< Previous58 EKİM 2020 KAPAK Meclis “Ş irket alımları ve yabancılarla yapılanmanın oldukça güzel olduğunu düşünüyorum. Ancak Anadolu’da olan yapısına bakıldığı zaman Türkiye’nin borsası olan fındığın, çayın ve fıstığın korunması gerektiğine inanıyorum. Bunların hepsinin Türkiye’nin bir oyuncusu olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda tarım oldukça iyi bir noktaya geldi. Trabzonlu olduğum için söylüyorum, ındığın kesinlikle bir fonu olması gerektiğine inanıyorum.”fın “Fınd ığın bir borsas ı olmal ı” İSO Meclis Üyesi Fikret Kaya: “F ITCH eylül ayı başında ne oldu da varlık fonunun görünümünü negatife çekti? Ayrıca haziran ayında çıkan torba yasada hakim ortaklık ve muafiyetlere varlık fonu hangi strateji nedeniyle ihtiyaç duydu? Son olarak TL/kilogram fiyatımızı artırıp made in Turkey ya da made in Türkiye değerini artırmak için varlık fonu nasıl bir strateji ve yol izleyecek diye merak ediyorum.” İSO Meclis Üyesi Ferdi Erdoğan: “Varl ık Fonu nas ıl bir strateji ve yol izleyecek?” “Petrokimya yat ı rımı do ğru bir karar” İSO Meclis Üyesi Haluk Erceber: İS “T ürkiye, kimya sanayisinde 3 trilyon 350 milyar euro olan dünya kimya sanayisinden sadece yüzde 0,7 pay alıyor. Bugüne geldiğimizde, son birkaç sene de dahil olmak üzere ihracatta 18 milyar dolarla ikinciliğimiz bulunuyor. Bu sene de aynı şekilde devam ediyor. Kimya sanayisi krizlerden kolay kolay etkilenmiyor. Bunu pandemi döneminde de gördük. İhracatımız geçen seneye göre ne düşüş ne de artış gösteriyor. Muhtemelen de bu durum yılsonuna kadar böyle devam edecek. Halbuki Avrupa’da kimya sektöründe yüzde 9 düşme görüldü ve seneye de düşme devam edecek. Yapılacak petrokimya yatırımını çok doğru buluyorum. Tabii ki geç kaldığını da söylemek isterim. Şu anda bütün dünyada arz fazlası var ama yine de Türkiye’nin 10 milyar dolarlık bir ithalatı var. Bunun da yüzde 40’ı polipropilen ve polietilenden geliyor. En başta bunların üretilmesini de doğru bir karar olarak görüyorum.”DÜNYA GÜNDEMİ Finans 60EKİM 2020 SALGIN SONRASI İ çinde bulunduğumuz Covid-19 krizinin geçtiğimiz diğer ekonomik krizlerden farklılık gösterdiğini söylemek mümkün. Bu farklılığa rağmen, devletlerin ve merkez bankalarının krizden kurtulmak için attığı adımlar geçmişle paralellik gösteriyor. Buna örnek olarak Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri 0-0.25 bandına çektiğini ve 2 trilyon dolarlık bir yardım paketi açıklamasını gösterebiliriz. Gelişmekte olan piyasaların bu krize nasıl reaksiyon gösterdiğine baktığımızda benzer hamleleri görüyoruz. Örnek olarak, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları son dönemdeki düşük faiz trendini takip etmiş, dolayısıyla genişleyici para politikalarının etkisi borsalarda da görülmüştür. Morgan Stanley Capital International’ın hazırladığı MSCI Gelişmiş Piyasalar endeksine baktığımızda, gelişmekte olan piyasalara önemli bir derecede para girişi olduğunu görüyoruz. Bu hareketi tetikleyen etmenlere baktığımızda para ve maliye politikalarının borsa lehine işlediğini görmek mümkün. Gelişmiş ülkelerin çoğunda olduğu gibi gelişmekte olan ülkelerin borsalarına baktığımızda V şeklinin tamamlandığını görüyoruz. Borsadaki bu iyimserliğe rağmen, ekonominin tümüne baktığımızda hem küresel hem de gelişmiş ülkelerin istihdam ve ekonomik aktivite rakamlarının borsadaki iyimserliği karşıladığını söylemek güç. Özellikle son üç ayda yaşanan borsalardaki ivmelenmenin yılın geri kalanında devam edip etmeyeceği mercek altında. Küresel ekonomilerin salgın döneminde benzer trendlerle hareket ettiğini göz önünde bulundurarak kasım ayında gerçekleşecek ABD başkanlık seçimlerinin önemli bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz. BIDEN’IN SEÇİLMESİYLE ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ GÖRECE ILIMLI İLERLEYEBİLİR Yaklaşan ABD başkanlık seçimlerinin GELİŞMEKTE OLAN PİYASALARA SERMAYE GİRİŞLERİ SERMAYE GİRİŞLERİİSO SANAYİ 61 gündemindeki konuların en başında ABD-Çin gerginliği geliyor. Her iki başkanın seçilmesi durumunda ticari gerginliğin bitmesi kısa vadede söz konusu olmasa da Biden’ın seçildiği takdirde ABD-Çin ilişkileri görece ılımlı ilerleyebilir. İki ülke arasındaki gümrük vergilerinin azaltılması başta Çin olmak üzere bütün gelişmekte olan ülkeleri olumlu etkileyecek. Trump’ın başkan seçildiği bir senaryoda ise ticari savaşın gündemde kalacağını öngörmek zor değil. Gelişmekte olan piyasaları yakından ilgilendiren bir diğer durum ise yeni başkanlık döneminde uygulanacak olan 62 EKİM 2020 DÜNYA GÜNDEMİ Finans maliye ve para politikaları olacak. 2017 yılında Cumhuriyetçiler tarafından çıkan vergi yasasıyla uygulanan genişleyici maliye politikaları, Amerikan borsalarına ve akabinde gelişmekte olan piyasalara olan para girişini rekor düzeye çekmişti. Bu ivmenin devamını etkileyecek etmenlerden birisi düşük vergi oranlarının devam edip etmeyeceği. ABD, bu yıl salgından etkilenen vatandaşları ve şirketler için 3 trilyon dolarlık bir destek paketi çıkardı. Bu destek paketlerinin fonlanması vergi oranlarındaki baskıyı arttırıyor. Buna rağmen Trump’ın seçildiği bir senaryoda vergilerin artması bir süre daha ertelenebilir. Biden’ın seçilmesi durumunda kurumsal vergi oranlarının bir nebze yukarı çekilmesi şaşırtıcı olmayacak. Amerika’daki politik gündemin yanı sıra dünyadaki para piyasaları da gelişmekte olan ülkelere olan para girişini tetikleyen başlıca etkenler arasında bulunuyor. Küresel bazda baktığımızda çoğu ülkedeki faiz oranları son dönemlerdeki en düşük oranlarda duruyor. Başta Almanya ve Japonya olmak üzere İSO SANAYİ 63 merkez bankalarının belirlediği politika faizi negatif değerlerde ilerliyor. 2020 yılı itibariyle dünyada negatif faizli borcun 17 trilyon doları aştığını görüyoruz. Piyasalardaki negatif faiz yatırımcıları başka yatırım araçlarına başvurmayı teşvik ediyor. Ekonomideki belirsizliklerin yanında Covid-19 salgını sürecinin devletler tarafından nasıl yönetildiği de gelişen piyasaların performansını etkileyecek. Özellikle ülkemiz ve küresel bazda gittikçe hızlanan vaka ve vefat sayılarındaki artış, sağlık ve ekonomik bakımdan alınabilecek tedbirleri gündeme getiriyor. İlk dalgadaki gibi ekonominin durması olası gözükmese de küresel ekonomilerin bir nebze yavaşlaması muhtemel. DÜŞÜK DOLAR POLİTİKASININ KÜRESEL ANLAMDA BAZI SONUÇLARI VAR Amerikan Merkez Bankasının 2008 krizinden sonra uygulamaya aldığı düşük faiz politikası, ABD dolarının son yıllarda diğer para birimlerine karşı rekor seviyede değer kaybetmesine sebep oldu. Trump, önceki açıklamalarında sayısız kez güçlü bir dolar görmek istemediğini belirtmişti. Düşük dolar politikasının küresel anlamda bazı sonuçları var. Fed’in parasal genişleme politikası, gelişmekte olan ülkelerin para politikasında esneklik tanıyor. Rekor seviyedeki düşük faizlerin olduğu bir ortamda gelişmekte olan ülkeler de politika faiz oranlarını aşağı çekebiliyorlar. Fed’in şu anki bilançosunun 7 trilyon doları aştığını görüyoruz. Bilançoyu büyültme politikasının da gelişmekte olan ülkeleri oldukça olumlu yönde etkilediği aşikar. IMF’NİN TAHMİNİNE GÖRE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER KÜÇÜLECEK IMF’nin yaptığı tahmine göre gelişmekte olan ülkeler 2020 yılında yüzde 3 daraldıktan sonra 2021 senesinde yüzde 6’lık bir büyüme ile toparlanacak. IMF’nin gelişmiş ülkelerin bu sene yüzde 8 küçülüp önümüzdeki sene yüzde 5 büyüyeceğini öngörüyor. Bu tahminleri göze aldığımızda gelişmekte olan ülkelerin görece daha hızlı toparlanacağı bekleniyor. Bu iyimserliğe rağmen bu yılda gördüğümüz üzere beklentiler çok hızlı bir şekilde 180 derece değişebiliyor. Buna örnek olarak sabit sermaye yatırımlarının orta ve uzun vadedeki görünümünü gösterebiliriz. Salgın sonrası çoğu firmanın fabrika, üretim tesisi gibi yatırımlarının Çin’den geri çekip farklı ülkelere veya kendi ülkelerine çekme olasılığı konuşuluyor. Burada ABD-Çin arasındaki gerginliğin sonunda bir uzlaşma olup olmayacağı da etkili olacak. Büyük şirketlerin sağlık gerekçeleriyle fabrikalarını kendi ülkelerine çekmeleri şüphesiz para girişini kısıtlayan etkenlerin başında gelecek. IMF, 2020 büyüme tahminlerinde ABD’nin yüzde 8 daralacağını, Çin’in ise yüzde 1 büyüyeceğini öngörüyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi dahilinde ABD’nin gayrisafi yurt içi hasılası 19,7 milyar dolar, Çin’in 14,28 milyar dolar olacak. Önümüzdeki yıllarda Çin’in GSYH bazında ABD’yi geçebileceğini göze aldığımızda bu seneki ekonomik daralmanın iki ülke arasındaki makası daraltacağını görüyoruz. SALGIN KAYNAKLI DALGALANMALAR İYİ YÖNETİLMELİ 2020 yılının geri kalanı ve önümüzdeki seneler için gelişmekte olan ülkelerin değerlendirebileceği fırsatlar tüm hızıyla devam ediyor. Yine de dünyada ve Amerika’daki politik iklimin piyasalara önemli bir ölçüde belirsizlik havası yarattığını göz ardı edemeyiz. Bu belirsizliğe rağmen, dünyadaki maliye ve para politikalarının ibreyi yeniden gelişmekte olan piyasalara döndürdüğünü söylemek mümkün... Salgında bundan sonra gelecek dalgaların iyi yönetildiği ve öncekiler kadar şiddetli olmadığı bir senaryoda para girişlerinin devam edeceğini söyleyebiliriz.27. GRUP B asım, Yayın Sanayii Meslek Komitesi’ne üye firmalar gazetelerin, dergilerin ve süreli yayınların basım hizmetlerini yapıyor. 27. Grup Üyeleri aynı zamanda çıkartma, takvim, ticari katalog, tanıtım broşürü, poster, satış bülteni, kartpostal, davetiye ve tebrik kartları, yıllık, rehber, resim, çizim ve boyama kitapları, çizgi roman vb. basım hizmetlerini gerçekleştiriyor. İSO’da 437 üye ile temsil edilen 27. Grup Basım, Yayın Sanayii’nin üye sayısı ise yedi kişi. 27. Grup, İSO Meclisi’ne üç üye gönderiyor. İSO Meclis Üyeleri, Sadettin Kaşıkırık, Ramazan Güven ve Burcu Kösem’den oluşuyor. Başkanlığını Zekeriya Acar’ın yaptığı Basım, Yayın Sanayii Meslek Komitesi’nde şu temsilciler yer alıyor: 64 EKİM 2020 27. Grup Basım, Yayın Sanayii Meslek Komitesi’nden sektörün gündeminde olan konu başlıkları ve yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi aldık. SADETTİN KAŞIKIRIK OLUŞUR BASIM HİZMETLERİ SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ Meclis Üyesi RAMAZAN GÜVEN EGE REKLAM BASIM SANATLARI SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Meclis Üyesi ZEKERİYA ACAR ACAR BASIM VE CİLT SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ Meslek Komitesi Başkanı BURCU KÖSEM DÜNYA SÜPER VEB OFSET ANONİM ŞİRKETİ Meclis Üyesi DERYA MERTER KARAKTER COLOR MATBAASI MERTER YAYINLARI ANONİM ŞİRKETİ Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı MURAT DEMİR SADE OFSET MATBAACILIK AMBALAJ MALZEMELERİ BÜRO GEREÇLERİ SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKET Meslek Komitesi Üyesi SENA BALKAÇ SENA OFSET AMBALAJ MATBAACILIK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Meslek Komitesi ÜyesiMESLEK KOMİTELERİ İSO SANAYİ 65 Sadettin Kaşıkırık Meclis Üyesi OLUŞUR BASIM HİZMETLERİ SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ Bilginin üretilip yaygınlaştırılmasını sağlayan sektörümüz sanayi ve teknolojideki gelişmenin de motor gücüdür. Gelişmenin ve uygarlığın temel unsurlarından biriyiz. Cumhuriyetimiz ile gelişen Türk basım sektörü özellikle son 20 yılda yaptığı atılımlarla; kullandığı teknoloji, kapasite ve ihracat hacmi ile dünyada hatırı sayılır bir yere geldi. Kriz zamanlarında en çok etkilenen sektörlerden biri olan basım sektörü, bir anlamda su gibi çabuk soğuyor, toprak gibi geç ısınıyor. Bütün sektörler hareket edebilir hale gelmeden basım sektörünün harekete geçmesi pek mümkün olmuyor. Temel üretim araçları ve malzemeleri ithal olan sektörümüz döviz kurlarındaki dalgalanma ve artışlardan da çok olumsuz etkileniyor. 2002 yılından itibaren ivmelenen Türk basım sektörü maalesef dijitalleşme süreci ile kan kaybediyor. Dünya genelinde sektörün büyüklüğü 665 milyar dolar civarında. Bu rakamın 2024 yılında 680 milyar dolar civarına ulaşması bekleniyor. Günümüzde 355 milyar dolar civarında olan ofset baskı pazarının da 2024’de 314 milyar dolara düşeceği tahmin ediliyor. Bu rakamlara rağmen Türk basım sektörü olarak her geçen gün ihracat kapasitemizi arttırarak ekonomimize katkı yapıyoruz. Pandemi her alanı olduğu gibi basım sektörünü de olumsuz etkiledi ve bu olumsuzluk azalarak da olsa devam ediyor. Bu doğrultuda hükümetimizden KDV indirimi gibi bir takım rahatlatıcı uygulamaların sektörümüz için de geçerli kılınması beklentisi içindeyiz. Burcu Kösem Meclis Üyesi DÜNYA SÜPER VEB OFSET ANONİM ŞİRKETİ Matbaa denilince ilk akla gelen kuşkusuz eski stil yazılı basın yani gazete ve dergi gibi süreli yayınlardır. Bu sektörün pandemiden önce dünyadaki durumuna baktığımızda; değişen teknolojik koşullar ve yaygınlaşan dijital yayıncılık nedeniyle, gelişmiş ülkelerden başlayarak ciddi bir talep düşüşüyle karşı karşıya kaldığını görüyorduk. Türkiye’de ise global trende ek olarak, maliyetle ilgili ciddi sorunlar da mevcuttu ve halen de aynı sorunlar devam ediyor. Özellikle SEKA’nın özelleştirilmesinden bu yana büyük ölçüde ithal kağıt kullanmakta olan sektörün, girdi maliyetleri arasında kur riski önemli bir yer tutuyor. Diğer taraftan kağıdın ham maddesinin selüloz gibi ağaçtan elde edilen organik bir ürün olması da sürdürülebilir ekonomi açısından geri dönüşüm teknolojilerine yatırım yapılmasını gerektiriyor. Basın ve ambalaj malzemesi dışındaki basılı kağıtları incelediğimizde; gelişmiş ülkelerde çevresel kaygılar ile basım miktarının göreceli olarak düştüğünü ancak fiyat bakımından artış göstererek karlılığını devam ettirdiğini gözlemliyorduk. Türkiye’de ise bu alt kırılımda yıllar itibarıyla artan bir hacim olmakla beraber, girdi maliyetlerinin yüksek oluşu karlılığı düşürüyor. Bütün olarak bir değerlendirme yapmamız gerekirse; sektörümüz en çok yara alan sektörlerden biri oldu.. Özellikle hijyen kaygısı ile basılı yayınlara olan talep düşüşü ve dışa bağımlılıktan kaynaklı maliyet baskısı nedeniyle sektör yara almaya devam ediyor. Kısa çalışma ödeneğinin devam ettirilmesi, yatırım için yeni teşvik paketleri açıklanması, sektörün kendini toparlayabilmesi adına kredi paketleri düzenlenmesi, KDV indirimi konusunun sektörümüz özelinde de ele alınması sektör temsilcileri olarak en büyük beklentimizdir. 66 EKİM 2020 MESKOM 27. Grup Zekeriya Acar Meslek Komitesi Başkanı ACAR BASIM VE CİLT SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ Murat Demir Meslek Komitesi Üyesi SADE OFSET MATBAACILIK AMBALAJ MALZEMELERİ BÜRO GEREÇLERİ SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Sena Balkaç Meslek Komitesi Üyesi SENA OFSET AMBALAJ MATBACILIK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ Tüm dünyayı saran pandemi, sektörümüzün ilk gündem maddesini oluşturuyor. Hizmetlerimizi üçe ayırdığımızda; birinci sırada kağıt ambalajı bulunuyor. Her şeyin ambalaja girdiği ve pandemi koşullarını dikkate alan günümüz dünyasında, ambalajlama çok daha ön plana çıkıyor. Çevresel faktörlerin ve kağıdın geri dönüşüm kolaylığı birleşip, dünya ekonomisindeki büyümenin üzerinde bir gelişme yaratmaya başladığında, ambalaj sektörünün önünün çok açık olduğu gün yüzüne çıkıyor. Bu olumlu bir gelişme. İkinci sırada; ticari matbaalar, gazete, kitap, dergi, katalog, broşür, defter, ajanda ve aklımıza gelecek tüm basılı ürünler bulunuyor. Dünya tarihinde son 10 yıla baktığımızda, 2010-2019 döneminde yüzde 49’luk bir daralma söz konusudur ve bu daralmanın önümüzdeki süreçte de devam edeceği öngörülüyor. Üçüncü sırada ise; yayıncılık bulunuyor. Gazete, dergi, kitap gibi süreli yayınların dijitale yenik düştüğünü ve pandemi ile birlikte bu düşüşün hızlandığını belirgin olarak hepimiz görüyoruz. Basılı kitapların ülkemizde hem yayın çeşitliliğinde hem de yayın adedinde, büyümeye paralel bir artış gözleniyor. Bu da bizleri oldukça sevindiriyor. Basım yayın, dinamikler gereği sürekli güncel teknolojilere haiz makine ve ekipman yatırımlarına ihtiyaç duyan dinamik bir sektördür. Bir yandan sürekli yatırım yaparken diğer taraftan bu makine ve ekipmanı kullanabilecek vasıflı işgücü bulmakta zorluklar çekiliyor. İstanbul Sanayi Odası ve sektörel sivil toplum kuruluşları ile okul- sanayi iş birliğine dair adımlar atılıyor. Sektörümüzdeki üreticiler gitgide küçük işletme ve atölye tarzı üretim yerlerinden daha büyük işletmelere ve fabrikalara evriliyor. Ölçek ekonomisi ve verimlilik çerçevesinde yaşanan bu değişim yurt dışında da sektörümüzün rekabet gücünü artırıyor. Sektör, yurt dışındaki yeni malzeme ve teknolojileri yakından takip ediyor. Birçok ülkeye göre çok modern ve yeni bir makine parkına sahip. Ayrıca üretim süreçlerine içine kattığımız tasarım geliştirme ve güncelleme, yeni teknikler uygulama, hızlı maket ve örnek hazırlama gibi müşteri odaklı servislerimiz Avrupa’da rekabet gücümüzü artırıyor. Sektörümüzün en büyük sorunu tamamen ithal ham maddeler ile çalışıyor olmasıdır. Bu durum sert kur dalgalanmalarının olduğu dönemlerde fiyatlama konusunda büyük sıkıntılara yol açıyor. Basım yayın teknolojileri günlük hız, beklenti ve üretim kapasitesi bakımından tüm yenilikçi uygulamaları takip edip, dijitalleşmekle yükümlüdür. Pandemi ile birlikte üretim sektörü olarak en büyük sorunlarımızdan biri üretimi durma noktasına gelen kurumların tanıtacak ürünlerinin yok denecek kadar az olması, faaliyet raporları gibi üretim ve yönetimi bağlayan basılı ürünlerin azalması ayrıca duran fuarlar ve eğitim kurumları, sektörümüzü karanlık bir tünele soktu. Kıdemli ve eğitimli personellerin üretimi tercih etmemesi bu süreçleri daha da zorlaştırıyor. Yayınevleri ile çalışmamızda kitap kağıtlarının girişinin yüzde 8 olmasına rağmen kitap faturasını yüzde 18‘den düzenliyor olmamız ve yayıncıların da yüzde 0 ile satış yapıyor olması vergilendirme ve alım gücü bakımından haksız rekabet oluşturmakta ve bizleri zorluyor. Her ne kadar ana ham maddemizin yüzde 85’i ithal olsa da fiyat ve kalite olarak yurt dışı pazarında rekabetçi olabiliyoruz. Teknoloji ile birlikte dünyanın tercihlerine bakarak şirketlerimizin üretimlerine yön veriyoruz. Çalıştığımız firmalar ile bağ kurup kurumsal yapılarına uygun tasarım ve çözümler sunuyoruz. Tüm sektörlere hitap eden ürün çeşitliliğimizin olması bizim için avantaj. Next >