< Previous58ŞUBAT 2024 DOSYA İhracat B irçok ülkede üretimi artırmak, işsizlik oranını düşük tutmak ve refahı artırmak için ekonomik büyümeyi hızlandırılmak gerekiyor. Ekonomik büyümeyi sağlarken toplumsal refahı artırmak için ayrıca tüketim artış oranının en azından nüfus artış oranına eşit olması ya da tüketimin mutlak düzeyinin düşmemesi gerekiyor. İstikrarlı bir ekonomik büyüme, iç talep artışının yanı sıra dış ticaret imkânları da oluşturacak şekilde üretim yapısının dönüşümünü gerekli kılıyor. Bu dönüşüm milli gelir içinde sanayi payının artması ve döviz kaynağı olarak hammadde ihracatından sanayi malları ihracatına kayışla mümkün oluyor. Bu aşamaya ulaşan ülkeler “yarı sanayileşmiş” ya da “yeni sanayileşmiş” ülkeler olarak tanımlanıyor. Haliyle sanayi sektörü, bir ülkenin ekonomik büyümesi ve kalkınması için önemli bir rol oynuyor. Özellikle ihracat açısından, sanayi sektörünün payı oldukça kritik öneme sahiptir. Bir ülkenin sanayi ürünlerini yurt dışına satması, ulusal geliri artırırken, dış ticaret dengesini olumlu yönde etkiliyor. İhracat içinde sanayi sektörünün payı, bir ülkenin uluslararası rekabetteki konumunu belirlemede kritik bir faktör olarak öne çıkıyor. Sanayi ürünleri genellikle yüksek katma değer sağlıyor ve ülkelere uluslararası pazarda rekabetçi bir avantaj sunabiliyor. Üretimde teknolojik yeniliklere odaklanma, kaliteli ürünlerin üretimi, verimlilik artışı gibi faktörler, sanayi sektörünün ihracat üzerindeki etkisini güçlendiriyor. Sonuç olarak, hem imalat sanayi hem de ihracat içinde sanayi sektörünün payı, bir ülkenin ekonomik büyümesi, istihdam olanakları ve uluslararası rekabet gücü açısından kritik bir role sahiptir. Yüksek katma değerli ürünlerin üretimi, teknolojik yeniliklere odaklanma ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilirlik, sanayi sektörünün ihracattaki payını artırmak için önemli stratejiler arasındadır. İMALAT SANAYİİNİN BÜYÜMEDEKİ ROLÜ GÜÇLENİYOR Önce imalat sanayiinin milli gelir içindeki payına bakalım. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre 2016’da yüzde 16 seviyelerinde olan imalat sanayiinin milli gelir içindeki payı, 2019’da yüzde 18 seviyesine, 2020’de yüzde 19,1 seviyesine ve 2022’de ise yüzde 22 seviyesine yükseldi. Peki geride kalan dönemde ekonomik büyümenin temel taşlarından biri olan ihracat ve ihracatın içinde sanayinin payında nasıl bir değişim yaşandı? Türkiye İstatistik Kurumu, özel ticaret sistemine göre 2003’te dış ticaret toplamda 116 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmişti. Bunun 47 milyar doları ihracat, 69 milyar doları da ithalattan oluşmuştu. 2008’e gelindiğinde toplam dış ticaret 110,8 milyar dolar, 2013’te 403 milyar dolar, 2018’de 390 milyar dolar ve 2023’ün 474 milyar dolara yükseldi. İHRACAT ARTIŞ HIZI SANAYİYİ SOLLADI Geride kalan 20 yılda büyümenin lokomotifi olan sanayi sektörünün ihracatına bakıldığında ise üretimde olduğu gibi ihracatta da en yüksek payı aldığı ve bir anlamda ihracatı sırtladığı görülüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genel ihracatta sanayi sektörü 3 ana kırılıma sahip bulunuyor. Bunlar tarıma dayalı işlenmiş ürünler (tekstil, deri ve deri mamulleri ve halı), kimyevi maddeler ve mamulleri ile sanayi mamulleri (hazır giyim, otomotiv, makine, elektronik demir-çelik vb.). Bunlar arasında en yüksek ihracat ve dolayısıyla genel ihracattaki paya otomotiv endüstrisi sahip. Bu yılın ocak- kasım döneminde toplam ihracat içinden aldığı yüzde 13’7’lik pay ile ilk sırada otomotiv endüstrisi yer alırken onu yüzde 12’lik pay ile kimya ve yüzde 7,6 pay ile de hazır giyim endüstrisi izledi. EN BÜYÜK KATKI OTOMOTİV, KİMYA VE HAZIR GİYİMDENİSO SANAYİ 59 verilerine göre 2003’ten 2009’a kadar geçen 6 yıllık süreçte ihracatçı birlikleri kaydından muaf ihracat ile antrepo ve serbest bölgelerde gerçekleştirilen ihracat sanayi, tarım ve madencilik sektörlerine dahil edilerek hesaplanıyordu. 2010’dan itibaren bu kategoriler ayrıldı. Buna rağmen sanayi sektörünün payı azalsa da en yüksek oranda ihracat sağlamaya devam etti. Örneğin 2003’te genel ihracat 47,2 milyar dolar iken sanayi sektörü ihracatı ise 40 milyar dolar ile toplam ihracattan yüzde 83,9 pay aldı. 2005’e gelindiğinde genel ihracat 73,4 milyar dolara çıkarken sanayi sektörü ihracatı ise 62,2 milyar dolara yükseldi ve payını da yüzde 84,7’ye çıkardı. ABD merkezli olarak başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz dönemi olan 2009’da ise ihracat 127 milyar dolardan 102 milyar dolara düşerken sanayi sektörü ihracatı ise yüzde 26’yı aşkın düşüş ile 81,3 milyar dolara geriledi ve toplam ihracata oranı da yüzde 80 olarak gerçekleşti. Ardında yeniden yükseliş trendine gören ihracata paralel olarak sanayi sektörü ihracatı da artış trendine girdi. Söz konusu artık 2015 yılına kadar devam etti. 2015’te ihracat 144 milyar dolara, sanayi sektörü ihracatı ise 109 milyar dolara geriledi. 2012 yılından itibaren toplam ihracat içindeki payı yüzde 80’in altına gerileyen sanayi sektörü ihracatının payı da 60ŞUBAT 2024 DOSYA İhracat bu dönemde yüzde 75’lere kadar gerilemiş oldu. 2015’in ardından 2016’da da devam eden düşüşe gerekçe olarak Rusya ile yaşanan sorunlar ve petrol ve emtia fiyatlarında yaşanan gerileme gösterildi. 2023’TE YÜZDE 70’İN ALTINI GÖRDÜ Yine TİM verilerine göre sanayi sektörünün payı takip edilen 20 yıl içinde sürekli yüzde 70’in üstünde seyretti. 2003 ile 2011 yılları arasında yüzde 80’in üstünde kalan söz konusu oran, 2012 itibari ile yüzde 70’li seviyelerde kaldı. Sanayi sektörünün ihracat içindeki oranı 2012’den sonra sadece 2018 yılında yüzde 80’i aştı ve 84,3 olarak gerçekleşti. Ardından ihracat artmaya devam etmesine rağmen ihracat içinde sanayi sektörünün payında gerileme yaşandı. 2023’ün tamamında ise bu oran yüzde 68,2’ye düştü ve oransal olarak ilk kez yüzde 70’in altını gördü. İHRACATIN İTHALATI KARŞILAMA ORANI ARTIŞTA Dış ticaret istatistiklerinde bir diğer önemli veri ise ihracatın ithalatı karşılama oranı olarak öne çıkıyor. Bu oran yüzde 100’den fazla olması ihracatın ithalattan daha fazla olduğunu gösteriyor. Ancak 1996’dan bu yana Türkiye’de en yüksek oran 2019’da yüzde 85 ile görüldü. Bu da son 27 yılda ithalatın her zaman daha yüksek olduğu ve her sene dış ticaret açığı verildiği anlamına geliyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021’de yüzde 82 idi; bu oran 2022’de yüzde 70’e geriledi. 2002’de bu oran yüzde 70 olmuştu. Sonrasında sadece 6 defa bu oranın üstüne çıkılırken diğer yıllar daha kötü istatistikler ortaya çıktı. Peki son verilere göre söz konusu oran nereden nereye geldi. Ticaret Bakanlığı verilerine göre geçtiğimiz ekim ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 72,9 iken, kasım ayı itibari ile bu oran yüzde 77,9’a çıktı. TARIM SEKTÖRÜNÜN PAYI ARTTI İhracat, sanayi sektörünün yanı sıra tarım ve madencilik diye 3 ana kaleme 200347,283,912,73,4 20046486,311,91,9 200573,484,7713,172,06 200685,586,1811,392,43 2007107,286,7110,722,56 2008127,586,8110,632,56 20091028013,052,47 2010113,882,2613,233,221,29 2011134,982,8813,292,880,94 2012151,875,3112,622,759,32 2013151,878,514,13,34,1 2014157,678,814,32,94 2015143,875,815,42,77 2016142,275,714,22,77,4 2017156,877,413,536 201816883,413,82,72,7 2019180,576,6132,48 2020169,575,314,42,57,8 2021225,475,813,22,68,4 2022254,273,113,52,510,9 2023255,868,215,92,613,3 YILToplam ihracat SanayininTarımınMadenciliğinİhracatçı Birlikleri (Milyar dolar)payı (%)payı (%)payı (%)Kaydından Muaf İhracat ile Antrepo ve Serbest Bölgeler Farkı (%) İhracatın 20 yıllık seyri ve sektörlerin payları İSO SANAYİ 61 göre gruplandırılıyor. Söz konusu 3 ana sektörde tüm yıllar boyunca sanayi büyük farkla önde gitti. Sanayi sektörünü madencilik ve ardından da tarım izliyor. Örneğin 2003’te toplamda 47 milyar dolar olan toplam ihracatın 1,6 milyar doları madencilik, 6 milyar doları da tarım sektörü ürünlerinden oluştu. 2008’e gelindiğinde ihracat 2003’e göre yüzde 114 artarak 101 milyar dolar olarak gerçekleşirken tarım sektörü ihracatı yüzde 120 artışla 13,2 milyar dolara, madencilik sektörü ihracatı ise yüzde 56 artış ile 2,5 milyar dolara çıktı. Aynı yıl sanayinin toplam ihracata oranı yüzde 80 iken tarımın payı yüzde 13 ve madenciliğin payı da yüzde 2,5 oldu. Bu yılın ocak-kasım arasında ise tarım sektörünün ihracat içindeki payı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,4 artışla 32 milyar dolara yükselirken genel ihracat içinden aldığı payı da yüzde 13,7’ye çıkardı. Madencilik sektörü ihracatı ise aynı dönemde yüzde 11,8 gerileyerek 5,2 milyar dolara düştü. Sektörün genel ihracattan aldığı pay da yüzde 2,3 olarak gerçekleşti. MADENCİLİK 15 YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNDE Sanayi sektöründe olduğu gibi madencilik sektörünün de toplam ihracattan aldığı pay geriliyor. Geride kalan dönemde toplam ihracattan yüzde 2 ile yüzde 3,4 arasında değişen oranlarda pay alan sektör, en yüksek orana yüzde 3,4 ile 2003 yılında ulaştı. toplam ihracatın 47 milyar dolar olarak gerçekleştiği söz konusu yıl madencilik sektörü 1,6 milyar dolarlık dış satıma imza atarak toplam ihracattan aldığı payı yüzde 3,4’e çıkarmıştı. Sektör ikinci en yüksek orana ise yüzde 3,3 ile 2013 yılında ulaştı. Sektör o yıl ihracatını yüzde 20,6 artırarak 5 milyar dolarlık ihracata imza attı. Sonraki yıllarda toplam ihracattan yüzde 2 ile yüzde 3 arasında değişen oranlarda pay alan sektör, en düşük orana ise yüzde 2,3 ile 2023’ün kasım ayında imza attı. Söz konusu oran 205’ten bu yana en düşük seviye olarak kayıtlara geçti. Sanayi devrimi ile birlikte artan kaynak tüketimi hava, su, toprak kirliliği ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Bunun sonucunda da “yeşil dönüşüm” ile bu süreçlerin iyileştirilmesi önem kazandı. 21. yüzyılın başından itibaren ise birçok sektörde kullanılmaya başlanılan dijital teknolojiler üretim süreçlerinde izleme, analiz ve iyileştirmeye olanak sağlayarak yeşil dönüşümün küresel değer zincirlerindeki destekleyici unsurları arasında yer aldı. Bu bağlamda ortaya çıkan “ikiz dönüşüm” kavramının yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynayabileceğine işaret etti ve AB’de 2050’ye kadar iklim-nötr kıta olma çabalarını güçlendirmek ikiz dönüşümü stratejileri arasında ekledi… İKİZ DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ ARTIYOR SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE DOSYA Sürdürülebilirlik 62 ŞUBAT 2024İSO SANAYİ 6364 ŞUBAT 2024 1 8. yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, üretimde makineleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlığın doğa üzerindeki olumsuz etkilerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu dönemde buharlı makinenin icadıyla birlikte fabrikalaşma hızlanmış, fosil yakıtların kullanımı artmış ve doğal kaynaklar yoğun bir şekilde tüketilmeye başlanmıştır. Bu durum; hava, su, toprak kirliliği ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle iklim değişikliğinin etkisini artırarak canlıların sağlığını ve yaşamını tehdit etmesiyle çevreye zarar veren süreçlerin iyileştirilmesi zorunlu hale gelmiş ve “yeşil dönüşüm” kavramı ortaya çıkmıştır. Yeşil dönüşüm ile insan faaliyetlerinin çevreye olumsuz etkileri azaltılırken istihdam olanaklarının ve ekonomik refahın artırılmasıyla sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji kullanımı, doğal kaynakların korunması ve atık oluşumunun azaltılmasının yanı sıra yenilikçi teknolojilere dayanan sürdürülebilir üretim yöntemlerinin benimsenmesi de yeşil dönüşüm hedefleri arasındadır. 21. yüzyılın başından itibaren birçok sektörde kullanılmaya başlanılan dijital teknolojiler ise üretim süreçlerinde izleme, analiz ve iyileştirmeye olanak sağlayarak yeşil dönüşümün küresel değer zincirlerindeki destekleyici unsurları arasında yer almaktadır. Bu bağlamda ortaya çıkan “ikiz dönüşüm” (twin transition) kavramı, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşümün birlikte ele alınarak dijital teknolojilerin yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynayabileceğine işaret etmektedir. İkiz dönüşüm, Avrupa Birliği (AB) tarafından 2019 yılında duyurulan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ana hedefi olan 2050 yılına kadar Avrupa’nın iklim-nötr kıta olması çabalarını güçlendirmek için geliştirilen önemli stratejilerden biridir. DOSYA Sürdürülebilirlik Enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji kullanımı, doğal kaynakların korunması ve atık oluşumunun azaltılmasının yanı sıra yenilikçi teknolojilere dayanan sürdürülebilir üretim yöntemlerinin benimsenmesi de yeşil dönüşüm hedefleri arasındadır.İSO SANAYİ 65 DİJİTALLEŞME YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDIRIYOR Dijital teknolojiler, işletmelerin yeşil dönüşümünü hızlandırmak için birçok potansiyel fayda sunmaktadır. Gerçek zamanlı takip, simülasyon, bilgi ve iletişim teknolojileri gibi dijital araçları kullanan işletmeler üretim süreçlerini etkin bir şekilde yöneterek olumsuz çevresel etkilerini azaltabiliyorken tüketiciler de ürünler hakkında daha fazla bilgiye ulaşarak satın alma tercihlerinde sürdürülebilirliğe odaklanabilmektedir. Operasyonel verimliliğin artırılması: Dijital teknolojiler, talep ve süreçlerin izlenmesini ve analizini mümkün kılarak üretim faaliyetlerinin daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesini sağlamaktadır. Veri analitiğinin kullanılmasıyla müşteri talepleri gerçek zamanlı olarak takip edilerek üretim planlaması ve tedarik zinciri yönetimi optimize edilebilmektedir. Böylece stok ürün miktarının azalması söz konusu olmakta depo alanlarının ısıtılması, soğutulması ve aydınlatılması gibi işlemlerde kullanılan enerji miktarı yönetilerek tasarruf sağlanabilmekte ve bu süreçte oluşan karbon emisyonu azaltılabilmektedir. Üretim yükünün dengelenmesiyle hammadde, enerji, su ve diğer kaynakların dinamik kısıtlar da dikkate alınarak verimli bir şekilde tahsisi sağlanmaktadır. Atık oluşumunun azaltılması: Üretim süreçlerinin ve malzeme akışlarının gerçek zamanlı analiziyle döngüsel ekonomi modeline uygun olarak malzemelerin yeniden kullanımı ve geri dönüşümü sağlanabilmektedir. Bu yaklaşım sayesinde, üretim ve lojistik süreçlerinde atıklar ve israf edilen malzeme miktarı azaltılarak kapasite daha etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Kaynak kullanımının azaltılması: İleri teknolojik donanımlar aracılığıyla gerçekleştirilen simülasyon, ürünlerin yaşam döngüsü boyunca risklerini ve farklı koşullar altında dayanıklılığını sanal olarak test etmek için kullanılan ve kaynak kullanımını azaltmaya yardımcı olan bir teknolojidir. Nadir elementler içeren ürünler veya yüksek yatırım gerektiren uzay projeleri gibi, gerçekte test edilmesi maliyetli veya riskli olan durumlarda 66 ŞUBAT 2024 kullanılan simülasyon, AR-GE faaliyetlerinin de gerçekleştirilmesine olanak tanımaktadır. Tüketici farkındalığının artırılması: Pazarlama süreçlerinde dijital araçların etkin kullanımı, ürüne ilişkin bilgiye erişimi ve ürünle olan etkileşimi artırarak tüketicilerin satın alma bilinçlerini yükseltmekte önemli bir rol oynamaktadır. Tüketiciler, satın alacakları ürünlerin çevresel ve sosyal etkileri hakkında daha fazla bilgi edinerek seçimlerini sürdürülebilirlik odağında değerlendirebilmektedirler. AB, Sürdürülebilir Ürün Girişimi kapsamında, eko-tasarım mevzuatına tabi olan ürünlerin 2026’dan itibaren aşamalı olarak dijital ürün pasaportuna sahip olması gerektiğini duyurmuştur. Dijital ürün pasaportu ile değer zincirinin her aşamasında ürünle ilgili bilgilerin erişilebilir olması, ürünün çevresel ve sosyal performansının gösterilmesi, tüketicilerin ve geri dönüşüm aktörlerinin doğru bilgiye ve yönteme ulaşması amaçlanmaktadır. Şehirlerde ulaşımın sürdürülebilir hale getirilmesi: Trafik yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerde dijital teknolojilerin kullanılması; seyahat sürelerinin azaltılması, trafik güvenliğinin artırılması, mevcut yol kapasitelerinin, enerjinin verimli kullanılması ve trafiğe bağlı karbon emisyonlarının azaltılmasına önemli bir katkı sağlamaktadır. Trafik algılama sistemleri, trafik sinyalizasyon sistemleri ve akıllı toplu taşıma sistemleri ulaşımın akıllı hale getirilmesinde öne çıkan teknolojiler arasında yer almaktadır. Trafik algılama sistemleriyle trafik akışının gerçek zamanlı olarak izlenmesi ve analizi Tüketiciler, satın alacakları ürünlerin çevresel ve sosyal etkileri hakkında daha fazla bilgi edinerek seçimlerini sürdürülebilirlik odağında değerlendirebilmektedirler. AB, Sürdürülebilir Ürün Girişimi kapsamında, eko- tasarım mevzuatına tabi olan ürünlerin 2026’dan itibaren aşamalı olarak dijital ürün pasaportuna sahip olması gerektiğini duyurmuştur. DOSYA SürdürülebilirlikİSO SANAYİ 67 gerçekleştirilirken trafik sinyalizasyon sistemleri ile trafik ışıkları eş zamanlı olarak ayarlanarak trafik akışının aktif bir şekilde yönetilmesi ve trafik kazalarının azaltılması amaçlanmaktadır. Buna ek olarak akıllı toplu taşıma sistemleri ile toplu taşıma araçlarının bulundukları konumun ve hareketlerinin gerçek zamanlı olarak takip edilerek yolculara güncel bilgi sağlanması, toplu taşıma kullanımının teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM İÇİN DESTEK PROGRAMLARI GELİŞTİRİLDİ Yeşil ve dijital dönüşümün birbirlerini destekleyiciliğini vurgulayan ikiz dönüşümün gerçekleştirilmesinde finansmana erişim süreçteki önemli zorluklar arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, finansmana erişimi kolaylaştıran yeşil ve dijital dönüşüm odaklı proje programlarının takip edilerek yatırımların planlı bir şekilde gerçekleştirilmesi etkili bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Bu çerçevede, Aralık 2023’te tanıtım toplantısı gerçekleştirilen Türkiye Yeşil Sanayi Projesi önemli fırsatlar sunmaktadır. Dünya Bankası tarafından 450 milyon dolar bütçe ile fonlanan ve 6 yıl sürecek olan Türkiye Yeşil Sanayi Projesi T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, T.C. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) koordinasyonunda yürütülecektir. Türkiye’deki sanayi firmaları için verimli bir yeşil dönüşüm sağlamayı, sanayide yeşil dönüşümü hızlandırmayı, karbonsuzlaştırma çabalarını yoğunlaştırmayı ve teknik kapasiteyi geliştirmeyi amaçlayan Proje hakkında detaylı bilgiye https://tgip. sanayi.gov.tr/Home/Index web sitesi üzerinden erişebilmektedir. Ayrıca, ikiz dönüşümün dijital kısmına yönelik olarak farklı destek programları bulunmaktadır. Bu kapsamdaki programlardan biri de Dijital Avrupa Programı’dır. Toplam bütçesi 7,5 milyar avro olan Dijital Avrupa Programı hakkında detaylı bilgiye ise https:// www.ab.gov.tr/dijital-avrupa-programi- tanitimi_52888.html adresinden erişebilmektedir.Next >