Etkinlikler
İSO, Teknoloji Geliştirmede İsrail Deneyimi ve İşbirliği Fırsatları Semineri Düzenledi
- 23.05.2017
- Etkinlikler
İstanbul Sanayi Odası (İSO), sanayi sektörünün rekabet gücünü belirleyen en önemli unsurlardan olan ileri teknolojide iş birliği için Türkiye ve İsrail iş dünyasını bir araya getirdi. İSO’nun İsrail Başkonsolosluğu iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Teknoloji Geliştirmede İsrail Deneyimi ve İşbirliği Fırsatları” konulu toplantıya, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen ile birlikte Türk ve İsrail iş dünyasından yoğun bir katılım oldu. Toplantıda AR-GE projeleri, teknopark ekosistemi ile inovasyon açısından dünyanın lider ülkeleri arasındaki İsrail ile Türkiye arasındaki bilimsel ve teknolojik işbirliği fırsatları ele alındı.
Açılışta bir konuşma yapan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dünyanın siyasal ve ekonomik açılardan huzursuzluklarla dolu bir süreçten geçtiğini söyledi. Bahçıvan, ülkeler ve toplumlar arasında dostluk ve barışa giden yolda ekonomik, teknolojik ve bilimsel ilişkilerin çok önemli bir role sahip olduğuna dikkat çekti. Sergiledikleri birlikteliği çok önemsediğini ve anlamlı bulduğunu belirten Bahçıvan, karşılıklı çabalarla ekonomik değer yaratmanın, teknolojik yeniliklere ortak imzalar atmanın, toplumlar arasında barış ve dostluğu geliştirmenin, sadece sanayiciler için değil, ülkeleri için de büyük bir kazanım olacağına işaret etti.
Rekabet üstünlüğünün ön plana çıktığı günümüz küresel piyasalarında, ülkelerin fark yaratmak, yeni ürünler ortaya koymak ve uluslararası bu zorlu yarışta öne geçebilmek için büyük çaba harcadığını ifade eden Bahçıvan, toplumları ürün ve hizmette çeşitliliğe ve yeni olanı icat etmeye yönelten bu durumun, AR-GE ve yenilikçilik kavramlarını ön plana çıkarttığını dile getirdi.
İsrail’in bu noktada önemli bir konuma sahip olduğunu belirten Bahçıvan, ülkenin AR-GE ve yenilikçilik alanında günümüzün en iyi başarı örneklerine sahip olduğunu ifade etti. Bahçıvan, yüz ölçümü olarak küçük bir ülke olan ve zor bir siyasi coğrafyada bulunan İsrail’in, bu dezavantajlarını eğitim ve entelektüel kapasitesini artırarak kapattığını vurguladı.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 7,3’ünü eğitime, yüzde 4,2’sini araştırma ve geliştirmeye aktaran İsrail, özellikle son 20 yıldır ‘start-up’lar ülkesi olarak adlandırılmakta ve global firmaların AR-GE merkezlerine, laboratuvarlarına ve araştırma birimlerine ev sahipliği yapmaktadır. Tüm bu yatırımların sonuçlarını somut başarılar ile taçlandıran İsrail, dünyada en çok patent başvurusu yapan kurumları bünyesinde barındırmakta, araştırma çıktılarını etkin bir şekilde ticarileştirebilmekte ve nihayetinde ihracatında yüzde 45 yüksek teknolojik ürün payı ile çok başarılı ülkelerin başında geliyor.”
Bahçıvan, bulunduğu coğrafyanın en önemli güçlerinden biri olan Türkiye’nin de küresel düzeyde rekabet gücüne sahip olduğunu ve istikrarlı bir şekilde büyümesiyle yenilikçilik ve AR-GE faaliyetlerine her geçen gün hız kazandırdığını ifade etti. Bahçıvan, “Küresel İnovasyon Endeksi 2016 Raporu’na göre Türkiye, son bir yılda 16 basamak birden yükselerek 128 ülke içerisinde 42. sırada yer almıştır. Aynı zamanda ülkemiz, 2015-2016 döneminde AR-GE harcamalarını en çok artıran ülkeler arasında ise 5. sırada bulunmaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerle de aradaki farkı hızla kapatmaya başlayan ülkemiz; özellikle yenilikçiliğe ayrılan bütçe ve kaynakların artışı ve patent başvuru sayılarındaki yükseliş ile dikkat çekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de teknoloji geliştirme merkezleri, kuluçka merkezleri ve teknopark benzeri yapılanmaların giderek arttığı; öte yandan, üniversite ile sanayi arasında etkin işbirliklerinin kurulmaya başlandığı görülmektedir. Türk Patent ve Marka Kurumu verilerini incelediğimizde, 2005 yılında yerli patent başvuru sayımızın 935, yabancı patent başvuru sayımızın ise 2.526 olduğunu görüyoruz. Yaklaşık 10 yıllık bir süreçte, 2015 yılında ise bu sayının yerli patent olarak 5.512 ve yabancı patent sayısı olarak 8.446’ya ulaşmasından büyük memnuniyet duymaktayız. Bu sayının önümüzdeki yıllarda daha da artacağından hiç kuşku duymuyoruz” şeklinde konuştu.
Bahçıvan, konjonktürel bazı jeopolitik risklerden kaynaklanan olumsuzluklara rağmen dünya ortalamasının üstünde büyüyen, kamu bütçe disiplini dünyada örnek gösterilen, her geçen gün artan kaliteli üretim ve rekabetçi ekonomisiyle öne çıkan bir Türkiye olduğunu dile getirdi. Bahçıvan, İSO olarak bu noktadan hareketle, Türkiye’nin geleceğe yönelik hedeflerine ulaşması noktasında girişimcilik, inovasyon ve AR-GE’yi temel alan nitelikli bir sanayi dönüşümünün gerçekleşmesi gerektiğini her platformda dile getirdiklerini sözlerine ekledi.
Sonrasında konuşan İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, İSO’nun düzenlediği etkinliklerin iki ülke ilişkilerine katkı yaptığını söyledi. İSO’nun kendileri için önemli bir kurum olduğuna değinen Cohen, Türkiye ve İsrail’in ilişkilerinin normalize olmasında ticaretin ön plana çıktığını söyledi. Geçtiğimiz hafta 150 iş insanının İsrail’e yaptığı ziyaretten bahseden Cohen, son dönemlerde ağırladıkları en büyük heyet olduğunu kaydetti.
Türkiye ve İsrail’in birbirine sunabileceği çok şey olduğuna değinen Cohen, Türkiye’nin coğrafi konumu, altyapısı açısından İsrailli girişimcilere fırsatlar yaratan bir ülke olduğunu dile getirdi. İsrail’in inovasyon ve yenilikçilik merkezi olduğunu vurgulayan Cohen, iyi eğitimli uzmanları sayesinde teknoloji ürettiklerini, IT, tarım, mikro çipler, sağlık, nano teknoloji ve siber güvenlik alanında gelişmiş olduklarını belirtti. İsrail’in inovasyonu ve teknolojiyi öncelikli alan olarak belirlediğini dile getiren Cohen, İsrail’in yenilikçilik ekosistemini desteklediğini ve yeni fikirlerin kuluçka merkezleri ile buluşabildiği ortamı yarattığını ifade etti. İsrail’in bu alandaki başarısını üniversiteler ile iş dünyası arasında geliştirdiği simbiyotik ilişkiye borçlu olduğunu belirten Cohen, akademik dünya ile iş ve sanayi dünyasının bir araya gelmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Başarısızlığın bir utanç nedeni değil bir atlama taşı olduğunu vurgulayan Cohen, dünyadaki başarılı firmaların da ilk başta başarısızlıkla karşılaştığını kaydetti. Cohen “İki ülke işbirliği faaliyetlerinin kesişim noktası inovasyon olmalı. Türkiye, kentsel dönüşümü ve altyapı gelişimi ile İsrailli girişimcilere önemli fırsatlar sunuyor. Her iki ülkede teknopark, sanayi parkları ve endüstri parkları arasında işbirliği çok önemli” dedi.
Daha sonra Teknoloji Geliştirmede İsrail Deneyimi başlıklı bir panel düzenlendi. Moderatörlüğünü İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Kenan Çolpan’ın yaptığı panelde İsrailli bir girişimci olan International Commercialization Alliance Başkanı ve NanoIsrael Kurucusu Nava Swersky Sofer, İsrail’deki deneyimlerini paylaştı. 25 yıldır inovasyon alanında büyük şirketlerden start up’lara, girişim sermayesi firmalarından akademiye kadar çok farklı alanlarda çalıştığını belirten Sofer, İsrail’i bir start up ulusu olarak tanımladı.
Günümüzde kullanılan pek çok teknolojinin İsrail’de keşfedildiğine değinen Sofer, çeri domatesten memory stick’e kadar, navigasyon yazılımlarına kadar pek çok örnekten bahsetti. Çok iyi bir beşeri sermayeye sahip olduklarına işaret eden Sofer, İsrail’in kişi GSYH’ye oranla AR-GE’ye yatırım yapma oranının yüzde 4,3 olduğunu ve bu konuda lider olduklarını kaydetti. Hükümetin destek ve teşviklerinin akıllı şekilde tasarlandığını belirten Sofer, tek bir sektörde değil farklı sektörlerde yatırımları çeşitlendirdiklerini ifade etti.
Girişim sermayesi konusunda Amerika’nın kişi başına 215 dolar harcarken İsrail’de bu rakamın 565 dolar olduğuna değinen Sofer, girişim sermayelerinin önemli kısmının Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini ancak son yıllarda Çin’in bu konuda öne geçmeye başladığını dile getirdi. Mobileye şirketinin Intel tarafından 15.3 milyar dolara satın alındığını hatırlatan Sofer, ardından Intel’in sürücüsüz araç bölümünü İsrail’e taşıdığını ve böylece teknoloji transferi sağladıklarını söyledi.
Ülkede çok uluslu şirketlerin 300 AR-GE merkezinde 50 bin kişi istihdam edildiği bilgisini veren Sofer, geçmişte şirketlerin teknolojiyi satın aldıklarını ancak bugün artık İsrail içinde AR-GE merkezleri kurduklarını ifade etti. Özellikle üst düzey akademisyenlerin ülkeye göç etmesi için hükümet desteği olduğuna değinen Sofer, ülkelerine beyin göçünü teşvik ettiklerini kaydetti. Ülkede geliştirilen teknolojilerin çoğunun akademiden geldiğini belirten Sofer, devletin akıllı müdahalesi ve girişim sermayelerini desteklemesi ile bugün çok önemli bir noktaya geldiklerini ifade etti.
Keşiflerin ihtiyaçlardan doyduğunu hatırlatan Sofer, küçük, yeni kurulmuş, komşularından izole bir ülkenin bu özellikleri fırsata çevirdiğini ifade etti. Örneğin güvenlik endişelerinin güçlü bir ordu kurulmasını sağladığını ve bunun da savunma teknolojilerini geliştirdiğini kaydeden Sofer, yeni bir ülke olmalarının yeni fikirlere açık olmaları sonucunu doğurduğunu dile getirdi. Sofer “Türkiye’nin de inovasyon alanındaki başarılarını bulup, kutlaması gerekiyor. Tüm AR-GE ve inovasyon çabalarımızın çıktısı, ödülü budur diye şirket ve akademilerle görüşmelerinizde bu buluşları gösterin” dedi.
Ardından Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Enerji Merkezi Direktörü Prof. Dr. Can Erkey moderatörlüğünde AB UFUK 2020 Programının Sunduğu Fırsatlar: İsrail ve Türkiye İşbirliği başlıklı bir panel düzenlendi. Panelde İsrail AR-GE Direktörlüğü (ISERD) İkili Programlar Yöneticisi Uzi Bar Sadeh, TÜBİTAK Ufuk2020 Programı Ulusal Koordinatör Vekili Dr. Selda Ulutaş Aydoğan ve TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası İleri Araştırmalar Yetkilisi Resul İlhan görüşlerini paylaştı.
Üniversite ve Sanayi İşbirliği İçin Etkin Platform başlıklı panelde ise MEF Üniversitesi Rektör Yrd. Prof. Dr. Erhan Erkut moderatörlüğünde Boğaziçi Üniversitesi Ortak İnovasyon Programı Başkanı Dr. Nir Ben Lavi, İTÜ Arı Teknokent Genel Müdürü Kenan Çolpan ve Şişecam Topluluğu Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof. Dr. Şener Oktik, akademik dünyanın sanayi dünyası ile işbirliği konusunda neler yapılabileceği üzerine fikirlerini aktardı.