Etkinlikler
İSO, "Çin ile İş Yapmak & Ticaret ve Yatırım Fırsatları Semineri" Düzenledi
- 05.05.2021
- Etkinlikler
İstanbul Sanayi Odası (İSO), Çin ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğini artırmak amacıyla Çin ile İş Yapmak & Ticaret ve Yatırım Fırsatları Semineri düzenledi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan´ın ev sahipliğinde video konferans olarak yapılan etkinliğe EU China SME Center Direktörü Renzo Isler ve Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen de katıldı. Semineri Çin ile iş birliği ve yatırım fırsatlarını değerlendirmek isteyen iş insanları ve sanayiciler takip etti.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, etkinlikte yaptığı konuşmada sanayicileri Çin pazarına hazırlamak için önemli bir adım atarak “EU China SME Centre (AB Çin KOBİ Merkezi)” ile bir işbirliği protokolü imzaladıklarını söyleyerek “Kurumlarımız arasında imzalanan işbirliği anlaşması ile önümüzdeki aylarda bir dizi eğitim düzenleyeceğiz. Çin pazarı ile ilgili danışmanlık hizmeti vererek sanayicilerimizin Çin´de iş yapmaya hazırlanmalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bu iş birliğinden sanayicilerimizin olumlu yönde istifade edeceğini düşünüyorum” dedi.
Bahçıvan, konuşmasında İSO’nun 2008 yılında beri paydaş olarak yer aldığı Avrupa İşletmeler Ağı (AİA) projesi kapsamında EU SME Centre ile başlattıkları iş birliği için “Firmalarımızın Çin pazarında iş yapmaya hazırlanmalarına önemli katkıda bulunacak” değerlendirmesi yaptı.
Etkinliğin açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, dünya ticaretinin yeni ağırlık merkezinin Asya olduğunu ve Asya’nın ağırlık merkezinin ise Çin olduğunu söyledi. Çin 2000’li yılların başından itibaren kalkınma stratejisini değiştirerek, üretiminin niteliğini dönüştüren yeni bir politika benimsediğine dikkat çeken Bahçıvan, bu doğrultuda; nanoteknoloji, biyoteknoloji, uzay teknolojisi ve yapay zekanın ülkenin temel politikaları haline geldiğini dile getirdi. Bahçıvan, “Made in China 2025” stratejisinin nihai hedefinin ise Çin ürünlerinin niteliğini ve küresel algısını değiştirdiğini ekledi. Küresel yapay zekâ yatırımlarında en büyük paya sahip Çin’in 2030’a kadar 1,5 trilyon dolarlık harcamayla dünyanın yapay zeka yenilik merkezi olmayı hedeflediğini ifade eden Bahçıvan, tüm bu gelişmelerin artık Çin’in üretimin niceliğinden çok niteliğine vurgu yaparak, teknolojiyi her şeyin önüne aldığını gösterdiğini kaydetti.
Bahçıvan, Asya bölgesindeki diğer ülkelerin de teknoloji ve AR-GE’ye önem veren politikalar ile katma değer üreterek ve bölgesel ekonomik entegrasyon yoluyla yeni pazarlar, bloklar oluşturarak; her geçen gün dünyanın geri kalanı ile rekabet gücünü artırdığını vurguladı.
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile, birliğin diyalog ortaklarından Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda arasında imzalanan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın (RCEP) 2,2 milyarlık nüfus ve 26 trilyon dolara ulaşan ekonomik büyüklüğü ile bugüne kadar imzalanan en büyük serbest ticaret anlaşması olduğunun altını çizen Bahçıvan, ayrıca; Çin, Japonya ve Güney Kore arasındaki en kapsamlı serbest ticaret anlaşması olarak da dikkat çektiğini ve Çin’in ilk bölgesel ticaret anlaşması olma özelliğini taşıdığını anlattı.
Türkiye’nin 2020 yılında bu anlaşma kapsamındaki 15 ülkeden ithalatı yaklaşık 40 milyar dolarken, ihracatının yaklaşık 7 milyar dolar düzeyinde olduğunu hatırlatan Bahçıvan, bu miktarın Türkiye’nin toplam ithalatının yaklaşık yüzde 18’ini, ihracatının ise yalnızca yüzde 4’ünü oluşturduğunu söyledi. Asya ülkeleri ile Türkiye’nin dış ticaretindeki bu dengesizliğin, bu ülkelerin dış ticaret açığında belirleyici rol oynadığını ve bölge ülkeleriyle ticari ilişkiler ve ortaklıklar kurma konusuna önem vermeleri gerektiğini gösterdiğini belirtti.
Konuşmasında gerçekleştirecekleri bu faaliyetin en önemli özelliğinin, bir süre önce Çin pazarı ile ilgili olarak sanayicilere hizmet vermek adına “EU China SME Centre” ile gerçekleştirdikleri iş birliği protokolü kapsamında yaptıkları ilk toplantı olduğunu vurgulayan Bahçıvan, bu protokol ile sanayicileri Çin pazarına hazırlayacak bir eğitim sürece başlatmak istediklerini söyledi. Bahçıvan bu konuda şöyle dedi:
“EU China SME Center, Avrupalı küçük ve orta ölçekli işletmelerin Çin´de iş yapmaya hazırlanmalarına yardımcı olmak için kurulan ve AB Komisyonu tarafından desteklenen bir merkez. Kurumlarımız arasında imzalanan iş birliği anlaşması ile önümüzdeki aylarda bir dizi eğitim düzenleyerek ve Çin pazarı ile ilgili danışmanlık hizmeti vererek Türk sanayicilerimizin Çin´de iş yapmaya hazırlanmalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bu iş birliğinden sanayicilerimizin olumlu yönde istifade edeceğini düşünüyorum.”
Bahçıvan konuşmasında AB ve Çin arasında 30 Aralık 2020 tarihinde prensipte ana hatlarıyla anlaşılan ve taraflar arası pazar erişiminde mütekabiliyet esasının gerçekleştirilmesini hedefleyen AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşmasına dikkat çekti. İmzalanması durumunda Avrupalı şirketlerin Çin pazarına erişimini kolaylaştıracak olan anlaşmanın Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini söyleyen Bahçıvan, “Son 30 yılda ortalama yüzde 6’lık oranla dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olan Çin, yine dünyanın en hızlı büyüyen tüketici pazarı ve en büyük imalat sektörüne sahip ülkesi durumunda. Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkilere baktığımızda, Çin, toplam dış ticaret açığımızın neredeyse yarısını verdiğimiz bir ülke. Yaklaşık 3 milyar dolar ihracat yaptığımız Çin’den 23 milyar dolar ithalat yapıyoruz. Ticaret açığının telafi edilmesi noktasında; Türkiye´nin Çin´e ihracatında artış potansiyeli taşıyan ve rekabet üstünlüğü olan ürünlere odaklanarak, ihracatımızı artırmak ve bu pazarda yer almak biz sanayicilerin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır” dedi.
Konuşmasında Türkiye´nin de dahil olduğu; toplam 68 ülkeyi kapsayan ve 21. yüzyılın en büyük kalkınma projesi olarak tanımlanan Kuşak ve Yol Girişimi’nin Asya’yı, Afrika’yı ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı hedeflediğini de vurgulayan Bahçıvan, girişimin karayolları, tren yolları, limanlar ve enerji nakil hatlarını içeren milyarlarca dolarlık altyapı yatırımlarını da kapsadığını hatırlattı. Bu noktada pandeminin küresel ekonomide en fazla etkilediği alanların başında, tedarik zincirlerinin geldiğinin altını çizen Bahçıvan “Kuşak ve Yol Girişimiyle; söz konusu bölgelerdeki ulaşım, telekomünikasyon, enerji ve diğer altyapı ağlarının inşası ve birbirine entegre edilmesi amaçlanıyor. Bölgeler arası gümrük ve vergi koordinasyonuyla birlikte; ticaret ve yatırım fırsatlarının yeniden canlandırılması ve az önce belirttiğim tedarik zincirlerinin daha da kolaylaştırılması hedefleniyor. Ülkemiz, hiç kuşkusuz güçlü sanayi altyapısı ve eğitimli işgücü ile Avrupa ve Ortadoğu pazarlarının kalbinde eşsiz bir konumda bulunuyor. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Çinli firmaların ülkemize gerçekleştireceği yatırımlar; yaratacağı istihdam, beraberinde getireceği teknoloji ve know-how ile birleştirildiğinde, karşılıklı fayda prensibi temelinde bir ticaret ve yatırım sinerjisi oluşturulabilecek” dedi.
Açılışta konuşan EU China SME Center Direktörü Renzo Isler, EU SME Center hakkında bir sunum yaptı. AB Komisyonu’nun EU China SME Center’i 2010’dan beri fonladığını belirten Isler, Çin ile iş yapmak isteyen Avrupalı KOBİ’lere yardımcı olduklarını ifade etti. Merkezin 270 devlet ajansı ile ortaklıkları olduğunu ve birlikte çalıştıklarını anlatan Isler, Beijing’de de yerel bir merkezleri olduğunu dile getirdi. Merkez olarak Çin pazarı hakkında raporlar hazırladıklarını ve bugüne kadar 200 pazar yayınladıklarını belirten Isler, ülkede yatırım yapmak isteyen KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verdiklerini kaydetti. Kurdukları eğitim merkezi ile firmalara eğitim verdiklerini ifade eden Isler, Çin’deki partnerleri tanıma, dijital pazarlama ve fuarlara katılım konularında rehberlik yaptıklarını vurguladı. Isler, Çin’de iş yapmak isteyen KOBİ’lere yardımcı olabileceklerini ve başvuruları beklediklerini ekledi.
Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, konuşmasında Türkiye ve Çin arasındaki karşılıklı anlayış, görüş birliği ve ilişkilerin her geçen gün güçlendiğini söyledi. Türkiye ve Çin ilişkilerini daha ileri taşıma çabalarını sürdüreceklerini anlatan Önen, Asya’nın dünya ekonomisi ve siyasetinde ağırlık merkezi haline geldiğini aktardı. Dışişleri Bakanlığı’nın Yeniden Asya girişimini 2019’da açıkladığını hatırlatan Önen, bu girişimin kamu, özel sektör ve sivil toplum ile olgunlaşmaya devam ettiğini anlattı. Önen, Asya kıtasıyla bağlarını derinleştirmeyi hedeflediklerini kaydetti.
2017’de 160 bin Çinli turistin Türkiye’yi ziyaret ederken bu sayının 2019’da 565 bine çıktığını vurgulayan Önen, pandeminin ardından 1 milyon Çinli turiste ulaşmak istediklerini belirtti. 2021 yılının Türkiye ile Çin arasındaki diplomatik ilişkilerinin 50. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Önen, girişimcilerin Çin ile her düzeyde teması artırmasında fayda olduğunu kaydetti. Çin’in dünyanın geri kalanının aksine salgınla mücadelede önemli mesafe kaydettiğini anlatan Önen, önlemler olmasına karşın hayatın akışının normal koşullarda devam ettiğini ve okulların, fabrikaların, restoranların ve tiyatroların açık olduğunu anlattı.
Çin ekonomisinin 2020’nin ikinci yarısında toparlandığını ve 2021’in ilk çeyreğinde ise yüzde 18.,3 büyüdüğünü belirten Önen, 2020’de G-20 içinde sadece Çin ve Türkiye’nin pozitif büyüdüğünü dile getirdi. Önen, bunun iki ülkenin bölgesinde yükselişte olduğunu gösterdiğini ekledi. 2001’de 1.1 milyar dolar olan dış ticaret hacminin 2020 yılında 26 milyar dolara ulaştığını dile getiren Önen, bu rakamın iki ülkenin potansiyelinin çok altında olduğunu ve en az 50 milyar dolar olması gerektiğini ifade etti. Çin’in 2020’de Rusya’yı geçip Türkiye’nin ikinci büyük ticaret ortağı olduğunun bilgisini veren Önen, Çin ile iş yapmak isteyen firmaların yanında olduklarını ve Çin pazarının önemini firmalara aktarmaya çalıştıklarını ekledi.
Gıda ihracatına özel önem verdiklerini ve kiraz ve antep fıstığı ile ilgili somut başarıları olduğunu kaydeden Önen, ton balığı ve alabalık gibi deniz ürünleri ile süt ürünlerinin Çin pazarına girmeye başladığını ekledi. Büyük Çin şirketlerini Türkiye’ye yatırım yapmaya teşvik ettiklerini belirten Önen, Çinli şirketlerin de Türkiye’nin bölgesel avantajlarının farkında olduğunu söyledi. Çin’in aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci ithalatçısı olduğunu ve giderek daha çok tüketen bir toplum haline geldiğinin altını çizen Önen, bunun Türk müteşebbisleri için sınırsız fırsat barındırdığına dikkat çekti. Çin’de 400 milyonluk bir orta sınıf bulunduğunu dile getiren Önen, kaliteli nihai tüketim ürün talebinin arttığını ifade etti.
Yatırımcılar ve ihracatçılar için bölgedeki gelişmeleri anlatan bölgesel fırsatlar notu hazırladıklarını aktaran Önen, “Çin bir kıta, eyaletlerin her biri de orta büyüklükteki ülke gibi. Çin’i tanımak eyaletlerini tanımaktan geçiyor” dedi. Demir ipek yolunun fırsatları artırdığını anlatan Önen, iki ülke arasında iki haftalık bir yolculuk ile demiryolu hattının açık olduğunu ekledi. Pandeminin tedarik zincirinin kesintiye uğramaması açısından ne kadar önemli olduğunu kanıtladığını vurgulayan Önen, Almanya’nın doğusu ve Çin’in batısı arasında Türkiye ile rekabet edebilecek bir ülke olmadığını belirtti. Bu avantajı kullanabilmek için tedariklerini hızlı ve etkin kullanabilmeleri gerektiğini belirten Önen, böylece ihracatçılara yeni alan açabileceklerini söyledi.
E-ticaret’in önemine de değinen Önen, geçtiğimiz yıl 211 milyon Çinli’nin 70 milyar dolar ithal ürün aldığının bilgisini verdi. Dünya e-ticaret pazarının 3.9 trilyon dolar olduğunu ve Çin’in payının 2.1 trilyon dolar ile ilk sırada geldiğini belirten Önen, firmalar için e-ticaret bakımından önemli fırsatları barındırdığını vurguladı.
Sonrasında Çin Pazarına Giriş: Fırsatlar ve Tehditler başlıklı sunumu ile EU China SME Centre’dan Woodburn Accountants & Advisory Danışmanlık Bölümü Başkanı Kristina Koehler-Coluccia konuştu. Koehler-Coluccia, IMF’nin tahminlerine göre dünyanın en çok büyüyen bölgesinin Asya bölgesi olacağını söyledi. 2021’de 8,4, 2022’de ise yüze 5,6 büyüme beklendiğini belirten Koehler-Coluccia, özellikle yüksek teknolojili sanayi ürünlerinde Çin’de üretimin toparlandığını ifade etti. Koehler-Coluccia, perakende tarafında ise e-ticaret yoluyla büyüme yaşandığını anlattı.
Çin’in dijitalleşmiş bir toplum olduğunu ve online eğitimde ve sağlık bakım merkezlerinde büyüme yaşandığını dile getiren Koehler-Coluccia, hükümetin 2021’de küçük işletmeleri odağına aldığını belirterek küçük ve düşük kar elde eden işletmeler için kurumlar vergisini düşürüldüğünü anlattı. Çin’in 14. 5 yılık planda ikili dolaşım stratejisini devreye aldığını belirten Koehler-Coluccia, yabancı pazarlara bağımlılığın azaltılması ve iç pazarın büyütülmesini öne aldığını ifade etti. Koehler-Coluccia, Çin’e girmek isteyen firmaların bunu tek başına yapamayacağını ve belli bir network eşliğinde girebileceğini ekledi. Koehler-Coluccia, Çin’in çip gibi yüksek teknoloji ve gıdada dışa bağımlılığı azaltmaya büyük önem verdiğini anlattı.
Ardından moderatörlüğünü Atlı Global Danışmanlık Kurucu Direktörü Dr. Altay Atlı’nın yaptığı Çin ile İş Yapmak ve Türk Firmaların Çin’deki Deneyimleri başlıklı bir panel yapıldı. Panelde Ata Holding Koordinatörü ve Holding Şirketleri Yönetim Kurulu Üyesi Tuncer Köklü ve Aksa Power Generation (China) Co. Ltd. Genel Müdürü Gürhan Atakan, Çin pazarında yaşadıkları deneyimleri aktardı. Panelin ardından izleyicilerden gelen sorular panelistler tarafından yanıtlandı.