< Previous58 EKİM 2023 MECLİS B iz yüzde 80 - 100 enflasyonlarla şirketleri yönettik, kriz de geçirdik. Krizlerden başarıyla da çıktık. Yalnız orada enflasyon gerçekten stabildi. Tahmin yapabiliyorduk. Şu anda tahmin yapamıyorsunuz. Dolayısıyla esas sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Öte yandan Türkiye sanayisinin büyük bir kısmı ithalata dayanan bir sanayi. Önünüzdeki enflasyonu tahmin ederek satıyorsunuz. Bazen doğru çıkıyor, bazen yanlış çıkıyor. Yalnız burada uygulanan dövizi bastırma politikası bizim muhasebemizi yaparken, döviz cinsinden muhasebemizi yaparken bizi zarar sokuyor burada. Ve en önemli tehlikelerden bir tanesi geçtiğimiz senelerde kur üzerinden, özellikle ücretlerde yapılan artışlar dövize dönüldüğü zaman ciddi bir rakama çıktı. Şu anda bile sürekli arayış içinde olan elemanlarımızı tutmakta zorluk çekeceğiz İSO Meclis Üyesi Ömer Saim Oğuz: “Elemanlarımızı tutmakta zorluk çekeceğiz” “Şu an baskılanan kura bir kaç sene önce imkansız diyorduk” Ö yle garip bir ülkedeyiz ki, baskılanmış dediğimiz kura bir sene, iki sene önce bu rakamları desek imkânsız derdik, şimdi baskılanmış diyoruz! Ne kadar tabii biliyorsanız kur korumalı mevduatta dönüşecek rakam var, kaç milyar dolar? Bu kur üzerinde bir tehlike değil mi halen? Alınan bütün önlemlere rağmen ileride başımıza bela olacak mı, olmayacak mı? İSO Meclis Üyesi Adem Genç: “AR-GE için teşvikler verilebilir” B en her İSO 500 açıklaması sonrasında özellikle şu dört kritere bakarım: Bir teknoloji seviyesi, ikincisi AR-GE ile ilgili durum, üçüncüsü halka arz ve dördüncüsü de öz sermaye. Malumunuz Türkiye yüzde 30’lardan 35’e bu tabloda görüyorum, öz sermaye çıkışı. Dünya standardı yüzde 40 civarında öz sermayenin en az limit olması gerekiyor herhalde. O sermaye yapımızın yükselmesi nasıl olmalı, ne olmalı gibi. Bu dört kritere bakıyorum, Türkiye ne yapmalı, ekonomimizde neler yapmalıyız, AR-GE, halka arz bizim konumuzdur. Belki siyasi iradenin buna daha teşvikler mi vermesi gerekir, takipçi olması gerekir diye düşünüyorum. İSO Meclis Başkan Yardımcısı Sadık Ayhan Saruhan:C iddi bir güven kaybı oldu. Biz babalarımızdan hep sanayici olarak yatırım yapmayı, ülkeye istihdam sağlamayı, değer yaratmayı, hep böyle kodlandık ve bayrağı devraldık. Ama tabii süreç içerisinde öngörülemeyen ciddi sıkıntılar yaşadık ki en büyük sıkıntıyı da en son dönemde yaşadık. Yani ülkenin başına gelmeyen kalmadı. Bir de kalıcı hasar olarak ülkeden ciddi sermaye çıkışları oldu. Bunlar da gelecek dönemlerde ciddi bir şekilde hissedilecek. Herkes Romanya’da ya da diğer ülkelerde Avrupa Birliği’ne aday ülkelerde yer arayışlarına girdiler. Ve bir şekilde farkı coğrafyalarda fırsatlar aramaya başladılar. Gidenler geri geleyim demeyecek. Yabancılar Avrupa’da herhangi bir yerde yatırım yaparsak diye şart sunuyorlar ürün almak için. Biz yaratmadık bunu. Bu ülkede son yıllarda yaşanan karalar, ekonomik, politik kararlardan dolayı bizler etkilendik. İSO Meclis Üyesi Serkan Güleç: “Sanayici farklı coğrafyada fırsat aramaya başladı” “Enflasyon muhasebesi yapmayacaklar” B en bir dönem vergi konseyi üyeliği de yaptım. Dolayısıyla Maliye’nin gelir idaresinin yaptığı her şeyi biliyorum, her numarayı da hissediyorum. Bu enflasyon muhasebesini yapmayacaklar. Yaparlarsa şirketler bu kadar kâr beyan edemeyecek, beyan edemeyince bazı şirketlerimiz gerçekte zarar ediyor, buna rağmen enflasyon yokmuş gibi davranıyoruz. Yani onun dışında mesela kıdem tazminatlarıyla ilgili bir fon da ayıramıyorsunuz. Aslında şirketlerimiz zarar ediyor reel olarak. İSO Meclis Üyesi Mehmet Nuri Görenoğlu: “Sanayimiz rekabet açısından bir şeyleri kaybetti” B ir imkânsız üçgeni denedik. Şimdi mutlak normal bir ekonomik düzleme geçeceğiz. Bu ne demek? İşte fiyat mekanizmasının çalıştığı, referans faizinin hakikaten referans faiz olduğu, işte, piyasa mekanizmasının normla çalışması gerektiği gibi bir sisteme geçeceğiz. Yani ya 2024 - 2025, seçim var, onu atlatacağız falan. Yani biz bir deney yaşadık ve bazı şeyler hepsi normale dönecek. Yine her şey eskisi gibi. Ama orada bir kalıcı hasar var. Bazı şeyler artık geri gelmeyecek şekilde. Yani belli bir maaş seviyesini, hayat standardı seviyesini yükseltmiş olduk, belki o sosyolojik olarak iyi bir İSO Meclis Üyesi Mehmet Ali Eren: İSO SANAYİ 59AB SINIRDA KARBON DÜZENLEMESİ KONUŞULDU İstanbul Sanayi Odası Tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen İSO Yeşil Gündem Sohbetleri, “İklimin Değiştirdiği Üretim ve Ticaretin Gündemi: AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ başlığı ile gerçekleştirildi. Etkinlikte konuşan İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, “AB’nin ihracatımızdaki payının yaklaşık yüzde 40 olduğunu dikkate aldığımızda Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın ülkemiz açısından kritik bir süreç olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bu nedenle geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve 2025 sonuna kadar devam edecek geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi önemlidir” dedi. 60 EKİM 2023 İSO Yeşil Gündem Sohbetleri’nin 11’ncisindeİSO SANAYİ 61İSO SANAYİ 61 G ünümüzde iş dünyası sürdürülebilirlik konusuna daha fazla odaklanmış durumda. Şirketler, finansal performanslarına ek olarak sürdürülebilirlik performanslarını da paydaşlarına aktarmak ve bu konuda şeffaf olmak zorunluluğuyla karşı karşıyalar. Sürdürülebilirlik raporlaması bu ihtiyacın karşılanmasına yardımcı olan ve iş dünyasının geleceğini şekillendiren önemli bir araç görevi görüyor. Uluslararası sürdürülebilirlik raporlaması alanındaki gelişmeler hızlanırken, Entegre Raporlama da finansal ve finansal olmayan bilgilerin birleştirilmesini destekliyor. Paydaş iletişimi ve şeffaflık ise bu sürecin vazgeçilmez bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Sonuç olarak, şirketlerin sürdürülebilirlik raporlamasına odaklanmaları hem kendi sürdürülebilirlik hedeflerini hem de küresel sürdürülebilirlik çabalarını destekler nitelik taşıyor. Raporlamanın sürdürülebilirlik açısından önemli bir unsur olarak kabul edilmesi ise birden fazla nedene dayanıyor. Sürdürülebilirlik raporlaması, şirketlerin farklı paydaş gruplarının örneğin; yatırımcılar, müşteriler, tedarikçiler, çalışanlar, toplum ve kanun koyucuların ihtiyaçlarına cevap vermesine olanak tanıyor. Her bir paydaş grubu, farklı bilgilere ve önceliklere sahip olduğundan, raporlama bu paydaşların ilgi alanlarına uygun bilgileri sunarak şirketin itibarını ve paydaş ilişkilerini güçlendiriyor. PAYDAŞLARIN ŞİRKETLERE GÜVENİNİ ARTIRIYOR Diğer yandan şeffaf ve dürüst bir raporlama yaklaşımı, paydaşların şirkete olan güvenini artırırken uzun vadede hedeflenen başarı için kritik bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatları daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor. Özellikle iklim değişikliği gibi büyük risklerin finansal etkilerini değerlendirmek için kullanılan Finansal Beyan Görev Gücü (TCFD) standartları gibi çerçeveler iş stratejilerinin belirlenmesinde kritik bir rol oynuyor. Diğer yandan, şirketlere rakipleri karşısında bir avantaj da sağlayabiliyor. Müşterilerin, sürdürülebilirlikle ilgili daha fazla bilgiye sahip şirketlere daha olumlu bakma eğiliminde olduğu günümüzde, sürdürülebilirlik performansı yatırımcılar için de önemli bir gösterge olabiliyor. Raporlama, şirketlerin uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleri belirlemesine ve bu hedeflere ulaşma süreçlerini izlemelerine yardımcı oluyor. Bu durum, sürdürülebilirlikle ilgili stratejilerin daha iyi planlanmasını ve uygulanmasını sağlıyor. Şirketler raporlama standartlarına uyum sağlarken yasal gereksinimlere uygunluğu da sağlamış oluyor. Sonuç olarak, sürdürülebilirlik raporlaması, şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili sorumluluklarını yerine getirmesine, paydaş iletişimine, risk ve fırsatların yönetilmesine ve rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı olan kritik bir araç olarak öne çıkıyor. RAPORLAMADA BÜTÜNSEL YAKLAŞIM: ENTEGRE RAPORLAMA Günümüzde kurumsal raporlamaya daha bütüncül ve finansal ve finansal olmayan bilgileri derleyerek verimli bir yaklaşım getiren “Entegre Raporlama” daha fazla önem kazanıyor. Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi’ne (International Integrated Reporting Council, IIRC) göre Entegre Raporlama “Bir kuruluşun içinde yer aldığı dış çevre bağlamında stratejisi, yönetimi, performansı ve gelecekten beklentilerinin kısa, orta ve uzun vadede nasıl değer yarattığının kısa ve öz bir iletişimi” olarak tanımlanıyor. Entegre Raporlama, şirketin tüm iş faaliyetlerini ve değer yaratma süreçlerini bütünsel bir şekilde sunma yaklaşımını ifade ediyor. Bu raporlar, şirketin mali sonuçlarını, çevresel İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan TepeHABER Yeşil Gündem 62 EKİM 2023 etkilerini, sosyal etkilerini ve yönetişim uygulamalarını içeren geniş bir perspektifi kapsıyor. Ayrıca, şirketin sürdürülebilirlik hedeflerini ve performansını daha iyi aktarmasına yardımcı oluyor. Sürdürülebilirlik raporları, bir şirketin yalnızca sürdürülebilirlik konularına odaklanırken, finansal performansı genellikle ayrıntılı olarak ele almayarak entegre raporlamadan farklılaşıyor. Özetle, entegre raporlama tüm iş faaliyetlerini ve performans göstergelerini bütünsel bir şekilde sunarken, sürdürülebilirlik raporlaması daha spesifik olarak çevresel, sosyal ve yönetişim konularına odaklanıyor. Her iki raporlama da işletmelerin daha şeffaf ve sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermelerini esas alıyor. KÜRESEL RAPORLAMA STANDARTLARI Dünya genelinde sürdürülebilirlik raporlaması ve entegre raporlama, şirketlerin performans beyanlarını belirli bir standart ve rehberlik çerçevesinde sunmalarını gerektiriyor. Bu alanda birçok küresel sürdürülebilirlik raporlama standardı bulunuyor. Küresel Raporlama İnisiyatifi (Global Reporting Initiative, GRI) sürdürülebilirlik raporlamasında İSO SANAYİ 63İSO SANAYİ 63 en yaygın kullanılan standart olarak öne çıkıyor. İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (Task Force on Climate-related Financial Disclosures, TCFD) standartları şirketlerin iklimle ilgili verilerini ve stratejilerini finansal raporlarının bir parçası olarak sunmalarını teşvik ediyor. Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi (International Integrated Reporting Council, IIRC) finansal ve finansal olmayan bilgilerin entegre bir şekilde sunulmasını teşvik eden bir organizasyon olarak öne çıkıyor. Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project, CDP) şirketlerin çevresel performanslarını ölçmek ve raporlamak için bir platform sağlarken özellikle karbon ayak izi ve su ayak izi gibi çevresel faktörlere odaklanıyor. RAPORLAMA STANDARTLARINDA GÜNCEL GELİŞMELER Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International Sustainability Standarts Board, ISSB) dünya genelinde sürdürülebilirlik raporlamasında yeni bir dönemin başlamasını sağlayacak iki standardı IFRS S1 (Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Gereklilikler) ve IFRS S2’yi (İklimle İlgili Açıklamalar) geçtiğimiz günlerde yayınladı. 1 Ocak 2024’te yürürlüğe girecek standartlar, finansal raporlama ile sürdürülebilirlik raporlamasını birleştirerek şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili bilgileri, denetlenebilir bir şekilde sunmalarını sağlayacak. - IFRS S1; şirketlerin kısa, orta ve uzun vadede karşılaştıkları sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatlar hakkında yatırımcılara bilgi vermelerini sağlamak için tasarlandı. Ayrıca işletmelerin yönetişim, strateji, risk yönetimi ve sürdürülebilirlikle ilgili ölçüt ve hedeflerine ilişkin bilgileri açıklamalarını da gerektiriyor. - IFRS S2, işletmelerin iklimle ilgili risk ve fırsatlar hakkında detaylı bilgi açıklamasını gerektiriyor. IFRS S1 ile kullanılmak üzere tasarlanan standart, işletmelerin iklim risklerini, nakit akışları, finansmana erişim ve sermaye maliyetleri üzerindeki etkilerini açıklamalarını sağlıyor.64 AĞUSTOS 2023 GEZİ Mardin TARİHİN İZİNDE BİR ŞEHİR MARDİNİSO SANAYİ 65 Mezopotamya’da yer alan ve 13 bin yıl boyunca tarihe tanıklık eden Mardin, aynı zamanda birçok inanca da ev sahipliği yapan bir il… Bu özelliği ile geçen sene 700 bini aşkın gecelemeye ulaşan ve 800 milyon dolarlık turizm geliri elde eden Mardin’de turizme yönelik yatırımlar hız kazandı. Orta vadede 6 bin 290 olan yatak kapasitesinin 10 bine, 785 bin olan geceleme sayısının ise 1 milyona çıkarılması hedefleniyor.66 AĞUSTOS 2023 GEZİ Mardin T ürkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve tarihi zenginlikleriyle öne çıkan Mardin, Orta Doğu’nun eşsiz bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Mezopotamya’da yer alan Mardin’in, Boncuklu Tarla ile 13.000 yıllık kadim tarım, zanaat ve ticaret geçmişinin bulunduğu bildiriliyor. Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve bu medeniyetlerin izlerini bugün hala taşıyan Mardin’de ortaya çıkan buluntular ilin Antik Dönem’den itibaren yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Mardin’in en çarpıcı özelliklerinden biri ise taş işçiliğinin olağanüstü örneklerini sunan tarihi yapıları... Kentin merkezinde yer alan taş evler ve camiler, yöresel mimarinin önemli örneklerini oluşturuyor. Bunlardan bazıları, Artuklu döneminden kalma eserler olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Mardin’in tarihi dokusunu gözler önüne seren ünlü bir yapı da Mardin Kalesi olarak öne çıkıyor. Kale, şehrin yüksek bir tepesinde konumlanmış olup, ziyaretçilere muhteşem bir panoramik manzara sunuyor. FARKLI İNANÇLAR BİR ARADA Mardin ayrıca, farklı inançlara mensup toplulukların bir arada yaşadığı bir şehir olarak da biliniyor. Bu nedenle, Mardin dini ve kültürel çeşitliliğiyle de dikkat çekiyor. Camiler, kiliseler ve türbeler bir arada bulunur, bu da Mardin’in hoşgörü ve birlikte yaşama ruhunu simgeler. Son yıllarda turizmdeki gelişmelerle birlikte, Mardin’in tarihi ve kültürel zenginlikleri daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Ziyaretçiler, bu benzersiz şehirde geçmişle günümüzün buluştuğu atmosferi deneyimlemek için Mardin’e akın ediyor. Turizm sektörü ilde yaklaşık 50 farklı alt sektör ile katma değer yaratan en önemli sektörlerden biri konumunda yer alıyor. Mevcut durumda Mardin’de ziyaretçi sayısı 1 milyonun üstünde bulunuyor. DEPREMİN ETKİSİ BAYRAMLA GEÇTİ Depremin etkileri ile ilkbahar sezonunda ziyaretçi sayısı azalmasına rağmen, Ramazan Bayramı sonrasında ziyaretçi sayısı ilde artış eğilimine girmiş… Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın üzerinde durduğu ilin, mimarisi, kültür ve inanç mozaiği ile geleceğin en önemli turizm merkezlerinden biri olması için çalışmalar da sürüyor. Turizm sektörünün gelişmesi için Mardin Sanayi ve Ticaret Odası öncülüğünde de projeler hazırlanıyor. Oda tarafından verilen bilgiler göre Mardin ve çevresinde 1.494 tescilli kültür varlığı ve 266 adet sit alanı bulunuyor. Mardin Kültürel Peyzaj Alanı, Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi, Midyat ve Çevresindeki (Tur ‘Abdin) Geç Antik ve Orta çağ Dönemi Kilise ve Manastırları UNESCO Dünya Mirası Geçici Listede yer alıyor. GECELEME SAYISI 800 BİNE YAKLAŞTI Mardin ilinde geceleme sayısı ise 1 milyon civarında seyrediyor. Bu geceleme sayısı sadece 73 tesis ve 6 bin 290 yatak kapasitesi ile gerçekleştirilmiş. 2022 yılında Mardin 785 bin 535 gecelemeyi yakalamakla birlikte günübirlik gelenler ile birlikte 1 milyon ziyaretçiden fazla kişiyi ağırladığı tahmin ediliyor. Konaklama yapan ziyaretçilerin kişi başına harcama Tarım devrimi, ticaret devrimi ve üretim devriminin bu topraklarda başlamasıyla birlikte, medeniyetin beşiği haline gelen Mardin, 3,1 milyon dekarlık tarım alanıyla Türkiye’nin en önemli buğday, mısır, kırmızı mercimek ve üzüm üretim merkezlerinden biri olarak da dikkat çekiyor.İSO SANAYİ 67 miktarı ise yaklaşık 99 dolar seviyesinde seyrediyor. Turizm sektörünün ile olan katkısı yıllık 800 milyon dolar seviyesinde. Gelecek dönemde orta vadede yatak kapasitesinin 10 bine, geceleme sayısının ise 1 milyona çıkarılması hedefleniyor. Bu kapsamda Mardin Sanayi ve Ticaret Odası da özellikle Mardin Valiliği ile yeni turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesini destekliyor. Buna ek olarak turizm paydaşlarının da içerisinde yer aldığı ortak bir yönetişim modeli olan turizm platformu da kurulma aşamasında. Platformun, Mardin’de turizm ürünlerinin geliştirilmesine, yeni yatırımların çekilmesine ve Mardin’in tek elden tanıtılmasına yönelik ortak hareket edilmesine olanak sağlaması planlanıyor. Mardin’de turizm sektörünün gelişmesi daha fazla yabancı turistin Mardin’de ağırlanmasını sağlayarak ilin ülke ihracatına olan katkısını arttıracaktır. 3,1 MİLYON DEKARLIK TARIM ALANINA SAHİP Türkiye’nin tarihi ve turistik bölgeleri arasında yer alan Mardin, Mezopotamya’nın kalbinde yer alarak 13 bin yıllık kadim tarım, zanaat ve ticaret geçmişine sahip bir il olarak da dikkat çekiyor. Tarım devrimi, ticaret devrimi ve üretim devriminin bu topraklarda başlamasıyla birlikte, medeniyetin beşiği haline gelen Mardin, 3,1 milyon dekarlık tarım alanıyla Türkiye’nin en önemli buğday, mısır, kırmızı mercimek ve üzüm üretim merkezlerinden biri olarak da dikkat çekiyor. Hali hazırda yıllık 1,1 milyon tonun üzerinde buğday, 471 bin ton mısır, 12 bin ton kırmızı mercimek ve 165 bin ton üzüm üretimi gerçekleştiriliyor. Öte yandan GAP sulama kanallarının tamamlanmasıyla tarımsal üretimin artması bekleniyor. Mardin’in ekonomisi tarih boyunca tarım ve tarıma dayalı sektörlerle şekillenmiş. Bu alanda kaydedilen ilerlemeler, Mardin’in un, bulgur ve makarna üretiminde lider konuma yükselmesine olanak tanımış. 2022’DE 1,1 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT Mardin, İpekyolu ve Baharat Yolu bağlantılarıyla ticaret ve lojistik alanında da uzun bir geçmişe sahip bir il olarak dikkat çekiyor. 2022 yılında Mardin, 1 milyar 143 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. Bu ihracatın en önemli kalemleri gıda, tekstil ve inşaat malzemelerinden oluşuyor. Ticaretin canlı olduğu ilde lojistik sektörü, diğer illere göre daha fazla önem arz ediyor. Mardin, 28 bin 548 kamyonet ve kamyon sayısıyla Türkiye’nin en yüksek karayolu taşıma kapasitesine sahip illerinden biri olarak da öne çıkıyor. Bu sektör yaklaşık 100 bin kişinin ana geçim kaynağını oluşturmakla birlikte, stratejik bir öneme sahip olması ile de dikkat çekiyor. Mardin Ticaret ve Sanayi Odası da bu kapsamda Mardin Lojistik Üssü projesini yakından takip ederek sektörün gelişmesine ön ayak olmaya çalışıyor. Next >