< Previous68 EYLÜL 2022 T SKB Ekonomik Araştırmalar, “TSKB Kalkınma Perspektifi” yayını kapsamında “Çocuklar Bizim!” başlıklı yeni bir rapor yayımladı. Türkiye’de kadınların yüzde 46’sının ev ve bakım görevleri nedeniyle iş gücüne katılamadığına dikkat çeken rapor, ebeveynlerin istihdama daha yüksek katılımı için çocuk bakım hizmetlerinin önemine vurgu yapıyor. Türkiye’de çalışmayan kadınların yüzde 42,5’inin iş hayatına katılamamasındaki birincil nedenin çocuk bakımı olduğuna değinen raporda, Türkiye’den ve dünyadan örneklerle okul öncesi eğitim ve kreşin önemine detaylı bir şekilde yer veriliyor. Raporda ayrıca, babaların çocuk bakım görevlerini paylaşmasının çocukların gelişimine, aile hayatına ve kadınların kariyerlerine devam edebilmesine pozitif katkı yapacağına dikkat çekiliyor. Çocuk bakım hizmetlerine erişim eksikliğinin küresel iş gücü piyasalarında kadınların çalışma hayatına etkin katılımının önündeki en önemli engellerden biri olduğunu ortaya koyan çalışma, kadınların kariyerlerine devam edebilmesini sağlayacak çözüm önerileri de paylaşıyor. Rapor, okul öncesi eğitimin altını çizerken, bu konuda özel şirketlerin sunacağı desteklerin ve kreş yardımlarının artırılmasıyla önemli bir yol kat edilebileceğine işaret ediyor. Raporda ayrıca, çocuk bakımında erkeklerin de kadınlar kadar aktif görev alması gerektiği ifade ediliyor. BAKIM SORUMLULUĞU SEBEBİYLE KADIN, İŞ HAYATININ UZAĞINDA Rapora göre; aile içindeki görev tanımları, yerleşik kurumsal ve bireysel düşünce yapıları gibi yaşam biçimini ilgilendiren faktörler, kadınların potansiyellerini ortaya koymalarını büyük ölçüde etkiliyor. Bu konularda artan farkındalıkla geçmiş yıllara göre önemli aşamalar kaydedilmesine rağmen, halen ev işleri ve çocuk bakımı gibi görevlerin, kadınların iş gücüne ve istihdama katılımları ile kariyerlerinde yükselmeleri önündeki en büyük engel olduğu belirtiliyor. Tüm dünyada iş gücü piyasalarına dahil olmayan kadınların yüzde 41,6’sının bakım sorumlulukları sebebiyle iş hayatından uzak kaldıklarına dikkat çekilirken, Türkiye’nin de yer aldığı orta gelirli ülkelerde bu oranın daha da arttığı vurgulanıyor. Türkiye’de 2021 yılı itibarıyla çalışma çağında olup işgücüne dahil olmayan 31 milyon kişi olduğunun altı çizilen raporda, bu kişilerin yüzde 32’sinin ev ve bakım görevleri sebebiyle iş piyasalarına katılamadıkları not ediliyor. Kadınlarda ise bu oran yüzde 46’ya çıkıyor. Çocuk bakımı üzerine gerçekleştirilen özel çalışmalar ise Türkiye’de çalışmayan kadınların yüzde 42,5’inin küçük yaşta çocukları olması nedeniyle iş hayatında yer alamadığını söylüyor. DOSYA İş Yaşamında Kadın TÜRKİYE’DEKİ KADINLAR, GÜNDE 6,2 SAATİNİ ÜCRETSİZ İŞLERE AYIRIYOR Rapor, dünya genelinde kadınların erkeklere kıyasla, yemek, temizlik, alışveriş, yaşlı, engelli ve çocuk bakımı gibi ücretsiz görevlere üç kat daha fazla zaman harcadıklarına değiniyor. Türkiye, 6,2 saatle, Meksika’dan sonra OECD ülkeleri arasında kadınların ücretsiz işlere en çok zaman ayırdığı ülke olarak karşımıza çıkıyor. Ücretsiz işlere ayrılan sürelerde toplumsal cinsiyet farkının ise Türkiye’de 4,7 saat olduğu belirtiliyor. PANDEMİYLE BİRLİKTE UZAKTAN EĞİTİM PRATİKLERİ ARTIYOR Covid-19 pandemisi nedeniyle, eğitim kurumlarının ve çocuk bakım hizmetleri veren yerlerin de belli bir süre kapatılmasının İSO SANAYİ 69 etkilerine değinen raporda, pandemi ile beraber uzaktan eğitim pratikleri artarken annelerin evde çocukları için ayırdıkları bakım görevlerinin süresinin yükseldiği belirtiliyor. OECD ülkelerinde 12 yaş altı çocuğu olan annelerin yüzde 62’si okulların ve kreş benzeri kurumların kapanması ile beraber artan bakım görevlerini üstlenirken, babalarda bu oran yüzde 22’ye geriliyor. Türkiye’de ise 12 yaş altı çocuğu olan annelerin yüzde 77’si ek çocuk bakım görevlerini yerine getiriyor ve bu kategoride Türkiye, OECD ülkeleri arasında alt sıralarda yer alıyor. Araştırmalar çalışan kadınların ilk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra önemli seviyede gelir kaybına uğradığını ve bir daha eski gelir seviyesine ulaşamadığını ortaya koyuyor. Çalışmalar çocuk sahibi olmanın kadınların aksine erkeklerin kazançlarında ciddi bir düşüşe neden olmadığını gösteriyor. Buna ek olarak, çocuk doğuran çalışan kadınlar ile çocuk sahibi olmayan kadınlar arasında açılan kazanç farkı da dikkat çekiyor. Erkeklerde ise çocuk sahibi olmanın gelir seviyesine bir etkisine rastlanmıyor. BAKIM GÖREVİNİ ÜSTLENEN BABALARIN ÇOCUKLARI DAHA SOSYAL Erkeklerin çocuk bakımında daha fazla yer almasının, çocukların daha sağlıklı bireyler olmasına, sosyal yetkinliklerinin artırmasına katkıda bulunduğunu vurgulayan raporda, dengeli görev paylaşımının, evlilik yaşantısını, anneler için doğurganlık dönemini ve iş özel hayat dengesini olumlu yönde etkilediği belirtiliyor. Çocuk bakımında daha çok rol alan babalar çocuklarının hayatları boyunca onlara daha çok zaman ayırıyor, aile kavramına daha çok önem veriyor ve eşlerine her anlamda daha fazla destek sağlıyor. Erkeklerin çocuk bakımında etkin rol alması çocukların yeteneklerini ve eğitimlerini de olumlu yönde etkiliyor. Babalarından daha çok destek gören çocuklarının, bilişsel yetenekleri daha üst seviyede oluyor ve 4-5 yaşında eğitime hazır olabiliyorlar. Tüm bu faktörler dolaylı olarak evlilikleri de olumlu yönde etkiliyor. İsveç’teki çiftler üzerinden yapılan araştırmaya göre, çocuk bakımına daha çok zaman ayıran erkeklerin evliliklerin sürme olasılığı yüzde 30 daha çok. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), hem kadın hem erkeklere yönelik çocuk bakımı ve uzun süreli bakım hizmetlerine yapılacak yatırımların 2035 yılına kadar 299 milyon yeni iş yaratılabileceğini belirtiyor. Halihazırdaki politika açıklarını gidermek için de 2035 yılına kadar yıllık 5,4 trilyon dolarlık bir yatırıma ihtiyaç duyulduğunu kaydediyor. Raporun sunduğu çözüm önerilerine göre, çocuk bakım hizmetlerinin cinsiyet fark etmeksizin her çalışan için ulaşılabilir hale getirilmesi, ev işleri ve çocuk bakımını içine alan ücretsiz görevlerin daha adil dağılmasına ve kadınların ekonomik aktivitelerde daha fazla yer alabilmesine hizmet edebilir. Bu politikaların artması işverenlerin kadın işgücüne talebini artırırken, aile dostu çalışma ortamlarının çoğalmasıyla çalışanlar iş-bakım görevleri dengesini daha rahat sağlayabilirler.70 EYLÜL 2022 ARAŞTIRMA Enerji Tercihleri TEMİZ VE ÇEVREYE ZARARSIZ ENERJİ TÜRKİYE TOPLUMUNUN ENERJİ TERCİHİ: Türkiye Toplumunun Enerji Tercihleri Araştırması’nın 2021 sonuçları, Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından açıklandı. Türkiye genelini temsilen 18 yaş ve üzeri bin 237 kişiyle yüz yüze görüşmeler yöntemiyle gerçekleştirilen bu araştırmada en çok ön plana çıkan unsur, enerji fiyatlarının yüksekliği oldu. Yapılan araştırmada günümüzdeki en önemli sorunun ekonomi olduğu görüldü.İSO SANAYİ 7172 EYLÜL 2022 ARAŞTIRMA Enerji Tercihleri K adir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Türkiye Toplumunun Enerji Tercihleri Araştırması’nın 2021 sonuçları açıklandı. 2016-2019 arasında dört kez yapılan, 2020’de ise Covid-19 salgını nedeniyle ara verilen araştırmanın beşincisi için saha çalışmaları, Türkiye genelini temsilen 16 ilde ikamet eden 18 yaş ve üzeri bin 237 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi. Yapılan araştırmada ön plana çıkan unsur, enerji fiyatlarının yüksekliği oldu. Araştırma kapsamında “Türkiye’nin günümüzdeki en önemli sorunu nedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 43,9’u ekonomi, yüzde 17,9’u eğitim ve yüzde 8,3’ü de göçmenler yanıtını verirken, sorunların sırası yıllar itibarıyla sürekli olarak yer değiştirse de ekonomi, bir sorun olarak anketteki ilk sırasını korudu. 2021 yılında dünyadaki en önemli sorun olarak da ekonomi ilk sırada gösterilirken (yüzde 43,2), küresel çaptaki sorunlarda ikinci sırayı sağlık (yüzde 42,1), üçüncü sırayı ise eğitim (yüzde 39,8) aldı. Katılımcıların enerji tüketimi konusunda en önemli gördüğü unsurlar arasında temiz ve çevreye zararsız olması (yüzde 32), yerli kaynaklardan elde edilmesi (yüzde 16,3), kesintisiz temin edilmesi (yüzde 15,4) dikkat çekerken, ucuz olması diyenlerin oranı sadece yüzde 13,6’da kaldı. “Türkiye’de enerjiden kaynaklanan çevre sorunları hangileridir?” sorusuna verilen cevaplarda ise iklim değişikliği yüzde 59,6 ile ilk sırada, insan sağlığının bozulması yüzde 56,7 ile ikinci sırada, hava kirliliği de yüzde 36,2 ile üçüncü sırada geldi. Türkiye’de enerji sisteminin en önemli sorunu olarak enerjinin pahalı olması (yüzde 32,5) gösterilirken, katılımcıların yüzde 18,4’ü enerjinin verimsiz kullanılmasını, yüzde 11,8’i ise yenilenebilir enerjinin yeterince kullanılmamasını birer sorun olarak bildirdi. EV VE OTOMOBİL SAHİPLİĞİ İLE ENERJİ HARCAMALARI Evlerde en çok tüketilen enerji kaynağı doğal gaz olmaya devam etti. Katılımcıların yüzde 74,9’u ısınma amaçlı, yüzde 74,2’si sıcak su amaçlı, yüzde 73,6’sı da pişirme amaçlı olarak doğal gaz kullandıklarını ifade ederken, İSO SANAYİ 73 ısınma ve sıcak su için ikinci sırada elektrik, pişirme içinde ise LPG geldi. Fırınlarında elektrik kullananların oranı yüzde 64,9, doğal gaz kullananların oranıysa yüzde 31,4 oldu. Evlerde tüketilen enerji kaynakları arasında en fazla bütçe ayrılan da yüzde 68,7 oranında doğal gaz, yüzde 26,8 oranında ise elektrik oldu. En fazla bütçe ayrılan enerji kaynakları için yapılan aylık harcama ise doğal gazda 251-300 TL (yüzde 23,5) ve 201-250 TL (yüzde 19,9); elektrikte 201-250 TL (yüzde 19) ve 251- 300 TL (yüzde 17,2). Otomobil yakıtı dışında, evlerde tüketilen bütün enerji kaynakları için aylık ortalama 301-400 TL harcayanların oranı yüzde 25,4; 201-300 TL harcayanlar oranı yüzde 22,2; 401-500 TL harcayanların oranı ise yüzde 22,2 oldu. ENERJİ VERİMLİLİĞİ TEDBİR VE UYGULAMALARI ZAYIF Türkiye halkının yüzde 55,9’u enerji verimliliğini doğru tanımlarken, yüzde 29,1’i enerji verimliliği ve tasarrufu arasındaki farkı bilmediğini ifade etti. Öte yandan, evlerinde ısı yalıtımı bulunanların oranı yüzde 49,1 iken enerji tüketimini azaltmak ve enerji verimliliği sağlamak için tedbir uygulayanların oranı yüzde 38,4 olarak kaydedildi. Tedbir almayanların tedbir almama nedenleri arasında ise ilk üçte, bu konu hakkında yeterli bilgisinin olmaması (yüzde 29,9), uygun kredinin bulunamaması (yüzde 22,6) ve tedbir uygulama maliyetlerinin yüksek olması (yüzde 20,3) geldi. Enerji verimliliği önlemlerinin ne derece uygulandığı konusundaki soruya verilen cevaplardan, pozitif değerler toplamı, enerji verimli aydınlatma ürünleri kullanmada yüzde 53,4, enerji verimli sıcak su sistemlerini kullanmada yüzde 46,1, yakıt verimli ulaşım araçlarını kullanmada yüzde 44,6 74 EYLÜL 2022 ARAŞTIRMA Enerji Tercihleri olarak ortaya çıktı. Öte yandan, enerji verimliliği için tüketicilerin nelere dikkat ettiğine dair soruya verilen cevaplardan pozitif değerler toplamı en fazla olanlar, “bulaşık, çamaşır ve ütüyü biriktirerek yapıyoruz” (yüzde 52,8), “evde kullanılmayan alanlarda aydınlatmayı kapatıyoruz” (yüzde 52,5) ve “buzdolabının kapağını mümkün olduğu kadar az açıp kapatıyoruz” (yüzde 49,6) oldu. ENERJİ TERCİHLERİNDE DOĞAL GAZ VE GÜNEŞ “Maliyetleri aynı ve kolaylıkla erişebilir olsalardı, evdeki ısınma, soğutma, pişirme, sıcak su, aydınlatma, elektrikli ev aletleri kullanımı amaçlı enerji ihtiyaçlarınızı karşılamak için hangilerini kullanmayı tercih ederdiniz?” sorusuna verilen cevaplardan pozitif değerler toplamı en fazla olanlar, yüzde 63 ile güneş, yüzde 62,2 ile doğal gaz, yüzde 57,4 ile rüzgar oldu. “Bunlardan hangisini kullanmayı en çok tercih edersiniz?” sorusuna ise, yüzde 37,8 oranında güneş, yüzde 26,8 oranında doğalgaz, yüzde 7,8 oranında hidroelektrik cevabı verildi. Yenilenebilir enerji kaynağını tercih edenlere bu tercihin nedenleri sorulduğunda, pozitif değerler toplamı en fazla olan cevaplar şöyle sıralandı: “Çocuklarım ve torunlarımın geleceğini düşünüyorum” (yüzde 94,4), “temiz ve çevre dostu” (yüzde 93,9), “dünyada geleceğin yakıtı” (yüzde 93,4). Evde sadece ısınma amaçlı enerji ihtiyacını karşılamak için doğalgazı tercih edenlerin oranı yüzde 50,4, elektriği tercih edenlerin oranı ise yüzde 16,9 oldu. Elektrik ihtiyacını karşılamak için tercih edilen en öncelikli enerji kaynağı ise doğalgaz (yüzde 37,7) ve güneş (yüzde 17,9). “Gelecekte Türkiye için en önemli bulunan enerji kaynağı” olarak sırasıyla doğalgaz diyenlerin oranı yüzde 30,4, güneş diyenlerin oranı yüzde 22,8 olurken petrol diyenlerin oranı yüzde Elektrik ihtiyacını karşılamak için tercih edilen en öncelikli enerji kaynağı doğal gaz (yüzde 37,7) ve güneş (yüzde 17,9) oldu. “Gelecekte Türkiye için en önemli bulunan enerji kaynağı” olarak sırasıyla doğal gaz diyenlerin oranı yüzde 30,4, güneş diyenlerin oranı yüzde 22,8 olurken petrol diyenlerin oranı yüzde 10,6’da kaldı.İSO SANAYİ 75 10,6’da kaldı. Katılımcılara yaşadıkları il sınırları içinde hangi tip santrallerin kurulmasını destekleyecekleri sorulduğunda yüzde 58,7’si rüzgar, yüzde 55,4’ü güneş, yüzde 50,1’i doğal gaz cevabı verirken, jeotermal (yüzde 41,9), kömür (yüzde 34,5) ve nükleer (yüzde 28,8) enerji santrallerinin oranı genele kıyasla düşük kaldı. Nükleer enerji santralini destekleme oranı Tekirdağ’da yüzde 55’i, Samsun’da yüzde 54,4, Malatya’da yüzde 47,1 olarak kaydedilirken, desteklememe oranı ise Manisa’da yüzde 79,7, Erzurum’da yüzde 65, Bursa’da ise yüzde 61,6 oldu. KÜRESEL ÇAPTAKİ ENERJİ SORUNLARINA BAKIŞ “Küresel iklim değişikliğine inanıyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 68,6’sı “evet” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 71,8’i küresel iklim değişikliğinin insan kaynaklı nedenlere dayandığına inandığını belirtti. Sürdürülebilir kalkınma ve küresel iklim değişikliği gibi uluslararası konularda bilgi sahibi olma oranları incelendiğinde katılımcıların yüzde 26’sının Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, yüzde 14,9’unun Paris İklim Sözleşmesi, yüzde 7,2’sinin Avrupa Yeşil Mutabakatı, yüzde 6,4’ünün ise Milenyum Kalkınma Amaçları hakkında bilgi sahibi olduğu görüldü. Bununla birlikte katılımcıların yüzde 38,4’ü “sürdürülebilirlik” kavramını doğru tanımlarken, bu kavram için verilen bir diğer yanıt da (yüzde 23) “bir kurum ya da ülkenin gelirini sürekli artırması” olarak kaydedildi.COVID-19’UN ÇALIŞMA DÜNYASINA MİRASI “Uzaktan Çalışmada Güncel Trendler” başlıklı araştırmaya göre, şirketlerin yüzde 89’unun şu an uzaktan çalışma politikasını uyguladığı veya uygulamayı planladığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre her 10 şirketten dokuzu şu an uzaktan çalışma politikasını zaten uyguluyor veya uygulamayı planlıyor. Uzaktan çalışmanın hayata geçirilmesinde çalışanların isteklerinin ana etken olduğunu da gösteren araştırmada en büyük zorluklar ise vergi ve yasal uyumluluk olarak gösteriliyor. 76 EYLÜL 2022 MERCEK Uzaktan Çalışma HER 10 ŞİRKETTEN 9’U UZAKTAN ÇALIŞMAYA SICAK BAKIYORİSO SANAYİ 77Next >