< Previous48 EYLÜL 2022 ARAŞTIRMA Küresel Ekonomik Riskler C ovid-19 salgını etkisinin azaldığı bir dönemin hemen ardından Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkması küresel risklerin artmasına neden oldu. Savaşın küresel etkileri birçok kanaldan hissedilmeye başlandı. Artan emtia ve gıda fiyatları ile arz kesintileri ve gıda güvenliği sorunları savaşın en belirgin sonuçları olarak öne çıktı. Savaş küresel çapta finansal dalgalanmalara ve politik belirsizliklere neden oldu. Ayrıca, Rusya’ya yönelik uygulanan ve ileriye yönelik planlanan yaptırımlar ve bu yaptırımlara karşı tepkiler küresel ekonomik aktivite açısından belirsizliklere yol açtı. Öte yandan salgın döneminde uygulanan olağanüstü devlet teşviklerinin asgari düzeye inmesiyle küresel toparlanma hız kesme eğilimine girdi. Küresel risklerin çeşitlendi şu günlerde, küresel büyümede belirgin yavaşlama hatta durgunluk riski ön plana çıktı. Covid-19’un olası yeni varyantları, Çin’in salgınla mücadelede yaşadığı zorluklar ve savaş ortamı 2022 yılının kalanı için endişeleri artırdı. Enflasyonla mücadele kapsamında sıkılaşan para politikaları finansal piyasalarda durgunluk olasılığının fiyatlanmasına yol açtı. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sürerken, Çin-Tayvan ihtilafında gerilim de zirve yapmış durumda. Çin ile Tayvan arasındaki gerilim bir türlü düşürülemiyor. ABD- Kuzey Kore arasındaki gerginlik de tüm hızıyla devam ediyor. Tüm bu belirsizlikler küresel risklerin artmasına sebep oluyor. Diğer riskler arasında ise iklim, politik ve bölgesel gelişmeler ön plana çıkıyor. Rusya-Ukrayna savaşı uluslararası ilişkilerde batı ve doğu bloku ayrımını belirginleştirdi. NATO’nun ve AB’nin savaş sonrası belirginleşen genişleme süreci, doğu ile batı bloku arasındaki gerilimlerin yüksek seviyede kalmasına neden oldu. Rusya’ya yönelik uygulanan ekonomik yaptırımların ve yansımalarının da küresel ekonomik ayrışmayı desteklediği görülüyor ve enerji, emtia ve gıda fiyatlarındaki yükseliş dirençli hale geliyor. İngiltere ve AB arasında tekrar yüzeye çıkan Kuzey İrlanda Protokolü çerçevesindeki sorunlar, olağan hale gelen ABD–Çin eksenli ticaret gerilimleri küresel istikrarı etkilemeye devam edecek gibi görünüyor. Göç hareketleri ve kuraklık gibi zor iklim koşulları ile uzun süredir yüksek seyreden gıda ve emtia fiyatları ekonomik ve sosyal etkileri bakımından önem arz ediyor. KÜRESEL BÜYÜME İVME KAYBETMEYE DEVAM EDİYOR Yapılan tüm değerlendirmelerde, önemli ölçüde savaşın bir sonucu olarak küresel büyümenin 2022 yılında belirgin şekilde ivme kaybedeceği dile getiriliyor. Savaşın taraflarından Ukrayna ekonomisinde, çift haneli ciddi bir daralma beklenirken, yaptırımlar ve Avrupa ülkelerinin enerji ithalatını kısma kararları nedeniyle Rusya için de ciddi bir ekonomik küçülme öngörülüyor. Söz konusu ortamda dünya ekonomisinin 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 oranında büyüme kaydetmiş olduğu tahmin ediliyor. Bu dönemde gelişmiş ülkelerin ekonomileri yüzde 4,4, gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri ise yüzde 4,6 oranında büyüdü. Ancak 2022’nin tamamı için büyüme öngörüleri giderek düşüyor. TİCARET PERFORMANSI DÜŞÜYOR Olumsuz koşullar küresel ticarette performans kaybına yol açıyor. Küresel ticaret hacmi 2022 yılının birinci çeyreğinde Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre salgın öncesi seviyesini aşarak bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18 oranında arttı. 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre dünya ihracatı yüzde 16,33, dünya ithalatı ise 19,65 arttı. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşı, enerji fiyatlarındaki artış, lojistik problemleri, arz sıkıntısı ve durgunluk beklentisi İSO SANAYİ 4950 EYLÜL 2022 nedeniyle küresel ticaretin geleceğine ilişkin belirsizliklerin sürmekte olduğu gözleniyor. Bu çerçevede, IMF 2022 yılı için ise yüzde 6 küresel mal ve hizmet artışı bekliyor. İŞ GÜCÜ PİYASASI KÜRESEL RİSKLERDEN ETKİLENİYOR 2022 yılı ilk çeyreğinde ekonomik aktivitenin yeniden sağlanmasının etkisiyle ekonomilerde bir önceki yıla kıyasla toparlanmaların yaşanmasıyla iş gücü piyasaları da gerek talep gerekse arz yönlü iyileşme gösterdi. Uluslararası kuruluşların raporlarında, 2022 yılı birinci çeyreğinde iş gücü piyasasının toparlanma eğilimi göstererek işsizlik oranlarının salgın öncesi döneme yakınsadığı belirtilmişse de önümüzdeki dönemde yaşanabilecek jeopolitik risklerin varlığıyla birlikte tekrardan artış eğilimine girebileceğini gösteriyor. 2020 yılı ilk yarısında birçok sektörün kısmen veya tamamen kapanması sonucunda ortaya çıkan ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama, küresel ölçekte iş gücü piyasalarını derinden etkilemişti. 2022 yılı ilk çeyreğinde ekonomik aktivitenin yeniden sağlanmasının etkisiyle ekonomilerde bir önceki yıla kıyasla toparlanmaların yaşanmasıyla iş gücü piyasaları da gerek talep gerekse arz yönlü iyileşti. ENERJİ VE GIDA EMTİA FİYATLARINDAKİ ARTIŞ DİKKAT ÇEKİYOR 2022 yılının ilk çeyreğinde arz kısıtlarının artarak devam etmesi ve talepte yaşanan gelişme ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başta enerji ve gıda emtiaları fiyatlarında yaşanan yüksek seyir, IMF Temel Emtialar Fiyat Endeksi’nde ciddi artışa sebep oldu. Nitekim IMF Temel Emtia Fiyat Endeksi 2022 yılı ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 51,6 oranında arttı. Endeksin ana bileşenlerinden olan Enerji Emtiaları Fiyat Endeksi, 2022 yılı ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 98,9 oranında yükseldi. Ham petrol fiyatlarında ise 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 67,9 oranında artış kaydedildi. Bu gelişmelerde Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşın etkileri ARAŞTIRMA Küresel Ekonomik Riskler IMF Temel Emtia Fiyat Endeksi 2022 yılı ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 51,6 oranında arttı. Endeksin ana bileşenlerinden olan Enerji Emtiaları Fiyat Endeksi, 2022 yılı ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 98,9 yükseldi.İSO SANAYİ 51 ile arz sıkıntıları ve tedarik zincirindeki aksama kaynaklı oluşan enerji krizinin ham petrol, doğal gaz ve kömür fiyatlarını arttırması belirleyici oldu. Diğer taraftan Çin’in çelik üretimini sınırlandırması ve talebe yönelik endişelerle demir cevheri fiyatlarında gözlemlenen yüzde 14,8 azalışla ana metal fiyatlarındaki artışı daha sınırlı kalmış ve söz konusu dönemde ana metal fiyatları artışı yüzde 16,5 olarak gerçekleşti. ENFLASYONLA MÜCADELE EĞİLİMİ ARTIYOR Artan küresel enflasyonla birlikte enflasyonla mücadele eğilimi de artıyor. IMF raporunda, enflasyonun 2022 yılında yükselme eğiliminde olacağı bekleniyor. Gelişmiş ülkeler için ortalamada yüzde 5,7, yükselen piyasa ekonomileri ve gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) için yüzde 8,7 enflasyon tahmin ediliyor. Orta vadede enflasyonun önceki rapor dönemindeki beklentilere kıyasla savaş sonrası artan emtia fiyatları ile genele yayılan fiyat baskılarının etkisiyle dirençli hale geldiğine dikkat çekiliyor. Önümüzdeki dönemde, arz zinciri kısıtlarının artarak devam edeceği ve arz-talep dengesizliklerinin yoğunlaşacağı öngörülerek yüksek enflasyon ortamının kalıcı olabileceği, enflasyon beklentilerinin artacağı ve daha çok artan ücret baskısıyla karşı karşıya kalınacağı düşünülüyor. Bu çerçevede gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının politika faiz oranlarını yukarıya taşıdıkları ve sıkılaştırıcı para politikalarını tercih etme eğilimde oldukları görülüyor. Özellikle ABD’nin sert faiz artırımları ve şahin yönlendirmeleri küresel durgunluk beklentilerine yol açıyor. RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI SÜRÜYOR Rusya Devlet Başkanı Putin’in emri ile 24 Şubat sabahı başlayan savaş son sürat devam ediyor. Rus güçlerinin ‘Donbass’taki son kale’ olarak da anılan Lysychansk’ın kontörlünü sağlamasının ardından savaş Donetsk’te yoğunlaşmış durumda. Ukrayna güçlerini bir yandan direnişi sürdürürken bir yandan da ABD silah sevkiyatının da etkisiyle Herson’da karşı saldırılarını sıklaştırmış durumda. Aylardır devam eden savaşa son vermek için aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülke diplomatik girişimlerini sürdürürken hem Ukrayna hem de Rusya savaşın sona ermesi için şartlarını dile getirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin danışmanı Podolyak, Kiev’in diyalog için tek şartının Rusya’nın Ukrayna’dan askerini çekmesi gerektiğinin altını çizdi. Podolyak, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “Moskova diyalog istiyorsa bu onlara kalmış” dedi. Bir barış anlaşmasına varılabilmesi için Moskova’nın ise üç şartı bulunuyor. Geçtiğimiz haftalarda bu üç şartı dünya kamuoyuna ilan eden Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko, barış anlaşmasına varılabilmesi için Ukrayna’nın ‘tarafsız’ ve ‘nükleersiz’ statüde 52 EYLÜL 2022 olması gerektiğini belirtti. Rudenko, Moskova’nın Kiev’den net bir yanıt beklediğinin de altını çizdi. Rus Interfaks ajansının haberine göre, Rusya’nın bir başka talebi ise Kırım üzerindeki Rus egemenliğinin kabul edilmesi ve Donetsk ve Luhansk’taki halk cumhuriyetlerinin statülerinin tanınması oldu. ABD-KUZEY KORE GERİLİMİ SERTLEŞİYOR Nükleer silahlara sahip olması, sürekli yeni füze denemelerinde bulunması, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin güvenliği için tehdit oluşturması nedeniyle ABD; Kuzey Kore’yi tarihi boyunca düşman olarak gördü. Ani bir şekilde gerçekleştirdiği füze denemeleri ve ABD’nin birtakım bölgelerine füze atma tehditleri, ABD hükümeti ve halkı tarafından Kuzey Kore’nin bir güvenlik sorunu olarak görülmesine yol açıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte ABD; Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler ile yakın ilişkiler kurarken, Kuzey Kore’de kurulan rejim ve belirlenen siyaset anlayışı, bu ülkeye karşı politikasını olumsuz yönde etkiledi. ABD, bölgede Japonya ve Güney Kore’yi en büyük müttefikleri olarak görürken, Kuzey Kore’yi kendisi, müttefikleri ve tüm bölge için tehdit olarak görüyor. Güney Kore ve ABD’nin yaz eğitimleri öncesinde, Kuzey Kore yetkilileri, tatbikatları “düşmanca askeri baskı kampanyaları” olarak niteleyerek iki ülkenin güvenlik sorunlarıyla karşılaşacağını belirtti. Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığına bağlı Silahsızlanma ve Barış Enstitüsünün Genel Müdür Yardımcısı Choe Jin, Associated Press’e verdiği demeçte, “ABD ve müttefikleri bizimle askeri çatışmayı seçerlerse, güvenlik açısından eşi görülmemiş bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalacaklar” dedi. Choe, iki ülkenin bu yılki ortak askeri tatbikatlarının Kore Yarımadası’nı savaşın eşiğine getirdiğini ifade etti. ABD ve Güney Koreli yetkilileri, gelecek ay başlayacak ortak tatbikat sırasında ABD nükleer stratejik varlıklarının konuşlandırılmasını tartışmak konusunda komplo kurmakla suçlayan Choe, “ABD, bizi nükleer silahlarla tehdit ettiğinde aynı şekilde muamele göreceğini unutmamalı” ifadesini kullandı. Kuzey Kore’nin füze denemelerinin ülkeyi savunmak için gereken meşru tatbikatlar olduğunu kaydeden Choe, son ABD ve Güney Kore füze testlerini “çifte standart” olarak nitelendirdi. ABD ve Güney Kore yetkilileri, yaz tatbikatlarının ayrıntılarını açıklamadı. Ancak Güney Koreli yetkililer, tatbikatların mevcut simülasyonlu bilgisayar tatbikatlarının yanı sıra 2018’den bu yana ilk kez saha eğitimini içereceğini söyledi. Kuzey Kore, 3 Temmuz’da Madrid’deki 32. NATO Zirvesi’nde, ABD, Güney Kore ve Japonya’nın gerçekleştirdiği üçlü zirvede askeri iş birliğine tepki göstermişti. Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, Japonya Başbakanı Kişida Fumio ve ABD Başkanı Joe Biden’ın, Madrid’deki 32. NATO Zirvesi’nde gerçekleştirdiği 3’lü zirvede ele aldığı askeri iş birliği, sert şekilde kınanmıştı. ABD VE ÇİN ARASINDA SAVAŞIN AYAK SESLERİ DUYULUYOR Dünya aylardır Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı korku içinde izliyor. Binlerce hayata mal olan savaş son sürat devam ederken Çin- Tayvan ihtilafında gerilim ise zirve yapmış durumda. Savaşın diplomatik yollarla bitirilmesini uman herkesi bugünlerde yeni bir işgal ve savaş korkusu sarmış durumda. Yıllardır çözülemeyen Çin-Tayvan ihtilafında gerilim giderek tırmanıyor. ABD ve Çin tarafından yapılan karşılıklı açıklamalar ‘savaşın ayak sesleri’ olarak tanımlandı. Çin Komünist Partisinin (ÇKP) 1949’da iktidarı ele geçirmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmesi üzerine Çan Kayşek liderliğindeki Çin ARAŞTIRMA Küresel Ekonomik RisklerİSO SANAYİ 53 Milliyetçi Partisi (Kuomintag) üyeleri, Tayvan’a yerleşip 1912’de kurulan “Çin Cumhuriyeti” iktidarının Ada’da devam ettiğini ileri sürerek bağımsızlık ilan etmişti. Çin ve Tayvan o günden beri anlaşmazlık yaşamaya devam ediyor. Çin, Tayvan’ın kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. 1971’de BM Genel Kurulunda yapılan oylamada Pekin hükümetinin Çin’in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan’ın uluslararası konumu belirsiz. Ancak Tayvan’ı bağımsız bir ülke olarak kabul eden ve diplomatik ilişki kuran birçok ülke var. Elbette Çin’in en büyük düşmanı ABD bu ülkelerin başında geliyor. Tayvan’ın diplomatik koruyucusu ve bir yandan da en büyük ekonomik destekçisi ABD yıllardır adaya silah, askeri malzeme ve askeri eğitim yardımı yapıyor. Bu durum, zaten gerilimli olan Çin-ABD ilişkilerini çoğu zaman kopma noktasına gelmesine neden olurken, hali hazırda yaşanan Ukrayna işgali ve Rusya tarafından yürütülen savaş Tayvan’da yıllardır süren Çin işgali ve büyük ölçekli savaş korkusunu ayyuka çıkarmış durumda. Tayvan’ın son günlerde büyük ölçekli bir Çin işgaline karşı yaptığı devasa askeri hazırlık gazete manşetlerinde ilk sıralarda yer alırken ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin, Tayvan gezisi planı Çin’i çileden çıkardı ve Beyaz Saray’da ciddi bir jeopolitik soruna yol açtı. Tayvan, Çin’in güneydoğu kıyılarından yaklaşık 100 mil (160 km) uzaklıkta bir ada. ABD dış politikası için çok önemli olan birinci ada zincirinin içinde yer alıyor. Bazı Batılı uzmanlar, Çin, Tayvan’ı ele geçirmesi halinde, Batı Pasifik bölgesinde daha fazla güçleneceğini ve muhtemelen Guam ve Hawaii’deki ABD askeri üslerini de tehdit edebileceğini öne sürüyor. Ancak Çin, niyetinin tamamen barışçıl olduğunda ısrarlı. Bazı Batılı uzmanlar Tayvan’ın bir çatışmada en iyi ihtimalle Çin’in saldırısını yavaşlatmayı, Çin özel kuvvetlerinin kıyıya inmesini önlemeyi ve dışarıdan yardım beklerken gerilla saldırıları düzenlemeyi hedefleyebileceğini tahmin ediyor. TAYVAN EKONOMİSİ SON DERECE ÖNEMLİ Telefonlardan dizüstü bilgisayarlara, saatlere ve oyun konsollarına kadar dünyanın günlük elektronik ekipmanlarının çoğu, Tayvan’da üretilen bilgisayar çipleri tarafından destekleniyor. Bir ölçüye göre, tek bir Tayvanlı şirket - Taiwan Semiconductor Manufacturing Company veya TSMC - dünya pazarının yarısından fazlasına egemen. Çin’in Tayvan’ı alması, Pekin’e dünyanın en önemli endüstrilerinden biri üzerinde bir miktar kontrol sağlayabilir.DOSYA Dijital Dönüşüm 54 EYLÜL 2022DİJİTALLEŞME NOTUMUZ ARTTI İSO SANAYİ 55 TÜBİSAD RAPORUNA GÖRE Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Dijital Dönüşüm Endeksi 2021 Raporu”na göre, Türkiye’nin dijitalleşme notu bir önceki yıla kıyasla 3,03’ten 3,24’e yükseldi. 2021 yılında Türkiye’nin dijitalleşme notu, ekosistem, yeterlilik, kullanım ve dönüşüm olmak üzere dört bileşeninin tamamında 2020 yılına kıyasla olumlu değişim sergiledi.56 EYLÜL 2022 B ilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), iş dünyası mensupları tarafından doldurulan anketler ve 139 ülkeden alınan verilerin analiz edilmesiyle oluşturulan “Türkiye’nin Dijital Dönüşüm Endeksi 2021 Raporu”nu açıkladı. Dönüşüm, ekosistem, yeterlilik, kullanım olmak üzere dört ana bileşen ve 10 farklı boyutta Türkiye’nin dijitalleşme performansını ortaya koyan rapora göre Türkiye’nin 2021 yılı dijital dönüşüm endeksi 5 üzerinden 3,24 olarak ölçüldü ve son iki yıldaki artış eğilimini korudu. 2021 yılında Türkiye’nin dijitalleşme notu, ekosistem, yeterlilik, kullanım ve dönüşüm olmak üzere dört bileşeninin tamamında 2020 yılına kıyasla olumlu değişim sergiledi. Raporda, ekosistem bileşeninin “yasal zemin ve işleyiş” ile “yenilik ve yatırım ortamı” olmak üzere iki boyutunda geçen yıla kıyasla iyileşme yaşandığı belirtiliyor. “Satın alınabilirlik” boyutundaki performansın güçlü olduğu ifade edilirken, 2020 yılındaki 4,54 olan değer 2021 yılında daha da iyileşerek 4,63’e yükselmiş bulunuyor. Kullanım bileşeni “bireysel”, “iş dünyası” ve “kamu” olmak üzere üç alt boyutta incelenirken, her üç boyutun notlarının birbirine yakın olduğu görülüyor. “Kamu kullanımı” 10 alt boyutu itibarıyla Türkiye Dijital Dönüşüm Endeksi’nde en hızlı gelişme görülen boyut olmuş durumda bulunuyor. “Dönüşüm” bileşeninin iki alt boyutu olan “dijitalleşen ekonomi” ve “dijitalleşen toplum” geçen yıla kıyasla olumlu gelişme kaydetti. Ayrıca raporda, Koronavirüs salgınının sektör üzerinde önemli bir olumsuz etkisi olmadığı belirtildi. PANDEMİ SONRASI NORMALLEŞME ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK 2020 yılında başlayan küresel Koronavirüs salgını, dijitalleşme eğilimlerinde tüm dünyada çok büyük bir hızlanmaya yol açtı. Dijital teknolojiler bir anda ekonomik ve toplumsal hayatın en az zararla devam etmesinde en önemli unsur haline geldi. Eğitimden, alışverişe, birçok sektörde ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesinden, gündelik hayat pratiklerine, hatta sosyalleşme, kültürel aktiviteler ve sağlık tetkikleri gibi daha önce pek akla gelmeyen birçok alanda faaliyetlerin devam edebilmesi online teknolojiler sayesinde mümkün olabildi. Aşılamanın yaygınlaşması ile birlikte karantinalar, kapanmalar ve kısıtlamalar gibi ekstrem uygulamalar geride kalırken ve pandeminin en yoğun olduğu dönemlerde tamamen online olarak yapılan faaliyetlerde, eğitim gibi, yeniden yüz yüze uygulamalara dönülürken, pandemi sonrası normalleşmenin eskiye dönüş olmayacağı da ortaya çıktı. Eğitimden çalışma hayatına bir dizi alanda dijital teknolojilerin sağladığı imkanlardan yararlanmaya devam edileceği görülüyor. Dijital teknolojilerin çok fazla alanda hızla yaygın olarak kullanılır hale gelmiş olması, ülkelerin dijital dönüşüm sürecinin hızını ve kapsamını daha da önemli hale getirdi. Bu çerçevede hazırlanan Türkiye’nin Dijitalleşme Endeksi Raporu ile Türkiye ekonomisi ve toplumunun dijitalleşme konusundaki performansı yakından takip edilebiliyor. Biz de raporu daha derinlemesine inceleyerek, sizin için özetledik… DİJİTAL DÖNÜŞÜMDE TÜRKİYE NEREDE? Türkiye’nin dijital dönüşümde nerede olduğu tespit edebilmek için, dijital dönüşüm endeksinin hesaplanmasında kullanılan değişkenlerin betimsel analizleri hem seçilmiş ülkelerle karşılaştırmalı olarak hem de verileri mevcut olan ülkelerin 2019 yılından 2020 yılına evrimini gösterecek şekilde sunuldu. DOSYA Dijital Dönüşüm 031 065 103 115 118 121 124 140 172 216 219 220 277 2284 309 326 481 495 000100200300400500600 Mkik Hidit Tüki land Yit Pl al ilt Hlld Çi F Fildi ABD Al J GünK il 20192020 (% GSYH)İSO SANAYİ 57 AR-GE HARCAMALARI YETERSİZ AR-GE harcamalarıyla ilgili en iyi açıklayıcı değişken AR-GE harcamalarının gayrisafi milli hasılaya oranıdır ve o ülkenin gelirinin ne kadarlık bir kısmını araştırma geliştirme faaliyetlerine harcadığını gösterir. AR-GE harcamaların gösteren tabloya bakıldığında 2020 ve 2019 yılına ait rakamlar söz konusu. 2020 yılı itibarıyla seçilmiş ülkeler arasında İsrail yüzde 4,95 ile en yüksek paya sahip ülke oldu. Bu ülkeyi yüzde 4,81 ile Güney Kore takip etti. Türkiye ise AR-GE harcamalarının gayrisafi milli hasılaya oranı konusunda son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştirmesine karşın, yüzde 1,03 ile seçilmiş ülkeler arasında Meksika ve Hindistan’ın ardından sondan üçüncü sırada yer alıyor. Sıralama açısından 2019’dan 2020 yılına geçişte herhangi bir değişiklik olmadı. Yine de bir yıllık dönemde Türkiye’nin AR-GE harcamamalarını küçük de olsa artırdığını söylemek mümkün. Zira bu oran 2019 yılında binde 9,6 idi. 2020 yılında 2019 yılına kıyasla ülkelerin genelinde AR-GE harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının artmış olmasından yola çıkarak, AR- GE harcamalarının 2020 yılındaki daralmaya rağmen hız kesmediği söylenebilir. Bu durumun tek istisnası Meksika. Bu ülkede AR-GE harcamalarında 2020 yılında daralma oldu. PATENT SAYISINDA ARTIŞ VAR AR-GE harcamalarını tek başına yenilikçiliğin bir göstergesi olarak tanımlamak doğru olmasa Bu analizler için Türkiye ile birlikte gelişme düzeyleri ve büyüklükleri farklı 19 ülke seçildi. Bu ülkeler ABD, Almanya, Brezilya, Çin, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İtalya, Japonya, Meksika, Polonya, Singapur ve Yunanistan. Söz konusu 19 ülke ile yapılan karşılaştırmalar Türkiye’nin dijitalleşme endeksinin artırılması noktasında önemli ipuçları verecek.Next >