedeki ham maddeler bile eğer Rus malı ise aynı muameleyi görmü- yor örneğin. Bu sebeple üretimin yapıldığı yerin önemi git gide artıyor. Bir başka konu da üretimin bir bütün kabul edilmesi. Ti- caretin başlamasından önce ham maddenin bulunması, işlenmesi, burada kullanılan iş gücü, üretim teknikleri, sigorta, navlun hizmeti, ticaretin finansmanı… Örneğin bunları Batı ile yapmak için üretimden satışa ve teslimata kadar geçen süreçte hiçbir elemanın Rus olma- ması gerekiyor. Sanırım bunlar daha önce hiç akla gel- meyen konulardı. Mesele katma değerden üretim zincirine kayıyor. Diğer bir konu da geçmişte malın kolaylıkla satılmasına yar- dımcı olan ucuz kur meselesiydi. Artık bu tamamen ters işliyor. Keza ucuz kur, pahalı maliyet anlamına geliyor. Alırken ucuza alıp benzer fiyatlara üretmek daha cazip. Hele ki üretimde ham madde girdisinin payı yüksekse. Bunların yanında arz güvenliği en kritik rolü oynamaya başladı. Enerji fiyatlarının adeta kopup gitmesi ve tüm dünyada görülmeye başlanan çeşitli mal ve hizmet kıt- lıkları ile artık üretimin garanti altına alınabilmesi adeta elle tutulur bir varlık haline gelmiş durumda. Patent ya da formül gibi ticari bir karşılığı var. Bu, geçmiş yıllarda hiç düşünülmeyen ya da ticari karşılığı bu kadar yüksek olmayan bir konuydu. YORUMLAR226 MAYIS 2022 Tüm bu güncel konuları değerlendirince sanki katma de- ğerli üretim ya da bunu sağlayacak koşullar geri plana atılmış gibi görünmekle birlikte elbette durum bu değil. Ne var ki bahsettiğim dış ticaret trendleri artık pek çok konu- nun önüne geçmiş durumda. Bunlar kadar önem arz eden diğer bir konu ise özellikle Batı ile ticaret yapmak isteyen- lerin en öncelikli konularından biri olan Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG). Çevreci, toplumcu ve sürdürülebilir kurallara göre üretim bir seçenek olmaktan çıkıp, arazi bulma, yurt dışına açıla- bilme, fonlama bulma, karşı tarafla iş yapabilme gibi kritik koşulları belirler hale geliyor. Bunu AB’nin ve pek çok ge- lişmiş ülkenin sanayi stratejisi gibi okumak gerekiyor. Kimi sektörlerde elbette parasını verip ceza şartı ile üretmek gibi çözümler olabilir. Ancak saat işliyor. Daha şimdiden ihracatın en önemli konusu; karbon salını- mının azaltılması ve gelişmiş dünyanın gözettiği değerlerin bir şekilde üretim zincirine katılması olmak zorunda. Ban- kalar bu işleri fonlamak istiyor, siyasetçiler seçmenlerine bu işleri pazarlamak istiyor, regülatörler bu planlara izin vermek istiyor, tüketiciler bu hassasiyetlere sahip ürünleri tüketmek istiyor. Zincir hemen her halkası ile bu şekilde devam ediyor. Türk ihracatı birden fazla koşulun farklı oranda etkileri ile yoluna güçlenerek devam ediyor. Ancak her ülkenin oldu- ğu gibi bizim de önümüzde epey zorlayıcı bir ajanda var. Bu takvim içerisinde verimliliği artırmak, katma değeri büyütebilmek ne kadar mümkün olacak, emin değilim. Bu saydığım şartları sağlamak acaba bizi istenen sıralara ve kaliteye mi taşıyacak yoksa küresel dış ticaretten aldığımız yüzde 1’lik maksimum payı korumamıza mı yardımcı ola- bilecek; açıkçası yine pek emin değilim. Fakat gördüğüm kadarıyla mecburi bir yol var. Bunu yü- rümek zorundayız. Katma değer, verimlilik gibi adeta üre- timin ve ihracatın Kızılelması haline gelmiş bu ülküler bu mecburiyetle birlikte ne kadar canlanabilir, görmek gereki- yor. Sanırım yüksekten uçma değil, var olana tutunabilme ve yerini sağlamlaştırma zamanı.Rubber and Beyond, driving our future www.sumitomorubberako.com.trHebeschiebe ( Kaldır Sür ) Paralel Sürme Katlanır Sistem Kapı ve Pencere Sistemleri Kapı ve Pencere SistemleriNext >