< PreviousK PMG Denetim, Vergi ve Danışmanlık Hizmeti’nin 530’dan fazla şirketin katılımı ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre, şirketlerin yüzde 89’u uzaktan çalışma politikasını uyguluyor veya uygulamayı planlıyor. Araştırmaya göre şirketlerin yüzde 89’u şu an uzaktan çalışma politikasını zaten uyguluyor veya uygulamayı planlıyor, telekomünikasyon ve teknoloji sektörleri ise bu politikayı uygulayan sektörlerin başında geliyor. Uzaktan çalışmanın hayata geçirilmesinde çalışanların isteklerinin ana etken olduğunu da gösteren araştırmada en büyük zorluklar ise vergi ve yasal uyumluluk olarak gösteriliyor. KPMG, “Uzaktan Çalışmada Güncel Trendler” raporunda 530’dan fazla şirkete uzaktan çalışmayla ilgili değerlendirmelerini sordu. Yüzde 82’sinin EMA bölgesinde yer aldığı katılımcılar arasında çeşitli sektörlerden yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler, mobilite konusunda uzman kişiler, insan kaynakları yetkilileri, vergi ve iş hukuku uzmanları bulunuyor. Raporda ortaya çıkan sonuçlar, uzaktan çalışma konusunda küresel eğilimlerin yanı sıra bölgesel ve sektör farklılıkları hakkında da önemli fikirler veriyor. UZAKTAN ÇALIŞMA, YAŞAMIMIZIN VAZGEÇİLMEZ BİR PARÇASI HALİNE GELDİ Gerek mevcut çalışanların talepleri gerekse de rekabetin yoğun olduğu yetenek pazarında öne geçme ihtiyacıyla birlikte uzaktan çalışma politikaları yükselişte. Bu aşamada, şirketlerin esnekliğin nasıl ve ne ölçüde olacağını netleştirmesi önem taşıyor. Özellikle işin gereksinimleri ile ilgili olarak fonksiyonlar özelinde özelleştirilmiş yaklaşımların benimsenmesi ve bu yaklaşımın çalışan bağlılığı ve verimliliği eksenlerinde kurgulanması önem kazanıyor. Ayrıca uzaktan çalışma, özellikle uluslararası boyut kazandığında karmaşık vergisel ve yasal süreçleri beraberinde getirebiliyor ya da iş ve sosyal 78 EYLÜL 2022 Gerek mevcut çalışanların talepleri gerekse de rekabetin yoğun olduğu yetenek pazarında öne geçme ihtiyacıyla birlikte uzaktan çalışma politikaları yükselişte. Bu aşamada, şirketlerin esnekliğin nasıl ve ne ölçüde olacağını netleştirmesi önem taşıyor. MERCEK Uzaktan ÇalışmaİSO SANAYİ 7980 EYLÜL 2022 güvenlik uygulamalarına ilişkin endişelere yol açabiliyor. Bu nedenle şirketlerin çalışma modellerini dönüştürürken uyum ve risk konularını da göz önünde bulundurması kritik önem taşıyor. UZAKTAN ÇALIŞMA POLİTİKALARI YAYGINLAŞIYOR Rapora göre şirketlerin yüzde 89’u şu an uzaktan çalışma politikasını zaten uyguluyor veya uygulamayı planlıyor. Kuruluşların yarısından fazlası (yüzde 52) uzaktan çalışma politikası uygulamayı düşünürken yüzde 37’si zaten halihazırda uyguluyor. Bu şekilde bir politika uygulamayı düşünmeyenlerin oranı ise sadece yüzde 5’te kalıyor. Bununla birlikte, stratejiler her kuruluşun iş modeline, uzun vadeli stratejik hedeflerine ve kurumsal kültürüne göre değişiyor. Telekomünikasyon ve teknoloji sektörü yüzde 64 ile bu modeli uygulayanların başını çekerken, bu iki sektörde uzaktan çalışmayı değerlendirme aşamasında olanların oranı ise yüzde 27 seviyesinde bulunuyor. BT tabanlı şirketlerin, özellikle de startup sektöründekilerin, hızlı karar verebilmesi ve uzaktan çalışmanın çoğu zaman bir DNA’larının bir parçası olması nedeniyle bu sektörlerdeki yüksek oran da şaşırtıcı değil. Diğer yandan ilginç bir şekilde yiyecek, içecek, perakende ve tüketici sektörlerindeki katılımcıların yüzde 90’nı uzaktan çalışma politikası planladıklarını MERCEK Uzaktan ÇalışmaİSO SANAYİ 81 belirtti. Bunların yüzde 40’ı bu politikayı uygulamayı düşünürken yüzde 60’ı şu an uygulamakta olduklarını belirtiyor. İmalat sektörü için, iş yerinde daha fazla çalışmanın gerekliliği göz önüne alındığında, bu sonuçlar daha da şaşırtıcı oldu. Hatta bazı şirketler, sanal gerçeklik gözlükleri ile uzaktan makine bakımı yapılması gibi yeni teknolojiler kullanılarak işgücünün uzaktan çalışabileceğini ifade ediyor. ÇALIŞANLAR UZAKTAN ÇALIŞMAYI TERCİH EDİYOR Uzaktan çalışma nedenlerinin başında ise çalışanlardan gelen istekler ve Covid-19 kısıtlamaları geliyor. Şirketlerin dörtte biri (yüzde 25) için çalışanlardan gelen talepler, uzaktan çalışmayı hayata geçirmenin temel nedeni oldu. Şirketlerin yüzde 18’i uzaktan çalışmanın gerekli olduğunu ve yetenek pazarında markayı tanımladığını söylerken yüzde 12’si yetenek eksikliğini gidermeye yardımcı olduğunu söyledi. Özetle, kuruluşların yarısından fazlası (yüzde 55), uzaktan çalışma politikalarını işleri veya dış faktörlerden ötürü değil çalışanlarının isteklerini karşılamak için hayata geçirdi. UZAKTAN ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ KURULUŞLARA GÖRE DEĞİŞİYOR Yüzde 42 ile çoğu şirket, ülke sınırları içinde uzaktan çalışmaya odaklanıyor. Ülke dışında uzaktan çalışma söz konusu olduğunda, şirketlerin yüzde 22’si 90 günden daha az bir süre için kısa süreli uzaktan çalışma yöntemini düşünüyor. 90 günden fazla süre için bu oran yüzde 8’e kadar düşüyor. Ayrıca katılımcıların sadece yüzde 9’u ülke dışından bu yöntemle işe alım yapmayı değerlendirdiklerini belirtiyor. EN BÜYÜK ZORLUKLAR VERGİ VE YASAL UYUMLULUK Vergi ve yasal uyumluluk yüzde 88 ile uzaktan çalışmayı uygulamak isteyen şirketler için en büyük zorluklar olarak öne çıkıyor. Halihazırda ülke sınırları içinde dikkate alınması gereken çeşitli vergi ve yasal düzenlemeler olduğu düşünüldüğünde bu sonuç şaşırtıcı değil. Örneğin, sağlık ve güvenlik, veri koruma ve BT güvenliği, gelir ve kurumlar vergisi düzenlemeleri ile ilgili ülkelere göre değişen işveren yükümlülükleri bulunuyor. Ülke sınırlarının dışında, daha fazla uluslararası düzenlemeler devreye girdikçe uyum daha da karmaşık hale geliyor. Yasal standartların olmaması ve vergi alanında belirsizlik, sınır ötesi uzaktan çalışmanın ele alınmasında önemli bir engel teşkil ediyor. Sonuç olarak, sınır ötesi uzaktan çalışmayı uygulama kararı bir yandan şirkete özgü risk değerlendirmelerine ve diğer yandan iş ve yetenek gereksinimlerine bağlı kalıyor. Vergi ve yasal uyumlulukta sonra uzaktan çalışmanın önündeki diğer zorluklar arasında sırasıyla verimli süreçler oluşturmak (yüzde 21), çalışan takibi ve teknoloji (yüzde 18), iletişim (yüzde 10) geliyor.TÜRKİYE VE BÖLGE EKONOMİSİNE ETKİSİ EURO BÖLGESİ SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ ARTIŞ EĞİLİMİNİN DÜNYA GÜNDEMİ Finans 82 EYLÜL 2022B u yıl için aylık bazda nisanda yüzde 2’lik bir düşüş ve mayıs ayında yüzde 0,3’lük bir artış öngörülen Euro Bölgesi, 2020 ekonomik krizi ardından beklentiler ve öngörülerin ötesinde sırasıyla yüzde 0,4’lük ve yüzde 0,8’lik sanayi üretimi artışı sağladı. Sanayi üretiminde yaşanan artış eğiliminin devam etmesi durumunda yüzde 0,2’lik artış beklenirken, Milliyet gazetesinin 12 Ağustos 2022 tarihinde geçen “Euro Bölgesi’nde sanayi üretimi yükseldi” haberinde belirtildiği gibi, haziran ayının sonunda, Euro Bölgesi sanayi üretimi, aylık bazda yüzde 0,7 dolaylarında üretim artışı sağladı. Sanayi üretiminde görülen artış yakından incelendiğinde, yüzde 1,6’lık makine vb. ürünlerindeki üretim artışı ve yüzde 3,2’lik dayanıklı olmayan tüketici malları üretiminde yaşanan düşüş göze çarpıyor. Ülkeler bazında ise Cumhuriyet gazetesinin 12 Ağustos 2022 tarihinde yayınladığı “Euro bölgesinde sanayi üretimi haziranda arttı” isimli haberinde belirtildiği üzere Euro Bölgesi’nde, İrlanda’nın yüzde 6,7’lik, Malta’nın yüzde 4,8’lik sanayi üretimindeki artışı dikkat çekiyor. Bunun yanında Romanya’nın yüzde 3,9’luk ve Belçika’nın da yüzde 2,2’lik sanayi üretimindeki düşüş izleniyor. Öngörülen yüzde 2’lik sanayi üretim artışını, nisan ve mayıs aylarındaki gibi geçen Euro Bölgesi, iki aydır süregelen artış eğilimini haziran ayıyla birlikte üç aya çıkardı. Böylelikle bu durum kısa vadede, Türkiye ve bölge ekonomisini olumlu etkilemesi beklense bile uzun vadede Avrupa Birliği’nin dolayısıyla Euro Bölgesi’nin girme ihtimali bulunduğu ekonomik resesyon, sanayi üretiminde düşüşe neden olabilir. RESESYON, TÜRKİYE EKONOMİSİNİ ETKİLEYEBİLİR Bu nedenle olası resesyon bölge ekonomisini ve en büyük ticaret ortaklarından olan Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkileme riski bulunuyor. Son dönemde görülen artışa rağmen resesyon beklentisi iki farklı nedene dayandırılabiliyor. Olası resesyon beklentisinin ilk sebebi olarak Euro kullanan ülkelerin yaşadığı yüksek enflasyon öne sürülüyor. Rusya-Ukrayna arasında süregelen gerginlik, 2022 yılının Şubat ayında sıcak çatışmaya dönmesi ile Ukrayna’nın bağımsızlığını savunan tarafta yer alan Avrupa Birliği, karşılık olarak Rusya’ya ekonomik açıdan darbe vurmak adına çeşitli ambargolar uygulamıştı. Bu durum karşısında Avrupa Birliği’ne benzer bir politika uygulayan Rusya, Ukrayna’dan çekilmedi. Bu noktada iki taraf arasında süregelen enerji ticareti Avrupa ekonomisini kötü etkiledi. Avrupa Birliği’nin istatiksel verilerini paylaşan Eurostat’ın İSO SANAYİ 83DÜNYA GÜNDEMİ Finans 84 EYLÜL 2022 28 Mart 2020 yılında yayınladığı bildiride belirttiği üzere; Avrupa Birliği üretim ve benzeri hususlarda ihtiyaç duyduğu enerjinin yalnızca yüzde 41,7’sini kendisi üretiyor. Bu nedenle ticaret yoluyla ihtiyaç duyduğu enerjiyi elde eden Avrupa Birliği’nin yüzde 24,4 ile en büyük enerji kaynağı sağlayıcısı olan Rusya’nın uyguladığı ambargo dolayısıyla artan enerji fiyatları, Avrupa Birliği’nin ekonomik yapısını zorlayarak Avrupa Birliği enflasyon seviyesini rekor noktalara ulaşmasına neden oldu. ENFLASYONDAN ETKİLENEN İŞLETMELER ÜRETİMİ DURDURABİLİR Yüksek enflasyondan kötü etkilenen çeşitli işletmeler, piyasa ile rekabetçiliklerini kaybedip, üretimi durdurmaya gidebilir. Bu durumda Avrupa Birliği’nin parçası olan Euro Bölgesi süregelen artış eğilimi, yerini duraklama ve gerilemeye bırakabilir. Bunun yanı sıra, Rusya’nın olası bir enerji kaynağı tedarik kesimi Avrupa Birliği’ni doğrudan bir resesyona sürükleyebilir. Bu olası durumlar bölge ekonomisini ve Avrupa Birliğiyle yakın ticari ilişkilerde bulunan Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkiler niteliği taşıyor. PMI VERİLERİ, AB VE EURO BÖLGESİ’NİN EKONOMİK DURUMU HAKKINDA BİLGİ VERİYOR Euro Bölgesi’nin sanayi üretimi artışını negatif etkileyebilecek, dolayısıyla bölge ekonomisini ve Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyebilecek bir başka husus ise geçtiğimiz aylardan süre gelen Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi Purchasing Manager’s Index (PMI) verilerinde görülen düşüş trendidir. Manufacturing, Services ve Composite olmak üzere üç farklı alanda değerlendirilebilen PMI verileri; yakın gelecekte Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi ekonomik durumu hakkında mesaj verir nitelik taşıyor. Bu hususta Manufacturing PMI verileri endüstriyel perspektif açısından daha kullanışlı olacağından temel olarak alınacak. Endişe yaratabilecek nitelikte olan Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi PMI verileri, grafiklerde görülebileceği üzere; geçtiğimiz ayları takip eder nitelikte olup düşüş trendini devam ettiriyor. İSO SANAYİ 85 KAYNAKÇA: https://www.milliyet.com.tr/uzmanpara/euro-bolgesinde-san- ayi-uretimi-yukseldi-6806070 https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/euro-bolgesinde-san- ayi-uretimi-haziranda-artti-1968816 https://www.fxempire.com/macro/euro-area/manufacturing-pmi Kaynak: https://www.fxempire.com/macro/euro-area/services-pmi https://www.fxempire.com/macro/euro-area/composite-pmi https://ec.europa.eu/eurostat/web/products-eurostat-news/-/ ddn-20220328-2#:~:text=Theyüzde 20EU’syüzde 20energyyüzde 20mixyüzde 20in,ofyüzde 20theyüzde 20EU’syüzde 20ener- gyyüzde 20mix. https://tradingeconomics.com/european-union/inflation-rate https://tradingeconomics.com/euro-area/manufacturing-pmi Özellikle geride bıraktığımız temmuz ayında kritik seviye olarak görülen 50’nin bile altına inen Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi’nin Manufacturing PMI verileri, Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi’nin kısa vadede bir resesyon yaşama riski altında olduğunu belirtiyor. PMI verileri ile bağlantılı olan bir diğer nokta ise gayri safi yurtiçi hasıla yıllık büyüme oranıdır. Bu hususta son grafikte görülebileceği üzere; Manufacturing PMI ile gayri safi yurtiçi hasıla yıllık büyüme oranı arasındaki pozitif bağlantı; bizlere Manufacturing PMI’ın düşüşü nedeniyle gayri safi yurtiçi hasıla yıllık büyüme oranında bir düşüş olabileceğini yansıtıyor. Dolayısıyla bu durum olası bir resesyon işareti olarak algılanabilir. Bu hususta Türkiye ekonomisi ve bölge çevre ekonomisi resesyon yaşayan ticaret partneri nedeniyle negatif etkilenebilir. Sonuç olarak; 2022’nin geride bıraktığımız üç ayında artış gösteren Euro Bölgesi sanayi üretimi, kısa vadede ticari ve ekonomik anlamda olumlu bir hava sağlıyor. Ancak uzun ve orta- uzun vadede; sosyal ve ekonomik belirtiler ışığında, Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi’nin bir resesyon ile karşı karşıya olabileceği hususunda önemli sinyaller de veriyor. Olası bir resesyon, diğer sektörlere yaşatabileceği gibi sanayi üretiminde yaşanan artışı tersine çevirebilir ve bölge ekonomisini ve Avrupa Birliği’nin en yakın ticari partnerlerinden olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisini olumsuz etkileyebilir.MAKRO GÖSTERGELER 86 EYLÜL 2022 T emmuzda aylık TÜFE enflasyonu yüzde 2,9-yüzde 3,4 aralığında değişen anket bazlı beklentilerin altında kaldı ve yüzde 2,37 olarak açıklandı. Böylece yıllık tüketici enflasyonu hazirandaki yüzde 78,62’lik düzeyinden yaklaşık 1 puanlık artış ile yüzde 79,6’ya yükseldi. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ise temelde artan enerji maliyetlerinin etkisiyle aylık bazda yüzde 5,17 artarken yıllık Yİ-ÜFE enflasyonu iki yılı aşkın süredir devam eden kesintisiz yükselişini sürdürerek yüzde 138,31’den temmuzda yüzde 144,61’e tırmandı. Küresel gelişmeler, enerji tarafından Yİ-ÜFE’ye yukarı yönlü basıncın sürebileceğini, 65 puana kadar çıkan Yİ-ÜFE ve TÜFE farkı ise tüketici enflasyonu üzerindeki maliyet baskılarının artarak devam ettiğini gösteriyor. AYLIK ENFLASYONA EN YÜKSEK KATKI GIDA VE ALKOLSÜZ İÇECEKTEN GELDİ Temmuzda yüzde 2,37 olan aylık enflasyona en yüksek katkı 0,83 puan ile gıda ve alkolsüz içecekler grubundan geldi. Bunu 0,34 ile ev eşyası ve 0,30 ile tütün ve alkollü içki grupları izledi. Geçen yıl temmuz ayında konut kullanımında elektriğe yüzde 15, doğalgaza yüzde 12 zam yapılmasının etkisiyle aylık enflasyona 0,77 ile güçlü katkı yapan konut harcamaları, bu yılın aynı ayında 0,29 ile daha sınırlı bir katkı sağladı. Yine tüm ilaç gruplarında ay içerisinde yapılan yüzde 25’lik zammın etkisiyle sağlık harcamalarında aylık fiyat artışı yaklaşık Temmuz 2022’de aylık enflasyon TÜFE’de yüzde 2,37, Yİ-ÜFE’de yüzde 5,17 olarak gerçekleşti. Böylece yıllık bazda TÜFE enflasyonu yüzde 78,62’den yüzde 79,6’ya, Yİ-ÜFE enflasyonu ise yüzde 138,31’den yüzde 144,61’e yükseldi. İSO SANAYİ 87 yüzde 7 oldu ve buradan enflasyona 0,21 puan katkı geldi. Son olarak, akaryakıtta ay içinde yapılan indirimler sonucu, ulaştırma grubu eksi 0,16 puan ile aylık TÜFE enflasyonuna düşürücü yönde etki yapan tek fiyat kalemi oldu. YILLIK GIDA ENFLASYONU YÜZDE 94,6 Temmuzda gıda fiyatlarındaki yüzde 3,2’lik artış yıllık gıda enflasyonunu yüzde 93,9’dan yüzde 94,6’ya taşıdı. Detaylara bakıldığında, işlenmemiş gıda tarafında taze meyve ve sebze fiyatlarının yüzde 5, işlenmemiş gıdalarda ise ekmek ve tahıl fiyatlarının yaklaşık yüzde 6 artması etkili oldu. Girdi maliyetlerinde süregelen artış, güçlü seyreden turizm sezonu kaynaklı talep baskıları ve önümüzdeki aylarda olumlu mevsimsel etkilerin sona erecek olması, kısa vadede gıda fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskıların sürebileceğine işaret ediyor. ÇEKİRDEK ENFLASYON GÖSTERGELERİNDE BOZULMA SÜRÜYOR Enerji, gıda ve kamunun yönettiği, yönlendirdiği fiyatlar gibi para politikasının doğrudan etkisinin görece dışındaki alanları dışarıda bırakarak hesaplanan çekirdek enflasyon göstergelerinde de temmuzda bozulmanın devam ettiği görülüyor. B ve C endekslerinin her ikisinde de aylık artış yaklaşık yüzde 3,5 olarak gerçekleşti. Yıllık çekirdek enflasyonun ise B endeksi baz alındığında yüzde 64,4’ten yüzde 68,5’e, C Endeksi baz alındığında yüzde 57,3’ten yüzde 61,7’ye yükseldiği görülüyor. Temmuzda hizmetler tarafında yüzde 4,2 ile bugüne kadarki en sert aylık fiyat artışı izlendi. Yıllık bazda ise genel hizmet enflasyonu hazirandan temmuza yüzde 48,7’den yüzde 51,5’e rekor tazeledi. Hizmet enflasyonundaki bu seyir, fiyatlama davranışlarındaki belirgin bozulmanın sürdüğünü gösteriyor. Özetle, aylık enflasyonda beklentilerin altındaki gerçekleşmeye rağmen, genel tablo enflasyon görünümünde bozulmanın sürdüğünü gösteriyor. Enerji ve tarımsal girdiler gibi küresel enflasyonist ortamın etkilerini yansıtan faktörlerin yanı sıra, çekirdek enflasyon göstergelerinden de anlaşıldığı üzere fiyatlama davranışları, beklentilerdeki bozulma, kur geçişkenliği gibi Türkiye’ye özgü yapısal sorunların da etkili olduğu izleniyor. Önümüzdeki döneme ilişkin olarak, küresel enerji fiyatlarında jeopolitik tansiyon nedeniyle devam eden yüksek seviyeler, TL’de süregelen değer kaybı, yüksek enflasyon beklentileri ve yaklaşan seçimlerin mali politikalarda gevşemeye dönük yarattığı riskler enflasyon görünümü açısından yakından takip edilecek. Söz konusu etmenler, TCMB’nin Enflasyon Raporu’nda açıklanan yüzde 60,4’lük yılsonu tahminini iyimser kıldığı gibi yüzde 70 seviyelerindeki piyasa beklentilerinin de yukarı yönde seyredebileceğini gösteriyor. -20 0 20 40 60 80 100 120 140 160Next >