Ekonomide Risk Unsurları
- 04.09.2014
- Arşiv
2014 yılının ilk yarısını geride bıraktığımız bugünlerde dünya ekonomisinin gelişimine baktığımızda, her ne kadar iyileşme süreci devam ediyor olsa da büyümenin zayıf ve dalgalı bir seyir izlemekte olduğunu görüyoruz.
FED parasal genişlemeden çıkışını geciktirerek, Avrupa Merkez Bankası ise parasal desteğini daha da belirginleştirerek global ekonomideki iyileşmeye destek olmaya çalışıyor. Özetle, dünya ekonomisinde kalıcı çözümler ve yapısal değişimlerin yeteri kadar gerçekleştirilememesi nedeniyle dünya ekonomisinin kaderi merkez bankalarının gölgesinde çizilmeye devam ediyor.
Dünya ekonomisindeki belirsizliklerin yeterince ortadan kalkmadığı ve çevremizdeki risklerin arttığı bir ortamda Türkiye ekonomisi yılın ilk yarısı itibarıyla görece olumlu bir görünüm sergiliyor.
Ekonomi ilk çeyrekte yüzde 4.3 büyüyerek yıla güçlü bir başlangıç yaparken, Türkiye ekonomisinde “iç talepten dış talebe doğru” şeklinde özetlenebilecek bir yeniden dengelenme süreci yaşanıyor.
İhracat artışları nispeten kuvvetli seyrederken, ithalat beklendiği gibi daralıyor, cari açığın ana belirleyeni olan dış ticaret açığının olumlu katkısıyla da cari açıktaki düşüş sürüyor. Mayıs ayında neredeyse hedefin iki katına çıkan enflasyonun Haziran ayı itibarıyla gerilemeye başladığını görüyoruz. Temmuz ayında ise yine bir yükseliş eğilimi söz konusu.
Yılın ilk yarısı için biriken veriler ve ikinci yarıya ilişkin beklentiler ışığında, 2014 yılı için yüzde 3,5 civarında bir büyüme tahmini yapmak makul gözükmektedir. Yılbaşında yüzde 2’ler seviyesinde olan büyüme tahminlerinin yukarı yönlü revize edilmiş olması, hiç şüphesiz ekonomimiz adına olumlu bir gelişmedir.
Ancak cari açığın daralma eğilimine rağmen halen yüksek seviyede olması, enflasyonun beklenen hızda geriletilememesi, işsizliğin yüzde 9-10 bandında takılıp kalması gibi göstergeler büyümenin “kalite” sorununun ortadan kalkmadığını göstermektedir.
Bu yılın sonuna doğru FED’in faiz arttırma takviminin netleşme olasılığı, Avrupa’daki toparlanmayı etkileyebilecek olası gelişmeler ve gerek iç gerekse dış siyasi belirsizlikler yılın ikinci yarısında Türkiye ekonomisinin önündeki temel risk unsurları olarak dikkatle takip edilmelidir.
Ülkemiz demokratik bir ortamda ve huzur içinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimini geride bıraktı. Ardından da 62. Hükümet kurularak göreve başladı. Seçim sonucunun ve yeni hükümetimizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını dilerken ekonominin gündemde daha ağırlıklı bir yer edinmesini temenni ediyoruz…
Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı