İkinci 500
- 24.07.2014
- Arşiv
Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırması İSO’nun en az Birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu kadar önem verdiği bir çalışmadır. Zaten bu araştırmanın ortaya koyduğu veriler de bize bu araştırmayı iki bölüm olarak vermekle ne kadar doğru yaptığımızı göstermektedir.
Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor. Araştırmanın sonuçlarına baktığımızda, ilk olarak, Türkiye’nin geleceğine yön verecek olan bugünün küçük ve orta boy şirketlerinin yeniliğe açık, esnek, daha farklı ve değişimleri daha hızlı yapma noktasında iyi bir performans sergilediklerini söyleyebiliyoruz.
Geçen ay açıkladığımız Birinci 500 verileri ile karşılaştırdığımızda bu şirketlerimizin özellikle teknoloji geliştirmede daha önde oldukları anlaşılıyor. Yine ihracatlarına baktığımızda İkinci 500 Büyük şirketin hem Türkiye’nin ve hem de Birinci 500 Büyük şirketin performansından daha iyi bir performans sergiledikleri anlaşılıyor. Bu şirketlerimiz ihracatlarını yüzde 3,7 artırarak hem Birinci 500 şirketten ve hem de Türkiye’nin toplam ihracatından daha iyi olduklarını göstermektedirler. Ayrıca bu şirketlerimizin Türkiye’nin toplam ihracatındaki payının da arttığını özellikle vurgulamak gerekiyor.
İstihdam yaratma noktasında da bu şirketlerimizin iyi performansına tanık oluyoruz. Geçen yıl yaşanan bazı olumsuz gelişmelere karşın İkinci 500 Büyük Sanayi şirketlerimizin istihdamını yüzde 6,4 artırmaları önemlidir.
Bütün bu veriler bize Türkiye ekonomisinin alt yapısında çok iyi bir aktör sermayesi olduğunu gösteriyor. Fakat gelin görün ki bu sermaye, doğru bir finansman modeli ile desteklenmiyor. Yani iyimserlik var, cesaret var, girişimcilik var, fırsatları doğru kullanma potansiyeli var… Fakat finansal enstrümanları iyi kullanma ve şirketlerimize bu konuda alternatifler yaratma noktasında sınıfta kalıyoruz.
Bunu, finansal rasyoları en az Birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu kadar bozulmuş olan İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda da açıkça görüyoruz. Net satışlarını yüzde 13, esas faaliyetlerini de yüzde 50’ye yakın artıran şirketlerin, bu kârlarının yarısından fazlasını finansman gideri olarak kaybetmesi başka neyle açıklanabilir?
Bugün şirketlerimizin bunu yaşamasının en büyük nedeni, borçlarının varlıklarına oranının yüzde 60’ı geçmesidir.
Türkiye, üretim noktasında bu şirketlerimiz ile geleceğe yürüyecekse mutlaka sanayimizi ve sanayicimizi doğru finansal enstrümanlarla beslemek zorundadır. Sanayicilerimiz de global ölçekte kullanılan bu enstrümanları kullanmak noktasında muhafazakârlığı bir kenara bırakarak bono, tahvil, halka arz, uzun vadeli finansman, ortaklıklar, risk yönetimi ve hedging gibi borçlanma araçlarından yararlanma yollarını da araştırarak kullanmalıdırlar. Oysa şirketlerimiz bugün çoğunlukla banka kaynaklı borçlanma ile hayatlarını sürdürmeyi tercih etmektedirler.
Gerçekten de kendi faaliyet alanlarında başarılı bir performans sergileyen sanayi şirketlerimizin, finansman sağlama ve kullanmada aynı başarıyı sergileyememesi üzüntü vericidir.
Özellikle küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin bu anlamda desteklendiği takdirde, ekonomimiz istihdamdan katma değere, ihracattan teknolojik dönüşüme kadar birçok konuda özlemini duyduğumuz bir noktaya büyük bir hızla ulaşacaktır. Bu da Türkiye’nin bütünsel kalkınmasına vereceğimiz en önemli kazanımlardan biri olacaktır.
Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı