< Previous38 ŞUBAT 2024 KAPAK Meclis “Yapay Zekâ Çağı’nda hiç kimse mevcudu yeterli bulmayı, yerinde saymayı savunamaz. İşte böyle bir anlayış eşliğinde Türkiye’nin sanayisinin elbette bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu ve bunun için azami bir çaba içinde olmamız gerektiğini kabul ediyoruz. Öte yandan, sektörlerimizin dış pazarlarda rekabet gücü ve tempo kaybetmesinden kaynaklı düşüşlerle bu dönüşümü nasıl gerçekleştirecekleri de bir soru işareti olarak önümüzde duruyor” dedi. Bahçıvan, bu ekonomik modelde Türkiye ekonomisinin gelişmesi ve büyümesinin ihracat dışında bir çözümünün olmadığı söylenirken; gelişmeler bize mevcut desteklerin, ihracat kabiliyetini istenen ölçüde geliştirmediğini de gösterdiğine dikkat çekti ve “Nitekim yılın başından itibaren oluşan yüksek maliyetler ihracat piyasalarındaki rekabet gücümüzü sekteye uğratmış durumda. Buna finansmana ulaşımda süregelen ciddi zorluklar ve son dönemde Kızıldeniz’de yaşanan lojistik sıkıntılar da eklenmiş durumda Ekonomimizde son 2-3 yıldır yaşanan gelgitlere ayırdığımız gereksiz zaman nedeniyle bu kısa vadeli sorunlara çözüm için gerekli olan; başta demokrasimizi geliştirecek hukuk alanı olmak üzere yapısal reformlara ne yazık ki zaman ayrılamamakta ve vakit kaybedilmektedir. Önümüzdeki 31 Mart 2024 tarihindeki Yerel Seçimler’den sonra ülkemiz uzun sürecek bir seçimsiz döneme giriyor. Bu, hepimiz için tarihi bir fırsattır, bu kıymetli fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Türkiye’nin dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm, insan kaynağı, eğitim ve hukuk gibi alanlarda beklenen reformlar için elindeki fırsatları daha güçlü kullanması gereken bir modele ihtiyacı olduğuna değinen İSO Başkanı, “Bugün acil ihtiyaç duyulan bu reformlar yapılmadığı içindir ki Türkiye’ye yabancı sermaye akımı zayıf kalıyor. Şirket birleşme ve satın almaları da hızla düşüyor” diyerek şöyle devam etti: “Bu durum, maalesef Türkiye’deki yatırım ikliminin yabancılar açısından yeterince cazip olmadığını bize çok net gösteriyor. Bunun en önemli nedeni enflasyon olsa da sadece enflasyona bağlayarak asıl yapmamız gerekenleri göz ardı etmememiz gerekiyor. Sanayiciler olarak bizler yıllardır yüksek enflasyonun ülkemize de üretime de yarar getirmeyeceğini, enflasyonist bir büyümenin bedelini toplum olarak hep birlikte ödeyeceğimizi her vesile ile dile getirdik. Bir an önce kurtulmamız gerektiğinde herkesin mutabık olduğu yüksek enflasyonun ancak ve ancak; sağlıklı, sürdürülebilir bir makro-finansal istikrar ortamının tesis edilmesiyle son bulacağını söylüyoruz. Bu ortamın olmazsa olmazı da az önce söyledim gibi güven ve öngörülebilirliktir. Bu açıdan politika adımlarında öncelik güven kanalını güçlendirmek ve öngörülebilirlik sorunlarını ortadan kaldırmak olmalıdır” SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME VE FİNANSAL İSTİKRAR, GÜÇLÜ KURUMSAL YAPILARDAN GEÇİYOR Sürdürülebilir büyüme ve finansal istikrarın, güçlü kurumsal yapılardan geçtiği yönündeki yaklaşım dünyada giderek daha yaygın kabul gördüğüne değinin Erdal Bahçıvan bu açıdan ülkemizde de başta Merkez Bankası olmak üzere kurumsal bağımsızlığın kalıcı tesisinin ve genel anlamda kurumsal yapının güçlendirilmesinin, en temel politika öncelikleri arasında yer alması gerektiğine vurgu yaptı. Bahçıvan şöyle devam etti: “Bu nedenle finansal istikrarı sağlamaya dönük son dönemlerdeki çabalarda, hedeflerin birbiri ile tutarlı olduğu geleneksel araçlara yeniden dönülmesi, temel kırılganlıkları azaltmak İSO SANAYİ 39 açısından son derece önemlidir. Bu vesileyle, son dönemde tesis edilen para ve maliye politikaları arasında uyum, koordinasyon ve sürekliliğinin taşıdığı önemin altını da bir kez daha çizmek istiyorum. İkiz dönüşüme uyum süreci büyük hacimli ve uzun vadede geri dönüş sağlayan yatırımları gerekli kılıyor. Bu nedenle finansman meselesi başlıca problemlerden birisi haline geliyor. Türk sanayisi olarak ölçek, özkaynak yetersizliği gibi sorunlarımız ortadayken, yaşanan dönüşümün gerisinde kalmamak için gerek duyduğumuz finansmanı nasıl sağlayacağız? Bu, önümüzdeki dönemin en önemli yapısal reform alanlarından birisi olmak durumunda. Büyüme-enflasyon geriliminin aşılamadığı, bu nedenle her 3-5 yılda bir para politikasının da baştan yazıldığı ve böylece finansman koşullarının öngörülemez olduğu bir ortamda bu yatırımların hayata geçirilmesi ne kadar gerçekçi? Bu bağlamda son dönemde devreye alınan Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi’nin çok olumlu bir adım olduğunu ve benzer örneklerin artması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak gerçek anlamıyla bir sanayi politikasını finanse edebilecek kapasiteye sahip yeni nesil bir kalkınma bankasının kurulmasını ve böylece sanayide yapısal dönüşümünün finansmanını konjonktürel dalgalanmaların dışına taşımayı çok önemli bir reform alanı olarak gördüğümüzü bir kez daha tekrar etmek istiyorum” Geldiğimiz noktada, Türkiye’nin büyüme stratejisinin mutlaka iklim değişikliği gündemine ve karbonsuzlaşmaya dayalı olarak şekillenmek zorunda olduğunu söyleyen İSO Başkanı Bahçıvan: “Bu doğrultuda sanayi sektörüne sağlanan finansal destekler ihracatla sınırlı kalmayıp yeşil dönüşüm ve ileri teknolojiye dayalı girişimleri bir araya getirecek yatırımlar için tasarlanmalıdır. Önerdiğimiz kalkınma bankacılığı reformu, aynı zamanda reel sektörün yeşil finans kapsamındaki uluslararası kaynaklara daha fazla ve daha hızlı erişebilmesini sağlamak için de önem taşıyor” dedi. ACİL VERGİ REFORMUYLA VERGİ MEVZUATI SADELEŞTİRİLMELİ Konuşmasında Türkiye’nin şu anda en acil yapması gereken reform konularının başında ver vergi mevzuatının sadeleştirilmesi olduğunu söyleyen Bahçıvan özellikle kayıtışımdık ile mücadeleye dikkat çekerek bu konuda şunları dile getirdi: “Bu noktada vergi kanunları bir bütün olarak ele alınmalı ve kayıt dışılıkla mücadeleyi en öncelikli hedef olarak belirleyen bir vergi reformu çalışması yapılmalıdır. Maalesef kayıt dışılık Türkiye’de hep konuşulan fakat kalıcı bir şekilde çözümün bulunamadığı kritik, hayati bir konudur. Hammadde temininden üretime, istihdamdan tüketime kadar tüm zincirlerde kayıt dışılığın engellenememesini adaletli bir vergi sisteminin önündeki en kritik engel olarak görüyoruz. Bu başlıkta özellikle KDV ile ilgili reform, birincil öncelikli beklentimiz konumunda yer almaktadır. KDV mevzuatı tümüyle yeniden ele alınarak sanayiye ve üretime yük getirmeyecek bir şekle dönüştürülmelidir. Zira bugünkü yapısıyla KDV, sanayiciden devamlı olarak fon çekmenin yanında şirketlere bitmek bilmeyen bir uğraş ve meşguliyet getirmektedir. Birikmiş KDV alacaklarının 2022 itibarı ile sadece İSO 1000 kuruluşlarında 60 milyar TL’ye yaklaştığını hatırlayacak olursak, Türkiye’nin artık kendisiyle çok uyum sağlayamayan ve adeta sanayici vergisi hale gelen KDV modelinden daha reformist bir yapıya dönmesi gerekiyor. Bu geçiş sürecinde devreden KDV alacaklarının başta Türk Eximbank kredileri olmak üzere kamuya dönük işlemlerde teminat olarak gösterilebilmesi imkanının sağlanması sanayimizin teminat sorunlarının çözümünde önemli bir rol oynayabilecektir. Bunun yanı sıra şirketlerin her konuda geçmiş performanslarını ortaya koyan bir vergi sistemi oluşturulmalıdır. Bu sistem, teşvikten vergisel aflara, vizeden finansmana kadar şirketlere sağlanacak ilave faydalar için temel referans kaynağı olarak kullanılmalıdır. Artık belli bir kredibilite oluşturan, belli bir disiplin ve uzun yıllara yayılı bir istikrar içerisinde çalışan 40 ŞUBAT 2024 KAPAK Meclis mükelleflerin daha farklı bir şekilde kategorize edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bugünkü vergi sistemi, neredeyse yılda birkaç kez getirilen aflarla adeta vergi verenleri cezalandırıp vermeyenleri ödüllendiren bir hal almış durumda.” Yapısal reformlar başlığı altında Türkiye’nin önündeki en acil konulardan biri de sağlıklı bir iş gücü planlamasının hayata geçirilmesi olduğuna değinen Bahçıvan bu konuda da şöyle dedi: “Çünkü bu alandaki eksikliklerimiz, ihtiyaç duyduğumuz temel alanlarda arz ve talebin örtüşmemesine yol açıyor. Bazı iş kollarında büyük iş gücü açığı yaşanırken bazı iş kollarındaki yoğunlaşma ekonominin dengelerini olumsuz etkiliyor. Üretim hayatımızın ihtiyaç duyduğu işgücünü yetiştirebilmek için, yüksek nitelikli bir eğitim konseptini süratle uygulamaya geçirmemiz gerekmekte. Bu doğrultuda temel eğitimden mesleki eğitime, üniversiteden lisans üstü eğitime kadar kapsamlı bir reform ihtiyacı kendisini dayatıyor.” EXİMBANK KREDİLERİ LİMİT, VADE, TEMİNAT BAŞLIKLARI AÇISINDAN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ Konuşmasının son bölümünde sanayi ve üretim hayatının, ihracatçımızın en önemli destekçisi konumunda olan Türk Eximbank’ın imkânlarının geliştirilmesine yönelik çabaları memnuniyetle takip ettiklerini dile getiren bahçıvan bu alanda yaşanan sıkıntıları da şu sözlerle aktardı. “Kredi maliyetlerinin arttığı bir dönemde reeskont kredi limitlerinin artırılması ve iskonto oranlarına tavan belirlenmesi ihracat finansmanına erişim konusunda önemli bir iyileştirme olmuştur. Ancak büyümede ihracatın rolünü artırmaya çabaladığımız bir dönemde sanayicilerimizin özellikle teminat konusunda yaşadığı sorunların devam ettiğini, bu nedenle Eximbank kredilerinin limit, vade, teminat başlıkları açısından gözden geçirilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bir diğer önemli başlık, hala devam eden, ihracat dövizlerinin yüzde 40’ının bozdurulması zorunluluğu. 29 Kasım 2023 tarihinde Merkez Bankası Başkanımızın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz toplantımızda kendisinin de dile getirdiği üzere serbest piyasa mekanizmalarının sağlıklı işlemesini engelleyen bu düzenlemenin kademeli bir şekilde azaltılarak makul bir süre içerisinde sıfırlanması talebimizi yineliyorum” Konuşmasında son yıllarda ücret gelirlerine ilişkin vergi dilimlerinde özellikle ilk iki dilimde yer alan gelir sınırının enflasyon ve genel ücret artışıyla orantılı artmadığına dikkat çeken Bahçıvan bu konudaki değerlendirmesi de şöyle oldu: “Bu durum, gelir düzeyi düşük olan çalışan kesim üzerindeki vergi yükünü daha da artırmakta ve elde ettiği net ücreti azaltmaktadır. Ayrıca bu durum, ücretlerin olduğundan daha düşük gösterilmesiyle ne yazık ki kayıt dışılığı artırmakta ve devletin vergi gelirlerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu olumsuz durumun önüne geçilmesi için özellikle ilk iki vergi diliminin üst sınırları daha yüksek oranlarda artırılmalıdır.” İSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri 2024 www.iso.org.tr/iso-yesil-donusum-odulleri Başvurularınızı BekliyoruzİSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri 2024 www.iso.org.tr/iso-yesil-donusum-odulleri Başvurularınızı Bekliyoruz42ŞUBAT 2024 DOSYA Küresel Ekonomi FAİZ, ENFLASYON, LOJİSTİK KÜRESEL BÜYÜMENİN ÖNÜNDEKİ 3 ENGEL İSO SANAYİ 43 Küresel büyüme 2024’te enflasyon, para politikalarında agresif sıkılaşma ve savaş gibi şoklar karşısında dirençli görünüm sergilemesine rağmen giderek derinleşen bir yavaşlama eğilimi gösteriyor. Para politikalarının gecikmeli etkileri nedeniyle büyümenin 2023’e nazaran daha zayıf olması öngörülse de yılın ikinci yarısına ilişkin beklentiler kısmen daha iyimser. Yavaşlama eğilimi genele yayılı olmakla birlikte ABD’ye nazaran Euro Bölgesi ve Çin’de çok daha belirgin olarak öne çıkıyor. Son iki yılını yüksek enflasyonun pençesinde geçiren Türkiye ekonomisinde ise 2024'te de benzer mücadelenin devam etmesi ve gelişmenin yine büyüme hızını negatif etkilemesi bekleniyor.44ŞUBAT 2024 DOSYA Küresel Ekonomi T üm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi, küresel ekonomide taşları yerinden oynattı. Pandeminin en önemli sonuçlarından biri de yol açtığı küresel belirsizlik oldu. Pandeminin aşılması için büyük özverilerde bulunulsa da tüm çabaların ardından ortaya çıkan yüksek enflasyon süreci, geçmişte sona erdiği düşünülen bir sorunun tekrar ortaya çıkmasına yol açtı. Devam eden süreçte 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve yine geçen yılın son çeyreğinde İsrail ile Filistin arasında başlayan savaş, dünya ekonomilerinde yeniden endişeli bir sürecin başlamasına yol açtı ve yavaşlama iyiden iyiye kendini gösterdi. Yüksek enflasyonun yol açtığı parasal sıkılaşmanın gecikmeli etkileri, Çin ekonomisindeki toparlanmanın zayıflaması ve artan jeopolitik gerginlikler bu yavaşlamada etkili oluyor. ABD ve Euro Bölgesi'nde enflasyonun kademeli düşüş trendini sürdürmesine rağmen, çekirdek endekslerdeki gerileme daha yavaş ilerliyor. IMF, 2023 küresel büyüme beklentisini yüzde 3 olarak korurken, 2024 beklentisini yüzde 2,9'a revize etti. Düşük büyüme koşullarının 2024'te devam etmesi bekleniyor. ENFLASYON İLE MÜCADELE DEVAM EDİYOR Enflasyondaki katılık, parasal sıkılığın uzaması, Çin ekonomisindeki yavaşlama ve emlak sektöründeki kriz gibi faktörler, küresel ekonomi için temel riskler arasında öne çıkıyor. ABD Merkez Bankası (Fed), faizleri yüzde 5,5 seviyesinde sabit tutarken, enflasyonla mücadele devam ediyor ve faizlerin uzun süre yüksek kalacağını belirtiyor. Petrol fiyatlarında küresel yavaşlama ve jeopolitik gerilim nedeniyle dalgalı bir seyir izleniyor. Türkiye ekonomisinde üretim göstergelerinde zayıflık devam ederken, iç talepte soğuma belirtileri görülmekte. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), enflasyon beklentilerini yükseltirken, politika faizini yüzde 42,5'e çıkardı. Cari işlemler dengesi, dış ticaret verileri ve faiz artışlarının ekonomideki etkileri yakından takip ediliyor. Türkiye'de jeopolitik tansiyon, sermaye çıkışları ve beklenen yabancı yatırımların başlamaması nedeniyle risk iştahında düşüş gözlemleniyor. Kurumlar son raporlarında Türkiye ve dünya ekonomileri için beklentilerini birçok makroekonomik gösterge için revize etti. IMF, Dünya Ekonomik Görünüm raporunun (WEO) Ekim güncellemesinde, küresel ekonomik aktivitede zayıflamanın devam etmesini beklediğini açıkladı. Benzer şekilde OECD’de küresel ekonomiye ilişkin benzer tahminlerde bulundu. Ancak önce Türkiye ekonomisinin 3 yıllık yol haritasına bakacağız. 3 YILLIK YOL HARİTASINDA 4 ANA HEDEF Ekonomide 3 yıllık yol haritasını belirleyen Orta Vadeli Program'ın (OVP) ayrıntıları da geçen yıl eylül ayında açıklandı. Programda 4 ana hedef belirlenirken bunlar “makroekonomik ve finansal istikrarın sağlanması, enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam üretim ve ihracat perspektifiyle büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahın güçlendirilmesi olarak sıralandı. Ekonominin 3 yıllık yol haritası niteliğindeki rapora göre enflasyonun 2026'da tek haneye düşürülmesi hedefleniyor. Büyümenin 2026'da yüzde 5'e çıkarılması öngörülen programda kişi başı gelirin 14 bin 855 dolara çıkarılması planlanıyor. İSO SANAYİ 45 OVP'de Türkiye'nin önümüzdeki üç yıl için temel makroekonomik gösterge tahminleri şu şekilde sıralanıyor: • OVP'de 2024 büyüme tahmini yüzde 4, 2025 için yüzde 4,5 ve 2026 için yüzde 5. 2023 için büyüme tahmini ise yüzde 4,4'e çekildi. Büyümede tahminlerin yüzde 5'ten düşük olmasının nedeni 6 Şubat depremlerine bağlandı. • 2024 için enflasyon tahmini yüzde 33, 2025 için yüzde 15,2; 2026 içinse yüzde 8,5 oldu. 2023 enflasyon tahmini yüzde 65. • İşsizlik oranının 2024'te yüzde 10,3'e, 2025'te yüzde 9,9'a, 2026'da yüzde 9,3'e gerilemesi bekleniyor. Yıllık ortalama 909 bin ve toplamda 2,7 milyon kişilik artış amaçlanıyor. • Kişi başına gelirin 2024'te 12 bin 875, 2025'te 13 bin 717, 2026'da 14 bin 855 dolar olması bekleniyor. • Dönem sonunda cari işlemler açığının milli gelire oranının dönem sonunda yüzde 4'ten yüzde 2'ye gerilemesi bekleniyor. • Cari açık 2024’te 2,6 trilyon lira; 2025’te 1,8 trilyon lira; 2026’da 1,8 trilyon lira olacak. • Bunlara ek olarak OVP'de Dolar/TL için 2024 tahmini 36,8; 2025 tahmini 43,9; 2026 için 47,8 olarak açıklandı. ORTA VADELİ PROGRAM’DA MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER İLE İLGİLİ BELİRLENEN HEDEFLER Gösterge2023202420252026 GSYH (Milyar dolar)1.0671.1191.2051.318 Dolar/TL kuru23,936,843,947,8 Kişi başı gelir (Dolar)12.41512.87513.71714.855 Büyüme (%)4,444,55 İşsizlik (%)10,110,39,99,3 Cari denge (Milyar dolar)-42,5-34,7-31,7-30 Dış ticaret açığı (Milyar dolar)112105,8105,3111,8 Enflasyon (%)653315,28,546ŞUBAT 2024 DOSYA Küresel Ekonomi GELİŞMİŞ EKONOMİLER İÇİN DÜŞÜŞ BEKLENİYOR Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) de geçen yıl sonunda yayımladığı raporda Türkiye ve dünya ekonomileri ile ilgili beklentilerine yer verdi. OECD Ekonomik Görünüm raporunda, önümüzdeki iki yıl için başlıca küresel eğilimler ve beklentilere ilişkin analizinde, gelişmiş ekonomiler için düşüş öngörüyor. Örgüt, daha sıkı finansal koşullar, zayıf ticaret büyümesi, düşük iş ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam etmesi nedeniyle 2023'te gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyümesinin yavaşladığını duyurdu. Küresel olarak büyümenin bu yıl yüzde 2.7'ye gerileyeceğini, 2025'te ise reel gelirdeki toparlanma ve düşük faiz oranları nedeniyle yüzde 3'e yükseleceğini tahmin ediyor. OECD: BÜYÜME HIZI DENGESİZ OECD’ye göre gelişmiş ekonomiler, gelişmekte olan piyasalara kıyasla genel olarak daha yavaş bir büyümeyle karşı karşıya ve Avrupa'nın performansı Kuzey Amerika ve büyük Asya ekonomilerinin gerisinde kalıyor. OECD'ye göre, Euro Bölgesi 2023'ün son üç ayında yıllık yüzde 0,5 GSYH büyümesi bekleyebilir. Bloğun GSYH'sinin 2023’te yüzde 0,6 artması ve bunu 2024'te yüzde 0,9 ve 2025'te yüzde 1,5'in izlemesi bekleniyor. Büyüme, banka finansmanının öneminin nispeten yüksek olduğu ve yüksek enerji maliyetlerinin gelirler üzerindeki baskısının özellikle güçlü olduğu Avrupa'da aşağı çekiliyor. Ancak ileriye bakıldığında, enflasyon yavaşlarken sıkı iş gücü piyasaları ve artan reel gelirler nedeniyle tüketimin güçlü olması bekleniyor. Öte yandan tahminler, bloktaki daha sıkı para politikasının tam etkisinin henüz ortaya çıkmadığını ve faaliyetin beklenenden daha güçlü bir şekilde etkilenebileceğini de tahmin ediyor. OECD'nin raporuna göre, küresel işsizlik oranları 2024 ve 2025 için yüzde 5,1 olarak tahmin ediliyor. ABD, Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya'da işsizlik oranlarının artması beklenirken, Japonya ve Avro Bölgesi’nde düşük seyretmesi öngörülüyor (%6,5 civarında). TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME BEKLENTİSİNİ ARTIRDI OECD'nin yayımladığı raporda 2023 Türkiye büyüme beklentisi yüzde 4,3'ten yüzde 4,5'e çıkarıldı. 2024 beklentisi yüzde 2,9, 2025 beklentisi yüzde 3,2 oldu. Raporda enflasyon OECD’NİN TÜRKİYE MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİ İLE İLGİLİ BEKLENTİLERİ Gösterge202320242025 Büyüme4,52,93,2 Enflasyon52,847,431,6 İşsizlik9,61010,2 Cari açık-4,1-3-2,5İSO SANAYİ 47 tahminleri yukarı yönde revize edildi. Enflasyon beklentisi 2024 tahmini yüzde 39,2'den yüzde 47,4'e yükseltildi. OECD, daha önceki Eylül ayı raporunda Türkiye'nin büyüme beklentisini 2023 için yüzde 4,3, bu yıl için ise yüzde 2,6 olarak açıklamıştı. OECD'ye göre, daha sıkı mali koşullar, bastırılmış ekonomik duyarlılık ve inatçı yüksek enflasyon, hane halkı tüketimini yavaşlatacak. Ancak geçen yılın başında yaşanan depremlerin ardından devam eden yeniden inşa faaliyetleri nedeniyle yatırım artışı yüksek kalacak. Kurum, ihracatın 2025'te ivme kazanacağını, enflasyonun projeksiyon döneminde düşeceğini ancak oldukça yüksek kalacağını öngördü. OECD enflasyon beklentisini, 2024 yılı için yüzde 39,2'den yüzde 47,4'e yükseltirken, 2025 yılı beklentisini yüzde 31,6 olarak açıkladı. OECD, cari açığın bu yıl için yüzde -3,3'ten yüzde -3,0'a revize ederken, 2025 yılı tahminini yüzde -2,5 olarak belirledi. IMF DE TÜRKİYE İÇİN BEKLENTİLERİNİ YÜKSELTTİ IMF, 25-29 Eylül 2023 tarihleri arasında Türkiye'ye yaptığı ziyarete ilişkin yaptığı açıklamanın ardından, "Global Ekonomik Görünüm Raporu’nda da Türkiye'nin 2023 yılı büyüme beklentisini yüzde 4 olarak açıkladı. Türkiye'nin 2024 yılı için büyüme beklentisi yüzde 3'e yükseltildi. Kurum, Temmuz ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin 2023’te yüzde 3 ve bu yıl da yüzde 2,8 büyüyeceğini öngörmüştü. IMF Türkiye'nin 2023 ve 2024 yılı enflasyon tahminlerini de yukarı yönlü revize etti. 2023 tahmini yüzde 50,6'dan yüzde 51,2'ye, 2024 tahmini yüzde 46’ya yükseltildi. Türkiye'de cari açık/GSYH oranı 2023 için yüzde 4'ten yüzde 4,2'ye, 2024 için yüzde 3,2'den yüzde 3'e revize edildi. İşsizlik oranı tahmini 2023 için yüzde 9,9, 2024 için yüzde 10,1 oldu. KÜRESEL ENFLASYON UYARISI IMF, raporunda dünya çapındaki tüketici fiyat artışlarının hızına ilişkin öngörüsünü yüzde 5,8’e yükseltti ve enflasyonun 2025 yılına kadar merkez bankası hedeflerinin üzerinde kalacağını öngördü. Raporda küresel ekonomide kalıcı enflasyon ve zayıf büyüme uyarısı yapan IMF, 2024 yılı küresel büyüme tahminini yüzde 3'ten yüzde 2,9'a düşürdü. Kurumun 2023 tahmini ise değişmeyerek yüzde 3’te bırakıldı. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin 2023 büyüme beklentisini yüzde 2,1’e, 2024 için de yüzde 1,5’e çıkarıldı. Öte yandan dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin'e ilişkin büyüme tahmini de 2023 için yüzde 5,2 olan büyüme tahmini yüzde 5’e, 2024 için ise yüzde 4,5’ten yüzde 4,2’ye çekildi. Euro Bölgesi için 2023 büyüme tahmini de daha önceki yüzde 0,9 seviyesinden yüzde 0,7’ye ve 2024 için de daha önceki yüzde 1,5’lik tahminden yüzde 1,2’ye düşürüldü. Öte yandan raporda, Almanya'nın 2023’te yüzde 0,5 küçülmesi beklenirken, bu yıl ise yüzde 0,9 büyüyeceği tahmine yer verildi. IMF, Temmuz ayındaki tahminlerinde, Almanya ekonomisinin 2023’te yüzde 0,3 küçüleceğini ve 2024'te yüzde 1,3 büyüyeceğini öngörmüştü. IMF raporunda, Almanya'nın bu yıl küçülen tek gelişmiş ekonomi olmasının beklendiği belirtilirken, bu da Almanya'nın yeniden "Avrupa'nın hasta adamı" olup olmayacağı tartışmasına kapı araladı. Alman ekonomisi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülmüş, yılın ikinci çeyreğinde ise büyüme gösterememişti. IMF’NİN 2024’TE TÜRKİYE EKONOMİSİ İLE İLGİLİ BEKLENTİLERİ GöstergeBeklenti (%) Büyüme3,25 İşsizlik10,1 Enflasyon46 Cari açık-3Next >