< Previous48 EKİM 2023 MECLİSİSO Eylül ayı olağan Meclis toplantısı, ‘Yeni Çağın Sanayisi için Dönüşüme Hazırlanırken; 2022 İSO 500 Sonuçlarının Sanayimiz ve Ekonomimiz Açısından Değerlendirilmesi’ ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, meclis toplantısında yaptığı konuşmada teknoloji odaklı, sürdürülebilir yeşil ekonominin, yaratıcılığın ve katma değerli ürünlerin öne çıktığı yeni üretim tarzı sürecinde sanayicilere büyük görevler düştüğüne dikkat çekerek, “Açıkladığımız İSO 500 Büyük sonuçları da 21. yüzyılın sanayi gücüne ulaşmak için vakit kaybetmeden yeni çağın sanayisine adapte olmamız gerektiğini ortaya koyuyor” dedi. YENİ ÇAĞIN SANAYİSİNE ADAPTE OLMALIYIZ VAKİT KAYBETMEDEN İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: İ stanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin eylül ayı olağan toplantısı, “Yeni Çağın Sanayisi için Dönüşüme Hazırlanırken; 2022 İSO 500 Sonuçlarının Sanayimiz ve Ekonomimiz Açısından Değerlendirilmesi” ana gündemiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın Başkanlık ettiği, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’nın 2022 sonuçlarının değerlendirildiği bir panel düzenlendi. Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen’in moderatörlüğünü üstlendiği panelde Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Burak Arzova ve Spinn Eğitim ve Danışmanlık Kurucu Ortağı Özlem Derici Şengül konuşmacı olarak yer aldı. Eylül ayı İSO Meclis Toplantısı’nı İSO Yönetim Kurulu Üyeleri, İSO Meclis Üyeleri ve çok sayıda basın mensubu takip etti. SANAYİCİLERE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR 1968’den bu yana İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’nın 2022 yılı sonuçlarının belli olmasının ardından İstanbul Sanayi Odası’nda eylül ayı meclis toplantısında, araştırmada çıkan sonuçlar masaya yatırıldı. Cumhuriyetin 100’üncü yılının kutlandığı 2023’te İSO 500 Büyük çalışmasının da 55’inci kez kamuoyu ile paylaşıldığını ifade eden İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, yaptığı açılış konuşmasında ana gündem maddesinde de vurgulandığı gibi yeni çağda yeni sanayi İSO SANAYİ 49için dönüşüm hazırlığı içinde olduklarını belirterek, “Teknoloji odaklı, sürdürülebilir yeşil ekonominin, yaratıcılığın ve katma değerli ürünlerin öne çıktığı yeni üretim tarzı sürecinde biz sanayicilere büyük görevler düşüyor. Sanayi için öngördüğümüz geleceğin sadece temennilerde kalmaması için, dünün sonuçlarını güncel gelişmeler ve veriler ışığında da değerlendirmeli ve gerekli adımları ivedilikle atmalıyız” dedi. Değişmeyenin ayakta kalamayacağı bir dünyada bulunulduğunu dile getiren Bahçıvan, İSO 500’ün sonuçlarının da 21. Yüzyılın sanayi gücüne ulaşmak için vakit kaybetmeden yeni çağın sanayisine adapte olunması gerektiğini ortaya koyduğunu vurguladı. Yine İSO 500 araştırmasının sanayinin zorlu bir yılı güçlü bir performansla tamamladığının bir kanıtı niteliğinde olduğunu belirten Bahçıvan, “Ancak dünyada yaşanan gelişmeler ve mevcut ekonomik şartlar göz önüne alındığında 2023’ün sanayicilere çok daha zorlu koşullar sunduğunu bize gösteriyor. Özellikle yeni siparişler ve yeni ihracat siparişleri gibi alt kalemlerde yaşanan sert düşüşler önümüzdeki aylara ilişkin iyimserliği sınırlıyor” dedi. TEKNOLOJİDE PATİNAJ SÖZ KONUSU İSO 500 Büyük araştırmasının sanayinin teknolojik yapısı hakkında önemli ipuçları verdiğini söyleyen Erdal Bahçıvan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2022 yılında yaratılan katma değer içerisinde en yüksek payı yüzde 37,7 ile orta-düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerin aldığı görülüyor. Bu grubun payı bir önceki yıla göre 5,3 puan artmış. Buna karşılık düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerin payı 4,4 puan 50 EKİM 2023 MECLİSdüşüşle yüzde 28,9’a, orta-yüksek teknolojili sanayiler grubunun payı 1,1 puan düşüşle yüzde 27,2’ye gerilemiş durumda. Yüksek teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı ise 0,1 puan artışla yüzde 6,2 olsa da yapısal bir değişime işaret etmekten henüz uzak bir görünüm sergiliyor. Yaratılan katma değerin teknoloji yoğunluğuna baktığımızda, özellikle son yıllarda düşük teknolojiden orta-düşük teknolojiye doğru bir kayma dikkat çekiyor. Ama orta-düşükten orta-yüksek teknolojiye, orta-yüksek teknolojiden yüksek teknolojiye geçişte ise bir patinaj söz konusu. İSO 500’deki Ar-Ge harcaması yapan kuruluşların sayısına bakıldığında da, sanayimizin bu alanda daha istekli olması gerektiği açık. Çünkü İSO 500 içinde Ar-Ge yapan kuruluş sayısında, 2013’ten itibaren görülen kademeli artışın, 2018’den sonra durağanlaştığı görülüyor. 2021’de 265 olan Ar-Ge yapan kuruluş sayısı, 2022’de 260’a gerilemiş. Bu şirketlerimizin 2022 yılında yaptıkları Ar-Ge harcamalarının 16 milyar TL’yi aştığını görüyoruz. Bu durum 2021’e göre yüzde 80’nin üzerinde bir artışa işaret etse de, yine tablomuzda gördüğünüz üzere sanayi kuruluşlarımızın satışlarının giderek daha küçük bir bölümünü Ar-Ge harcamalarına ayırmaları düşündürücü.” İ SO500Araştırması’ndaülkemizinekonomik durumununröntgenideçekilmektedir.Tüm budeğerlendirmelerinsonrasındakişisel olarakgördüğümpozitifetkilerininyanında birdeülkepuanımızıdagözönünealınarak söylemekistiyorum;tümbuverilerincelendiğinde firmalarımızınuluslararasımarkaolmakkonusundaki eksikliğininhissedildiğini,busebepleişletmelerin yüksekkatmadeğerüretemedikleriningörülmesi gerektiğiönemininaltınınçizilmesigerekiyor. Küreselrekabetortamındamarkalaşmanınönemive uluslararasımarkaolmakiçinşirketlerinsınırları aşarakuluslararasıyarıştadahakolayveartanbir sıklıklayeralabilmesinisağlayanbüyükdeğişiklikler yapmayaihtiyaçduyulmaktadır.Markalaşmanın oluşumuvesürdürülebilirliğiiçinpolitik,ekonomik, sosyo-kültürel,teknolojikfaktörler,internetvedijital teknolojilerbudeğişiminönemlikatalizörleridir.Bu durumdaönümüzeuluslararasıalandamarkaolma sürecinde,globalmarkaolabilmeninfinansmanıöne çıkmaktadır.” İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz: İSO SANAYİ 51İSO 500 EKSENİNDE EKONOMİ GÜNDEMİNİ DEĞERLENDİRDİ Eylül ayı Meclis Toplantısı, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasının ardından Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen’in moderatörlüğünde gerçekleşen ve konuşmacıları arasında Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Burak Arzova ve Spinn Eğitim ve Danışmanlık Kurucu Ortağı Özlem Derici Şengül’ün yer aldığı bir panel gerçekleştirildi. Panelde son iki yıldır uygulanan yanlış politikalar sonrası normale dönüşün başladığı belirtilirken, bu sürecin negatif sonuçları olacağı dile getirildi. 52 EKİM 2023 MECLİS EKONOMİNİN UZMANLARIİSO SANAYİ 53 P anelin moderetörlüğünü gerçekleştiren Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen, İSO 500 listesine bakıldığında uygulanan para politikasının etkisinin net bir şekilde görüldüğünü söyledi. Son iki yılın Türkiye için çok zorlayıcı periyot olduğunun altını çizen Sezen, “Şirketler açısından nispeten kolay, nispeten çok zor yanları olan bir para politikası uygulandı. Şirketler ucuza fonlandı, gerçeklikten uzak miktarlarda fonlamalar gerçekleşti. Bunları etkinliği ve verimliliği tartışılır hale geldi. Ancak verilen para gerçeklikten kopuk olunca, bunu kontrol edebilmek adına da birçok kontrol mekanizması uygulanmaya başlandı. Sonuçta bir noktada baktık ki para çok ucuz olarak var gibi görülüyor ama ulaşamıyoruz! O zaman bunun etkilerini yönetmek için herkes kendi esnekliğini, kendi bilanço ve pazar imkânlarını kullanmaya başladı” dedi. 2024 REEL FAİZ VERİLECEK SENE OLMAYA ADAY Konuşmasında güncel ekonomik gelişmelere de değinen Açıl Sezen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta ABD ekonomi yönetimi ile gerçekleştirdiği temaslarla ilgili verdiği mesajları hatırlatarak, “Önümüzdeki sene Türkiye’de reel faiz verilecek bir sene olmaya aday. İkinci önemli unsursa büyümeden çok fedakârlık etmeden enflasyonu indirmek gibi bir çaba var. Orta Vadeli Programın içerisinde de zaten yüzde 4 civarında bir büyüme beklentisi ama enflasyonun yüzde 65 - 66’larda görünüyor yılsonu için Orta vadeli Programda, neredeyse yarıya inebileceği 4 büyüme ile enflasyonun yarıya inebilmesini beklemenin tek yolu dışarıdan kaynak giriş olması. Ancak yabancı yok. Eskiden bizim TL cinsi tahvillerimizin yüzde 28’i yabancı yatırımcının elindeydi. Şu anda 0,5’ten 0,8’e geldi. Dolayısıyla bu kadar seyreltilmiş bir fon akımının önümüzdeki dönemde hızlanmasına dönük bir beklenti ve yabancı tarafında da bir ilgi olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu. BEKLENEN ENFLASYONA GÖRE ÜCRET ARTIŞI OLABİLİR Mİ? Önümüzdeki dönem ücret artışları konusunda da konuşan Açıl Sezen, şöyle devam etti: “Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in bir açıklaması oldu biliyorsunuz. Gelecek sene için ücret artışlarını beklenen enflasyona göre yapma konusunda. 2001 krizi sonrasında yüzde 70’e giden enflasyonu biz üç yıl içerisinde yüzde 7’ye düşürdük. Ve o dönemde denildi ki, enflasyon aşağı geliyor, dolayısıyla bundan sonra gerçekleşmiş enflasyona göre değil, beklenen enflasyona göre ücret artışı yapılacak, kamu da kendi zamlarını böyle verecek. Bu gerçekleşti. Ama o dönem enflasyon düşüş trendine girmiş ve düşeceğine ikna olmuştu herkes. VADELİ ALIŞVERİŞTE ENFLASYON FARKI DA KONULUYOR Vadeli alışverişte yüksek enflasyon yüküne maruz kalındığını da dile getiren Sezen, “Yani 60 gün vade normaldir ticarette, değil mi? Bilirsin. Son iki aya son 60 güne bakarsan bu memleket 9, 9 iki ayda, neredeyse 18,5 - 19 puan enflasyon üretti. Sen alacağını iki ay geç tahsil ettiysen eğer bu kadar zarardasın demek. Onun için bir şeye fiyat verirken gelecekteki potansiyel enflasyon neyse onu da hesaba katarak üstüne ekleyerek veriyorsun” dedi. Sanayicilerin en önemli problemlerinden biri olan enflasyon muhasebesi konusunda ise Sezen, şu bilgileri verdi: “Enflasyon bu kadar yüksekken, yılsonu da yaklaşırken tavsiyem enflasyon muhasebesi gelecekmişçesine hazırlanmanız olur. Çünkü geleceğini tahmin ediyoruz. Bu yılsonu itibarıyla gelme potansiyeli olabilir diye anlıyorum. Ama bununla ilgili elbette elimde bir bilgi, kanıt yok. Ama yapılmak istendiğini net olarak söyleyebilirim.”54 EKİM 2023 MECLİS YÜKSEK ENFLASYON ORTAMI KARLILIK VE BÜYÜMEYİ NEGATİF ETKİLEDİ Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu: P iri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, geçen seneyi yüzde 5,5’lerde büyüme ile tamamlandığını ihracatta ise yavaşlamanın yaşandığını hatırlatarak canlı iç talebe bağlı olarak ithalatta ise artışın sürdüğünü ve bunun da dış açığı artırdığını hatırlattı. Bu dönemde iç talebin enflasyonu beslediğini aktaran Aslanoğlu, uygulanan para politikasına bağlı olarak firmaların finansmana erişiminde sıkıntı yaşandığını aktardı. Aslanoğlu, yüksek enflasyon ortamının firmaların kârlılıklarını, aktif büyüklüklerini, büyümelerini olumsuz etkilediğini belirterek, “Biz enflasyonda baktığımızda aslında öngörü yapmanın güçlüklerini görüyoruz. Hayat pahalılığı, hayat standartlarımızdaki kayıpları görüyoruz. Gelir dağılımındaki bozuklukları görüyoruz. Ama şirketlerin kârlılığının artması gerekiyor. Sanayicinin, ihracatçının kârlılığının artması gerekiyor ki gelecekte yatırımlarına kaynak ayırabilsin. O yüzden çok daha hızlı bizim bu enflasyonla mücadele ve bu dengesizlikleri düzeltecek bir ortama gitmeye ihtiyacımız var görünüyor” dedi. Türkiye’de tasarruf açığı olduğu için kaynak ihtiyacı olduğunu dile getiren Aslanoğlu, şöyle devam etti: “Dışarıdan genelde kaynak buluyorduk, geçen sene kaynak bulamadık. O kaynağı, Merkez Bankası rezervleriyle sağladık. Şimdi o kaynak yetersiz bir noktada. Ancak enflasyon ile mücadelede gidilen yol doğru. Hâlâ gitmesi gereken önemli bir yol var” dedi. ENFLASYONDA ARTIŞ DEVAM EDECEK Yıl sonu yüzde 33 olan enflasyon tahmininin ekim sonundaki enflasyon raporunda 35 - 40 arası bir yere alabileceğini belirten Aslanoğlu, şöyle devam etti: “Dolayısıyla yılsonundaki, aralık ayında 12 aylık enflasyonun 38 - 40 gibi sairde durması muhtemel. Fakat yılbaşında ücretlerde çok ciddi bir artış geliyor görünüyor. Vergiler yeniden değerleme oranıyla ciddi olarak geliyor. Kurlar muhtemelen belli oranda kendini ayarlayacak. Yani enflasyonist dinamikler güçlü. Seçim ve o süreçte enflasyon yükselmeye devam edecek. 12 aylık beklenti bence gelecek yılın ilk çeyreğinde bir sonraki yıl için yüzde 40’larda olacak. Seçim sonrası da merkez Bankası yine o reel faizi yakalamak anlamında 12 aylık beklentinin üzerinde 45 ve belki de biraz üzerine gidecek adımları atacak. Yan biz bu enflasyonu düşürmek istiyorsak, faizin yükseldiği, mevduat faizinin yükseldiği ve maalesef kredi faizinin de yükseldiği, iç talebin çok hissedilir yavaşladığı bir sürece hazırlıklı olmamız gerekiyor. Kritik nokta işte buradaki o zorluğu atlatmada bu güveni sağlamak.” BU SÜREÇTE SERVET ETKİSİ YARATTIK Türkiye’de fiyatların artık doğru yerde oluşmadığını vurgulayan Aslanoğlu, “Başta faiz doğru yerde oluşmayınca bunun yarattığı enflasyonist etkiyi engellemek için kuru tutmaya çalıştık. Makroekonomik sonuçları bu tablolara yansıdı ve Türkiye çok pahalı bir ülke oldu. Pahalı bir ülkeden kimse ürün almak istemeyecektir. Zorlu bir süreç. Bu kadar yüksek enflasyondan çıkışın bir maliyeti olacak maalesef. Biz bu süreçte servet etkisi de yarattık. 500.000 liralık ev 5.000.000 oldu, 100.000liralık araba 1.000.000 oldu. Enflasyonun yüzde 2-3’lere düşmediği sürece tahribatın sürecektir” dedi.İSO SANAYİ 55 EKONOMİ POLİTİKASINDA “İMKANSIZLIK ÜÇGENİ” DENENDİ Spinn Eğitim ve Danışmanlık Kurucu Ortağı Özlem Derici Şengül: S pinn Eğitim ve Danışmanlık Kurucu Ortağı Özlem Derici Şengül, “imkânsızlık üçgeni” teknik tabirine gönderme yaparak, “İmkânsızlık üçgeni şunu söyler: Eğer sermaye akımlarınız serbestse ya kuru tutabilirsiniz ya faizi. Biz senelerce faizi tuttuk. Yani politika faizi uyguladık, kuru serbest bıraktık. Zaten sermaye akımları serbestti. Ama dediğin gibi, iki sene önce hem kuru hem faizi tutmaya çalışınca, yani politika faizinden vazgeçmedik hem de kuru tutmaya çalıştık, iş sermaye akımlarını kontrol etmeye mecburen kaldı. Ancak böyle bir politika bileşimini tercih edebilmek için bir numaralı şart çok kuvvetli rezervleriniz olması. Öyle olunca içerideki kaynaklarla, yani dışarıdan taze kaynak girişi olmayınca içerideki kaynakların yerini değiştirmeye çalıştık. Dolayısıyla o dönem ihtiyaç olunan kadar kaynak yaratılsaydı o kur 2018’deki 8 - 8,5 seviyelerinde kalacaktı. Ancak taze kaynak girişi, ihtiyacı o kadar yüksekti ki, arz ve talep birbirini tutmadı ve bugün 27 kurla baş başayız ve bu kadar ciddi bir piyasa müdahalesine rağmen” dedi. VAZİFEMİZ ENTEGRASYONU SAĞLAMAK O dönem faizin de yeterince etkili bir şekilde kullanılamadığını anlatan Şengül, Politika faizinin referans niteliği taşıması gerekir. Yani mevduat faizi, kredi faizi, repo faizi, tahvil faizi... Hepsinin belli marjlarla politika faizinin etrafında belirlenmesi gerekir. Biz bu kenetlenmiş yapıyı çözdük! Böyle olunca, yüzde 6 - 7 tahvil faizi, yüzde 40 mevduat faizi, yüzde 30 küsur ihtiyaç kredisi faizi, ticari kredi faizleri politika faizini biraz üzerinde 17 - 18 oldu oldu, erişilemese de! Enflasyonda bu esnada yüzde 70’e çıktı. 5 benzemez faizle baş başa kaldık. Bugün geldiğimiz noktada, bu darmadağın olmuş yapıyı toparlama aşamasındayız. Ve bir numaralı vazifemiz de o entegrasyonu yeniden sağlamak. Yani politika faizinin etrafında belirlenmesi lazım ki faiz artışı yapıldığında tüm bankacılık sektörü ve reel sektör burayı takip etsin. Faiz indirimlerinde de bütün sektörün Merkez Bankası’nı takip eder hale gelmesi lazım” ifadelerini kullandı. FİYATLAMA DAVRANIŞI BOZULDU Beklenen enflasyon oranında ücret artışı konusunda da soruları cevaplayan Şengül, “Şimdi uygulanabilmesi çok zor. Yani toplumsal olumsuz karşılığı o zamankinden çok daha büyük. Çünkü o zaman kredibilitesi çok yüksek bir Merkez Bankası ve Merkez Bankası başkanını çok dinleyen, yani kararlarını takip eden bir bankacılık sektörü ve de renove olan bir bankacılık sektörü vardı. Şu an ayrıca inanılmaz bozuk bir fiyatlama davranışı var çünkü nispi fiyatlar kayboldu. Oturması gerekir” ifadelerini kullandı. KKM’den çıkışta yaşanabilecek risklere de değinen Derici Şengül, kesinlikle bir risk olduğunu o nedenle de çok ağır hareket edildiğini belirterek bunu kırmanın tek yolunun da daha cazip bir enstrüman ortaya çıkarmak olduğunu vurguladı. Şengül, “Şu anki kural en son KKM hesaplarının açılma tarihi 2023 sonu. Bitmesi zor, ben de genişletileceğini zannediyorum” dedi.56 EKİM 2023 MECLİS NORMALLEŞME GEÇMİŞTE YAPILAN UYGULAMALARLA MÜMKÜN Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Burak Arzova: M Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Burak Arzova, başka bir ülkede, başka bir sanayicinin yaşamasının mümkün olmadığı bir ortamda sanayicinin stres testine tabi tutulduğuna dikkat çekti. Sanayicinin bu stres testinden başarıl bir şekilde çıktığını belirten Arzıva, “Yıllardan beri aslında sanayi şirketlerinin ağırlıkla dış kaynak finansmanı yoluyla ve özellikle borç yapısının çok artan bir yapıyla gidiyor olması, tehlikeli bir sonuca doğru Türkiye’yi götürüyordu. Bu sene öz kaynağa dayalı bir yapıya dönülmüş” dedi. Şimdilerde Türkiye’nin birincil önceliğinin dış kaynak temini olduğunu dile getiren Arzova, şirketler için bir diğer önemli konunun ise önümüzdeki dönem enflasyonla mücadele politikasının nereye evrileceği konusu olduğunu belirtti. “Bütün her şey burada kilitleniyor” diyen Arzova, şöyle devam etti: “Geçmişte yapılan her şeyden dönmek bir kere normalleşme. Şu an yapmaya çalıştığımız o. Daha ötesi adım atabilmek biraz daha sabır, biraz daha üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Kredi maliyetlerinin uzun bir dönem yüksek kalacağı bir ekonomik yapıyla karşı karşıya kalacağız. Firmalar bu dönem yaratmış oldukları öz kaynaklarını daha çok kullanmaları gerekecek. Önümüzdeki dönemlerde İSO 500 içinden de halka açılımların artabileceği bir dönem olabilecektir.” Sıkılaşma nedeni ile tüketimin kısılacağı ve satışların da bu nedenle çok artmayacağı bir dönem eğirildiğini aktaran Arzova, ihracatta da yüksek bir ivme beklemenin hayalci olduğunu belirtti. FİNANSMAN KOLAYLAŞACAK, MALİYETİ YÜKSEK KALACAK Arzova, pandemide ihracatın artmasına yol açan nedenlerin artık uzağında olunduğunu dile getirerek, “Yeni ihracat pazarları yaratmak konusunda oldukça çaba sarf etmek gerekiyor. O nedenle hem iç talepteki daralma hem ihracat koşullarındaki yavaşlama, aslında beklentileri de aşağı çekiyor. İleriki üç ay hem satışların hem maliyetlerin düşeceği, bir taraftan istihdamın artacağı ama buna rağmen genel yapıda Türkiye ihracatında sanayinin alacağı payın önümüzdeki dönemlerde biraz azalacağı ve zorlanılacak bir döneme geliyoruz. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Bir de tabii normalleşme kurdaki artışı da barındırıyor. Dolayısıyla kurdaki artışın getireceği bir baskı da sanayinin üzerinde olacak. O nedenle önümüzdeki dönem finansmana erişim belki kolaylaşacak yüksek maliyetine rağmen” diye konuştu. FİRMALAR BİR BİRİNİ FONLUYOR Yine son dönemde firmaları birbirini fonlaması konusunda konuşan Burak Arzova, şu ifadeleri kullandı: “Görünen o ki gene de firmalar birbirlerine özellikle finansman yönünden destek oluyorlar. Türkiye’yi ayakta tutan en önemli yapı. Şimdi geçmişte biz bunun kırılabileceği anları gördük. Bunlardan bir tanesi iflas erteleme, diğeri de konkordato idi. Şimdi yapının böyle devam edebilme imkânı çok yok bence” dedi. Next >