Etkinlikler
Erdal Bahçıvan: “İklim Krizi Karşısında Sorumlu Üretim Anlayışı Benimsenmeli”
- 07.12.2021
- Etkinlikler
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) interaktif formatta düzenlediği İSO 15. Sanayi Kongresi, “Başka Türlü Mümkün: Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak” temasıyla Haliç Kongre Merkezi’nde başladı. Sanayicinin tüm paydaşlarla bir araya geldiği 15. Sanayi Kongresinde, küresel sorunların çözümünün yine küresel bir yaklaşım ile ele alınması gerektiğinden hareketle, başta iklim değişikliği olmak üzere çevresel ve toplumsal sorunlara ilişkin stratejileri de içeren yeni bir dünya düzenine yönelik tüm gelişmeler ve trendler tartışılıyor.
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde düzenlenen kongre, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton’un yanı sıra İSO Meclis Başkanlık Divanı Üyeleri, İSO Yönetim Kurulu Üyeleri, İSO Meclis ve Meslek Komitesi Üyeleri ile bini aşkın sanayici, iş dünyası temsilcisi, akademisyen ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Kongrenin açılışında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın telgraf mesajı aktarıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın mesajında, “İSO, sanayi şirketlerimize değer katmak amacıyla hareket ederken dünyamızın geleceğini de bir öncelik olarak göz önünde tutan tavrıyla Türk özel sektörünü ulusal ve uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmektedir. 15. Sanayi Kongresi’nin hayırlara vesile olmasını diliyor, başarılarınızın devamını temenni ediyorum” ifadeleri yer aldı.
Kongre’nin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Covid 19 pandemisi için pek çok olumsuzluğu dile getirmenin mümkün olduğunu ancak krizlerin aynı zamanda insan hayatındaki en önemli kazanımlar olduğunu söyledi. İnsanlık tarihi boyunca karşılaşılan buna benzer nice zorluğu aşmak için üretilen çözüm yollarının şu an yaşadığımız medeniyetin de temel taşları olduğunu hatırlatan Bahçıvan, umut, bilim ve iş birliğinin insanlığın zorluklar ile mücadelede en önemli gücü olduğunu belirtti. Bahçıvan, pandemi sürecinde bir kez daha görüldüğü gibi insanlık için esenliğin ancak bilimin kendilerine sağladığı imkanları iş birliği içinde kullandıklarında mümkün olduğunu anlattı.
Pandeminin gezegenimizdeki yaşama ilişkin uzun ve zorluklarla dolu filmin sadece kısa bir fragmanı olabileceğinin altını çizen Bahçıvan, asıl kendilerini bekleyen korkutucu filmin iklim değişikliği ve bunun yıkıcı etkileri olduğunu kaydetti. Her geçen yıl iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini daha da derinden deneyimlediklerine dikkat çeken Bahçıvan, iklim değişikliğiyle mücadelede geciktikleri her günün kendilerine daha büyük zorluklar getirdiğini anlattı. Bahçıvan, bu konuda geleceğe umutla bakmaya devam edebilmek için bilimin sesine kulak vermeleri ve küresel anlamda iş birliğini tesis etmeleri gerektiğini dile getirdi.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Bu anlayışla bu seneki 15. Sanayi Kongremizin temasını “Başka Türlü Mümkün: Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak” olarak belirledik. Çünkü İstanbul Sanayi Odası olarak bizler sürdürülebilir gelecek için sanayide dönüşümün şart olduğunun bilincindeyiz. Bu dönüşümü ancak siz paydaşlarımız ile birlikte tasarladığımızda başka türlüsünü mümkün kılacağımızın da farkındayız. Sorumlu üretim anlayışı aynı zamanda iklim değişikliğine maruz kalmanın yarattığı riskleri yönetmeyi de gerekli kılıyor. Hem iklim değişikliği, hem sürdürülebilirlik bağlamında yaşadığımız tüm gelişmeler sanayinin temel sektörlerini farklı boyutta tetikleyecek birçok faktör ile karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. İşte bu nedenle İstanbul Sanayi Odası olarak sanayimize yönelik tehditlere karşı güçlü bir rehberlik sunmak için kendimizi zorunlu hissettik ve sürdürülebilirlik konusunda metodolojik bir bakış açısıyla çalışmalarımızı planladık.”
Sürdürülebilirliği bir yolculuk olarak görmenin belki de en doğrusu olduğunu ifade eden Bahçıvan, rekabetçi olmaya devam edebilmek için şirketlerin içinde bulunduğu ekosistemi, ulusal ve küresel koşulları, yeni trendleri mutlaka değerlendirmeleri gereken bir gelişim yolculuğu olduğunu kaydetti. Bahçıvan, değerlendirmeleri güncel tutmanın, olası risk ve fırsatları belirleyerek kısa, orta ve uzun vadeler için hedefler koymanın ise bu yolculuğun kolaylaştırıcıları olduğunu ekledi.
“Ne iş yapıyor olursak olalım doğaya ve topluma olan etkilerinizin farkında olup, olumsuz etkileri azaltacak şekilde iş yapmak ise bu yolculuğun olmazsa olmazı” diye konuşan Bahçıvan, kurumsal vatandaş bilinci ile hareket etmenin önem kazandığı günümüzde sürdürülebilirlik yolculuğuna çıkmanın artık bir tercih olmadığını vurguladı. Bahçıvan, “Uluslararası ticaretin değişen koşulları, güncellenen yasa ve mevzuatlar, tüketici beklentileri ve en önemlisi gençliğin talepleri şirketlerin bir an önce sürdürülebilirlik bakış açısını benimsemelerini gerektiriyor. Sürdürülebilirlik konusundaki dönüşümü gerçekleştirmenin belirli maliyetlere katlanmayı gerektirdiği ise hepimizin malumu. Bununla birlikte dönüşüm için gerekli kaynak ihtiyacının karşılanması için sürdürülebilir finans kapsamındaki ürün ve hizmet çeşitliliğini her geçen gün artırıyor. Sürdürülebilirlik stratejisini benimseyen şirketler; doğaya ve topluma olan olumlu etkilerini görünür kılarak dönüşüm için ihtiyaç duydukları finansal desteklere daha kolay ulaşabiliyorlar. Gümrük Birliği içindeki ülkelerin eşit şartlarda rekabet edebilmeleri adına Türkiye’nin de AB ülkelerine sürdürülebilirlik konusunda sağlanacak fon, destek ve ayrıcalıklardan faydalanması gerektiğine inanıyoruz. Gümrük Birliği müzakerelerde sürdürülebilirlik unsuruna yer verilmesi ve Türkiye’nin üyeliğe aday ve Gümrük Birliğine dahil bir ülke olarak AB üyeleriyle aynı koşullara sahip olmasının sağlanması gerektiğini de özellikle vurgulamak istiyorum.”
Bahçıvan, başta çalışanları olmak üzere şirketlerin paydaşları için yarattığı faydanın kalıcı olması için, dönüşüm sürecinin adil ve kapsayıcı olmasını da önemsemeleri gerektiğini söyledi. Bahçıvan, özellikle seslerini duyurmakta zorlanan gençleri, kadınları ve engellileri dinlemekle yetinmemeli; anlamaya, desteklemeye ve yollarını açmaya daha çok çaba göstermeleri gerektiğini anlattı.
Bahçıvan şunları söyledi:
“Bu çabanın sonunda bu dönüşümün amacı insanlık olarak gezegenimiz üzerindeki varlığımızı devam ettirebilmek. Kısaca sevdiklerimiz ile güven içinde yaşamımızı sürdürmek ve geleceğe dair umudumuzu korumak istiyoruz. Öyleyse bu denli köklü ve çok taraflı dönüşümün ancak iş birliği içinde gerçekleşeceğini de kabul etmeli ve bu iş birliğini tesis etmek için kolları sıvamalıyız. Hepimizi ilgilendiren bu dönüşümün zorlu bir süreç olduğunun farkındayız. Herkesin fikrine, emeğine ihtiyacımız olacağı anlayışı ile kişiler, kurumlar, sektörel arası, ulusal ve küresel iş birliklerini geliştirmek için çabalarımızı esirgememeliyiz. Bu nedenle bugün ‘Başka Türlü Mümkün’ diyerek ‘Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak’ için bir aradayız.”
Açılışta konuşan İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, pandeminin kırılganlıkları daha belirgin hale getirirken, pandemiden çok daha büyük sistemik etkiler yaratacak küresel krizleri tetiklediğini söyledi. Okyay, meydana getirdiği dalgalanma farklı sektörlerde farklı sonuçlar yarattığı gibi sivil toplum ve aktivizmin hızlanmasına da yol açtığını dile getirdi.
Okyay, bugüne kadar göz ardı edilen ancak özellikle pandemiyle birlikte daha önemli bir gündem haline gelen bir konu olduğunu belirterek bunun kapsayıcı büyüme olduğunu kaydetti. Bugün birçok OECD ülkesinde eşitsizliklerin son 30 yılın zirve noktasında olduğuna dikkat çeken Okyay, pandemi nedeniyle bu durumun daha da arttığını ve yayıldığını dile getirdi. Yaklaşık 3,4 milyar insanın günde 5,50 dolardan az bir gelirle yaşamak zorunda olduğuna dikkat çeken Okyay, yüz milyonlarca çocuğun eğitime erişimden mahrum kaldığını anlattı. Ebeveynleri ortaokulu bitirmemiş çocukların üniversiteye gitme şanslarının ebeveyni üniversite mezunu olan çocuklara göre dört kat daha az olduğunun bilgisini veren Okyay, küresel nüfusun yaklaşık üçte birinin temiz suya erişimi yokken, küresel ısınmanın daha ölümcül hava koşulları yarattığına işaret etti.
Gittikçe daha fazla insanın küreselleşme ve teknolojinin yarattığı muazzam zenginlikten yararlanamayarak geride bırakıldığını söyleyen Okyay, herkes için fırsatlar yaratmanın şimdi her zamankinden daha kritik hale geldiğini belirtti.
Sürdürülebilirliğin kuşkusuz bir rekabet meselesi olduğunu anlatan Okyay, bu rekabet meselesinin altında iki faktör olan İstikrar ve verimlilik olduğunu dile getirdi. Okyay, “Mevcut iş modelleri rekabet etmek için gerekli istikrar ve verimliliği sağlamıyor. Bunun için değişmeli, evrilmeli ve güçlenmeliyiz. Neden? İklim değişikliğiyle mücadele küresel ekonomi için yeni koşullar belirliyor. Düşük karbonlu çözümler ve pazarlar beklenenden hızlı büyüyor. Ekonomileri, kaybeden endüstrilere dayanan ülkelerde fiyat dalgalanmaları bekleniyor. Fırsat penceresi daralıyor; hızlı davranan kazanırken, geride kalan kaybediyor.
İşte bu sebeple, sanayide sürdürülebilirlik, özyeterlilik ile doğrudan ilişkili bir rekabet meselesi! Türkiye’de ihtiyacımız, konuya tamamen bütünsel bir bakış açısıyla yaklaşılması, kur-faiz tartışmalarının dışına çıkarak rekabetçi konumumuzun güçlendirilmesidir. Bunun en temel unsurlarından biri de beşeri sermayemizdir. Bilim ve eğitimi olması gerekli yere koymadan, zihniyeti bu odak üzerine değiştirmeden ilerlememiz gerçekten zor!” dedi.
Okyay şöyle devam etti:
“Ülkemizin geleceğinin etkin çalışan bir hukuk sistemi, hesap verebilirlik, sosyal boyutu ihmal edilmemiş serbest piyasa kurallarına saygılı ve öngörülebilir politikalar bütününün getireceği güven ortamı, rekabetçi üretim yapısına geçiş ve özgür eğitimde olduğunu bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum. Biz de sanayiciler ve iş insanları olarak sistemik eşitsizlik, belirsizlik ve kaynakların hoyratça kullanıldığı bu dönemi geride bırakmalı ve herkes için refahı önceliklendirmeliyiz. İş stratejisi içerisinde her seviyede paylaşımcı zihniyetle entegre bir sürdürülebilirlik yaklaşımını sahiplenmeliyiz. Kaynakları amaca yönelik verimli bir biçimde kullanarak etki için liderlik anlayışını benimsemeliyiz.”