< Previous68 MART 2022 DOSYA Yönetim Kurulunda Kadın YÖNETİM KATLARINDA KADINLAR AZINLIKTA Kadınlar, cinsiyet eşitliği için son yıllarda büyük bir mücadele veriyor. Ancak birçok kampanyaya rağmen iş dünyasında kadınlar hala büyük oranda erkeklerin gerisinde kalıyor. Türkiye’de TÜİK hane halkı iş gücü araştırmasına göre işletmelerde üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 10’lar seviyesindeyken orta kademelerde yönetici pozisyonunda yer alan kadınların oranı ise yüzde 17,5. Bu oranlar Avrupa’da AB İstatistik Ofisi verilerine göre sırasıyla yüzde 20 ve yüzde 36 seviyesinde bulunuyor. İSO SANAYİ 69 8 Mart Kutlu Olsun70 MART 2022 E ğitim ve öğretim arttıkça, iş hayatında kendine yer bulmakta güçlük çeken kadınların daha yüksek yönetim pozisyonlarına erişimine yönelik olarak talepler gün geçtikçe artıyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını kadınlar oluşturmasına rağmen, TÜİK hane halkı iş gücü araştırmasından elde edilen sonuçlara göre, işletmelerde üst ve orta kademelerde yönetici pozisyonunda yer alan kadınların oranının 2012’de yüzde 14,4; 2017’de ise yüzde 17,3 olduğunu gösteriyor. Bu rakam 2019 yılına gelindiğinde ise yüzde 17,5’i buluyor. 15 ve üstü yaştaki istihdam edilenlerin yüzde 28,9’u kadınlardan oluşuyor. Kadınların aldığı eğitim düzeyi arttıkça çalışma hayatına daha yüksek oranda katıldıkları görülüyor. Benzer şekilde Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi’ne (KAGİDER) göre Türkiye, kariyer olarak girişimciliğin yüksek oranda tercih edildiği nadir ülkelerden olmasına rağmen, kadın girişimci sayısının erkek girişimci sayısına oranı bakımından geride kalmış ülkelerden biri. Türkiye’de tüm işverenler içinde kadın işverenlerin sayısı yüzde 8,7. Kadın girişimciliği toplumsal cinsiyet kalıplarının etkisiyle genellikle örgüt dinamizmi için marjinal olarak görülüyor. Kadın girişimciler esas olarak aile işletmeleriyle ve aile rolleri açısından tanımlanıyor, bir erkek eş veya akrabası tarafından belirlenen tayin varisi olarak ele alınıyor. Türk toplumunda da patriyarka ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kadınlar iş hayatında çoğunlukla ayrımcılığa maruz kalıyor ve özellikle üst düzey yönetici pozisyonuna erişmeleri engelleniyor. Bu ayrımcılığı ifade etmeye yönelik cam tavan, yürüyen merdiven, cam asansör, cam duvar, cam labirent, göstermecilik, cam uçurum, çifte açmaz vb. birçok kavram mevcut. Ancak bu engelleri aşarak orta veya üst düzey yönetici konumuna gelebilen kadınlar, zorlukları aşmanın verdiği psikolojik güçlülük, özyeterlik ve bu konumda edindikleri sosyal sermaye ile girişimci potansiyeline sahip oluyor. Bu bağlamda kadın yöneticilerin, edindiği tecrübelerle girişimciye dönüşebilmesi bekleniyor. TÜRKİYE’DE YÖNETİCİLERİN YÜZDE 22’Sİ KADIN Kadınlar, cinsiyet eşitliği için son yıllarda büyük bir mücadele veriyor. Ancak birçok kampanyaya rağmen iş dünyasında kadınlar hala büyük oranda erkeklerin gerisinde kalıyor. Türkiye’de ise bu durum daha da vahim. Türkiye, kadın yönetici oranında Avrupa’da 34 ülke içinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’de yöneticilerin sadece yüzde 22’si kadın. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 37. 8 Mart Dünya Kadınlar günü çeşitli etkinliklerle kutlanırken kadınların iş dünyasındaki rolü de tartışma konusu. AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı veriler, Avrupa’da kadınların iş dünyasındaki rolüne ışık tutuyor. 2019 yılı verilerine göre AB ülkelerinde 3 yöneticiden 1’i kadın (yüzde 36,9). ZİRVEDE LETONYA VE BULGARİSTAN VAR Kadın yönetici oranının zirvesinde yüzde 53,5 ile Letonya var. Bu ülkede yöneticilerin yarıdan fazlası kadın. İkinci sırada yüzde 49 ile Bulgaristan yer alırken üçüncü sırada yüzde 47,9 ile Polonya bulunuyor. Kadın yönetici oranı diğer ülkelerde şöyle: Macaristan yüzde 41,9; İsveç yüzde 41,6; Norveç yüzde 37,9; Fransa yüzde 37,6; İngiltere yüzde 37,2, Romanya yüzde 34,6; Yunanistan yüzde 32,1 ve Almanya yüzde 30,6. SON SIRADA KIBRIS VE TÜRKİYE Kadın yönetici oranında 34 Avrupa ülkesi içinde son sırada yüzde 19,4 ile Kıbrıs var. İkinci sıradaki Türkiye’nin (yüzde 21,9) DOSYA Yönetim Kurulunda KadınİSO SANAYİ 71 ardından ise yüzde 23,3 ile Lüksemburg ve yüzde 27,2 ile Danimarka geliyor. ÜST DÜZEY KADIN YÖNETİCİ ORANINDA TÜRKİYE SONDAN DÖRDÜCÜNCÜ Avrupa’da üst düzey yöneticilerin cinsiyetine bakıldığında ise zirvede Romanya var. Bu ülkede üç üst düzey yöneticiden birisi kadın (yüzde 33,8). Bu ülkeyi sırasıyla Estonya (yüzde 32,6) ve Karadağ (yüzde 31,4) takip ediyor. Türkiye ise yüzde 11 ile sondan dördüncü sırada bulunuyor. Son üç sırada ise yüzde 6 ile Lüksemburg, yüzde 7,5 ile Avusturya ve yüzde 10,9 ile Çekya yer alıyor. Üst düzey kadın yönetici oranı ise diğer ülkelerde şöyle: Norveç yüzde 27,1; İngiltere yüzde 22,5; Fransa yüzde 19,6; AB ortalaması yüzde 18,6; Almanya yüzde 14,2. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNDE DURUM NE? Yönetim kurulu üyelerine bakıldığında ise 28 AB ülkesinde bu oran yüzde 28,8. Türkiye ise yüzde 18.1 ile 35 ülke içinde 24’üncü sırada. Zirvede ise İzlanda (yüzde 45,9), Fransa (yüzde 45,2) ve Norveç (yüzde 40,2) var. DÜNYADA KADIN YÖNETİCİLERİ ARASINDA TÜRKİYE 29 ÜLKE ARASINDA 12’NCİ Bağımsız denetim, vergi, muhasebe ve danışmanlık şirketi Grant Thornton’ın yaptığı bir araştırmaya göre, Covid-19’un yarattığı şartlara rağmen, kadın yöneticilerin oranı global ortalamada bir önceki yıla göre 2 puanlık artışla yüzde 31’e ulaştı. Türkiye’de bu oran geçen yıla göre 1 puanlık düşüşle yüzde 35 olarak kaydedildi. Söz konusu düşüşe rağmen global ortalamanın 4 puan üzerinde yer alan Türkiye, kadın yönetici oranında 29 ülke arasında 12’nci sırada bulunuyor. Yüzde 35’lik oran ile Türkiye, Almanya ve Kanada’nın gerisinde kalırken İngiltere, Fransa ve Amerika’nın üzerinde yer aldı. TÜRKİYE’DE KADINLAR, EN ÇOK İK VE FİNASANTA AKTİFLER Grant Thornton’un araştırmasına Türkiye’den katılan şirketlerin verdikleri bilgilere göre, kadın yöneticilerin en aktif oldukları roller insan kaynakları ve finans oldu. Anket katılımcılarına yöneltilen “Şirketinizde üst yönetimdeki kadınlar hangi pozisyonlarda bulunuyor?” sorusuna katılımcıların yüzde 44’ü insan kaynakları cevabını verirken, yüzde 39’u CFO, yüzde 34’ü CEO/Yönetici Ortak cevabını verdi. Türk toplumunda patriyarka ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kadınlar iş hayatında çoğunlukla ayrımcılığa maruz kalıyor ve özellikle üst düzey yönetici pozisyonuna erişmeleri engelleniyor. Bu ayrımcılığı ifade etmeye yönelik cam tavan, yürüyen merdiven, cam asansör, cam duvar, cam labirent, göstermecilik, cam uçurum, çifte açmaz vb. birçok kavram mevcut. 8 Mart Kutlu Olsun72 MART 2022 Araştırma sonuçları için yapılan değerlendirmelere göre, pandemi döneminin işletmelerde çeşitlilik ve katılımcılığı artırmak açısından bir fırsat olduğunu söylendi. Türkiye’deki oranın yüzde 30’luk kritik bariyerin üzerinde olmasının mutluluk verici olduğu belirtildi. Araştırmanın ilk kez gerçekleştirildiği 17 yıl öncesindeki yüzde 19’luk global ortalamanın yüzde 31’e varmış olmasının büyük bir gelişme olduğu ifade edildi. Global katılımcıların yüzde 92’sinin kadın yönetici oranını arttırmak konusunda bir niyet ve çaba içinde beyan vermeleri oldukça büyük bir gelişme olarak yorumlandı. JAPONYA YÜZDE 15 İLE LİSTENİN SONUNDA 17 yıldır düzenlenen araştırmada Japonya, her yıl listenin sonunda yer aldı. Ataerkil bir düzenin hakim olduğu Japonya’da kadın yönetici oranı yüzde 15’le 29 ülke arasında en düşük oran olurken, Japonya’nın üzerinde yüzde 18 ile Güney Kore ve onun hemen üzerinde yüzde 26 ile Birleşik Arap Emirlikleri yer aldı. TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI Günümüzde toplumsal sorunları oluşturan alanlardan birisini hiç şüphesiz işsizlik ve istihdam oluşturuyor. Toplumsal refah ve kalkınmanın sağlanması açısından bu sorunları çözmek oldukça önemli. İstihdam sorunundan en çok kadınlar etkileniyor. Bu hususta kadınların çalışma hayatına dahil edilmesi toplumsal kalkınmayı sağlamada oldukça önemli bir etken. Bu yüzden günümüzde hem kadın işgücü sayısı hem de kadın istihdamına önemin arttığı görülüyor. 20’nci yüzyılın başlarında savaşlarda erkeklerin bulunması işgücü azalmasına yol açmıştı. Bu sebeple bu durum kadının tarım alanında ve ev işleri dışında çalışma hayatına katılmasına olanak sağladı. Türkiye’de kadın istihdamındaki en büyük sorun ve istenilen seviyede olmayışının nedeni; iş bölümünde toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kente göç, geleneksel aile yapısındaki gelişme ve değişiklik, düşük eğitim seviyeleri örnek gösterilebilir. Sanayileşme, kentleşme, göç ile kadın erkek eşitliğinin sağlanması sonucunda kadınlar da meslek edinme ve öğrenim görme hakkına kavuşarak yeni iş alanlarında yer alma fırsatını yakaladı. 2021 yılı istatistiklerine göre Türkiye’nin toplam nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişiden oluşuyor. Bunun 42 milyon 428 bin 101’ini erkekler oluştururken, 42 milyon 252 bin 172’sini kadın nüfusu oluşturuyor. Nüfusun hemen hemen yarısını oluşturan kadınların ülkede sürdürülebilir bir büyüme yakalamada küresel dünyadaki rekabet gücünü ve toplumun refah düzeyini arttırmada önemi oldukça fazla. Toplum tarafından kadın ve erkeğe biçilen rollerin ne yazık ki kadını birçok alanda eşitsizliğe itmesi aslında kadın istihdamının düşük olmasına yol açan etmenlerin başında geliyor. Kız çocuklarının eğitimini engellemek, kadınların çalışma hayatına girmesine karşı çıkmak, meslek tercihlerinde onları zorlamak, ev, iş veya çocuk sebebiyle onların çalışmalarına mani olmak, kadınların hem sosyal hem de ekonomik alanda yer almalarını sağlayacak politikalar oluşturmamak ya da yasal düzenlemeleri gerçekleştirememek aslında hem DOSYA Yönetim Kurulunda KadınİSO SANAYİ 73 kadının eşitsizliğe itilmesinde hem de istihdamda gerçek yerini alamayışında en temel problem sebebi olduğu söylenebilir. Kadınların istihdama katılamamaları ekonomik özgürlüğe erişememelerinin önündeki en büyük engel. Bu durum toplumda cinsiyet eşitsizliklerine yol açtığı gibi kadınların güvencesiz bir şekilde düşük ücretlerle aynı zamanda da esnek zamanlı işlerde çalışmalarına yol açıyor. EĞİTİM DÜZEYİNE GÖRE KADIN İŞGÜCÜ VE İSTİHDAMI Toplumda kalkınmayı sağlamada, refah düzeyini arttırmada oldukça önemli olan eğitim hizmetleri, kadınların iş hayatına katılabilmeleri açısından da önem teşkil ediyor. Çünkü günümüze baktığımızda toplumların sahip oldukları nitelikli, vasıflı işgücü ve yaşam kaliteleri ile gelişmişlik düzeyleriyle kıyaslanarak değerlendirildikleri görülüyor. Bu sebeple Türkiye’de kadın istihdamını artırmak adına kadınların eğitim düzeyinin arttırılması oldukça önemli bir adım. Bu sayede eğitim düzeyi artan kadın daha nitelikli işlerde çalışarak toplumun refah seviyesinin artmasına katkıda bulunacak. YILLAR GEÇTİKÇE KADIN İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR Türkiye’nin cinsiyet eşitliğinde ülkeler arası kaçıncı sırada yer aldığına bakıldığında ekonomik katılım ve fırsat eşitliği kategorisinde maalesef sonlarda yer aldığı görülüyor. Yıllar geçtikçe Türkiye’de 15 yaş üstü kadın işsizlik oranında artış gözleniyor. Kadınların işgücüne dahil olamama nedenlerine baktığımızda ise çoğunlukla ev işleriyle meşgul olmaları sebebiyle istihdamda yer almadıkları ve işgücüne katılmadıkları saptanmış durumda. Kadınların eğitim düzeyi arttıkça işgücüne katılım oranlarında artış gözleniyor. Veriler doğrultusunda en çok boşanan kadınların istihdamda yer alması da ekonomik gerekçelere dayandırılabilir. Bu durum toplumun yüklediği rollerin dışına çıkarak çalışma hayatının içinde kendisini bulması ile sonuçlandırılıyor. Kadınların akademide ve mecliste temsil oranlarının da erkeklere kıyasla oldukça az olduğu ve bu durumun cinsiyetler arası bir eşitsizlik yarattığı sonucuna varılıyor. Sanayi Devrimi ile işgücü piyasasına dahil olan kadınlar günümüzde ekonomik, sosyal ve hukuki gelişmeler dahilinde istihdam ve işgücünde önceki yıllara kıyasla daha çok yer alsalar da bu oran maalesef erkek istihdamı ve işgücü ile aynı seviyelere gelememiş durumda. Çünkü erkekler aileyi geçindirme amaçlı çalışma hayatında yer alırken kadınlar ise daha çok aile bütçesine katkıda bulunma amaçlı çalışma hayatına girmişler. Türkiye’de kadınlar daha çok toplum tarafından kendilerine atfedilen geleneksel roller çerçevesinde öğretmenlik, hemşirelik gibi meslekleri tercih etmişler. Ayrıca kadınların bir kısmı evde çalışarak aile bütçesine katkıda bulunabiliyor. Bu durum ise ne yazık ki kadınların işgücüne katılım oranını düşürüyor. 8 Mart Kutlu OlsunSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İSO SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YOL HARİTALARI PLASTİK VE KAUÇUK ÜRÜNLERİ KİMYASAL ÜRÜNLER 74 MART 2022İSO SANAYİ 75İSO SANAYİ 7576 MART 2022 SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İ stanbul Sanayi Odası (İSO) küresel iklim değişikliği ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi sürdürülebilirlik çerçevesinde uluslararası ticarette yaşanan yeni sistemleri göz önünde bulundurarak belirlediği Sürdürülebilirlik Vizyonu kapsamında 10 sektör için hazırladığı yol haritalarını açıklamaya devam ediyor. İSO, bünyesindeki 55 meslek komitesinin gruplandığı 10 ayrı sektör için küresel pazarda yüksek katma değer üretmek ve sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak amacıyla hazırladığı rehberlerden beşincisini, Kimyasal Ürünler, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi sektörü için açıkladı. Rehber, İSO bünyesinde faaliyet gösteren ve Temel ve Muhtelif Kimya Sanayi, Boya, Vernik, Reçine Sanayi, Temizlik Ürünleri, Kozmetik ve Esans Sanayi, İlaç, Tıbbi Cihaz ve Araç-Gereç Sanayi, Kauçuk ve Kauçuk Teknolojileri Sanayi, Plastik Ambalaj Sanayi, Plastik İnşaat Malzemeleri Sanayi ve Plastik Ham maddeleri ve Plastik Enjeksiyon Mamulleri Sanayi Meslek Komitelerini kapsayan “Kimyasal Ürünler, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi Grubu”nun gelecek dönem sürdürülebilirlik çalışmaları için sektöre özel yol gösterici öncelikleri ve takip göstergeleri sunmak amacıyla hazırlandı. Kimyasal Ürünler, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi sektörü rehberinde, günümüzde milyarlarca insanın hayatını kolaylaştırmaya devam eden kimyasal ürünler sektörünün, Covid- 19 pandemisi gibi insanlığın direncini zorlayan krizlere hızlı cevap verebilme kapasitesi ve çevikliğinin sektör adına değer yaratmak için ne kadar kritik olduğunun görüldüğü vurgulandı. TOPLUM PAKETLEMELERLE BİLİNÇLENDİRİLMELİ KOBİ’LER HAREKETE GEÇMELİ Rehberde, kimyasal ürünler sektörünün öncelikleri arasında hızla yürürlüğe giren çeşitli regülasyonlarla beraber toplumun bilinçlendirilmesi ve tüketim ürünlerinde yer alan kimyasallar konusunda paketlemeler, etiketler gibi çeşitli yollarla bilgilendirilmesi olduğu belirtildi. Rehbere göre, özellikle KOBİ tarafında toplum ile beraber şirketlerin • Yeşil ve dijital dönüşüm temelli sürdürülebilir kimyasal üretimi, • Toksik madde içermeyen (toxic-free) çevre oluşumunu yaratmak amacıyla, tüketici ürünlerinde bulunan zararlı kimyasalların yasaklanması- sadece gerekli yerlerde kullanılmasına izin verilmesi, • Kimyasallardan kaynaklanan riskleri değerlendirirken kimyasalların kokteyl (kimyasal karışımların) etkisinin hesaba katılması, • Kimyasalların üretim sürecindeki risk değerlendirmesinin daha şeffaf yapılmasını sağlamak için ‘Tek madde, tek değerlendirme’ yöntemiyle yapılması, • AB komisyonunun, sera gazı emisyonları da dahil olmak üzere kimyasalların REACH kapsamında çevresel ayak izi ile ilgili bilgi gereksinimlerinin en iyi şekilde nasıl tanıtılacağını değerlendirmesi, • AB’de perfloroalkil ve polifloroalkil maddelerin (PFAS) kullanımının zorunlu olmadıkça aşamalı olarak kaldırılması, • Plastiklerin geri dönüştürülebilirliğini iyileştirmek ve geri dönüştürülmüş plastik içeriğine olan talebi artırmak için ambalajla ilgili yeni kuralların ortaya koyulması, • Tüketici ürünlerinde mikroplastiklerin kullanımının kısıtlanması ve çevreye bilinçsiz olarak mikroplastik salımını azaltılmasına yönelik eylemler alınması, • Biyolojik bazlı, biyoçözünür ve kompostlanabilir plastiklere ilişkin düzenlemeler getirilmesi. KİMYASAL SANAYİ ÖZELİNDE AVRUPA YEŞİL MUTAKABATI’NDA ÖNE ÇIKAN KONULAR değer zincirlerinde yer alan tedarikçilerinin sürdürülebilirlik performansının ölçümlenmesi ve bu doğrultuda iyileştirilmesi için harekete geçilmesi gerekiyor. Rehberde ayrıca tedarik zincirinin desteklenmesi ve gelişiminin de endüstriyi çeşitli yükümlülükler ile karşı karşıya getireceği belirtilirken, insan sağlığına zararlı kimyasalların kullanımına yönelik yasaklı ürün listelerinin genişlediği vurgulandı. AR- GE çalışmaları kapsamında mevcut çözümlere olumsuz çevresel etkisi düşük ve çalışan/ tüketici sağlığına dikkat eden alternatiflerin geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğu ve hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen testlere yönelik yasal düzenlemelerin genişlemesi konusunda sorumlu adımlar atılması gerektiği ifade edildi. Bu kapsamda sektörde yer alan çalışanlara güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları sunmak, kapsayıcılığı ve çeşitliliği artırmak, sorumlu satın alma ve tedarik zinciri izlenebilirliği artırarak değer zincirindeki insan hakları ihlallerinin ve olumsuz çevresel etkinin önüne geçebilmek, toplumu kimyasallar konusunda bilinçlendirmek ve canlı yaşamına karşı sorumlu adımlar atmak gerektiğine dikkat çekildi. AB’DE KİMYASALLARIN TOKSİK OLMAYAN YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ SAĞLANACAK İSO Kimyasal Ürünler, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi rehberinde, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM), 2050 yılına kadar Avrupa Birliği’ni (AB) net sera gazı emisyonlarının olmadığı, kaynak açısından verimli ve rekabetçi bir ekonomiye sahip adil ve müreffeh bir topluma dönüştürme stratejisi olduğu ve Avrupa’nın 2050 yılına kadar dünyanın ilk iklim-nötr kıtasına dönüştürülmesi hedefini ortaya koyduğu hatırlatıldı. Rehberde, AB’nin, AYM çerçevesinde, bireysel tüketicilerin günlük hayatlarının büyük bir kısmında yer alan ve sanayinin çeşitli ihtiyaçlarına cevap veren kimyasalların topluma katkılarını en üst düzeye çıkaran, gezegene zarar vermeyen ve toksik olmayan yeşil dönüşümü sağlamak için bir çerçeve geliştirdiği belirtildi. İSO SANAYİ 77Next >