"En Olumsuz Türkiye Etkilenir"
- 12.09.2013
- Etkinlikler
İstanbul Sanayi Odası (İSO), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ile birlikte AB ve ABD arasında müzakereleri başlatılan "Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)" konusunda bilgilendirme semineri düzenledi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ile birlikte AB ve ABD arasında müzakereleri başlatılan ve dünyanın en büyük serbest ticaret alanını oluşturması beklenen "Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)" konusunda İSO Meclis Salonu’nda bilgilendirme semineri düzenledi.
"Amerika ve AB Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması Bizi Nasıl Etkileyecek" başlıklı seminere; İSO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Eren, İKV Yürütme Kurulu üyesi, Merkez Bankası eski Başkanı Yavuz Canevi ve Avrupa Komisyonu adına ABD ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasını bizzat yürüten Damien Levie gibi isimler katıldı.
Seminerin açılış konuşmasını yapan İKV Yürütme Kurulu üyesi, T.C. Merkez Bankası eski Başkanı Yavuz Canevi, 21. Yüzyılda sancılı bir dönemden geçen dünya gündeminin yeniden gelişmiş ülkelere kaydığını söyledi. Taşların yerine oturduğu bu yüzyılda, gelişmiş ülkelerin, TTIP örneğinde olduğu gibi, Dünya Ticaret Örgütü çatısı altında gerçekleştiremediği birtakım anlaşmaları ikili müzakerelerle çözmeye çalıştığını söyledi.
AB ve ABD arasında imzalanacak olası anlaşmanın dışında kalmasının, Türkiye’nin zararına olacağını kaydeden Canevi, "Türkiye, anlaşmanın dışında kalması ile yüzde 2.5 refah kaybına uğrayacak. Bu oranla, söz konusu işbirliğinden dünyada olumsuz etkilenecek birinci ülke olacağız. Hindistan yüzde 1.6 ile ikinci en olumsuz etkilenecek ülke olacak. Çin ise en az zarar gören ülke olacak" diye konuştu.
Dünya ticaretini yeniden şekillendirecek
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ali Eren, seminerde yaptığı konuşmada, ABD ve AB arasında imzalanması planlanan ticaret anlaşmasının sadece Türkiye için değil dünya ticareti için önem taşıdığına dikkat çekti.
Konuşmasının başında AB’ye üyelik sürecinin temelini oluşturan Ankara Anlaşması’nın 50. Yıldönümünde, üyeliğe ilişkin halen net bir takvim bulunmadığını hatırlatan Eren, Türkiye’nin Gümrük Birliği yükümlülüklerinden kaynaklanan olumsuzlukların, firmaların ve kamuoyunun AB üyeliğine desteğini de olumsuz etkilediğine işaret etti. AB’nin, ABD ile imzalamayı planladığı ticaret anlaşmasının tartışmalara yeni bir boyut getirdiğini ifade eden Eren, söz konusu anlaşmanın oldukça kapsamlı bir işbirliğini öngördüğünü söyledi.
AB ve ABD’nin, dünya ekonomisinin yüzde 40’ını, ticaretin ise üçte birini oluşturduğu göz önüne alındığında, olası işbirliğinin sadece Türkiye’yi değil tüm ülkeleri doğrudan ve dolaylı etkileyeceğine ve dünya ticaretini yeniden şekillendireceğine dikkat çeken Eren, "Gümrük vergilerinin sıfırlanması, hizmetler ticaretinin serbestleştirilmesi ve yatırım alanında işbirliğinin yanı sıra iki taraf arasında standartların uyumlaştırılması, iş yapmayı zorlaştıran ek mali yükümlülüklerin bir başka deyişle teknik engellerin kaldırılması yönünde işbirliklerini de öngören anlaşma, tarafların dünya ekonomisindeki ağırlığı düşünüldüğünde bu iki pazarda iş yapmak isteyen tüm firmaları etkileyecek değişikliklere yol açacaktır" dedi.
AB ve ABD pazarlarının Türkiye için önemine dikkat çeken Eren, dış ticaret hacmimizin yüzde 40’ını gerçekleştirdiğimiz AB pazarının Türkiye için çok önemli olduğuna, ancak ABD dış ticaretinden yüzde 1’in çok az üzerinde bir pay aldıklarına işaret etti.
Ekonomi Bakanlığı’nın bu yıl ABD’yi hedef pazarlardan biri olarak belirlediğine dikkat çeken Eren, şunları söyledi: "ABD, 3,9 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi ile dev bir Pazar. Artık hedef ülkeler arasında yer alan ABD ile ilişkilerimizi, söz konusu ticaret anlaşmasını göz ardı ederek şekillendirmek mümkün değil. Bu durumda anlaşmadan doğacak fırsatları Türkiye’nin yakın takibe alması ve Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan pazara giriş stratejilerini güncellemesi gerekecek."
Türkiye’nin alacağı pozisyon önemli
Türkiye’nin ABD ve AB arasında yürütülen müzakerelerde alacağı aksiyonun büyük önem taşıdığına dikkat çeken Eren, anlaşmaya taraf olmak ya da kendi şartlarımızla ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalamak konusunu iyi değerlendirmek gerektiğini söyledi. Eren sözlerini şöyle tamamladı:
"AB ile ABD arasında müzakere edilen anlaşmanın, ekonomimiz ve sanayimiz üzerine etkilerini kapsamlı bir etki analizi ile ortaya koymamız gerekiyor. Etki analizlerinin hazırlanış sürecine sektör temsilcilerinin dahil edilerek, sektörlerin kendi iç dinamikleri ve kapasiteleri ile AB ve ABD anlaşmasında nasıl konumlanacağının araştırılmasının büyük önem taşıdığını düşünüyoruz. 2023 yılı hedeflerimizi ve Ekonomi Bakanlığımız tarafından yürütülmekte olan girdi tedarik stratejisi çalışmalarını da etkilemesi beklenen bu anlaşmanın, iki blok arasında olduğu kadar dünyanın geri kalan kısmındaki olası etkileri de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz. İSO olarak anlaşmanın Türkiye’ye etkileri konusunda yapılacak her türlü çalışmaya katlıda bulunmaktan memnuniyet duyarız."
Tarifeleri kısa sürede kaldırmayı planlıyoruz
Avrupa Komisyonu, Ticaret Genel Müdürlüğü, ABD ve Kanada Birim Yöneticisi Daimen Levie ise "TTIP Müzakereleri, AB’nin beklentileri ve AB’nin ticaret ortakları üzerindeki etkileri" konulu bir sunum gerçekleştirdi.
AB ve ABD arasındaki serbest ticaret anlaşması fikrinin yeni değil 90’lı yıllarda ortaya atılan bir konu olduğunu belirten Levie, yaşanan ekonomik sorunlar, finansal kriz, yüksek kamu borçları gibi nedenlerin bu görüşmelere zemin hazırladığının altını çizdi.
Şubat 2013’te nihai raporun kabul edilmesinin ardından müzakerelerin Piyasaya Erişim, Tarife Dışı Engeller ve Küresel Ticaretin Karşısındaki Engeller olarak üç ayrı bölümde başladığına işaret eden Levie, "Müzakerelerde 2015 yılında sonuca ulaşmak hedefindeyiz. Anlaşmanın etki analizine bakacak olursak; 2027’de GSYİH’da yüzde 0.5 oranında bir artış öngörüyoruz. İkili ticarette tarifelerin ise uzun yıllar beklemek yerine kısa sürede kaldırılmasını planlıyoruz" diye konuştu.