Diğer Haberler
İSO Yeşil Gündem Sohbetleri’nin 14’üncüsü, Tekstil Sektöründe Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konu Başlığıyla Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda Düzenlendi
- 22.10.2024
- Diğer Haberler
İstanbul Sanayi Odası (İSO), sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında başlattığı İSO Yeşil Gündem Sohbetleri’nin 14’üncüsü, Tekstil Sektöründe Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu konu başlığıyla gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Fatih Turan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Fikret Kileci katılırken, Avrupa Giyim ve Tekstil Konfederasyonu (EURATEX) Sürdürülebilir İşler Müdürü Mauro Scalia da çevrim içi olarak katıldı.
Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda düzenlenen İSO Yeşil Gündem Sohbetleri etkinliğinde Türk Tekstil Sektöründe Tasarımdan Atık Halinin Sonlanmasına konu başlığında bir panel de düzenlendi. Orbit Danışmanlık Yönetim Kurulu Üyesi Bikem Kanık’ın moderatörlüğünü gerçekleştirdiği panelde H&M Sürdürülebilirlik Sosyal ve Çevre Programı ve Kamu İlişkileri Yöneticisi Derya Ural, Rematters Tekstil Geri Dönüşüm Çözümleri Kurucu Ortağı Hakan Uçar ve Re&Up Recycling Teknolojileri Sürdürülebilirlik Lideri Ebru Özküçük Güler konuşmacı olarak yer aldı.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Döngüsel Ekonomi ve Atık Yönetimi Dairesi Başkanı Sabriye Ayhan ve T.C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Dairesi Ticaret Uzmanı Elif Berrak Taşyürek’in de genişletilmiş üretici sorumluluğu kavramı üzerine bakanlıkların yürüttüğü çalışmalar hakkında detaylı bilgiler de aktardığı etkinliği çok sayıda özel sektör, STK ve kamu temsilcisi takip etti.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Fatih Turan, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Tekstil, ülkemizin ekonomik yapısının temel taşlarından biri olup, hem istihdam hem de ihracat açısından büyük bir öneme sahiptir. Geçmişten günümüze, ülkemiz tekstil sektörü yenilikçi yaklaşımları, kaliteli ürünleri ve güçlü iş gücüyle küresel pazarda önemli bir konuma ulaşmıştır. Ancak bu başarıların sürdürülebilirliğini sağlamak ve geleceği inşa etmek için hepimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Bugün dünyada her yıl milyonlarca ton tekstil ürünü atık haline gelmektedir. Bu atıkların büyük bir kısmı geri dönüştürülememekte ve çoğunlukla düzenli depolama alanlarına gönderilmektedir. İşte tam da burada Sıfır Atık Politikası devreye girmektedir. Sıfır atık hedefleri, atıkların kaynağında azaltılmasını, yeniden kullanılmasını ve geri dönüştürülmesini öncelik haline getirmektedir. Tekstil atıkları da bu kapsamda ele alınmalı ve atık haline gelen tekstil ürünlerinin geri dönüşüm oranları artırılmalıdır.
Tekstil atıklarının etkin bir şekilde yönetilmesi sadece çevresel yükleri hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda ekonomik fırsatlar da yaratır. Geri dönüştürülen tekstil malzemeleri, yeni ürünlerin üretiminde kullanılabilir ve bu sayede döngüsel ekonomiye katkı sağlanarak kaynakların daha verimli kullanılması mümkün olur. Tekstil sektörü bu fırsatı değerlendirerek çevre dostu ve sürdürülebilir bir dönüşüm süreci başlatabilir. Üreticilerin ürettikleri ürünlerin yaşam döngüsünden sorumlu olması gerektiği anlayışı, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu yaklaşım yalnızca üretim sürecinde değil, aynı zamanda zararlı kimyasalların çevre üzerindeki etkilerinin azaltılmasını, ürünlerin geri dönüşümünü ve atık yönetiminde etkili çözümler sunmayı da kapsar. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu çerçevesinde, üreticiler atıklarını minimize etmeyi, geri dönüşüm süreçlerini teşvik etmeyi ve sürdürülebilir malzeme kullanımını artırmayı hedeflemektedirler. Bakanlık olarak, bu uygulamaları desteklemek ve sektörü bu konuda yönlendirmek amacıyla çeşitli projeler geliştirmekteyiz. Özellikle Avrupa Birliği, tekstil atıklarıyla ilgili önemli adımlar atmaktadır. 2025 yılına kadar, tüm üye ülkelerin tekstil atıklarının en az %30’unun geri dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Bu hedef, sürdürülebilir moda anlayışını yaygınlaştırmayı ve tekstil atıklarının çevresel etkilerini azaltmayı amaçlamaktadır.”
Etkinliğin açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, şunları söyledi:
“Tekstil sektörü, insanlığın var olduğu günden itibaren başlamış ve insanlık var oldukça da devam edecek bir sektördür. Sanayi devrimine kadar, tekstil sektörü doğayla son derece barışık bir şekilde, herhangi bir atık oluşturmadan ve doğa dostu olarak faaliyet göstermiştir. Ancak sanayi devrimiyle birlikte, özellikle kimyasallar ve boyaların işin içine girmesiyle, kimyasal atıklar ortaya çıkmaya ve kirlilik yaratmaya başlamıştır. Daha sonra lineer ekonomi ve onun bir getirisi olan hızlı moda ile birlikte, "kullan-at" metodolojisi benimsendiği için normal tüketimin 2,5-3 katı kadar tekstil ürünü üretilmiştir. Ne yazık ki, hızlı modayla üretilen tekstil ürünlerinin %10-20'si ömürlerini tamamlamadan, hatta bir sezon bile geçmeden, %70'i kullanılamaz hale gelerek atık olmuştur. Kişi başına ortalama 12 kilogram atık üretildiğini göstermektedir. Bu miktar bazı ülkelerde değişiklik göstermekle birlikte, dünya genelinde 7 milyar insanla çarpıldığında, tekstil sektörü gıda sektöründen sonra en fazla kirlilik yaratan sektör haline gelmiştir.”
Tekstil atıklarının geri kazanılabilir olmasının sektör açısından çok kıymetli olduğuna değinen Tepe, konuşmasını şu sözleriyle sürdürdü:
“Ancak tekstil sektörünün önemli bir özelliği, atıkların geri kazanılabilir olmasıdır. Kullanılmış kıyafetler açma makineleri ile işlemden geçirilerek tekrar ham madde olarak kullanılabilir. Bununla birlikte, tekstil sektörü dünya kaynaklarını yoğun olarak kullanan bir sektördür. Örneğin, bir tişört üretimi için 2500 litre su kullanılmaktadır. Bu tişört iki kez giyilip çöpe atıldığında, kaynaklar ve toprak üzerinde maalesef büyük bir çevresel etki yaratmaktadır. Dolayısıyla, Yeşil Mutabakat, tüm sektörlerin eylem planlarını hazırlarken tekstil sektörü için de "lineer ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş" önerisinde bulunmuştur. Tekstil sektörünün karbon salımı açısından büyük bir sorunu olmamakla birlikte, küresel karbon salımının %8'ini oluşturduğu belirtilmektedir. Tekstil sektörü, atık üretimi açısından ise gıdadan sonra ikinci sırada yer almakta ve bu atıkları ham maddeye dönüştürmesi gerekmektedir. Son yayımlanan tebliğde, 2030 yılına kadar Avrupa Birliği'ne ithal edilecek tüm ürünlerin %80'inin geri dönüştürülmüş materyallerden üretilmiş olması ve dayanıklı ürünlerden oluşması gerektiği ifade edilmiştir. Bunun dışında kalan ürünlerin Avrupa Birliği'ne girişi mümkün olmayacaktır. Bu durum, Türk tekstil sektörü açısından değerlendirildiğinde, ürettiğimiz her iki tişörtten birinin Avrupa Birliği’ne satıldığı göz önünde bulundurulduğunda, bizim için kritik bir önem taşımaktadır. Bugün itibarıyla 30 milyar dolarlık hazır giyim ve tekstil ihracatımız ve yaklaşık 30 milyar dolarlık iç pazarımız bulunmaktadır. Toplamda 60-70 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe sahip sektör, 1 milyon kişiyi istihdam etmektedir. Bu nedenle, sektörün geleceği için sürdürülebilirlik kritik bir konudur.”
Etkinliğe çevrim içi olarak katılan EURATEX Sürdürülebilir İşler Müdürü Mauro Scalia da özetle şunları söyledi:
“Türkiye’nin Avrupa tekstil değer zincirindeki kritik rolünü vurgulamak istiyorum. Türkiye, bu ekosistemin önemli bir parçası olup güçlü bir entegrasyona sahiptir. EURATEX bünyesinde Türkiye’den dört önemli üyemiz bulunmaktadır; İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, İstanbul Tekstil Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Tekstil ve Konfeksiyon Üreticileri Derneği ve Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası. Bu kuruluşlar, Avrupa Komisyonu ile yürütülen bilgi paylaşımı ve danışma süreçlerine tam olarak dahil olup Türk tekstil sektörünün temsili ve katılımını sağlamaktadır. Türkiye, Çin’den sonra AB tekstil pazarına en büyük ikinci tedarikçi konumundadır ve Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Vietnam ve Kamboçya gibi ülkeleri geride bırakmıştır.
Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) kavramına ve bunun neden gerekli olduğuna geçelim. Avrupa Birliği'nde her yıl yaklaşık 7,5 milyon ton tekstil atığı üretilmektedir. Bu miktarın 2030 yılına kadar 9 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Ancak bu atığın yalnızca %35’i toplanmakta olup bazı üye ülkelerde toplama oranları çok daha düşüktür. McKinsey & Company'nin Temmuz 2022 tarihli çalışması, bu altyapının inşasının yılda 3,5 ila 4,5 milyar Euro arasında fayda sağlayacağını öngörmektedir. Bunun 1,5 ila 2,2 milyar Euro'su kâr olarak geri dönecek, 1,2 ila 2 milyar Euro'su ise kimyasal madde, su tüketimi ve CO2 emisyonlarının azaltılması sayesinde sağlanacaktır. Ayrıca, yeni hammadde ihtiyacı azalacak ve Avrupa tekstil sektörü, ithal hammaddelere bağımlı olmadan geri dönüştürülmüş malzemeler kullanabilecektir.”
Açılış konuşmalarının ardından etkinlik, T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Döngüsel Ekonomi ve Atık Yönetimi Dairesi Başkanı Sabriye Ayhan ve T.C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Dairesi Ticaret Uzmanı Elif Berrak Taşyürek’in yaptıkları detaylı sunumlarla devam etti. Sunumların ardından Orbit Danışmanlık Yönetim Kurulu Üyesi Bikem Kanık’ın moderatörlüğünü gerçekleştirdiği panele geçildi. Panelin konuşmacılarından H&M Sürdürülebilirlik Sosyal ve Çevre Programı ve Kamu İlişkileri Yöneticisi Derya Ural şunları söyledi:
“Tüm stratejimiz, iş birimlerimizde ve satın alma ekiplerimizde yer alıyor. Aslında bu hedeflere ulaşmaktan bahsediyoruz, ancak biraz da nasıl ulaştığımızdan ve stratejimizden söz edebilirim. Her şey aslında dizayn ile başlıyor. İlk aşamadan son kullanıcıya kadar belirlediğimiz önemli adımlar var. En başta doğru tasarımı oluşturmak çok kritik. Tasarımı yaparken doğru materyali kullanmak ve sonrasında bu materyali doğru tedarik zincirinde üretmek büyük önem taşıyor. Çünkü bu unsurlar, stratejimizin en önemli ayaklarını oluşturuyor. Bir sonraki adımda ise farkındalığı artırmak adına nihai müşteriye ulaşmak ve onların bilinçlenmesini sağlamak için çalışmalar yapıyoruz. Tüm faaliyetlerimizde bu üç ana alanı – tasarım, tedarik zinciri ve müşteri farkındalığı – birbirine bağlı şekilde önceliklendiriyoruz. Ayrıca, materyaller konusunda çok net hedeflerimiz var. Tedarikçilerimizle birçok proje yürütüyoruz, şehir projeleri ve çevresel çalışmalar üzerinde yoğunlaşıyoruz. Karbon ve su ayak izimizi azaltma yolunda hedefler belirleyip bu doğrultuda ilerliyoruz.”
Re&Up Recycling Teknolojileri Sürdürülebilirlik Lideri Ebru Özküçük Güler de paneldeki konuşmasında şunları söyledi:
“Ülke olarak, döngüsellik alanında yapılan araştırmalarda, tabloda biz "gri" olarak temsil ediliyoruz. Bu durum biraz can sıkıcı. Bu alanda kademe kaydetmiş ülkelerin yaptığı işleri yapabilecek kapasiteye sahibiz. Avrupa Birliği üyesi olmamak veya AB standartlarına uygun hareket etmek, bugüne kadar ticaretimizi zorlamadı. Belli kurallar ve anlaşmalar çerçevesinde oldukça iyi ilerliyoruz. Peki neden bunu raporlarımıza veya tablolara yansıtamıyoruz? Bu aslında çözülmesi zor bir problem değil. Sultan Hanım’ın da ilk konuşmasında belirttiği gibi, döngüsel ekonomi açısından durumumuzun detaylı analizi yapılmalı. Ülkemizin yaşam döngüsü analizleri ‘Life Cycle Assessment’ talep edilmeli. Bu çalışma sanayi odasından, bilim ve teknoloji laboratuvarlarından veya özel sektörün oluşturduğu bir platformdan gelebilir. Ancak, bilgiye erişim konusunda şeffaf olmalıyız. Buradaki 40-50 kişiden herhangi biri Google’da arama yaptığında elde ettiği bilgiye güvenmeli. Sadece üyelikle ulaşılabilen bilgi doğru bilgi değildir. ‘Türkiye Life Cycle Assessment Textile Industry’ diye arattığımızda bile doğru ve somut verilere ulaşamıyoruz. Gelen veriler yalnızca ihracat bilgileri oluyor. Ancak döngüsel ekonomi tartışmalarını ilerletebilmek için bu tür bilgilere ihtiyacımız var. Döngüsellik tarafında daha çok çalışmamız gerektiği açık.
Rematters Tekstil Geri Dönüşüm Çözümleri Kurucu Ortağı Hakan Uçar da konuşmasında şunları söyledi:
“Öncelikle terminolojiden başlamamız gerekiyor. Kavramların doğru tanımlanması ve Türkçe olarak da hassasiyetle ifade edilmesi adına bulunduğum her ortamda elimden geldiğince çaba gösteriyorum. Berrak Hanım da bilir; iki yıldır bu konular üzerine sık sık konuşup değerlendiriyoruz.Öncelikle atıklar, oluşum noktalarına göre sınıflandırılıyor; Post-industrial: Üretim sürecinde oluşan atıklar, Pre-consumer: Üretildikten sonra ama henüz satışa sunulmadan, müşteriye ulaşmadan oluşan atıklar ve Post-consumer: Ürünlerin kullanım sonrası ortaya çıkan atıkları. Geri kazanım ve geri dönüşüm konularında bizim doğal bir refleksimiz var. Yaptıklarımızla gurur duyuyoruz ve ardından yeni gelişmelere adapte olarak daha ileriye taşımaya çalışıyoruz. Türkiye’de bu refleksin güzel bir örneği, Uşak'ta geliştirilmiş olan geri dönüşüm yapısıdır. Bu yapı, sıfırdan iyidir; hiç olmamasından çok daha değerlidir. Ancak gerçek anlamda döngüsel ekonomiyi sağlamak için geri dönüşümün doğru uygulanması gerekir. Bu döngüsel yapıda, yeni tedarik zincirlerinin oluştuğunu görüyoruz. Çünkü geri dönüşüm sürecinde piyasada mevcut olmayan yeni materyaller, karışımlar, formlar ve renkler ortaya çıkıyor. Bu yeniliklerin sanayiye kazandırılması ve tedarik zincirinin tamamlanması büyük önem taşıyor.”
Panelistlerin konuşmalarının ardından etkinlik, katılımcıların konuya ilişkin sorularını ilettikleri soru-cevap bölümüyle sürdü. Panelistlerin gelen soruları yanıtlamasının ardından etkinlik sona erdi.