< Previous58ŞUBAT 2023 Kazançlı çıkanlar arasında şirketleri ve hane halkını enerji faturasına karşı koruyan hükümetler var. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’e göre, Avrupa genelinde, Eylül 2021’den bu yana yükselen enerji maliyetlerini karşılamak için 706 milyar Euro ayırıldı. Piyasa fiyatlarının düşmesi, hükümetin bütçe dengesinde hane halkının veya firmaların finanslarından daha büyük bir etkiye sahip olacaktır. Enflasyonun düşmesi ECB için sonuçlar doğurabilir. Geçen ay ECB, önceki iki politika toplantısında açıklanan 0.75’er puanlık faiz artırımlarından daha küçük bir artış ile, faiz oranını 1.5%’den 2%’e yükseltti. Son zamanlarda ekonomistler, keskin bir resesyon geçirmemesi beklenen AB için büyüme beklentilerini yükseltiyorlar. ECB’nin ekonomiyi ne kadar yavaşlatması gerektiğini ve enerji ve gıda fiyatlarının rahatlamasıyla ne kadar enflasyonun kendiliğinden azalacağını belirlemesi gerekiyor. Düşen doğalgaz fiyatları, Avrupa’nın enerji yoğun endüstrilerini de olumlu etkilemekte. Geçen yıl yükselen fiyatlar gübre, kimya ve cam gibi endüstrilerde üretimin azaltmasına neden oldu. Bazı firmalar fabrikalarını kapatmaya, işletmelerini yurtdışına taşımaya veya daha düşük enerji maliyetleri olan ülkelerden malzeme ithal etmeye başladı. Bu durum Avrupa’nın üretimde rakip ülkelerle rekabeti konusunda endişe yarattı. Diğer sektörlerin aksine önceden fiyatları sabitlemeyen bir sektör olan ve ana hammaddelerinden biri doğalgaz olan gübre sektörü; üretimlerini azaltan ilk sektörlerden birisiyken ve şimdi doğalgaz fiyatları düşerken üretimi hızla arttırıyor. Avrupa’da gübre malzemesi amonyak üretim kapasitesi Eylül ayındaki %28’den %67’ye çıktı. Şirketlerin genellikle aylar veya yıllar süren enerji anlaşmalarına girdiği alüminyum gibi sektörlerde, üretimin artışı daha uzun sürecektir. Bu sebeple şirketler planlarını değiştirmek için daha uzun bir düşük ve istikrarlı fiyat dönemine ihtiyaç duyuyor. Kapatılan fabrikaların yeniden açılması ya da üretim kapasitelerinin artırılması ise bu sektörlerde daha maliyetli olacağı için daha uzun sürecektir. Alman kimyasal üreticisi Covestro AG, düşük gaz fiyatlarının “özellikle hava koşullarının hafifliği ve düşük talep gibi koşullar “ nedeniyle olduğunu söyledi. Bir yetkili, “Son günlerdeki gelişmelerin, tüm yıla genişletilemeyeceği” ifade etti ve “Covestro için temel dinamikler değişmedi” dedi. Paris merkezli finans firması ODDO BHF’de yenilenebilir enerji analisti Louis Boujard, İngiltere ve İspanya’daki düzenlemelerin piyasada düşen gaz fiyatlarının faturalara daha hızlı yansımasına sebep olacağını söyledi. Boujard ayrıca, Fransa ve Almanya’da enerji anlaşmalarının kısa vadeli fiyat hareketlerine duyarlı olmadığını ifade etti. Sonuç olarak Avrupa’da düşen doğalgaz fiyatları, kıştan önce depolanan LNG stokları ve kriz başından beri yapılan uyarıların düşürdüğü tüketim sebebiyle krizin etkisi hafiflemiş durumda. Fakat yine de hassas bir denge mevcut. Gelecek bir soğuk hava dalgası ya da bir rahatlama sonucu enerji talebinde oluşabilecek ani bir yükseliş bu dengeleri bozabilir ve fiyatların yeniden yükselişe geçmesine sebep olabilir. Fiyatların önümüzdeki 4 aylık süreçte şu anki seviyeye yakın kalması ise ECB’nin faiz konusunda elini rahatlatabilir ve ekonomik yavaşlamanın düzelmesinin önünü açabilir. FINANS GÜNDEM60 ŞUBAT 2023 Üretimde yeni çağ: Toplum 5.0 2017’de hayatımıza giren Toplum 5.0 kavramı, sanayide üretimle birlikte toplumun tamamını baştan aşağı dönüştürecek. Toplum 5.0, dijitalleşmenin ve otomasyonun etkisini demografik, ekonomik ve sosyolojik yönleriyle ele alarak, insanların makine ve robotlarla ilişkisinin en verimli biçimde işlediği “süper akıllı toplum” modelini ortaya atıyor. Peki yalnızca teknolojik gelişimi değil, yeni bir anlayış biçimini de beraberinde getiren Toplum 5.0’a Türkiye ne kadar hazır? DOSYA Toplum 5.0İ lk sanayi devrimi, 18. yüzyılda su ve buhar gücüyle çalışan mekanik üretim tesislerinin kurulması ile başlamıştı. İkinci sanayi devrimi ise, 20. yüzyılın başlarında elektrik enerjisi yardımıyla iş bölümünün ve seri üretimin ortaya çıkması ile yaşanmıştı. 1960’lı yılların sonlarına gelindiğinde, endüstriyel süreçlerde elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımı optimize edilmiş, otomatik üretim çağının kapısını açan üçüncü sanayi devrimi gerçekleşmişti. Günümüzde ise siber-fiziksel sistemlerin ön planda olduğu Endüstri 4.0 devrimi yaşanıyor. Ancak insanlık yeni bir evreye geçmeye hazırlanıyor. İnsanlığın avcı-toplayıcı, tarım, endüstri ve bilgi toplumlarından geçerek geldiği beşinci evre “Toplum 5.0” olarak adlandırılıyor. Toplum 5.0, dijitalleşmenin ve otomasyonun etkisini demografik, ekonomik ve sosyolojik yönleriyle ele alarak, insanların makine ve robotlarla ilişkisinin en verimli biçimde işlediği “süper akıllı toplum” modelini ortaya atıyor. Toplum 5.0, Endüstri 4.0’a benzer şekilde nesnelerin interneti, yapay zekâ, büyük veri ve robotik gibi dijital teknolojileri içeriyor. Ancak Endüstri 4.0’dan farklı olarak Toplum 5.0 odağına yalnızca sanayi üretimini almıyor; tarım, finans, enerji ve gıda, sağlık ve bakım hizmetleri, ulaşım ve güvenlik hizmetleri gibi hayatın pek çok alanını kapsıyor. 2017’de CeeBIT bilişim fuarında Japonya tarafından ortaya atılan bu terim, Endüstri 4.0 kavramına ve çözümlerinin fiilen uygulanmasından çıkarılan derslere bir tepki olarak ortaya çıkan güncellenmiş bir sanayi devrimi vizyonunu tanımlamak için kullanılmıştı. Ancak Toplum 5.0’ı destekleyen küresel teknoloji ve iş dünyasına göre, Toplum 5.0’ın başka bir devrim değil, Endüstri 4.0’ın bir tamamlayıcısı olarak değerlendirilmesi gerekiyor. GÜNDELİK HAYATIMIZ NASIL ETKİLENECEK? Toplum 5.0’ı oluşturan en önemli teknoloji unsurunu, nesnelerin interneti (Internet of Things, IoT) oluşturuyor. IoT ile otomobiller, trafik ışıkları, konteynerler, ev aletleri ve benzeri birçok nesneden gelen yazılım verileri, gerçek zamanlı olarak internete aktarılabilecek. Örneğin IoT teknolojisine sahip otomobiller, trafik ışıklarıyla veri alışverişi yaparak yol durumuna dair bilgi edinebilecek. Bu sayede hem trafikte geçirilen süre azalacak hem de insan hatasından kaynaklanan kazaların önüne geçilebilecek. Veya evlerdeki tüm eşyalar internet üzerinden birbirleriyle iletişim kurabilecek; buzdolabında stoğu azalan ürünler için onayınızla internetten sipariş verilebilecek, iklimlendirme sistemleri evi siz gelmeden istediğiniz sıcaklığa ulaştırabilecek. IoT teknolojisinin büyük şehirlere entegre edilmesiyle akıllı şehirler ortaya çıkacak. Örneğin şehirlerde kamuya ait bütün nesnelerden sağlanan veri gerçek zamanlı olarak işlenebilecek. Ulaşım, haberleşme, içme suyu ve doğal gaz altyapılarının kontrol edilmesi için mühendislerin alanda bulunmasına gerek kalmadan yazılımlar gerekli işlemleri uygulayabilecek. Toplum 5.0 anlayışının temelinde ise yapay zekâ teknolojisi yer alıyor. Yapay zekâ karmaşık verileri algılama, büyük sistemlerin davranışlarını tahmin etme ve fiziksel dünyada son derece yüksek hassasiyet gerektiren işleri yürütme konularında büyük katkı sağlayacak. Bu teknolojinin gelişmesiyle, insansız hava araçları ile internet üzerinden verilen siparişler kolayca alınabilecek, tarım makineleri otonom görev kabiliyetine sahip olabilecek ve hasat verimi artırılarak daha kaliteli ürünler elde edilebilecek. İSO SANAYİ 6162 ŞUBAT 2023 göre, Türkiye’de sanayinin dijital olgunluk seviyesi Endüstri 2.0 ile Endüstri 3.0 arasında yer alıyor. Ancak pek çok firmanın da Endüstri 4.0 yarışına katılmak için çalışmalara başladığı ifade ediliyor. Toplum 5.0, yalnızca sanayiyi değil, toplumun tamamını yakından etkileyecek özellikler barındırıyor. Dolayısıyla her şeyden önce Türkiye’nin toplumsal olarak bilinç düzeyinde Toplum 5.0’a hazırlanması gerekiyor. Türkiye’nin bu yeni sürece girmesi için öncelikle, üstünlük sağlayabileceği stratejik inovasyon alanlarını tespit edip, bu alanlarda yatırım yapması ve bu alanların teşvik edilmesi gerekiyor. Öte yandan kamu ve özel sektör ile üniversitelerin, endüstri dönemi geçişlerinin iyi anlaşılmasını sağlayacak bilgilendirme seferberliği içine girmesi önem taşıyor. Türkiye gerek genç ve donanımlı nüfusun büyüklüğü gerekse ayrılabilecek kaynakların çeşitliliği açısından avantajlı bir konumda yer alıyor. Bu avantajı değerlendirmek için eğitimden sağlığa, ticaretten lojistiğe imkân olan her sektörde dijital dönüşümün öneminin vurgulanması ve yerel veya tekil girişimlerden ziyade ulusal bir seferberliğin benimsenmesi gerekiyor. Bu ulusal çabanın artırılması için teşvikler verilmesi, bunlara ek olarak da konuyu öğrenmek ve geliştirmek isteyen tüm SANAYİDE FARKLILAŞAN YÖNLERİYLE TOPLUM 5.0 Toplum 5.0, geleceğin otomatikleştirilmiş endüstriyel ortamlarında robotlar ve IoT cihazlarıyla birlikte çalışan insanların entegrasyonunu hedefliyor. Üretimde maksimum verimlilik ve yüksek performans için robotlardan ve akıllı makinelerden yararlanmayı hedefleyen Endüstri 4.0’ın aksine Toplum 5.0, insan etkisine ve IoT ile Büyük Veri gibi en son teknolojilerin insan emeğini güçlendirmek için nasıl kullanılabileceğine odaklanıyor. Toplum 5.0, başarısının odağına teknolojiyi değil, teknolojiyi kullanan insanları yerleştiriyor. Nitekim bu kapsamda yapılan çalışmalarda, operatör merkezli yaklaşımı benimseyen dijitalleşmenin, verimliliği yüzde 15 oranında artırdığı görülüyor. Operatör odaklı inovasyon yaklaşımının faydaları arasında daha fazla iş gücü çeşitliliği, operatörleri güçlendiren daha yüksek kaliteli siber-fiziksel etkileşimler, iyileştirilmiş çalışan güvenliği ve kolaylaştırılmış operatör deneyimi yer alıyor. Endüstri 4.0’da başarı kriterleri, ağırlıklı olarak üretim sürecinin optimizasyonu ve kâr maksimizasyonuna odaklanıyordu. Bununla birlikte COVID-19 salgını sürecinde yaşanan büyük ölçekli tedarik zinciri kesintisi, üreticilerin operasyonel esnekliğe öncelik vermesi gerektiğini açıkça ortaya koydu. Dolayısıyla kurumsal esneklik ve uyarlanabilir teknolojiye güven ön plana çıktı. Dijital araçlar ile krizlerin tahmin edilebilir olması da istikrarlı bir performansın temelini oluşturmaya başladı. Toplum 5.0, kaynak bulma ve işletme maliyetlerini azaltan tahmine dayalı içgörüler sunarak, tedarik zincirinde şeffaflık ve operasyonel esneklikten elde edilen rekabet avantajı elde etmeyi hedefliyor. Örneğin büyük veri teknolojisi sayesinde, veriler yapay zekâ üzerinden işlenerek üretim operasyonları daha verimli hâle getirilebilecek. Öte yandan sürdürülebilirlik, Toplum 5.0’ın en önemli unsurlarından biri olarak ön plana çıkıyor. Hâlihazırda sürdürülebilirliği esas alan işletmelerin çoğu, faaliyetlerinin doğaya verdiği olumsuz etkileri azaltmayı hedefliyor. Ancak Toplum 5.0, buna ek olarak doğaya olumlu etkilerini de artırmaya odaklanıyor. Böylelikle enerji maliyetlerini ve atıklarını azaltarak şirket itibarını güçlendirmekle kalmıyor hem topluma hem de çevreye katkı sağlıyor. Başka bir deyişle, Toplum 5.0’da işletmeler sorunun değil, çözümün parçası haline geliyor. TÜRKİYE NE KONUMDA? Peki Türkiye, Toplum 5.0’ın neresinde duruyor? TÜBİTAK’ın 1000 firmayla yaptığı araştırma sonuçlarına DOSYA Toplum 5.0İSO SANAYİ 63 paydaşlara hem mevzuat hem de uygulama kapsamında mümkün olan her türlü kolaylığın sağlanması önem taşıyor. Toplum 5.0’a geçiş sürecinde atılması gereken önemli adımlardan biri de yapay zekâ, büyük veri, robotik ve nesnelerin interneti olmak üzere birçok yeni teknoloji üzerine Ar-Ge çalışmaları yapmak. Bu teknolojileri çalışacak nitelikli, farklı düşünme kabiliyetine sahip yaratıcı bireylerin rahatça üretim yapabilecekleri bir ortamın oluşturulması gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’de üretimin özgün çözümlerle Toplum 5.0’ın getirdiği yeni teknolojiler özelinde geliştirilmesi, girişimcilik, Ar-Ge ve yenilikçilik değerlerine hız verilmesi önemli rol oynuyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde Toplum 5.0 kapsamında bahsedilen teknolojilerin yaygınlaşacağı düşünülürse, Türkiye’deki her bir sektörün ve toplumun tüm paydaşlarının teknolojiyi yakalayarak rekabetçi bir pozisyon almasını sağlamak önemli bir kriter hâline geliyor. Bu sebeple Türkiye’nin, genç nüfusunu, teknolojiyi kullanan değil geleceğin teknolojilerini tasarlayacak ve üretecek şekilde eğitmeye, ayrıca teknolojiye yatırım yapmaya hız kesmeden devam etmesi büyük önem taşıyor. Teknoloji ve dünya aynı hızla gelişirken, beraberinde çeşitli sorunları da getiriyor. İşte bu sorunların çözümü Toplum 5.0’ın temelini oluşturmakla beraber, bir bilinmezliğin de kapısını aralıyor. Şimdilik bilinen şu ki, günümüzde pek çok ülke Toplum 5.0 nezdinde kendini konumlandırmaya devam ediyor. Ancak hiçbir ülke hâlihazırda yaşanmakta olan dijital dönüşümü kaçırılabilecek kadar büyük bir lükse sahip değil. Gelecekte bu dönüşümü kaçırmış ülkelerle, bu dönüşümü yakalayabilmiş ülkeler arasındaki fark çok büyük olacak ve tüm dünyanın iletişimini ve işleyişini etkileyecek. KAYNAKÇA • https://www.forbes.com/sites/ jeroenkraaijenbrink/2022/05/24/what-is-industry- 50-and-how-it-will-radically-change-your- business-strategy/?sh=21cc995720bd • https://op.europa.eu/en/publication-detail/-/ publication/8e5de100-2a1c-11eb-9d7e- 01aa75ed71a1/language-en • https://www.weforum.org/agenda/2022/05/ how-digitalization-of-industries-can-empower- humanity/ • https://bilimteknik.tubitak.gov.tr/makale/insanlik- yararina-teknolojik-donusum-toplum-50 • https://www.google.com/url?sa=t&rct=j&q =&esrc=s&source=web&cd=&ved=2ahUK Ewiypvu-88n8AhW7QvEDHYjcAaAQFnoE CBMQAQ&url=https%3A%2F%2Fwww.btk. gov.tr%2Fuploads%2Fpages%2Farastirma- raporlari%2Ftoplum-5-0-arastirma-raporu.pdf&usg =AOvVaw2gdCU8WS4GPorfhaEzlxjD • https://www.sciencedirect.com/science/article/ abs/pii/S2452414X2100055864ŞUBAT 2023 KÜRESEL CEO’LAR UYARIYOR: DÜNYA EKONOMISI 2023’TE YAVAŞLAYACAK ARAŞTIRMA Dünya EkonomisiISO SANAYI 65 PwC’nin, 26. Küresel CEO araştırmasına yanıt veren 105 ülke ve bölgeden 4.410, Türkiye’den 87 CEO’nun yaklaşık dörtte üçü (%75), küresel ekonomideki büyümenin önümüzdeki yılda yavaşlayacağı görüşünde. Zorlu koşullara ek olarak, CEO’ların yaklaşık %40’ı, şirketlerinin mevcut gidişatlarına devam etmesi halinde, önümüzdeki 10 yılda finansal olarak varlığını sürdüremeyeceğini de düşünüyor.P wC’nin Ekim ve Kasım 2022’de 105 ülke ve bölgede 4.410 CEO, Türkiye’den ise 87 CEO’nun katılımı ile gerçekleştirdiği 26. Küresel CEO araştırmasına göre, CEO’ların yaklaşık dörtte üçü (%75) küresel ekonomideki büyümenin önümüzdeki yılda yavaşlayacağını düşünüyor. Küresel ekonomik büyümenin yavaşlayacağını düşünenlerin oranı Türkiye’deki CEO’larda yüzde 77’ye çıkıyor. Zorlu koşullara ek olarak, CEO’ların yaklaşık %40’ı, şirketlerinin mevcut gidişatlarına devam etmesi halinde, önümüzdeki 10 yılda finansal olarak varlığını sürdüremeyeceği görüşünde. ŞIRKETLERIN BÜYÜME POTANSIYELINE GÜVEN DÜZEYI CIDDI ORANDA DÜŞTÜ CEO’lar önümüzdeki yılki küresel ekonomik büyüme konusunda aşırı kötümserler; bu durum geçtiğimiz yılın iyimser görünümünden ciddi bir kopuşu ifade ediyor. Küresel CEO’ların yaklaşık dörtte üçü, küresel ekonomik büyümenin yavaşlayacağını düşünüyor. CEO’ların, şirketlerinin büyüme potansiyeline güven düzeyi ise 2008 yılındaki kadar olmasa da 2008’den sonraki tüm yıllara kıyasla çok ciddi oranda düştü. “ENFLASYON VE MAKROEKONOMIK DALGALANMALAR, ÖNÜMÜZDEKI 12 AYDA DAHA ETKILI OLACAK” CEO’lar önümüzdeki 12 ay ve 5 yıllık dönemlerde, yine enflasyon, ekonomik dalgalanmalar, jeopolitik çatışmalar, siber güvenlik tehditleri ve iklim değişikliği gibi bir dizi benzer riske maruz kalacaklarını düşünüyorlar. Enflasyonun ve makroekonomik dalgalanmaların, önümüzdeki 5 yıldan ziyade, önümüzdeki 12 ayda daha etkili olacağı düşünülüyor. Siber ve sağlık alanındaki tehditler bir yıl öncesine göre düşerken, enflasyon (%40), makroekonomik dalgalanma (%31) ve jeopolitik çatışma (%25) en önemli küresel tehditler arasında. P wC’nin Ekim ve Kasım 2022’de 105 ülke ve bölgede 4.410 CEO, Türkiye’den ise 87 CEO’nun katılımı ile gerçekleştirdiği 26. Küresel CEO araştırmasına göre, CEO’ların yaklaşık dörtte üçü (%75) küresel ekonomideki büyümenin önümüzdeki yılda yavaşlayacağını düşünüyor. Küresel ekonomik büyümenin yavaşlayacağını düşünenlerin oranı Türkiye’deki CEO’larda yüzde 77’ye çıkıyor. Zorlu koşullara ek olarak, CEO’ların yaklaşık %40’ı, şirketlerinin mevcut gidişatlarına devam etmesi halinde, önümüzdeki 10 yılda finansal olarak varlığını sürdüremeyeceği görüşünde. ŞIRKETLERIN BÜYÜME POTANSIYELINE GÜVEN DÜZEYI CIDDI ORANDA DÜŞTÜ CEO’lar önümüzdeki yılki küresel ekonomik büyüme konusunda aşırı kötümserler; bu durum geçtiğimiz yılın iyimser görünümünden ciddi bir kopuşu ifade ediyor. Küresel CEO’ların yaklaşık dörtte üçü, küresel ekonomik büyümenin yavaşlayacağını düşünüyor. CEO’ların, şirketlerinin büyüme potansiyeline güven düzeyi ise 2008 yılındaki kadar olmasa da 2008’den sonraki tüm yıllara kıyasla çok ciddi oranda düştü. “ENFLASYON VE MAKROEKONOMIK DALGALANMALAR, ÖNÜMÜZDEKI 12 AYDA DAHA ETKILI OLACAK” CEO’lar önümüzdeki 12 ay ve 5 yıllık dönemlerde, yine enflasyon, ekonomik dalgalanmalar, jeopolitik çatışmalar, siber güvenlik tehditleri ve iklim değişikliği gibi bir dizi benzer riske maruz kalacaklarını düşünüyorlar. Enflasyonun ve makroekonomik dalgalanmaların, önümüzdeki 5 yıldan ziyade, önümüzdeki 12 ayda daha etkili olacağı düşünülüyor. Siber ve sağlık alanındaki tehditler bir yıl öncesine göre düşerken, enflasyon (%40), makroekonomik dalgalanma (%31) ve jeopolitik çatışma (%25) en önemli küresel tehditler arasında. YÜZDE 60’I ÇALIŞAN SAYISINI AZALTMAYI PLANLAMIYOR CEO’lar önümüzdeki 12 ayda iklim değişikliği riskinin; fiziksel varlıklarından çok, maliyet profillerini ve tedarik zincirlerini etkileyeceğini düşünüyorlar. Araştırmaya göre en fazla aksiyon alan CEO’ların aynı zamanda risklere en fazla maruz kaldığını düşünen CEO’lar olduğu da görülüyor. CEO’lar maliyetleri düşürüyor, bununla birlikte yüzde 60’ı çalışan sayısını azaltmayı planlamıyor ve yüzde 80’i, “büyük istifa” trendinin ardından yetenekleri elde tutma mücadelesi verirken ücretleri azaltmayı düşünmüyor. Müşteri taleplerindeki değişim (%56), yasal düzenlemeler ( %53) ile uzun vadeli endüstri kârlılığının önündeki en büyük zorluklar arasında görülüyor. SIBER GÜVENLIK YATIRIMLARI ÖNE ÇIKTI Bu arada jeopolitik riskler CEO’ların gündemlerinde üst sıralara çıktı. Jeopolitik krizlerde riskleri en aza indirebilmek için şirketler, tedarik zincirlerine, siber güvenliğe ve pazardaki varlıklarını güçlendirmeye yatırım yapıyor. Araştırmada yer alan, “Önümüzdeki 12 ayda karşınıza çıkabilecek jeopolitik YÜZDE 60’I ÇALIŞAN SAYISINI AZALTMAYI PLANLAMIYOR CEO’lar önümüzdeki 12 ayda iklim değişikliği riskinin; fiziksel varlıklarından çok, maliyet profillerini ve tedarik zincirlerini etkileyeceğini düşünüyorlar. Araştırmaya göre en fazla aksiyon alan CEO’ların aynı zamanda risklere en fazla maruz kaldığını düşünen CEO’lar olduğu da görülüyor. CEO’lar maliyetleri düşürüyor, bununla birlikte yüzde 60’ı çalışan sayısını azaltmayı planlamıyor ve yüzde 80’i, “büyük istifa” trendinin ardından yetenekleri elde tutma mücadelesi verirken ücretleri azaltmayı düşünmüyor. Müşteri taleplerindeki değişim (%56), yasal düzenlemeler ( %53) ile uzun vadeli endüstri kârlılığının önündeki en büyük zorluklar arasında görülüyor. SIBER GÜVENLIK YATIRIMLARI ÖNE ÇIKTI Bu arada jeopolitik riskler CEO’ların gündemlerinde üst sıralara çıktı. Jeopolitik krizlerde riskleri en aza indirebilmek için şirketler, tedarik zincirlerine, siber güvenliğe ve pazardaki varlıklarını güçlendirmeye yatırım yapıyor. Araştırmada yer alan, “Önümüzdeki 12 ayda karşınıza çıkabilecek jeopolitik 66 ŞUBAT 2023 ARAŞTIRMA Dünya Ekonomisiçatışmalarla baş edebilmek için şirketinizin almayı düşündüğü önlemler var mı?” sorusuna CEO’ların yüzde 48’i, siber güvenlik ve veri güvenliğine yönelik yatırım yanıtını verdi. Yüzde 46 ile diğer yanıtlarsa “tedarik zincirine yönelik ayarlamalar” ve “Halihazırda varlık gösterilen pazarlardaki konumu ayarlamak ve/veya yeni pazarlara doğru genişlemek” oldu. CEO’LAR YENILIKLER YAPMAYA DAHA FAZLA VAKIT AYIRMAK ISTIYOR CEO’lar gündemlerini meşgul eden tüm konuların ötesinde şirketlerinde yenilikler yapmaya daha fazla vakit ayırmak istiyorlar. Mevcut çalışma düzenlerinde halihazırdaki operasyonel performansa yoğunlaşırken, eğer boş bir takvimle her şeye baştan başlama imkanları olsaydı, gelecekteki talepleri karşılamak için şirketi ve şirket stratejisini dönüştürmeye vakit ayıracaklarını belirtiyorlar. Dönüşüm söz konusu olduğunda ise CEO’lar için teknoloji ve dönüşüm odaklı yatırımlar önem taşıyor. CEO’lar ayrıca önümüzdeki 10 yıl içinde kendi sektörlerinde kârlılığı doğrudan etkileyecek çok sayıda zorluk olduğunu düşünüyor. Yarısından fazlası (%56) müşteri talebi/tercihlerindeki değişimin karlılığı etkileyeceğine inanıyor, bunu yasal mevzuattaki değişiklikler (%53), iş gücü/beceri eksiklikleri (%52) ve teknolojideki yıkıcı değişiklikler (%49) izliyor. çatışmalarla baş edebilmek için şirketinizin almayı düşündüğü önlemler var mı?” sorusuna CEO’ların yüzde 48’i, siber güvenlik ve veri güvenliğine yönelik yatırım yanıtını verdi. Yüzde 46 ile diğer yanıtlarsa “tedarik zincirine yönelik ayarlamalar” ve “Halihazırda varlık gösterilen pazarlardaki konumu ayarlamak ve/veya yeni pazarlara doğru genişlemek” oldu. CEO’LAR YENILIKLER YAPMAYA DAHA FAZLA VAKIT AYIRMAK ISTIYOR CEO’lar gündemlerini meşgul eden tüm konuların ötesinde şirketlerinde yenilikler yapmaya daha fazla vakit ayırmak istiyorlar. Mevcut çalışma düzenlerinde halihazırdaki operasyonel performansa yoğunlaşırken, eğer boş bir takvimle her şeye baştan başlama imkanları olsaydı, gelecekteki talepleri karşılamak için şirketi ve şirket stratejisini dönüştürmeye vakit ayıracaklarını belirtiyorlar. Dönüşüm söz konusu olduğunda ise CEO’lar için teknoloji ve dönüşüm odaklı yatırımlar önem taşıyor. CEO’lar ayrıca önümüzdeki 10 yıl içinde kendi sektörlerinde kârlılığı doğrudan etkileyecek çok sayıda zorluk olduğunu düşünüyor. Yarısından fazlası (%56) müşteri talebi/tercihlerindeki değişimin karlılığı etkileyeceğine inanıyor, bunu yasal mevzuattaki değişiklikler (%53), iş gücü/beceri eksiklikleri (%52) ve teknolojideki yıkıcı değişiklikler (%49) izliyor. “KISA VADELI RISKLER BELIRLENMELI” Araştırmaya yönelik yapılan değerlendirmede “Makroekonomik dalgalanmalar, küresel yüksek enflasyon ve gergin bir jeopolitik gündem küresel düzeyde CEO’larda çok uzun süredir görülmeyen karamsarlığa yol açtı. Liderler, şirketlerinin geleceğini etkileyecek uzun vadeli risklere karşı stratejik kararları masaya yatırırken, aynı zamanda kısa vadeli riskleri de belirlemeli ve bu risklere yönelik önlemler üzerinde de harekete geçmeliler” ifadesi yer aldı. Yapılan değerlendirmede, bütün bunlarla birlikte, “Büyük istifa” dalgasının, CEO’lara bu ikili zorluğa karşı geçerli ve önemli aksiyonlar alsalar bile, yetenekli çalışanları ellerinde tutamadıkları zaman bu çabaların boşa çıkabileceğini de gösterdiği belirtildi. Bu baskılara rağmen, liderlerin çalışanlarını ön planda tutup merkeze koymaya devam ettikleri belirtilen değerlendirmede, “Dünyadaki değişim, hızından hiçbir şey kaybetmiyor; CEO’ların amacı sadece şirketlerini geliştirmek değil, aynı zamanda gelecekte de hayatta tutmak. Bu nedenle kısa vadeli riskler ile uzun vadeli sonuçlara yönelik gündemlerini doğru bir şekilde dengelemeliler” ifadesi de yer aldı. “KISA VADELI RISKLER BELIRLENMELI” Araştırmaya yönelik yapılan değerlendirmede “Makroekonomik dalgalanmalar, küresel yüksek enflasyon ve gergin bir jeopolitik gündem küresel düzeyde CEO’larda çok uzun süredir görülmeyen karamsarlığa yol açtı. Liderler, şirketlerinin geleceğini etkileyecek uzun vadeli risklere karşı stratejik kararları masaya yatırırken, aynı zamanda kısa vadeli riskleri de belirlemeli ve bu risklere yönelik önlemler üzerinde de harekete geçmeliler” ifadesi yer aldı. Yapılan değerlendirmede, bütün bunlarla birlikte, “Büyük istifa” dalgasının, CEO’lara bu ikili zorluğa karşı geçerli ve önemli aksiyonlar alsalar bile, yetenekli çalışanları ellerinde tutamadıkları zaman bu çabaların boşa çıkabileceğini de gösterdiği belirtildi. Bu baskılara rağmen, liderlerin çalışanlarını ön planda tutup merkeze koymaya devam ettikleri belirtilen değerlendirmede, “Dünyadaki değişim, hızından hiçbir şey kaybetmiyor; CEO’ların amacı sadece şirketlerini geliştirmek değil, aynı zamanda gelecekte de hayatta tutmak. Bu nedenle kısa vadeli riskler ile uzun vadeli sonuçlara yönelik gündemlerini doğru bir şekilde dengelemeliler” ifadesi de yer aldı. ISO SANAYI67Next >