< PreviousSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İSO SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YOL HARİTALARI AB’YE İHRAÇ EDİLECEK ELEKTRONİK ÜRÜNLER DAHA DAYANIKLI VE GERİ DÖNÜŞÜMLÜ OLMALI ELEKTRİKLİ TEÇHİZAT VE ELEKTRONİK ÜRÜNLER SANAYİ 68 l NİSAN 2022İSO SANAYİ 69İSO SANAYİ 6970 NİSAN 2022 SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İ stanbul Sanayi Odası (İSO) küresel iklim değişikliği ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi sürdürülebilirlik çerçevesinde uluslararası ticarette yaşanan yeni sistemleri göz önünde bulundurarak belirlediği Sürdürülebilirlik Vizyonu kapsamında 10 sektör için hazırladığı yol haritalarını açıklamaya devam ediyor. İSO, bünyesindeki 55 meslek komitesinin gruplandığı 10 ayrı sektör için küresel pazarda yüksek katma değer üretmek ve sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak amacıyla hazırladığı rehberlerden altıncısını, büyüme ve refahın korunmasında ve sürdürülebilir bir topluma geçişte önemli rol oynayan Elektrikli Teçhizat ve Elektronik Ürünler Sanayi sektörü için açıkladı. İSO Elektrikli Teçhizat ve Elektronik Ürünler Sanayi sektörü raporu, söz konusu sanayi grubunun Meslek Komiteleri olan Elektrik, Elektronik, Bilişim ve Kablo Sanayi, Enerji ve Elektrik Ekipmanları Sanayi, Aydınlatma Donanımları Sanayi, İklimlendirme Ekipmanları Sanayi ve Beyaz Eşya ve Ev Aletleri Sanayinin gelecek dönem sürdürülebilirlik çalışmalarına özel yol gösterici öncelikleri ve takip göstergelerini sunmak amacıyla hazırlandı. AB’YE İHRACATTA ELEKTRONİK ÜRÜNLER GERİ DÖNÜŞÜMLÜ OLMALI İSO Elektrikli Teçhizat ve Elektronik Ürünler Sanayi Raporu’nda, Avrupa Birliği’nin uygulayacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında değerlendirilecek ilk beş sektör arasında elektrik sektörünün de yer aldığı ve Avrupa’nın 2050 yılına kadar dünyanın ilk iklim-nötr kıtasına dönüştürülmesi hedefinin ortaya konduğu AYM ile yaşanacak en büyük dönüşümlerden birinin enerji ve ham madde kullanımının yüksek olduğu elektronik ürünler sanayinde olacağı belirtildi. Rehberde verilen bilgilere göre, Türkiye’nin 2019 yılı elektrik ve elektronik ürün ihracatının yüzde 58’lik kısmı AB ülkelerine gerçekleşti. Bu nedenle AB ile yapılan ticarette büyük bir payı olan sektörün Avrupa Yeşil Mutabakat (AYM) çağrısı ile oluşabilecek riskleri öngörmesi ve bunları fırsata çevirmek için aksiyon alması önem taşıyor. AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nda elektronik, bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe, AB pazarına sunulan ürünlerin daha dayanıklı olması ile onarılması, iyileştirilmesi, geri dönüştürülmesi ve yeniden kullanılması daha kolay olacak tasarımlar şeklinde üretilmesi gerekiyor. AYM kapsamında teknolojik ürünlerin geri dönüşümüne ve tamir edilebilirliğine yönelik tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi sektör önceliklerinde ön plana çıkıyor.• Temiz enerji dönüşümü. • Elektronik ürünlerin enerji verimliliğine ilişkin etiketleme mevzuatındaki değişiklikler. • Ecodesign Direktifi kapsamında cep telefonları, tabletler ve beyaz eşyalar dahil olmak üzere düzenleyici önlemler. • Özellikle elektronik cihazlarda “Onarım Hakkı” ihtiyacını analiz edecek ve cihazların kendiliğinden eskimesini engelleyecek özendirici önlemlerin sunulması. • 2030 itibarıyla her türlü ambalaj ve paketlemenin biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı plastik yoluyla sağlanması yönünde uygulamalar ve tek kullanımlık plastiklere getirilecek yaptırımlar. • Elektrikli ve elektronik ürün ekipmanlarında yer alan tehlikeli maddeler çerçevesinde kimyasal stratejisi ile güvenli ve sürdürülebilir kimyasallar için inovasyonun teşvik edilmesi ve insan sağlığının ve çevrenin tehlikeli kimyasallara karşı korunması. • Kurulan ortak girişimler ve ittifaklar kapsamında belirlenen tematik alanlarda ortaya koyulacak inovasyon. • Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) ile şirketlerin karşı karşıya kalacağı vergi yükü ile ilgili düzenlemeler. ELEKTRİKLİ TEÇHİZAT VE ELEKTRONİK ÜRÜNLER ÖZELİNDE AVRUPA YEŞİL MUTAKABATI’NDA ÖNE ÇIKAN KONULAR ATIK PİLLER, EN HIZLI BÜYÜYEN ATIK AKIŞINDA YER ALIYOR Raporun Elektrikli Teçhizat ve Elektronik Ürünler Sanayi Sürdürülebilirlik Öncelikleri Çevre Üzerindeki Etkimizi Azaltmak bölümünde, teknolojik gelişmelerle birlikte elektronik ürün tüketiminin arttığı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, elektrikli ve elektronik ekipman atıkları ile atık pillerin, en hızlı büyüyen atık akışında yer almasına sebep olduğu ve AB’de bu sektördeki atıkların yüzde 40’ından daha azının geri dönüştürüldüğü tahmin edildiği belirtildi. Türkiye’de ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2012 yılında yayımlanan ve elektrikli ve elektronik eşyaların üretiminden başlayarak kullanım ömrünün tamamlanmasına ve bertarafına kadar olan süreç esaslarını düzenleyen Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliğine atıfta bulunularak atık geri dönüşümü ile tekrar ekonomiye kazandırılamayan elektronik ürünlerin ekonomide değer kaybı yaşanmasına sebep olduğu hatırlatıldı. Bu kaybın yaşanmaması için döngüsel ekonomi yaklaşımının elektronik ürünlerin üretiminde çevresel olumsuz etkinin azaltılmasına katkı sağlayacağı da belirtildi. Yine Nadir Toprak Elementlerinin (NTE) elektrikli teçhizat ve elektronik ürünlerin üretimi için son derece kritik materyaller olduğu, NTE’nin geri kazanımıyla birlikte hem tehlikeli atık oluşumunun engelleneceği hem de ham maddenin tekrar kullanımının sağlanacağı not düşüldü. Raporda ayrıca, metropollerden kırsal kesime kadar toplumun neredeyse tamamının hayatına dokunan çözümler sunan sektörün yarattığı sosyal pozitif etkinin artırılması için insanı merkeze alan çözümlere daha fazla odaklanılması gerektiği, elektrikli ürünlerde kullanılan ham maddelerin sorumlu tedarikinin, sektörün değer zinciri üzerindeki etkisi açısından dikkat edilmesi gereken ve regülasyonların sıkılaşacağı öngörülen noktalardan birisi olduğu vurgulandı. Yine tedarik zincirindeki insan hakları ihlallerinin önlenebilmesi açısından da şirketlerin aksiyon almasının önem taşıdığı dile getirildi. İSO SANAYİ 7172 NİSAN 2022 MERCEK Küresel BankacılıkBANKALAR DİJİTAL DÖNÜŞÜM ATAĞINDA McKinsey & Company, “McKinsey Küresel Bankacılık Değerlendirmesi 2021” raporunu yayınladı. Rapora göre dijital dönüşüm ve çevik yapılara geçiş süreçlerini erken başlatan bankaların, pandeminin de etkileriyle, geri kalanlardan daha belirgin şekilde ayrıştığını ortaya koyuyor. Önümüzdeki yılların, arayı kapatmak isteyenler için kritik önem taşıdığına vurgu yapılan raporda, daha başarılı sonuçlar elde eden bankaların güçlü yönleri yakından inceleniyor. Rapor ayrıca, bankaların önümüzdeki yıllarda ekonomik kaderini etkileyecek faktörleri; coğrafya, müşteri tabanı, ölçek ve iş modeli başlıkları altında ele alıyor. İSO SANAYİ 73 KÜRESEL BANKACILIK DEĞERLEMESİ RAPORUY önetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, “McKinsey Küresel Bankacılık Değerlendirmesi 2021” raporunu 11’inci kez yayınladı. Bankaların, pandemi sürecinde nasıl ilerlediğini inceleyen rapor, sektörde yaşanan büyük ayrışmaya dikkat çekiyor. Raporda, dijital dönüşüm ve çevik yapılara geçiş süreçlerini erken başlatan bankalarla, geride kalanlar arasındaki bu ayrışmanın, pandemiyle birlikte daha da belirgin hale geldiği belirtiliyor. Geride kalanların arayı kapatmak için kısa bir süresi olduğu vurgulanan raporda, geçmişte yaşanan krizlere yönelik analizlerin sonuçları da paylaşılıyor. Bu analizlere göre; krizlerden sonraki tüm ekonomik toparlanma döngüsü boyunca üretilen değerlerin üçte ikisi, ilk iki yıl içinde yaratılıyor. Rapor ayrıca, bankaların önümüzdeki yıllarda ekonomik kaderini etkileyecek faktörleri; coğrafya, müşteri tabanı, ölçek ve iş modeli başlıkları altında ele alıyor. Daha başarılı sonuçlar elde eden bankaların güçlü yönleri daha yakından inceleniyor. Rapor, CEO’ların ve strateji belirleyenlerin dikkate alması gereken önemli iş modeli sorularının yanı sıra büyümenin ve refahın anahtarını arayan bankalar için nelerin mümkün olduğuna dair örneklerle sona eriyor. FİNANSAL HİZMETLER SEKTÖRÜNDE ÖZ KAYNAK DEĞERİ DÜŞÜK Bankaların yanı sıra fintech’ler ve uzmanlar da dahil bir bütün olarak finansal hizmetler sektörü, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında 1,3 kat gibi düşük bir öz kaynak değeriyle işlem görüyor. Sadece bankalara bakıldığında değerlemelerin ortalaması bir kata kadar MERCEK Küresel Bankacılık 74 NİSAN 2022İSO SANAYİ 75 düşüyor ve oyuncuların yarısının işlem değeri, öz kaynak değerinin altında kalıyor. Bu genel tablonun yanı sıra sektörün eklediği 1,9 trilyon dolarlık piyasa değerinin yüzde 50’sinden fazlasını; ödeme uzmanlarından, borsalardan ve bazı menkul kıymet firmalarından oluşan sektörün öne çıkan oyuncuları ele geçiriyor. Analiz edilen 599 kurumdan sadece 65’inin tüm kazanımları elde ediyor olması, raporda öne çıkan büyük ayrışmanın temelini oluşturuyor. McKinsey uzmanlarının analizlerine göre; bankacılık sektöründe ortaya çıkan büyük ayrışmanın temelinde, dört ana faktör bulunuyor. Bunlardan; coğrafyanın, müşteri tabanının ve ölçeğin değiştirilmesinin bankalar için zor olduğu belirtiliyor. Dördüncü faktör olan iş modelinin ise bankaların ayrışmada kazananlar tarafına geçmelerini sağlayabilecek alan olduğunun altı çiziliyor. İŞ MODELİNİ OLUŞTURURKEN GEREKLİ YETENEKLERE SAHİP OLUNMALI Genel olarak fintech’lerin ve uzmanlaşmış finansal hizmet sağlayıcılarının birçoğunun küresel bankalardan daha yüksek değer artışı yarattığını ortaya koyan rapor, bankaların geleceğe yönelik iş modelini oluştururken sahip olması gereken yetenekleri üç başlık altında topluyor. McKinsey uzmanlarına göre; bankaların öncelikle özel müşteri ihtiyaçlarını, farklı ve kişiselleştirilmiş bir deneyimle çözmek için dijital kanalları ve ekosistemleri kullanması büyük önem taşıyor. Böylece bankalar, daha fazla temas noktası ve daha fazla sahiplenme ile müşterilerin yaşamlarına dahil olabiliyor. Bu süreçte elde ettikleri iç görüleri, müşterileriyle daha güçlü bağlar kurmak için kullanıyor. Başarılı bankların sahip olduğu ikinci yeteneğin ise daha az sermaye yoğun ve daha fazla büyüme odaklı bir ekonomik modelle yatırımcıları kendine çekmesi olduğu belirtiliyor. Bu bankalar sadece finansal aracılık yerine, hizmetler ve komisyonlar aracılığıyla müşterilerinden para kazanmayı ve bu şekilde büyümeyi hedefliyor. Son olarak da söz konusu başarılı bankalar daha hızlı ve daha esnek oluyor. Hem organik olarak hem de satın almalar veya ortaklıklar yoluyla müşteri ihtiyaçlarına cevap veren hizmetler sunuyor. En iyi yetenekleri çekerek müşterileri memnuniyetini sağlamaya odaklanıyor. Pandeminin bankalar için bir çağın sonunu işaret ettiğini belirten McKinsey Kıdemli Ortağı Gökhan Sarı, “2008 küresel mali krizini atlatan bankalarla yola devam eden sektör, pandemiye kadar geçen süre içinde, sermayeyi yeniden inşa etti, yeni düzenlemelere uyum sağladı. Müşterilerle ilişkilerini güçlendirmek ve hizmet süreçlerinden daha fazla verimlilik elde etmek için dijitale yatırım yaptı. Bütün bu hamleler işe yaradı ve bankalar, 2020’de pandeminin baskılarına dayanmayı başararak sermaye rezervlerini yükseltti. Bu olumlu tabloya rağmen sektördeki kârlılık yüne de düştü. 2011’de yüzde 8 olan bankacılık sektörünün küresel ölçekte öz kaynak getirisi, 2020’de yüzde 6’ya kadar geriledi. Yaşanan toparlanmayla birlikte, bu oranın 2025 yılına kadar yüzde 7 ila 12 arasına yükseleceğini öngörüyoruz” dedi. McKinsey uzmanlarının analizlerine göre; bankacılık sektöründe ortaya çıkan büyük ayrışmanın temelinde, dört ana faktör bulunuyor. Bunlardan; coğrafyanın, müşteri tabanının ve ölçeğin değiştirilmesinin bankalar için zor olduğu belirtiliyor. Dördüncü faktör olan iş modelinin ise bankaların ayrışmada kazananlar tarafına geçmelerini sağlayabilecek alan olduğunun altı çiziliyor.ARJANTİN YATIRIM VE TİCARET FIRSATLARI... LATİN AMERİKA’NIN ÖNEMLİ ÜLKESİ Sanayi Odası olarak bu potansiyele ulaşabilmek adına faaliyetlerini sürdürdüklerinin altını çizen Tepe, “2021 yılında Türkiye, Arjantin’den 546 milyon dolar ithalat gerçekleştirirken, ihracatımız ise 238 milyon dolar civarında gerçekleşti. Potansiyelinin çok altında olan bu ticaret hacminin geliştirilmesi gerekmekte olup sevindirici olan ise ticaretimizin düzenli olarak artış göstermesidir” dedi. İthalat ve ihracatın göreceli olarak büyüdüğüne dikkat çeken Tepe, ülkelerin ticaretlerinin gelişimine en büyük katkının serbest ticaret anlaşmaları ile gerçekleştirildiğini belirtti. Bu noktada ülkemizin, Arjantin’in de üyesi olduğu Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) ile STA imzalamak için girişimlerde bulunduğunu kaydeden Tepe, halen devam eden STA sürecinin en kısa sürede tamamlanmasını temenni ettiklerini dile getirdi. Ülkeler ve toplumlar arasında dostluk ve barışa İ stanbul Sanayi Odası (İSO), 15 Mart 2022 tarihinde Latin Amerika bölgesinin önemli ülkelerinden Arjantin’deki yatırım ve iş fırsatlarını Türk sanayici ve iş insanlarına tanıtabilmek amacıyla Arjantin Ülke Günü & Ticaret ve Yatırım Fırsatları Semineri düzenledi. Video konferans yöntemiyle yapılan ve İSO Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe’nin ev sahipliğinde düzenlenen etkinliğe Arjantin Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Diego Ernesto Alvarez Rivera da katıldı. Etkinliği bölgedeki fırsatları değerlendirmek isteyen çok sayıda sanayici ve iş insanı da izleyerek sorularına yanıt aradı. Etkinliğin açılışında konuşan İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe, konuşmasının başında, Arjantin ekonomisinin genel durumdan bahsetti. Arjantin’in gayri safi yurtiçi hasılası bakımından Brezilya ve Meksika’nın ardından Latin Amerika kıtasının üçüncü büyük ekonomisi olduğunu vurgulayan Tepe, Türkiye ve Arjantin arasında gerçekleştirmiş olan 2021 ithalat ve ihracat verilerini anlattı. Gerçekleşen ticaret hacminin hala tam olarak istenilen seviyeye ulaşamadığını, İstanbul 76 NİSAN 2022giden yolun ekonomik ilişkilerden geçtiğini belirten Tepe, İstanbul Sanayi Odası’nın ülkeler arasındaki iş birliklerinin artırılması amacıyla ortak faaliyetler geliştirmeye her zaman açık olduğunu sözlerine ekledi. RIVERA: “İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET POTANSİYELİ DEĞERLENDİRİLMELİ” Etkinliğin açılış konuşması, Arjantin Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Diego Ernesto Alvarez Rivera’nın konuşmasıyla devam etti. Rivera, iki ülke arasındaki ticaret potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiğine değinerek, Arjantin pazarı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Rivera, Arjantin Cumhuriyeti’nin havaalanı yatırımları, uçak, demir yolları gibi elektrik sistemleriyle çalışan ulaşım araçlarının ciddi yatırım fırsatları sunduğunu bildirdi. Ayrıca, Arjantin’in maden ve enerji kaynaklarında verimli bir ülke olduğunun altını çizen Rivera, ülkenin yüksek yatırım rakamlarına sahip altı sektörünü sıraladı. Rivera, “Enerji, maden, tarım, hizmet, turizm ve iletişim sektörleri orta vadede en yüksek yatırım ve büyüme oranlarına sahip sektörler olarak öne çıkıyor” dedi. Rivera, konuşmasının sonunda, İstanbul Sanayi Odası’nın gerçekleştirmiş olduğu bu etkinliğin, iki ülke ilişkileri açısından çok önemli olduğuna vurgu yaparak, teşekkürlerini iletti. KUŞ: “ARJANTİN ÇOK ÖNEMLİ TARIM VE MADEN ÜLKESİ” Sonrasında etkinlikte söz alan Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı, Buenos Aires Ticaret Müşaviri Biray Kuş, başkonsolos Rivera’nın açıklamalarına referans göstererek, Arjantin’in çok önemli tarım ve maden ülkesi olduğunu belirtti. Kuş, Arjantin’in farklı coğrafi iklimleri barındırdığından dolayı, ülkede yetiştirilen tarım ürünü yelpazesinin genişliğine vurgu yaptı. Ayrıca, Arjantin’in kaya gazı bakımından dünyada ikinci sırada olduğunu açıkladı ve ilk işlemeye yönelik maden yatırımlarının, Türk sanayicileri açısından değerlendirilebileceğini söyledi. Arjantin pazarının tehdit ve avantajlarından bahseden Kuş, Arjantin’in enflasyon ve yoksulluk rakamlarının yüksek oluşunun, tüketici sınıfının küçülmesine sebep olduğunu söyledi. Ayrıca, coğrafi konum olarak, Arjantin ve Türkiye arası mesafenin fazla oluşunun lojistik açısından maliyetli olabileceğini söyledi. Ancak, Arjantin pazarında Türk mallarının kalite anlamında algısının çok yüksek oluşunun, Türk yatırımcılarının en büyük avantajı olacağını anlatan Kuş, konuşmasının sonunda, iki ülke arasındaki ithal ve ihraç edilen ürünleri sıraladı. Türkiye’nin Arjantin’den soya küsvesi, bitkisel yağlar, baklagil ürünleri, yün iplik topları ithal ettiğini belirten Kuş, demir-çelik malzemeleri, motor aksan parçaları, otomotiv aksanları, mermer, doğal taşlar ihraç ettiğini açıkladı. Yapılan konuşmaların ardından etkinlik, Arjantin’de İş Yapan Türk Firmaların Deneyimleri ve Ticaret Fırsatları başlıklı paneliyle devam etti. Panelde, DEİK Türkiye- Arjantin İş Konseyi Başkanı Abdülcelil Kılınç, Comenko İzolasyon Sistemlerıi İhr. İth. Ltd. Şti. Kurucusu Liliana Beatriz Seilhan ve Barak Importaciones Operasyon Müdürü Sebastian Kandel Arjantin pazarında yaşadıkları deneyimleri aktardı. Dinleyicilerden gelen sorular panelistler tarafından yanıtlandı. İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe Arjantin Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Diego Ernesto Alvarez Rivera Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı, Buenos Aires Ticaret Müşaviri Biray Kuş İSO SANAYİ 77Next >