Etkinlikler
İSO, “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2017” Araştırmasını Açıkladı
- 30.05.2018
- Etkinlikler
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) yarım asrı deviren ve sanayi sektörünün en değerli verilerini oluşturan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasına göre 2017 yılının zirvesinde 51,1 milyar TL’lik üretimden satışları ile yine TÜPRAŞ yer aldı. Ford Otomotiv 22,7 milyar TL’lik üretimden satışlarıyla ikinciliği korurken, üçüncü ise 2016 yılına göre üç basamak yükselen 17,8 milyar TL üretimden satışlarıyla Toyota Otomotiv oldu.
İSO 500’ün üretimden satışları son 13 yılın en yüksek büyümesi oldu ve yüzde 33,2 artışla 653 milyar TL’ye çıktı. İSO 500’ün ihracatı da ülkenin toplam ihracat artışını geçerek yüzde 17 büyüme ile 64,5 milyar dolara yükseldi. Sanayici esas faaliyet karının yarısını finansman gideri olarak ödemeye devam etti. Borçlanmada öz kaynakların payı gerilerken, kısa vadeli borçların payı ise arttı.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: “Bu sene 50. yılını kutladığımız İSO 500 araştırması, sanayimizin geçen yılın son çeyreğinden bu yana içine girdiği yatırım eğilimi ve motivasyonunun bir an önce realize edilmesi gerçeğini ortaya koydu. Finansal istikrarda bir sorun yaşanmadığı takdirde sanayimizin ülke ekonomisine katkılarının artarak devam edeceğine inanıyoruz.”
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 1968 yılından bu yana aralıksız gerçekleştirdiği ve sektör için en değerli verileri oluşturan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2017” araştırmasının sonuçları açıklandı. Düzenlenen basın toplantısında İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan tarafından açıklanan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasına göre, 2017 yılında sanayinin zirvesinde 51,1 milyar TL’lik üretimden satışları ile yine TÜPRAŞ yer aldı. İSO 500’ün üretimden satışlarının 2016’da yüzde 6,7’sini gerçekleştiren TÜPRAŞ, 2017 yılında ise bu oranı yüzde 7,8’e yükseltti. Ford Otomotiv 22,7 milyar TL’lik üretimden satışlarıyla ikinciliği korurken, üçüncü ise2016 yılına göre üç basamak yükselen 17,8 milyar TL üretimden satışlarıyla Toyota Otomotiv oldu.
Reel ekonominin mevcut durumunu ve yaşadığı sorunları ortaya çıkarması bakımından önem taşıyan araştırmaya göre, İSO 500’ün üretimden satışları 2017 yılında yüzde 33,2 artışla 490 milyar TL’den 653 milyar TL’ye çıkarak yüksek bir büyüme performansı gösterdi. Son üç yıldır İSO 500’ün üretimden satışlarında görülen zayıf büyüme, 2017 yılında yüzde 19’luk oranla yerini reel büyümeye bıraktı. Satışlardaki artışta iç ve dış talepteki büyümenin yanı sıra ihracat gelirlerinde etkili olan döviz kurlarındaki artış rol oynadı. Gerçekleşen büyüme oranı da İSO 500’de son 13 yılın en yüksek büyümesi olarak dikkat çekti.
İSO 500’ün ihracatı da yüzde 17 büyüyerek 64,5 milyar dolara yükseldi. Türkiye ihracat artışının üzerinde bir performans sergileyen İSO 500, 2017 yılında Türkiye ihracatının yüzde 41,1’ini ve sanayi ihracatının da yüzde 42,8’ini gerçekleştirdi.
Ağırlıklı olarak otomotiv ve demir çelik şirketlerinin yer aldığı İSO 500 Büyük’ün ilk 10 şirketinin toplam üretimden satışlar içinden aldığı pay 2016 yılında yüzde 25 iken, 2017 yılında yüzde 26,7’ye yükseldi.
İSO 500, Odakule’de yapılan basın toplantısı ile açıklanırken İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuşması şu şekilde gerçekleşti:
Araştırmamızın, bu yıl bizim için çok önemli iki gurur kaynağı var. Birincisi, bu yıl “İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’nın 50. yılını kutluyoruz. İlk kez 1968 yılında yapılan, sadece ülkemizin değil dünyada da benzerine az rastlanan bir örnek olan İSO 500’ü, bu yıl yarım asrı devirmiş olmanın gururuyla kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. 1968 yılında yayınlanan ve bugünün anısına bire bir yeniden bastırdığımız o ilk sayıyı, sizlere dağıttığımız dosyanın içinde bulacaksınız.
Bu noktada, bu araştırmamızı 1968 yılında 100 şirketle başlatan, bugüne kadar sürdüren, yaptıkları araştırma ve analizlerle ekonomi dünyamız için gerçekten paha biçilmez bir tarihi bilgi kaynağının ortaya çıkmasında emeği geçenleri anmak isterim. Bu vesileyle başta o dönemki Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Fazıl Zobu olmak üzere tüm kaybettiklerimizi rahmetle anıyor, çalışmanın bugünlere gelmesinde emeği olanlara saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
İkinci gururumuz ise bu değerli araştırmanın açıklanma takvimini tarihinde ilk kez Mayıs ayına çekmiş olmamız… Hatırlarsanız, İstanbul Sanayi Odası’nda beş yıl önce başlayan ilk görev dönemimizde İSO 500’ün açıklanma zamanını olabilecek en erken tarihe çekmek için bir hedef koymuştuk.
Aradan geçen beş yılda her yıl, önce 16 Haziran’a, sonra Haziran’ın ilk haftalarına derken, işte tarihinde ilk kez araştırmayı paylaşmak üzere Mayıs ayında sizlerle birlikteyiz. Bilginin çok değerli olduğu hız çağında yaşıyoruz. Bu bağlamda bu değerli veri setini olabilecek en hızlı şekilde buna ihtiyaç duyanlara ulaştırmak, bizim için ayrı bir övünç kaynağı olmuştur.
Takvimi hedeflediğimiz ölçüde öne çekebilmemizi sağlayan en büyük faktör, hiç kuşkusuz şirketlerimizin büyük bir özen ve titizlikle hazırladıkları verilerini bizimle zamanında paylaşmalarıdır. Bu araştırma için gösterdikleri özenle işimizi kolaylaştıran tüm sanayicilerimize buradan teşekkür etmek istiyorum.
Tabii ki bu verilerin bize ulaşmasıyla araştırma tamamlanmış olmuyor. Asıl işin zor kısmı bundan sonra başlıyor. Yani bu verileri çok kısa bir sürede analiz etmek, önümüzde duran rapor haline getirmekten bahsediyorum…
Bu nedenle, her yıl olduğu gibi bu yıl da bu zor süreci başarıyla tamamlayan ve İSO 500’ün ortaya çıkmasını sağlayan Ekonomik Araştırmalar Şubemizi, danışmanlarımızı ve emeği geçen tüm arkadaşlarımızı da buradan kutlamak istiyorum.
İSO 500 Büyük Araştırmamız, sanayinin adeta röntgenini çekmekte ve anatomik yapısının bir yıl içinde nasıl çalıştığını ortaya koymaktadır. Bunların içinden öne çıkan bazı temel göstergelere geçmeden önce sanayi sektörümüzün 2017 yılında ekonomimiz içindeki genel performansına da kısaca değinmekte yarar buluyorum.
Bu bağlamda Türkiye ekonomisi ile imalat sanayinin büyüme ilişkisinden başlamak ve hep söylemekte olduğumuz yeniden üretim kültürüne dönüşün neden bu kadar önemli olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ülkemiz son iki yıldır büyük badireler atlattı. Hem ekonomimiz hem de siyasal-sosyal hayatımızda her gün moralimizi bozan ve hiç hatırlamak istemeyeceğimiz olaylardı bunlar. Bütün bu nedenlerle çok karamsar girilen 2017 yılını ekonomimiz, dünyanın en parlak büyüme oranlarından birine imza atarak tamamladı.
Gerçekleşen yüzde 7,4’lük büyümenin alt kırılımlarına baktığımızda büyümeye en büyük katkılardan birinin sanayi sektörümüzden geldiğini gördük. Türkiye ekonomisi 2017 yılında yüzde 7,4 büyürken imalat sanayimizde büyüme yüzde 8,8 olarak gerçekleşti. Bu gerçekten de sanayimiz adına her türlü takdirin üzerinde övgüyü hak eden bir performanstır.
Tabii bu büyümedeki etkenlere bakarken, dünyada uzun süredir devam etmekte olan ekonomik ve ticaret durgunluğunun 2017 yılında sona ermesini de görmemiz gerekir. 2017’deki o genişleme ve ihracat etkisinin, imalat sanayinin performansına da olumlu yansıdığını görüyoruz. Bu faktör, ekonomimiz ve imalat sanayimiz için dış pazarların ve dış talebin de çok önemli olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur.
Özellikle vergi indirimleri, teşvikler, İSO olarak fikir ortaklığımızın da olduğu Kredi Garanti Fonu, yine İSO olarak katkıda bulunduğumuz “nefes kredisi” gibi inovatif finansal uygulamalar da ekonomimizin dinamizmini kaybetmemesini sağlamıştır. Sonrasında da bu büyüme ivmesinin yakalanmasında önemli katkıları olmuştur.
İşte böylesine zor bir dönemde sanayinin ve üretimin ne demek olduğunu çok daha iyi gördük ve anladık. Yani üretimin nasıl bir sigorta olduğunu, üretimin bir ülke için ne kadar gerekli olduğunu 2017 yılı bizlere bir kez daha ispat etti.
Sanayi sektörümüzün bu performansı imalat sanayinin cari fiyatlarla milli gelir içindeki payını da yüzde 17,5’e yükseltti. İmalat sanayinin mili gelir içindeki payı çok uzun yıllar sonra 0,9 puan ile kayda değer bir artış göstermiştir. Bu artışın olacağının ipuçlarını 2017 yılındaki İSO PMI verilerinde de görmüştük. Çünkü endeks, dünya PMI verilerine paralel olarak 55’lere yakın seyri ile son yılların en yüksek düzeylerini gösteriyordu.
Burada yeniden üretim ekonomisine dönüş bağlamında, imalat sanayi sektörünün GSYH içindeki payını artırma uygulamalarının ilk sonuçlarının 2017 yılında alınmaya başlandığını söyleyebiliriz. Bugün gelinmiş olan yüzde 17,5’lik oran, son 16 yılın en yüksek seviyesi olması itibarı ile gelecek adına da umut vericidir.
Yine bu olumlu gösterge için şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Ekonomimiz içinde, son yıllarda yaşanan çeşitli iç ve dış ekonomik faktörlerin etkisiyle birçok sektör bazı nedenlerle ivme kaybetti. Sanayimiz ise aldığı azıcık nefesle, aldığı küçük bir destekle Türkiye'nin bu hassas yıllarında birçok konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyi başarmıştır. İhracat konusunda da, istihdam konusunda da, vergi yaratma konusunda da ekonominin can simidi olduğunu göstermiştir.
İşte biz sanayiciler; bunun için “Üretimi, sanayiyi hiçbir sektörle karşılaştırmamalıyız” diyoruz. Türkiye gibi 80 milyonluk bir nüfusu olan, idealleri olan, heyecanı olan bir ülkenin sıkıntılı ve zor günlerdeki dostunun sanayi olduğunu unutmamalıyız.
Sanayimizin son dönemlerdeki genel ekonomi içindeki performansı ile ilgili yaptığımız bu değerlendirmenin ardından şimdi ilk tablomuz ile; İSO 500’ün sonuçlarına geçmek istiyorum.
500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının en temel göstergelerinin yer aldığı bu tabloda da gördüğümüz gibi İSO 500’ün üretimden satışları 2017 yılında yüzde 33,2 artışla 490 milyar TL’den 653 milyar TL’ye çıkarak yüksek bir büyüme performansı göstermiştir.
Son üç yıldır İSO 500’ün üretimden satışlarında görülen zayıf büyüme, 2017 yılında yerini reel büyümeye bırakmıştır.
2017 yılında üretimden satışlar reel olarak yüzde 19 büyümüştür. Satışlardaki artışta iç ve dış talepteki büyümenin yanı sıra ihracat gelirlerinde etkili olan döviz kurlarındaki artış rol oynamıştır. Ve gerçekleşen büyüme oranı İSO 500’de son 13 yılın en yüksek büyümesi olarak dikkat çekmektedir.
Bu üretimden satışların ilk 10 ve 50’lik dilimlerdeki dağılımına baktığımızda şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz. İSO 500 Büyük’ün ilk 10 şirketinin toplam üretimden satışlar içinden aldığı pay 2016 yılında yüzde 25 iken, 2017 yılında yüzde 26,7’ye yükselmiştir.
İlk 50’de yer alan kuruluşların toplam üretimden satışlar içinden aldığı pay ise 2016 yılında yüzde 49,2 iken, 2017 yılında yüzde 50,2’ye yükselmiştir.
Üretimden satışlar itibarıyla ikinci ellilik grubun payına baktığımızda 2016 yılında yüzde 13,1 olan payının yüzde 12,9’a gerilediğini görüyoruz. Diğer 50’lik grupların paylarında da geçen seneye göre bir gerileme olduğunu görüyoruz.
2017 yılında İSO 500’ün faaliyet karı oranı yüzde 9,6 olarak hesaplanmıştır. 2016 yılında yüzde 9,4 olan orana göre faaliyet karlılığında yine sınırlı bir iyileşme yaşanmıştır. Toplam faaliyet karı mutlak büyüklüğü ise 2016 yılında 52,4 milyar TL iken, 2017 yılında 70,6 milyar TL’ye yükselmiştir.
Finansman giderleri 2017 yılında yüzde 21,3 oranında artarak 29 milyar TL’den 35,2 milyar TL’ye yükselmiştir. Finansman giderlerinin net satışlara oranı yüzde 5,2’den yüzde 4,8’e gerilese bile görüldüğü gibi sanayici esas faaliyetinden kazandığının yarısını finansman gideri olarak ödemeye devam etmektedir.
2017 yılında İSO 500’ün FAVÖK mutlak büyüklüğü yüzde 24,4 artarak 94,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Benzer şekilde vergi öncesi dönem kar ve zarar toplamı da 2017’de yüzde 40,7 artışla 53,1 milyar TL’ye çıkmıştır.
Finansman giderleri sanayi firmalarının karlılıklarında temel belirleyici olmayı 2017 yılında da sürdürmüştür. İSO 500 2016’nın ardından 2017 yılında da finansman maliyetlerini daha etkin yönetmiştir.
Sanayi firmaları 2017 yılında elde ettikleri faaliyet karının daha düşük bir bölümünü finansman giderlerine ayırmıştır. Buna rağmen sanayinin mevcut mali yapısı içinde faiz ve kur dalgalanmaları sanayi sektöründe karlılığı ve sermaye birikimini etkilemeye devam etmektedir.
2017 yılında daha uygun mali koşulları yaratma başarısını gösteren sanayicilerimizin maalesef finansman cenderesinden hala kurtulamadığını görmekteyiz. Son yıllardaki en iyi senesinde bile sanayicilerimiz, faaliyet karının yarısını finansman gideri olarak kaybetmeye devam etmiştir.
Baktığımızda 2016 yılında 52 milyarlık faaliyet karının, 29 milyar liralık kısmını, yani yüzde 55,4’ünü finansman giderine ayırmak zorunda kalan sanayicilerimiz, 2017 yılında da 70 milyar TL’lik faaliyet karının yüzde 49,8’ini, yani 35 milyar TL’sini finansman giderine ayırmak zorunda kalmıştır.
Finansal göstergeler içinde borçlanma ile özkaynakların dağılımını yansıtan kaynak yapısı, kuruluşların finansal yapılarını ortaya koyan en önemli göstergelerin başında gelmektedir.
Özellikle son yıllarda küresel borçlanma olanaklarının bollaşması ve ucuzlaması ile birlikte Türk özel sektör firmalarının borçlanma eğilimi daha da kuvvetlenmiştir. Döviz kurlarındaki yükselişe, uluslararası finansman maliyetlerindeki artışa ve TL faiz oranlarındaki sıçramaya rağmen borçlanma eğilimi özellikle Kredi Garanti Fonu (KGF) teminatlı kredi kullanım olanaklarının genişlemesiyle birlikte 2017 yılında da sürmüştür. Özkaynak finansmanı ise sınırlı kalmaya devam etmektedir.
İSO 500’de bu dengenin özkaynaklar aleyhine bozulma eğiliminde olduğunu görüyoruz. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda toplam borçların payı 2017 yılında 1 puan daha artarak yüzde 62,9’a yükselirken, özkaynakların payı ise yüzde 37,1’e gerilemiştir.
Gerçi bu kaldıraç oranları, dünya örnekleri ile karşılaştırıldığında 65/35 bandıyla benzer bir kaynak yapısına işaret etse de, ülkemizde borçlanma maliyetlerinin yüksekliği sanayicimizin rekabet gücünü diğer ülkelere göre finansman açısından olumsuz etkilemektedir.
2017 yılında İSO 500’ün mali borçları yüzde 17,1 artış göstererek 243 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu artış geçen yıla göre biraz daha yavaşlamış olsa da reel olarak büyüme eğilimini sürdürmüştür. Ancak daha önemli olan bir gösterge, borçlanmanın vade yapısında karşımıza çıkmaktadır.
2008 yılından itibaren kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlar içindeki payı gerileme eğilimine girmiş ve 2008 yılında yüzde 51,5 olan oran 2016 yılında yüzde 37,8’e düşmüştür.
Bu dönemde sanayi kuruluşları orta-uzun vadeli mali borçlanma olanaklarını daha iyi kullanmış ve böylece kısa vadeli mali borçların payı azalış eğilimi göstermiştir.
2017 yılında ise bu eğilim tekrar tersine dönmüştür. Kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlar içindeki payı yüzde 37,8’den yüzde 41,9’a yükselmiştir.
Kısa vadeli mali borç oranının dünya ortalaması yüzde 25’ler civarında iken, bu tablo sanayi sektörümüzün finansman yapısındaki negatif ayrışmanın sürdüğünü ortaya koymaktadır.
İSO 500’ün devreden KDV yükünün bu yılda devam etmekte olduğunu görüyoruz. Sanayicinin üzerindeki devreden KDV yükü bir önceki yıla göre yüzde 20 gibi ciddi bir oranda artarak 7,2 milyar TL’ye çıkmıştır. Finansman konusunda bu kadar sıkıntılı olan, finansal kaynaklara ancak yüksek maliyetlerle ulaşabilen sanayicinin bu kadar önemli bir miktarı sıfır faiz ile devlete borç verdiğini söylemek durumundayız.
Şimdi paylaştığımız tablo, bize sanayicimizin yatırım iştahı ve motivasyonu açısından içinde bulunduğu durumu gösteriyor. Toplam aktifler içinde dönen varlıkların payının yüksek olması, işletme sermayesi yönetimi açısından olumludur. Ancak diğer yandan duran varlıkların payındaki gerileme ise sabit kıymet yatırımlarının, bir başka deyişle üretken makine ve teçhizat yatırımlarının zayıfladığını bize göstermektedir.
500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun duran varlıkları 2015 yılında yüzde 46,3’e yükseldikten sonra 2016’da yeniden yüzde 45,3’e, 2017’de ise yüzde 41,5’e gerilemiştir. 2017 yılında yatırım koşullarındaki göreceli iyileşmeye ve önemli yatırım teşvikleri verilmesine rağmen duran varlık yatırımları yeterli büyümeyi gösterememiştir.
İSO olarak 2017’nin ikinci yarısından itibaren iç ve dış talepteki canlılığının sonucu olarak kapasitelerin artık yüzde 80’lere çıktığını gözlemliyor, yeni yatırım ihtiyacının da en üst seviyede bulunduğunu söylüyoruz. Yani artık sanayicinin yakalamış olduğu bu başarının, üretim kapasite anlamında da, teknoloji anlamında da üretim ekonomisinin de vermiş olduğu yeni destek hazzıyla yatırıma dönmesi gerektiğini vurguluyoruz. Ama içine girdiğimiz finansal türbülans ve belirsizlik ortamı, o ihtiyacı karşılama noktasında şu anda sanayimizin patinaj yapmasına yol açıyor.
Yani sanayicinin yatırım şevkinin en üst düzeye geldiği bu dönemde yapılması gereken, doğru finansman kaynakları oluşturmak ve teşvikleri farklılaştırmaktır.
Kar ve zarar eden kuruluşlar sayısına baktığımızda ise 2017 yılında satışlar tarafındaki sıçrama ve mali göstergelerin göreceli daha istikrarlı olmasının, firmaların karlılık performansını da olumlu etkilediğini görüyoruz. 2017 yılında İSO 500’de kar eden kuruluş sayısı 392’den 422’ye yükselmiştir.
Faiz, amortisman, vergi öncesi kar ve zarar eden firma sayıları ise 2017 yılında 488’e yükselmiş ve ölçülmeye başladığı son beş yıl içindeki en yüksek sayıya ulaşmıştır.
Son yıllarda paylaştığımız bu tablo üzerinden de teknolojiye dönük yorumlar yapmak istiyoruz. Her ortamda savunduğumuz ve söylediğimiz gibi sanayimizin yüksek katma değerli, teknolojik ürünlerle ekonomiye daha fazla ivme kazandırması ancak daha fazla teknolojiye odaklanmasıyla mümkün. Sizlerle paylaştığımız bu veriler, sanayimizin henüz bu vizyonun uzağında olduğunu göstermektedir.
2017 yılında yaratılan katma değer itibarıyla en yüksek payı yüzde 39,9 ile son iki yılda olduğu gibi yine orta-düşük teknoloji yoğunluklu sanayiler almıştır. Düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerin payı 1,2 puan azalarak yüzde 36,2 olmuştur.
Orta-yüksek teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı yüzde 19,5’ten yüzde 20,2’ye yükselmiştir. Yüksek teknoloji yoğunluklu sanayiler grubunun payı ise yüzde 3,6 ile geçen yıla göre hemen hemen aynı kalmıştır.
Ülkemiz ekonomisinde sanayinin en önemli fırsatlarından biri AR-GE harcamalarının geliştirilmesi ve bu konuda verilen teşviklerin doğru yönde kullanılması olmalıdır.
İSO 500’de AR-GE yapan firma sayısı 239’dan 254’e yükselmiştir. Ancak bu olumlu tabloya rağmen sektörlerimizde araştırma ve geliştirme faaliyetleri henüz yeterli ve ihtiyaç duyulan seviyeye ulaşamamıştır. İSO 500’ün AR-GE harcamaları yüzde 23,7 artarak 3,5 milyar TL’ye çıkarken, üretimden satışlara oranı yüzde 0,53 olup dünya ortalamasının altındadır. İnanmaktayız ki AR-Ge harcamalarının artması Türk sanayinin yüksek teknolojili ve katma değerli gelişimi için en önemli motivasyon unsuru olacaktır.
Şimdi de İSO 500’ün en önemli göstergelerinden biri olan istihdam verilerine değinmek istiyorum. 2017 yılında İSO 500’ün sağladığı istihdam yüzde 1,7 oranında artırmıştır. Ödenen maaş ve ücretlerdeki artış da yüzde 14,1 olarak gerçekleşmiştir. Enflasyon ile karşılaştırıldığında maaş ve ücretlerin reel olarak arttığı görülmektedir.
2017 yılında İSO 500’de yabancı sermaye paylı kuruluşların sayısı 8 adet azalmış ve 115’e inmiştir.
Yabancı sermayeli şirketlerin sayısındaki azalmaya karşın, bu firmaların ihracat ağırlığı sevindiricidir. 115 firma, İSO 500’ün toplam ihracatının yüzde 48,4’ünü gerçekleştirirken üretimden satışların da yüzde 32’sini oluşturmaktadır.
Şimdi sıra sanayinin devlerini açıklamaya geldi.
Sıralamanın tamamını dergimizden takip edebilirsiniz. Her yıl olduğu gibi, öncelikle İSO 500’ün ilk 10 şirketini sizlerle paylaşacağım.
İSO 500’ün 2017 yılında göre en büyük kuruluşu, 51,1 milyar TL’lik üretimden satışlarıyla yine Tüpraş oldu. Ford Otomotiv 22,7 milyar TL’lik üretimden satışlarıyla ikinciliği korudu. Üçüncü sırada ise 2016 sıralamasında altıncı olan Toyota Otomotiv 2017 yılındaki 17,8 milyar TL üretimden satışlarıyla yer aldı.
Dördüncü sırada 15,9 milyar TL ile Tofaş, beşinci sırada 15,7 milyar TL ile Oyak-Renault, altıncı sırada 12,6 milyar TL ile Arçelik yer buldu.
Listenin yedinci sırasında 10,6 milyar TL ile üç basamak yükselen İskenderun Demir Çelik yer alırken, 2016 sıralamasında ilk 10 şirket arasında bulunmayan Ereğli Demir Çelik 9,9 milyar TL ile sekizinci oldu. Dokuzuncu sırada 9,3 milyar TL ile İçdaş Çelik, onuncu sırada da 8,4 milyar TL ile Hyundai Assan yer aldı.
Görüldüğü gibi otomotiv ve demir-çelik şirketleri ilk 10’da ağırlıklı bir yer elde etmişlerdir.
İSO 500’ün ihracat performansı 2016 yılındaki toparlanmanın ardından 2017 yılında önemli ölçüde yükselmiştir. 2017’de Türkiye’nin toplam ihracatı yüzde 10,2, sanayi malları ihracatı yüzde 10,6 artarken, İSO 500’ün ihracatı yüzde 17 büyüyerek 64,5 milyar dolara yükselmiştir.
İSO 500’ün ihracat artışı, Türkiye ihracat artışının üzerinde bir performans sergilemiştir. Bu performansa bağlı olarak İSO 500 2017 yılında Türkiye ihracatının yüzde 41,1’ini ve sanayi ihracatının da yüzde 42,8’ini gerçekleştirmeyi başarmıştır.
2017 yılında en fazla ihracat yapan ilk üç kuruluş 4,8 milyar dolar ile Ford Otomotiv, 4,6 milyar dolar ile Toyota Otomotiv ve 3,3 milyar dolar ile Tofaş olmuştur. Türkiye ihracatında olduğu gibi İSO 500 Büyük ihracatında, 2016 yılında olduğu gibi 2017 yılında da otomotiv sektörü sürükleyici rolünü sürdürmüş ve özellikle ihracatta göstermiş olduğu performansla öne çıkmıştır.
Bu değerli çalışmamız, inanıyoruz ki Türkiye ekonomisinin yöneticilerinin, kanaat önderlerinin ve biz sanayicilerin masasına her yıl olduğu gibi bu yıl da çok önemli çıktılar bırakacaktır.
Bunlardan en önemlisi, sanayimizin geçen yılın son çeyreğinden bu yana içine girdiği yatırım eğilimi ve motivasyonunun bir an önce realize edilmesi gerçeğidir. 2017 yılında alınmış olan yatırım teşvik belgelerindeki artıştan da yatırım noktasındaki bu güçlü istek ve arzuyu açıkça görmekteyiz.
2017’de dış talep canlılığının da etkisiyle kapasite kullanımlarının zirveye vurması, sanayideki büyüme, İSO PMI endeksinin güçlü göstergesi, biraz önce de değindiğim gibi bize sanayide yeni bir teknolojik ve kapasite artırıcı yatırım döneminin geldiğini göstermektedir. İşte bütün mesele Türkiye’nin bu yatırım iklimini realize etme becerisinde yatmaktadır.
Bu yatırımlarla ilgili olarak umudumuzu korumakla beraber geciktiğimizi de üzülerek görüyoruz. Oysa mevcut konjonktürü çok hızlı bir şekilde yatırımlarla beslememiz gerektiğinin bilincindeyiz.
2017 yılında ekonomiye büyük bir dinamizm ve büyümeye katkı getiren Kredi Garanti Fonu’nun önümüzdeki günlerde revizyona tabii tutularak nitelikli sanayi yatırımları için ihtiyacımız olan yeni bir can suyuna dönüşeceğine inanıyoruz.
Diğer yandan ekonomimiz üretim odaklı bir iklime girmişken, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde iki ay önce başlatılan büyük yatırım teşvik hamlesi sanayimizi ve üretim ekonomisini destekleyen önemli bir adım olmuştur. Bu teşvikleri biz sanayiciler için değerli kılan en önemli faktör, hiç kuşkusuz Türkiye’de ilk kez tamamı sanayiye odaklı bir teşvik paketinin açıklanmış olmasıdır.
Yatırım aşamasında bu projeler bir piramit gibi aşağıya doğru çok önemli istihdam, iş olanakları yaratacak, kendi yan sanayiini oluşturacak ve gelişmelerini sağlayacaktır. Bu projelerin makine yatırımlarında yerli tedarikin öne çıkarılması, makine ve teçhizat sanayimizin gelişimine de katkı sunacağına inanıyoruz.
Sanayimizin yatırım yapmak, üretmek, istihdam yaratmak, noktasındaki bu motivasyonu; uygun finansman koşullarıyla desteklendiğinde ekonomimizin çok daha güçlü bir büyüme ivmesi içine gireceğinden kuşku duymuyorum…
İSO olarak öncülük ettiğimiz yeni bir Kalkınma Bankacılığı ve KGF gibi yapısal konular gündeme alındıkça finansal açıdan rahatlayacak olan sanayicilerimizle nitelikli büyümeyi görmeye devam edeceğiz.
Bugün sizlerle paylaştığımız tablo, biz sanayicilerin ülkemize olan inancının bir göstergesidir. Bu bağlamda her fırsatta dile getirdiğimiz sürdürülebilir, istikrarlı ve kaliteli büyüme için finansal istikrarın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. 2017’deki umut verici büyümenin geleceğe taşınabilmesinde temel belirleyici olan finansal istikrarda bir sorun yaşanmadığı takdirde sanayimizin ülke ekonomisine katkılarının artarak devam edeceğine inanıyoruz.
Sözlerimi burada noktalarken toplantımıza katıldığınız için siz değerli basın mensuplarına teşekkür ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.