< Previous108 OCAK 2023 tüm ülkelerin katkılarına dayanan bir sistem öngörmesi ile farklılaşmakta. Bu doğrultuda Anlaşma’nın en önemli özelliği gelişmiş ve gelişmekte ülkelerin, Ulusal Katkı Beyanları ile (Nationally Determined Contribution, NDC) sera gazı azaltımı eylemine katkı sunacakları hedefleri belirlemesidir. Paris Anlaşması’ndan altı yıl sonra “Paris Kural Kitabı”nın (Paris Rulebook) kabul edilmesiyle, 2021’de Glasgow’da düzenlenen COP26’da ilk kez uluslararası bir anlaşmada kömür kullanımını sınırlama taahhüdüne yer verilmiştir. COP26 çıktılarına ilişkin geliştirilen politikaların uygulama takibinin yanı sıra ulusal katkı beyanı güncellemelerinin yapıldığı COP27 ise bu anlamda birçok beklentiyi beraberinde getirmiştir. 6 Kasım’da başlayan COP27, zirve bitimindeki tartışmalarla birlikte bitiş tarihini (18 Kasım 2022) bir buçuk gün aşarak 20 Kasım’da sonlandı. Artık neredeyse gelenekselleşen öngörülen bitiş tarihinin aşılması; ülkeler arası fikir ayrılıklarının ve ortak karara varılamamasının da bir göstergesi. Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde gerçekleşen ve Afrika COP’u olarak nitelendirilen 27. Taraflar Konferansı’nda gelişmiş ülkeler özellikle sera gazı azaltım hedeflerinin netleştirilmesi ve kömürden çıkış için kesin kararların alınması yönünde 30 yıl önce Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı ile tohumları atılan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC- BMİDÇS) öncülüğünde düzenlenen Taraflar Konferansı (Conference of the Parties, COP) bu yıl 27. kez Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşti. Kısaca COP27 olarak anılan bu seneki zirvenin sonuçlarını ele almadan önce genel olarak BMİDÇS ve COP Zirvelerine ilişkin önemli noktalara değinmekte fayda var. 1992’de Rio de Janeiro’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan ve 196 ülke ve Avrupa Birliği’nin (AB) taraf olduğu BMİDÇS, iklim değişikliği sorununa yönelik hükümetler arası bir çevre sözleşmesi... Türkiye’nin 24 Mayıs 2004 tarihinde katıldığı BMİDÇS, 21 Mart 1994’te yürürlüğe girerken küresel ısınmayla mücadelede önemli bir yer teşkil eden COP zirvelerin ilki de 1995’te gerçekleşti. Sözleşme kapsamında, tüm Taraflar sera gazı salımları, ulusal politikalar ve en iyi uygulamalar ile ilgili bilgileri toplamak ve paylaşmakla yükümlü. Sözleşme, Tarafların ulusal salım envanterleri geliştirmelerini, iklim değişikliği azaltım ve uyumu kolaylaştırma önlemleri içeren ulusal programlar hazırlamalarını, uygulamalarını ve uygulama ile ilgili bilgileri Taraflar Konferansı’na (COP) bildirmelerini gerektirmekte. İklim değişikliğinin yarattığı küresel sorunlara çözüm bulmak amacıyla düzenli olarak organize edilen Taraflar Konferansı zirvelerinde alınan kararlar ile öne çıkan ikisi; 1997’de Kyoto’da gerçekleşen COP3 ve 2015’te Paris’te gerçekleşen COP21’dir. Bu anlamda önemli kararların alındığı iki sözleşme ise Kyoto Protokolü (1997) ve Paris Anlaşması’dır (2015). 1997’de kabul edilen, 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, azaltım hedefine ulaşmak için geliştirilen esneklik mekanizmaları ve uyumsuzluk durumuna ilişkin yaptırımlar ile diğer uluslararası çevre sözleşmelerinden farklılaşmaktadır. Kyoto Protokolü’nün 2020’de taahhüt dönemi sona erdiğinden 2020 sonrası küresel iklim rejimi ile ilgili düzenlemeler 2015’te kabul edilip 2016’da yürürlüğe giren Paris Anlaşması çerçevesinde ele alındı. PARİS ANLAŞMASI İLE HEDEF KÜRESEL SICAKLIK ARTIŞINI SINIRLAMAK Paris Anlaşması’nın uzun vadede hedefi, küresel sıcaklık artışını sanayi devrimi öncesine göre 2°C’nin mümkün oldukça altında tutmak ve mümkünse 1,5°C ile sınırlamaktır. “Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesi çerçevesinde tüm ülkelerin sorumluluk üstlenmesi anlayışını gündeme getiren Paris Anlaşması HABERLERİSO SANAYİ109 beklentiye sahipken, gelişmekte olan ülkeler ise iklim adaptasyonunu sağlamakta kullanılacak fonun yaratılması ve finansal kaynağa erişim yönünde talepkâr davrandılar. “KAYIP VE HASAR FONU” KURULDU İklim adaletinin damga vurduğu zirvede ön plana çıkarılan ana konu küresel emisyonlardaki payı oldukça düşük olmakla birlikte iklim değişikliğinin etkilerini çok ciddi şekilde yaşayan ve yaşayacak yoksul ülkelerin zararlarının tazminine ilişkin bir fon oluşturulması ve “Kayıp ve Hasar”ın karşılanması talebi oldu. Zirvenin uzun süren müzakere toplantıları sonunda “Kayıp ve Hasar Fonu” (Loss and Damage Fund) kuruldu. Her ne kadar fona ilişkin operasyonel detaylar 2023’teki Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılması öngörülen COP28’e ertelendiği için eleştirilse de bu fonun Paris Anlaşması’ndan bu yana açıklanan en önemli karar olduğu da belirtildi. TÜRKİYE’NİN 2030’A KADAR SERA GAZI EMİSYON AZALTIM HEDEFİ YÜZDE 41 COP27’nin Türkiye açısından en önemli çıktısı ise güncellenmiş ulusal katkı beyanının açıklanması oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 2030’a kadar yüzde 21 olarak belirlenen Türkiye’nin sera gazı emisyon azaltım hedefinin yüzde 41’e çıkartıldığını belirterek, açıklanan yüzde 41 artıştan azaltım hedefiyle yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapılacağını duyurdu. Emisyonların en yüksek noktaya ulaşacağı tarih ise 2038 olarak belirlendi. Tüm bunlar dışında COP27 çıktılarına genel olarak bakıldığında öne çıkan konulardan biri de zirveye katılan fosil yakıt delegelerinin sayısı oldu. COP27’deki petrol ve gaz endüstrilerinden katılımcıların sayısı 636’ya ulaşırken, konferansa katılan fosil yakıt şirketlerinin konferans katılımcısı ülke ve topluluklardan daha fazla sayıda olması endişe ile karşılandı. Bu durum COP26’da kararlaştırılan “kömür enerjisinin aşamalı olarak azaltılması ve verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarının aşamalı olarak sonlandırılması” ifadesinin, birçok zengin ve fakir ülkenin desteklediği tüm fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması yönünde genişletilmesi talebinin gerçekleşmemesinin sebebi olarak da görüldü. Bununla birlikte geçen yıl Glasgow’da AB ve ABD’nin önderlik ettiği Küresel Metan Taahhüdü’nün 150’den fazla ülke katılımıyla genişletilmesi, Brezilya’nın 2030 sıfır ormansızlaşma taahhüdü ve Biden’in iklim adaptasyonu için 100 milyon dolarlık destek paketi açıklaması ise COP27’deki iklim değişikliği ile mücadelede olumlu karşılanan diğer gelişmeler oldu. COP27 karar metni genel olarak beklentileri karşılamadıysa da küresel ortalama sıcaklıktaki artışı sanayi öncesi seviyelerin 1,5 °C’nin hemen üzerinde tutmak gerekliliğini bir kez daha vurguladı. Bilimsel çalışmaların sera gazı emisyonlarının 2025’ten önce zirveye ulaşacağını ortaya koyduğu dikkate alınırsa gezegenimiz için çok da zaman kalmadığını söylemek gerekiyor. Bu noktada COP27’deki konuşmasında “İklim cehennemine giden otoyoldayız ve ayağımız hala gaz pedalında” diyen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gerekeni yapmak için çok az zamanımız kaldığı uyarısına kulak vermeli ve artık harekete geçmeliyiz. KAYNAKÇA • https://www.isoyesilblog.com • https://iklim.gov.tr/ • https://www.mfa.gov.tr/bm-iklim-degisikligi- cerceve-sozlesmesi.tr.mfa • https://enerji.gov.tr/evced-cevre-ve-iklim-bm-iklim- degisikligi-cerceve-sozlesmesi • https://unfccc.int/process/bodies/supreme-bodies/ conference-of-the-parties-cop • http://www.skdturkiye.org/files/yayin/100- Maddede-Surdurulebilirlik-Rehberi.pdf 110 OCAK 2023 HABERLER yoğun sektörlerin dönüşümü için çok yüksek miktarda finansmana ihtiyaç var. Düşük karbon ekonomisine geçiş için gerekli olan iklim finansmanı ihtiyacı 4-6 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Sadece hükümetlerin finansmana katkısı ile bu tutarı elde etmek oldukça zor. Finansmanın sağlanması için özellikle çok taraflı kalkınma bankalarının iklim finansman tutarlarını ve iklim finansmanına erişim araçlarını arttırması ve bu doğrultuda özel sektörü de teşvik etmesi büyük önem arz ediyor. Çok taraflı kalkınma bankaları konusundaki bu reform talebi, COP27’nin sonuç metninde ilk kez yer aldı. İklim finansmanının önemi “Hasar ve Kayıplar” gündemi ile daha da arttı. Müzakerelerin uzamasına sebebiyet veren bu gündem gelişmiş ülkelerin, iklim krizinin olumsuz etkilerine karşı daha kırılgan olan yoksul ülkelerin hasar ve kayıplarının karşılanmasında aktif rol oynamasını konu alıyor. Bu bağlamda özel olarak oluşturulacak bir finansman mekanizması olan Hasar ve Y aygın olarak COP27 (Conference of Parties) adıyla bilinen 2022 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı küresel ısınmayı ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için 6-20 Kasım 2022 tarihlerinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşen, 194 ülkenin katıldığı bir organizasyondur. Bu yıl COP27’nin ana gündemlerini 4 konu oluşturdu: • Finansman • Azaltım • Adaptasyon • Hasar ve Kayıplar Küresel ekonomide yaşanan yavaşlama, enflasyonist baskılar, Rusya ve Ukrayna savaşı nedeni ile kaynaklanan enerji ve gıda krizleri gibi içinde bulunduğumuz süreçte yaşamakta olduğumuz makroekonomik belirsizliklerden dolayı finansmana erişim çok daha önemli bir konu haline geldi. Küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme kıyasla 1.5°C seviyesinde tutabilmek ve emisyonların azaltılması açısından alınması gereken aksiyonlar için oldukça zaruri bir iklim finansmanı ihtiyacı bulunmakta. COP27 sonuç metninde de bahsedildiği üzere elektrik üretimi, ulaştırma, demir çelik, çimento gibi emisyon Küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme kıyasla 1.5°C seviyesinde tutabilmek ve emisyonların azaltılması açısından alınması gereken aksiyonlar için oldukça zaruri bir iklim finansmanı ihtiyacı bulunmakta. COP27’DEN, “KALKINMA BANKACILIĞINDA REFORM” TALEBİ planıyor. Sad katkısı ile bu tuta Finansmanın sağl kalkınma bankala ve iklim finansma vvbu teş ed ba re “ i , 194ülkeninkatıldığıbir yıl COP27’nin ana gündemlerini 4 konu ar de yaşanan yavaşlama, enflasyonist rayna savaşı nedeni ile kaynaklanan gibi içinde bulunduğumuz süreçte z makroekonomikbelirsizliklerden şimçok daha önemli Küresel ısınmayı e kıyasla abilmek ılması reken ça zaruri htiyacı sonuç ldiği , ,İSO SANAYİ111 Kayıp Fonu, 200 ülke tarafından kabul edilerek konferans çıktısı olarak ilk kez resmi gündeme konuldu. Küresel karbon emisyonunda oldukça düşük bir payı olan Pakistan’ın yaşadığı iklim krizinin neden olduğu sel felaketi sonrası oluşan yaklaşık 30 milyar dolar hasar bu konunun gündeme girmesine öncü oldu. 230 milyon dolardan fazla bir taahhüt verilen Hasar ve Kayıp Fonu’nun yoksul ülkeler tarafından nasıl kullanılacağı ve finansman mekanizmalarının tüm detayları ile belirlenmesi gelecek yıl düzenlenecek COP28’e bırakıldı. Fakat yine de konunun 200 ülkenin kabulü ile resmi olarak gündeme konulması, iklim değişikliği etkilerine karşı daha savunmasız olan az gelişmiş veya gelişmekteki ülkeler için oldukça önemli bir kazanım olarak görüldü. Emisyonların azaltılması ve iklim değişikliği sürecine uyum için birçok ülke hedef ve taahhütlerini revize etti. Örneğin Fransa ve İspanya, 2040 yılına kadar benzinli araç satışını durdurma taahhüdünü 2035 olarak öne çekti. Diğer yandan Avrupa Birliği ise 2030 yılı emisyon azaltım hedefini %57’ye yükselttiğini açıkladı. Toplam sera gazı emisyonlarının %18’inin Avrupa Birliği kaynaklı olduğu düşünülürse bu adım azaltım açısından büyük önem taşımaktadır. 2022 yılında, azaltıma en büyük yardımcı etken olan yenilenebilir enerjilerden rüzgar ve güneş enerjisi kullanımındaki rekor artış ile 11 milyar euro değerinde fosil gaz ihtiyacının önüne geçildi. COP26’da da ele alınan termik santrallerin aşamalı olarak kapatılması hedefi teyit edildi ve aynı zamanda on yıllık bir süre içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinin hızlandırılması çağrısında bulunuldu. Fosil yakıtlardan çıkış için yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi bu konferansta bir kez daha öne çıktı. Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Vietnam, Filipinler ve Tayland’da güneş enerjisi üretimi sayesinde, yalnızca 2022’nin ilk altı ayında yaklaşık 34 milyar dolarlık olası fosil yakıt maliyetinin önüne geçilmiş oldu. Güneş enerjisi yatırımları, emisyonların azaltılması için kilit rol oynayan fosil yakıt tüketimini azaltmakta önemli bir rol oynuyor. Konferans sırasında Türkiye açısından önemli bir gelişme daha yaşandı. Türkiye, 2015 yılında açıklanan Ulusal Katkı Beyanı Senaryosu’nda 2030 yılında emisyonların 1.175 milyon tona kadar çıkacağını ve bu emisyon seviyesinden %21 azaltım yapacağını taahhüt etmişti. COP27’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından açıklanan yeni Ulusal Katkı Beyanı Senaryosu’na göre azaltım seviyesi %21’den %41’e yükseltildi. Bu azaltım ile 2030 yılında emisyonların 693 milyon ton seviyesinde tutulacağı belirtildi. Ayrıca Türkiye 2038 yılında emisyonlarının pik yapacağını belirterek ilk kez zirve yılını açıkladı. Fakat uzmanların görüşüne göre Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nda koyduğu hedefler küresel ısınmayı 1.5 °C seviyesinde tutmak için yeterli değil. Azaltım hedefi daha radikal olmalı ve artıştan azaltım teması yerine “mutlak azaltım” hedefi konulmalı. Mevcut azaltım senaryoları doğrultusunda Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefine ulaşması oldukça zor görünüyor. Sonuç olarak Hasar ve Kayıp Fonu ile ilgili gelişme COP27’nin en büyük kazanımı olarak görülse de konferans, küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyeye kıyasla 1.5 °C’de tutma hedefinin yeniden teyit edilmesi ile son buldu. Hindistan’ın öncülük ettiği fosil yakıtlardan aşamalı çıkış talebi karar metninde bir yer bulamadı. Fosil yakıt kullanımının hızlı ve adil bir şekilde sonlandırılması iklim değişikliğiyle mücadele için mihenk taşlarından biri olarak görülüyor. Tüm bunların yanı sıra, konferansa katılan hükümetlerden 2023 yılında ulusal iklim eylem planlarındaki hedeflerini güçlendirmek adına kömür ve fosil yakıt kullanımlarını aşamalı olarak kaldırma yöntemlerini gözden geçirmeleri istendi. Genel olarak COP26 çıktılarının teyit edildiği konferans, birçok önemli gündemi gelecek yıl düzenlenecek COP28’e bıraktı. Gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılacak olan COP28, katılımcı ülkelerin Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerinin ne kadar yerine getirildiği ve emisyon azaltma hedeflerine ne kadar ulaşıldığına ilişkin hesaplamaların ayrıntılı olarak tartışılacağı bir program olacak. Next >