Küresel İklim Değişikliği
- 25.09.2014
- Arşiv
Küresel iklim değişikliği 21. yüzyılın en önemli sorunlarından birini oluşturmaktadır.
Son günlerde İstanbul’da ve ülkemizin değişik yerlerinde tanık olduğumuz bazı doğa olayları bu sorunu bizim de gündemimize taşımıştır.
İklim değişikliklerinin, kuraklık, sel ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi etkileriyle, ülkelerin özellikle sosyal ve ekonomik kalkınmalarını olumsuz etkileyen bir gelişme olduğu dikkatlerden asla kaçmamalıdır.
Bu noktada çok önemli gördüğüm bir hususa değinmek istiyorum: İklim değişikliği tarihin ilk dönemlerinden beri süregelen bir olgu olmakla birlikte tarihte ilk defa insan faaliyetleri sonucu değişmektedir. Bu değişikliğin sorumlusu her coğrafyadan biz insanlar olduğuna göre; iklim değişikliği tüm ülkelerin çözüme katkı sağlaması gereken küresel bir sorundur.
İklim değişikliğin etkileri arasında, en tehlikeli ve başa çıkılması en zor olan afet, mahşerin dört atlısından birisi olarak görülen kuraklıktır.
Ülkemiz su zengini bir ülke olmadığı gibi artan nüfusla birlikte, küresel iklim değişiminin de etkisiyle daha kurak bir iklime sahip olacağımıza dikkat çekiliyor.
Özellikle su, hayatımızın her alanında olduğu gibi sanayi için de en önemli ve kritik girdilerin başında geliyor. İklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ve yağış rejimindeki sapmalar sonucu su kaynaklarının üzerindeki baskı giderek artıyor.
Böyle bir ortamda, su kaynaklarının kullanımında toplumsal dinamikler düşünülerek içme ve kullanma suyuna öncelik verilmesi sonucu, sanayi sektörü; üretimi için gerekli suyu bulamayabilir. Bu durum tüm sanayi sektörlerini, özellikle de yoğun su kullanımı olan sektörleri olumsuz etkileyebilecektir. Dolayısıyla, suyu daha verimli kullanmak konusunda herkesin daha duyarlı ve özenli hareket etmesi gereken bir süreçten geçtiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Burada biz sanayicilere de görev düşüyor: Son Sanayi Kongremizin ana teması olan bütünsel, sürdürülebilir kalkınmayı esas almalıyız.
Ürün kaynaklı çevresel etkilerin yaklaşık yüzde 80’i tasarım aşamasında belirlenebilmektedir. Bu noktada sanayi ürünlerinin tasarımı aşamasında çevre mutlaka göz önüne alınmalıdır. Böylece; ürün geliştirme sürecinin en başında, çevreyle ilgili etmenler hesaba katılarak yaşam döngüsünden kaynaklanacak çevresel etkiler minimize edilebilir.
Bu gerçekten hareketle; çevrenin, Ar-Ge ve eğitim başta olmak üzere tüm çalışmalarımızın en önemli noktası haline gelmesi gerektiğine inanıyorum.
Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı