< Previous210 MAYIS 2022 BU DURUMDAN NASIL ÇIKACAĞIZ? Hayır. Mesela son on yılın ya da son yirmi yılın ortala- ma yatırım/GSYH oranına bakarsanız yükselen ve ge- lişmekte olan ülkelerin yatırım/GSYH oranının birkaç puan altında olduğunu görürsünüz.1 Demek ki içinden çıkıp bir üst lige terfi etmek istediğimiz ligin ortalaması- nın altındaki bir yatırım oranını bile finanse edememek- tedir tasarruf oranımız. Sonuç, cari işlemler açığı ve dolayısıyla bu açığı finanse etmek için dış borçlanmadır. İkincisi, cari işlemler açığını fazlaya döndürecek biçim- de döviz gelirlerimizi artıramadığımız ve döviz harca- malarını azaltamadığımız gerçeğidir. 1 Ortalamalar şöyle. 2000-09: Yükselen piyasa ekonomileri ve gelişmekte olan ülkeler: Yüz- de 27.3, Türkiye yüzde 24.8. 2010-19: Yükselen piyasa ekonomileri ve gelişmekte olan ülkeler: Yüz- de 32.4, Türkiye yüzde 28.8. Kaynak: IMF World Economic Outlook Database. ürkiye ekonomisinin temel sorunlarına ilişkin bir liste yapacak olsanız, ilk sıralardan birine, potansi- yeline yakın bir düzeyde büyürken dahi Türkiye’nin önem- li miktarda cari işlemler açığı verdiği gerçeğini koymanız gerekir. Cari işlemler açığının belirgin biçimde düştüğü ya da cari işlemler fazlası verilen yıllar, ekonomik büyüme oranının çok azaldığı ya da ekonomimizin küçüldüğü yıl- lardır. Bu sevimsiz olgunun arka planına indiğinizde ise iki temel unsur ortaya çıkar. Temel iki sorun Birincisi, cari işlemler açığı yurtiçi yatırımlar ile yurtiçi tasarruflar arasındaki farka eşit olduğundan, demek ki tasarruf düzeyimiz yatırımlarımızı finanse etmemekte- dir. Peki, yatırım düzeyimiz yüksek olduğu için mi durum böyledir? T TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi / TEPAV PROF. DR. FATİH ÖZATAYMAYIS 2022 211 YORUMLAR Bu olgunun arka planına indiğinizde ise özellikle sanayi sektörünün, düşük bir verimlilik düzeyi ve yetersiz bir teknoloji ile üretim yaptığı gerçeği ortaya çıkar. Elbette, bu sorunun yaşanmadığı şirketler olabilir ama sektörün büyük bir çoğunluğu için durumun bu olduğu da açıktır. Ek sorunlar Bu yapısal soruna birkaç tane de koşullara bağlı olarak ortaya çıkan sorunu eklemek gerekir. Bunlardan birincisi, küresel finansal krizden çıkmak için büyük gelişmiş ülke- lerin merkez bankalarının bastıkları bol miktarda paranın ve son derece düşük düzeylere indirdikleri faiz oranla- rının, Türkiye ve benzeri ülkelere bol miktarda sermaye girişine yol açmasıdır. Süreç içinde bazı ülkeler bu giriş- lerden tedirgin oldular ve önlem aldılar. Türkiye, aksine, dış borçlanmayı kolaylaştırdı. Döviz geliri olmayan şirketlerin de döviz cinsinden borçlanmasına izin verdi (2009). 2010-17 döneminde finans dışı şirketlerimi- zin açık döviz pozisyonları hızla yükseldi. Aynı dönemde kredi genişlemesi de çok hızlı oldu. Merkez bankalarının bankası durumundaki BIS’in özellikle bu gelişmelerin yaratabileceği sorunlara karşı hazırladığı raporlar var. Birkaç ülke özellikle uyarılıyor; aralarında Türkiye de yer alıyor.2 İkincisi, 2006-2017 döneminde enflasyon yüzde 8 etra- fında salındı durdu. Ne fazla yükseldi ne kalıcı biçimde düştü. 1980-2002 dönemi ile karşılaştırıldığında düşüktü bu oran ama öte yandan da uluslararası düzeyde bakıl- dığında yüksek bir enflasyon oranımız vardı. Ne yazık ki enflasyondan şikâyet edenler azınlıkta kaldılar. İş insan- ları seslerini yükseltmediler. Ekonomi programlarında dile getirilen “enflasyonu dü- şürmemiz gerekir” uyarıları “ama büyüme ne olacak” iti- razları ile karşılaştı. Oysa, benzer başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de “düşük büyüme-düşük enflasyon” ol- gusu gözlenmiyordu. Aksine enflasyonun yüksek olduğu dönemler genellikle büyümenin düşük olduğu dönem- lerdi. Zira, özellikle riskin yüksek olduğu dönemlerde kur artıyor, enflasyon yükseliyor ve büyüme düşüyordu. Bu, hep göz ardı edildi. 2 Mesela şu ikisi: Avdjiev, S., Chui, M., and Shin, H. S. (2014). Non-financi- al corporations from emerging market economies and capital flows. BIS Quarterly Review, December, 66-77. Avdjiev, S., Patrick M. and Goetz V. P. (2020). International dimensions of EME corporate debt. BIS Quarterly Review June, 1-13. Üçüncüsü, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının tehlike al- tında olduğuna dair açıklamalar peşi sıra geldi. Özellikle 2018 yılının ilk aylarında yoğunlaşan bu açıklamalardan çok önce, 2014 başlarından itibaren yaşananlar zaten ku- laklara kar suyu kaçırmıştı. Döviz kuru yükselip enflas- yonu hedeften bayağı bir uzaklaştırma riski oluştuğun- da dahi, Merkez Bankası faizi yükseltmiyordu. Ta ki kur kontrolden çıkma eğilimi gösterene dek. Ciddi bir makro iktisatçıya hangi ülke olduğunu belirt- meden bu verileri sunsanız, hiç şüpheniz olmasın böyle bir ekonominin oldukça ‘kırılgan’ olduğunu söyleyecektir size. Neye karşı kırılgan? Özellikle dışarıdan borçlanma olanaklarının azalmasına ve borçlanma maliyetlerinin sıçramasına karşı. Önemli hatalar Şimdi Eylül 2021’e gidelim. Enflasyon yüzde 20’ye ulaş- mış durumda. Merkez bankası bağımsızlığının önemli öl- çütlerinden biri olan merkez bankası başkanının her iste- nildiğinde görevden alınamayacağı bir düzenleme zaten birkaç yıl önce ortadan kalkmış. Uygulamada da peşi sıra Başkan değişikliği olmuş. Enflasyon hedefi yüzde 5 ve gerçekleşen enflasyon yüz- de 20 düzeyindeyken, yetmezmiş gibi bir de uluslararası piyasalarda emtia fiyatları artma eğilimindeyken, Merkez Bankası politika faizini indirmeye başladı. Bu süreç Aralık ayında sona erdi. Toplamda politika faizi beş puan düş- müş ve enflasyonun oldukça altına inmişti. Yetkililerin söyledikleri özetle şuydu: “Bu süreçte lira kontrollü biçimde değer kaybedecek, dolayısıyla malları- mız yabancılar açısından cazip hale gelecek, bizler açısın- dan da ithal malların çekiciliği azalacak. Bu gerçekleşmeler sanayinin yapısını dönüştürecek ve çoğu ithal malını artık yurtiçinde üreteceğiz. Dolayısıyla, bir süre sonra cari işlemler fazlası vermeye başlayacağız. Evet, sürecin ilk başında enflasyon biraz artabilir ama cari işlemler fazlası vermeye başlayınca kurdaki yükseliş ve enflasyon da kontrol altına girecek.” Yazının başında dile getirdiğim temel sorunumuz dikkate alındığında, cari işlemler açığı ile mücadele etmek iste- ğinden daha doğal bir istek olamaz. Ama gelin görün ki yöntem doğru değil. Kuru yükselttiniz diye bir çırpıda sa- nayinizin yapısı değişmez. 212 MAYIS 2022 Olabilir. Olabilir de olmamalı. Sorun finansman mühen- disliği sorunu değil. Sorun, mevcut kırılganlıkları en aza indirecek bir ekonomik programın ortada olmaması. Na- sıl bir program gerekiyor? Para politikası: Merkez Bankası sadece enflasyona odaklanmalı. Başka bir işle uğraşmamalı. Bunu açıkça ilan etmeli. Merkez Bankası yeniden bağımsız olmalı. Bağımsızlığa ilişkin çoğu düzenleme zaten mevcut Ka- nunda var. Gereken ek şu: Başkan ve diğer üst düzey yö- neticilerin görevden alınması (yeniden) son derece zor- laştırılmalı. Maliye politikası: Döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanma son derece azaltılmalı. Kur korumalı mevdu- at kademeli olarak sonlandırılmalı. Döviz cinsinden gelir garantisi verilen tüm projeler gözden geçirilmeli. Özellik- le, bu gelir garantilerine yol açan yapılabilirlik raporları (fizibiliteler) ele alınmalı: Yolcu sayısına, taşıt sayısına ve benzeri talep unsurları- na ilişkin projeksiyonların ne ölçüde gerçekçi olduklarına odaklanılmalı. Kamu bankalarına çok sık sermaye des- teğine yol açan ve dolayısıyla Hazine’nin borç stokunun artması ile sonuçlanan düşük faizli kredi uygulamaları mercek altına alınmalı. Finansal istikrar: Sermaye yeterlik oranları uluslararası standartlarda ölçülmeli. Stres testleri yapılmalı ve şeffaf biçimde sonuçları açıklanmalı. Az sayıda temel yapısal reform: Olmazsa olmaz: Adil bir hukuk sistemi. Düzgün bir ihale yasası (mesela 2002 krizinden sonra yapılan yasa). Arazi rantını ciddi biçimde vergilendiren bir düzenleme. Özellikle öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin niteliklerinin yükseltilmesi. Mevcut öğretmenler için hizmet içi eğitimler. Yeni öğret- men adayları için daha nitelikli Eğitim Fakülteleri. Çoğu doktora programının kapatılması. İklim değişikliğine iliş- kin alınacak önlemler için gerçekçi bir takvim; yol hari- tası. Bütün bunlar yapılabilirse, Merkez Bankası’nın yüzde 14 olan faizini mevcut enflasyona uygun bir düzeye (göğe) sıçratarak ekonomiye şok vermesine gerek kalmaz. Zira buna benzer bir program, Türkiye’nin riskini düşü- rür. Beraberinde döviz kuru da düşer. Keza enflasyon ve enflasyon bekleyişleri de. Merkez Bankası da bu olası gelişmelere vurgu yaparak faizi daha sınırlı bir ölçüde yükseltir. O kadar kolay olsaydı bu iş, cari açık veren ülkelerin hepsi yapardı bunu. Ne var ki? Sonuçta birkaç bürokrat politika faizini düşürüyor ve bir süre sonra sanayinizde mucizevi bir dönüşüm yaşanıyor! Geldiğimiz nokta Kırılgan bir ekonomide bunları yapılınca, kaçınılmaz ger- çekle yüzleşmek durumunda kalınıyor. Risk sıçrıyor. Aynı anda döviz kuru da. Yaşadıklarımız ortada. Aralık ayında dolar kuru sıçradı. Öyle bir düzeye çıktı ki acil önlemler gerekti. Bir yandan önemli tutarda döviz satıldı bir yandan bütçe açığını sıç- ratma riski taşıyan kur korumalı mevduat sistemi uy- gulamaya sokuldu. Kur sıçradığı düzeyden aşağıya inse de, sonuçta düştüğü nokta Eylül 2021’deki düzeyine göre hala çok yüksekti. Bir yandan kur artışı diğer yandan uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının yükselmesi enflasyonu da azdırdı. Enflasyonun sıçradığı bir ülkede enflasyonun en önemli panzehirlerinin başında gelen faiz ilacının kullanılmama- sında ısrarcı olununca, bir de üstelik artık politika faizinin bir öneminin kalmadığı ilan edilince, döviz kuru tekrar yükselmeye başladı. Enflasyon da. İçinde bulunduğumuz durum açık ki her kesim için zor bir durum. Özelikle de işsizler, asgari ücret alanlar ve emekliler için. Satın alma güçleri, artan enflasyonla sü- rekli eriyor. Bu yazının yayınlandığı mecranın sahibi olan sanayiciler için de işler zor. Planlama ufku son derece da- ralmış vaziyette. Döviz kuru yarın ne olacak; bilmiyoruz. Kullandığım girdilerin fiyatları? Bilmiyoruz. İş yapmak zor. Tek avantaj krediye erişip kredi kullanabilenler için. Kredi faizleri enflasyonun çok altında. Zaten bir sorun da bu: Merkez Bankası’nın politika faizi, mevduat ve kredi faizleri ile risk primimiz ve enflasyon oranımız uyumlu değil. Faizler çok düşük, enflasyon ve risk primi çok yüksek. Bu uyumsuzluk kuru yükseltiyor. Nasıl çıkacağız? Bu yazının kaleme alındığı 25 Mayıs günü dolar kuru 16,3 liranın üzerine çıktı. Yeni bir enflasyon dalgası anlamına geliyor bu. Yazının yazıldığı gün ile İSO dergisinde boy gösterdiği gün arasında geçen sürede yeni ve sürdürüle- mezliğe ‘katkı’ yapacak bir finansal araç devreye sokulup döviz kuru düşürebilir. 214 MAYIS 2022 2021 yılında dünya ekonomisi ve ticaretinde yaşanan diğer gelişmeler de tedarik zincirlerinde yeniden ya- pılanmayı hızlandırmıştır. Pandemi nedeniyle özellikle Asya ülkelerinde 2021 yılı boyunca kapanmalar ve kı- sıtlamalar devam etmiştir. Buna bağlı olarak Asya’dan tedarikte sıkıntılar sürmüştür. Asya’dan deniz taşıma- cılık fiyatları önemli ölçüde yükselmiştir ve konteyner sıkışıklığı yıl genelinde devam etmiştir. Yine bu nedenle Asya’dan tedarikte sıkıntılar yaşan- mıştır. Tedarikçiler arası değişimler ile birçok ürünün küresel teslimatında sıkıntılar artmıştır. Yarı iletkenler bunların başında gelmektedir. Yine Asya’dan Amerika ve Avrupa kıtasına teslimat süreleri önemli ölçüde uza- mıştır. Teslimat sürelerinin uzaması ile ara malı ve nihai ürün temininde sıkıntılar yaşanmaya devam etmektedir. Küresel Tedarik Zincirinde Değişim 2020 yılı başında ortaya çıkan salgının önemli sonuçların- dan biri küresel tedarik zincirlerindeki değişim olmuştur. COVID-19 salgını ile birlikte gelişmiş ülkelerin Çin ve Asya ülkelerine olan yüksek bağımlılıklarının yarattığı tedarik ve arz güvenliği sorunları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle gelişmiş ülkeler Çin ve Asya ülkelerine olan bağımlıkla- rını azaltmaya yönelik olarak küresel tedarik zincirlerinde yeniden yapılanmaya başlamışlardır. Tedarik zincirlerindeki değişimin temel amacı öncelik- le tedarik ve arz güvenliğinin sağlanması olmuştur. Bu amaçla kritik ürünlerde yurtiçinden tedarik öne çıkmak- tadır. Yurtdışında tedarikte tedarikçi sayıları artmaktadır. Tedarikçiler çeşitlendirilmeye çalışılmaktadır. İSO Danışmanı / ESDH DR. CAN FUAT GÜRLESEL İSO 500’ÜN İHRACAT PERFORMANSINA ETKİLERİ KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRLERİNDE DEĞİŞİM VE MAYIS 2022 215 YORUMLAR Bu gelişmeler çerçevesinde 2021 yılında tedarik zincir- lerindeki yeniden yapılanma daha çok yakından tedarik ve bölgeselleşme şeklinde gerçekleşmiştir. Türkiye de yakından tedarikte önemli avantajlar sunarak tedarik zin- cirlerinin değişiminden büyük ölçüde yararlanmıştır. Tedarik zincirlerinin değişiminde kapanma ve kısıtlamalar etkili oldu. Salgın aşılama faaliyetlerine rağmen 2021 yılı boyunca etkisini sürdürmüştür. Başta Çin olmak üzere Asya ülke- leri salgına karşı daha çok sıfır taviz politikasını benim- semiştir. Bu politika kapsamında yeni vaka görülmesi halinde ge- niş alanda ve kapsamlı kapanma ve kısıtlamalar uygu- lanmıştır. Bu uygulamalar tedarikte sık kesintilere neden olmuş, üretim ve taşımacılık olumsuz etkilenmiştir. Limanlarda boşaltma ve yüklemelerde önemli gecikme- ler meydana gelmiştir. Liman açıklarında bekleyen ge- milerin limanda boşaltma ve yükleme yapan gemilere oranı ile hesaplanan yoğunluk oranı önemli ölçüde yük- selmiştir. Sadece Asya’da değil ABD’de ve diğer ülkelerde liman- lar salgının yarattığı kısıtlamalar, çalışan eksiklikleri ve kara taşımacılığı sıkıntıları ile tedarikte gecikmelere yol açmıştır. Tüm bu gelişmeler yakından tedarik ve bölge içinden tedarik eğilimini güçlenmiştir. ÇIN VE ABD LIMANLARINDA YOĞUNLUK ORANI (%) 2021 3. Çeyrek2021 4. Çeyrek2021 2. Çeyrek2021 1. Çeyrek Çin Doğu Limanları ABD Batı Limanları 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 46,6 31,1 57,1 54,4 75,5 68,2 82,9 74,4 Kaynak: Drewry International. DENIZ TAŞIMACILIK NAVLUN FIYATLARI (OKYANUS AŞIRI 40 FT/DOLAR) Kaynak: Drewry International. 2.225 5.000 1.412 Aralık 2019 Nisan 2021 Nisan 2020 Eylül 2021 Aralık 2020 Aralık 2021 10.377 4.831 9.382 Yüksek navlun fiyatları yakından tedariki öne çıkarttı. 2021 yılında yükselen deniz taşımacılık navlun fiyatları küresel tedarik zincirlerindeki değişimi hızlandırmıştır. 12 ana okyanus konteyner taşımacılık hattının ortalama fi- yatları 2021 yılında yaklaşık 2 katından fazla yükselmiştir. Özellikle yılın ikinci yarısında yüksek navlun fiyatları kalı- cı hale gelmiştir. Buna bağlı olarak Asya’dan Amerika ve Avrupa’ya tedarikte taşımacılık fiyatları caydırıcı seviyele- re ulaşmıştır. Küresel alanda yüksek navlun fiyatlarının yanı sıra kon- teyner sıkışıklıkları da devam etmiştir. Bu gelişmeler çer- çevesinde okyanus aşırı tedarik yıl genelinde pahalı kal- mıştır. Yakından tedarik taşımacılık maliyetlerinde önemli avantajlar sunarak tedarik değişiminde öne çıkmıştır. Teslimat sürelerinde uzamalar uzaktan tedarikte sıkıntılar yaratmaya devam etti. Uzak pazarlardan tedarikte teslimat süreleri 2021 yılı bo- yunca kademeli olarak uzamıştır. Salgının devam eden etkileri ile Asya’da üretimde ve dağıtımda gecikmeler ya- şanmaya devam etmektedir. Limanlarda yaşanan yoğun- luk ve konteyner sıkışıklığının yanı sıra alıcı limanlarındaki sıkıntılar da teslimat sürelerini uzatmaktadır.216 MAYIS 2022 Yıl boyunca yaşanan bu gelişmeler ile Çin’den ABD’ye ve Avrupa’ya kapıdan kapıya teslimat süreleri iki katına çık- mıştır. ABD’de teslimat süreleri 44 günden 73 güne, Avru- pa’da 39 günden 69 güne yükselmiştir. Uzak pazarlardan teslimatta yaşanan süre uzamaları nedeniyle yine yakın- dan tedarik öne çıkmaya başlamıştır. Böylece üretim sü- reçlerindeki kayıpların azaltılması hedeflenmektedir. Sürdürülebilirlik uyumu için yakından tedarik öne çıkıyor. İklim değişimine bağlı olarak sürdürülebilirlik koşullarına uyum ihtiyacı en yüksek seviyeye çıkmıştır. Tüm ülkeler tedarikte daha az karbon salınımı ve enerji tüketimini hedeflemeye başlamıştır. Avrupa Birliği sınırda karbon düzenleme mekanizması ile uzaktan tedariki caydıracak karbon vergisi düzenlemeleri yapmaktadır. Taşımacılıkta kullanılan araçlarda çevre dostu yakıtlar ve enerji verim- liliği yüksek motorlar talep edilmektedir. Yine yurtiçi lojis- tikte de elektrikli araçlar öne çıkmaktadır. Küresel ticarette sürdürülebilirlik koşullarına uyum sağ- lanırken uzaktan tedarik yerini giderek yakından tedari- ke ve bölgesel tedarik zincirlerine bırakacaktır. 2021 yılı toplam karbon ayak izlerinin azaltılması için tedarik plan- lamalarının yenilenmeye başladığı yıl olmuştur. Önümüz- deki yıllarda yakından tedarik daha çok tercih edilecektir. Dünya İhracatında Sektörel Gelişmeler Küresel tedarik zincirlerinde değişim özellikle imalat sanayi mallarında gerçekleşmektedir. Bu nedenle küre- sel tedarik zincirlerindeki değişimin etkileri incelenirken Sektörler2020 (Milyar $)2021 (*) (Milyar $)Değişim (%) Gıda Sanayi Ürünleri6416725 İçecekler1191255 Mobilya26434832 Kağıt ve Orman Ürünleri 3343516 Tekstil ve Hammaddeleri328320-3 Deri ve Deri Mamulleri 9211121 Ayakkabılar 12815420 Halı 15,1166 Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 1.1121.39025 Plastik ve Kauçuk 7878609 Eczacılık ve İlaç73485116 Hazır giyim ve Konfeksiyon 44949711 Otomotiv Endüstrisi1.2791.53020 Gemi, Yat ve Hizmetleri10412217 Bilgisayar/Elektronik Ekipmanlar69580516 Yarı İletkenler/Devreler78894620 Elektrikli Teçhizatlar 8659257 Makine ve Aksamları1.3001.58522 Demir ve Demir Dışı Metaller 7921.05033 Çelik33050252 Çimento Cam Seramik 18621214 Mücevher7177251 Havacılık ve Uzay Sanayii2182305 Diğer Sanayi Ürünleri614602-2 İmalat Sanayi Toplamı 12.13114.87022,6 DÜNYA IHRACATINDA SEKTÖREL GELIŞMELER Kaynak: Dünya Ticaret Örgütü, UNCTAD, Çalışma Ekibi. (*) 2021 Yılı Gerçekleşme Tahmini.MAYIS 2022 217 dünya imalat sanayindeki sektörlerin ihracatları değer- lendirilmektedir. 2021 yılı için yılın büyük bölümüne ait fi- ili gerçekleşmelere bağlı olarak tahminler yapılmaktadır. Buna göre 2021 yılında dünya imalat sanayi ihracatının yüzde 22,6 arttığı ve 14,87 trilyon dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. 2021 yılında imalat sanayi sektörlerinin ihracat perfor- mansları farklı gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmede sektörlerdeki girdi fiyatları ve ürün fiyatlarındaki deği- şimler belirleyici olmuştur. Kimyasal ürünler, demir çe- lik ve metal sanayinde fiyat artışlarının etkisi daha fazla görülmüştür. Yine pandemiye bağlı olarak yaşanan talep değişimleri de etkili olmuştur. Eczacılık ve ilaç sektörüne talep artışı sürmüştür. Genel olarak tedarik ve girdi teda- riki sıkıntısı yaşayan otomotiv gibi sektörlerin performan- sı ise sınırlı kalmıştır. 2021 yılında değer olarak ihracatını en çok artıran sek- tör yüzde 52 ile demir çelik sektörü olmuştur. Demir ve demir dışı metaller ihracatı yüzde 33, mobilya ihraçtı yüz- de 32, kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı yüzde 25, makine ve aksamları ihracatı yüzde 22 artmıştır. İSO 500 İhracat Artışında Küresel Tedarik Zincirindeki Değişimin Etkileri İSO 500’ün ihracatı 2021 yılında yüzde 33,9 artarak 85,8 milyar dolara ulaşmıştır. İSO 500’ün ihracat atışında kü- resel tedarik zincirlerindeki değişimin etkisi önemli bir rol oynamıştır. Küresel tedarik zincirlerindeki değişimin İSO 500 ihracatı üzerindeki etkisini hesaplamak için kullanı- lan yöntem şöyledir: Sektörlerin dünyadaki ihracat artış oranları ile İSO 500’deki sektörlerin ihracat artış oranları karşılaştırılmaktadır. İSO 500 sektörlerinin ihracat artı- şı dünya ortalamasının üzerinde olması halinde tedarik zincirlerindeki değişimin etkisi olduğu varsayılmaktadır. Küresel tedarik zincirlerindeki değişimin Türkiye’ye ilave talep yarattığı varsayımında bulunulmaktadır. Küresel te- darik zincirlerindeki değişim büyük ölçüde imalat sana- yinde yaşanmaktadır. Bu nedenle çalışma imalat sanayi ihracatı ile sınırlı tutulmuştur. Aşağıdaki tabloda İSO 500’deki ve dünyadaki imalat sa- nayi sektörlerinin 2021 yılı ihracat artışları sunulmaktadır. Küresel tedarik zincirlerindeki değişimin İSO 500’ün ih- racat artışı üzerindeki etkisinin sayısal olarak hesaplan- masında İSO 500 ile dünyada sektörlerin 2021 yılı ihracat artışları arasındaki farktan yararlanılmaktadır. Bu çerçe- vede aşağıda sektörlerdeki ihracat artışları karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır. Tedarik zincirindeki yeniden yapılanmadan etkilenen ve aşağıda hesaplamalarda kullanılan 16 imalat sanayi sek- törünün ihracatı 2021 yılında dünyada yüzde 22,9 artmış- ken, 16 sektördeki İSO 500 firmalarında yüzde 35,2 yük- selmiştir. Aradaki 12,3 puanlık fark tedarik zincirlerindeki değişimin potansiyel etkisidir. Doğal olarak aradaki farkın tamamı tedarik zincirlerindeki değişimden kaynaklan- mamaktadır. Bu nedenle ihracat artışları arasındaki puan farkları küresel tedarik zincirlerindeki değişimin potansi- yel etkisi olarak tanımlanmaktadır. Karşılaştırmada kullanılan 16 alt imalat sanayi sektörü- nün 12’sinde İSO 500 firmalarının ihracatı dünya ortala- masının üzerinde artmıştır. İhracat artışında en yüksek fark 90,2 puan ile mobilya sektöründe, 82,9 puan ile kim- yevi maddeler ve mamulleri sektöründe ve 31 puan ile kauçuk ve plastik ürünleri sektörlerindedir. Çelik sektörü ihracatında fark 28,7 puan, çimento, cam ve seramik sek- töründe 23,8 puan ve hazır giyim sektöründe 22,7 puan olmuştur. Küresel tedarik zincirlerindeki değişimin İSO 500’ün ih- racat artışı üzerindeki potansiyel etkisinin sayısal olarak hesaplanmasında şu yöntem kullanılmaktadır: Buna göre sektörlerde Türkiye ile dünya arasında ortaya çıkan 2021 yılı ihracat artış farkları ile İSO 500’ün 2020 yılı sek- tör ihracat değerleri çarpılmaktadır. Örneğin İSO 500’ün gıda sanayi ihracatı 2020 yılında 5.513 milyon dolardır. İSO 500’ün gıda sanayi ihracatı dünya ortalamasından 10,2 puan daha yüksek gerçekleşmiştir. Her iki verinin çarpıl- ması ile 562 milyon dolar bulunmaktadır. Bu rakam küre- sel tedarik zinciri değişiminin gıda sanayi ihracatı üzerin- deki potansiyel etkisi olarak kabul edilmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere bu potansiyel etkidir ve ihracat artışı arasındaki farkın tamamının açıklamamaktadır. Diğer sektörler için de benzer hesaplamalar yapılmıştır. Buna göre küresel tedarik zincirlerindeki değişimin 2021 yılında İSO 500’ün 16 imalat sanayi sektörünün toplam ih- racatı üzerindeki potansiyel etkisi 7,14 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. İSO 500’de hesaplamada kullanılan 16 alt sektörün 2021 yılında ihracatı 20,48 milyar dolar art- mıştır. 20,48 milyar dolarlık artışın 7,14 milyar dolarının küresel tedarik zincirlerindeki değişimden kaynaklandığı varsayılmaktadır. Tedarik zincirlerindeki değişimin potan- siyel etkisi 2021 yılında yüzde 34,8 olarak gerçekleşmiştir. 2021 yılında küresel tedarik zincirlerindeki değişim ile İSO 500’deki 16 alt imalat sanayi sektörünün karşılaştığı ilave tedarik talebi sonucu 7,14 milyar dolar daha fazla ihracat yaptığı varsayılmaktadır ve bu da net satışlara 64,1 milyar TL ilave katkı getirmiştir.218 MAYIS 2022 Sektörler 2020 İSO 500 İhracatı (Milyon $) İSO 500- Dünya İhracat Değişimi Farkı (Puan) Küresel Tedarik Zinciri Değişiminin İSO 500 İhracat Artışı Üzerindeki Potansiyel Etkisi (Milyon $) Gıda Sanayi Ürünleri5.51310,2562 İçecekler90-38,5-35 Mobilya11190,2100 Kağıt ve Orman Ürünleri 608-15,4-94 Tekstil ve Hammaddeleri2.50217,3433 Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 2.36282,91.958 Plastik ve Kauçuk 1.94331,0602 Eczacılık ve İlaç293-38,8-114 Hazır giyim ve Konfeksiyon 1.28522,7292 Otomotiv Endüstrisi20.229-8,5-1.720 Gemi, Yat ve Hizmetleri9675,553 Elektrikli Teçhizatlar / Elektronik7.17319,91.427 Makine ve Aksamları1.61113,4216 Demir ve Demir Dışı Metaller 1.5126,8103 Çelik10.17328,72.920 Çimento Cam Seramik 1.82223,8434 16 İmalat Sanayi Sektör Toplamı 58.19412,3 7.137 Sektörler İSO 500 İhracat Değişimi (%) Dünyada İhracat Değişimi (%) İSO 500- Dünya İhracat Değişimi Farkı (Puan) Gıda Sanayi Ürünleri15,04,810,2 İçecekler-33,55,0-38,5 Mobilya122,031,890,2 Kağıt ve Orman Ürünleri -10,35,1-15,4 Tekstil ve Hammaddeleri14,9-2,417,3 Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 107,925,082,9 Plastik ve Kauçuk 40,39,331,0 Eczacılık ve İlaç-22,915,9-38,8 Hazır Giyim ve Konfeksiyon 26,74,022,7 Otomotiv Endüstrisi11,119,6-8,5 Gemi, Yat ve Hizmetleri22,817,35,5 Elektrikli Teçhizatlar / Elektronik26,86,919,9 Makine ve Aksamları35,321,913,4 Demir ve Demir Dışı Metaller 39,432,66,8 Çelik80,852,128,7 Çimento Cam Seramik 37,814,023,8 16 İmalat Sanayi Sektör Toplamı 35,2 22,912,3 DÜNYA VE ISO 500 SEKTÖRLERININ 2021 YILI IHRACAT ARTIŞLARININ KARŞILAŞTIRILMASI KÜRESEL TEDARIK ZINCIRI DEĞIŞIMININ ISO 500 IHRACAT ARTIŞI ÜZERINDEKI POTANSIYEL ETKISINext >