Üretim Hayatımız ve Yeni OVP…
- 01.09.2024
- Arşiv
Geçtiğimiz yıllarda açıklanan OVP’ler, iddialı hedefleriyle tüm kesimlerde beklenti ve heyecan yaratmıştı. Fakat açıklanan her OVP’nin ardından bu heyecan kısa sürmüş ve istenen sonuçların alınamadığına sıklıkla tanıklık etmiştik. OVP’lerde büyüme, enflasyon, istihdam, cari denge, bütçe açığı gibi temel hedeflerin kendi içinde tutarlılık arz etmesi, güçlü makro modellere dayanması ve ekonominin tüm aktörleri açısından ikna edici olması gerekir. Çünkü OVP’nin rolü, sadece gelecek yılın Bütçe Kanunu’na ve gelecek üç yılın ekonomi politikalarına temel oluşturmakla sınırlı değil. Aynı zamanda reel sektöre, finans dünyasına ve kamuoyuna verdiği sinyallerle ekonomik beklenti ve davranışları da etkiler.
Tam da bu nedenle, kamuoyunda gerçekçiliği sorgulanan, kararlılıkla uygulanmayan programların güven yitirmesi ve bu güvensizliğin geleceğe taşınması da son derece doğaldır. Maalesef güven kaybının nelere mal olacağının somut örneklerinden birini, halen geride bırakmaya çalıştığımız enflasyonist dönem bize net bir şekilde gösterdi.
Neyse ki bu sürdürülebilir olmayan yaklaşım, 2023 ortasından itibaren ekonomi yönetimindeki değişikliklerle birlikte yerini daha sağlıklı bir yönelime bırakmış durumda. Bugün bir yılını geride bırakmak üzere olduğumuz 2024-2026 dönemi Orta Vadeli Programı, güvenin yeniden tesis edilmesi için önemli bir ilk adımdı.
Biz sanayiciler de dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla, yapılan istişareler ışığında hazırlanan ve geçmiş OVP’lere göre daha gerçekçi hedeflerle uygulanmakta olan 2024-2026 programı hepimiz için umut oldu.
Diğer taraftan, bu olumlu gelişmelerle birlikte OVP’nin halen para politikasına dayalı makro hedefler üzerinden konuşulmakta olduğunu da gözden kaçıramayız. Ortaya konan ve yapısal reformlar olarak nitelendirdiğimiz alanlarda henüz somut adımların atılmamış olmasını ve şu anda işin öbür tarafının daha zayıf gittiğini söylemek durumundayız.
Gelecek ay yayımlanacak olan yeni Orta Vadeli Program’da makro istikrar açısından geçtiğimiz bir yılın kazanımlarını ileriye taşırken, aynı zamanda, ülkemizi katma değerli yatırımlar için yeniden bir cazibe merkezi haline getirecek, üretimin ve istihdamın niteliğini artıracak, kalkınmayı ve kalıcı sosyal refahı önceliklendirecek bir yol haritası beklentisi içindeyiz.
Ekonominin paydaşları olarak ekonomik dengelenme doğrultusunda yaşadığımız geçiş sürecine toplumun her kesiminden olduğu gibi sanayiciler olarak da ciddi bir katkı sunuyoruz. Fakat bu süreçte, sık sık dile getirdiğimiz üretimde verimlilik ve teknoloji açığımızı kapatacak kapsamlı bir reform sürecine de odaklanmamız gerekiyor. Uygulanmakta olan maliye ve para politikaları, ancak eğitim, altyapı, iş gücü piyasası, teşvik sistemi gibi pek çok alanda bütüncül
bir stratejik planlama ile tamamlanırsa gerçek anlamda bir başarı elde edilmiş olacaktır.
İşte bu doğrultuda, ağustos ayı Meclis toplantımızı “Orta Vadeli Program Bir Yılını Tamamlarken Türkiye’de Üretim Hayatının Değerlendirilmesi” gündemiyle yaptık. İç sayfalarımızda okuyabileceğiniz gibi çok değerli akademisyen, ekonomist ve gazetecilerin katılımıyla ve Meclis Üyelerimizin değerli katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz panelin son derece verimli olduğunu söyleyebilirim.
Geçen ay, tarihimizin ve bağımsızlığımızın önemli günlerinden birini her yıl olduğu gibi yine coşkuyla, heyecanla kutladık. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bu toprakları bize vatan yapan bağımsızlık savaşının en kıymetli zaferlerinden olan 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 102’nci yıl dönümünde, bu zaferin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Birlik ve beraberliğimizin sembolü olan bu bayram vesilesiyle aziz şehitlerimizi bir kez daha saygı ve
rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum. Hepinize esenlik ve sağlık dolu bir ay diliyorum.
Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı