Etkinlikler
TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ve Deniz Ticaret Odaları Müşterek Konsey Toplantısı Ankara'da Yapıldı
- 30.06.2021
- Etkinlikler
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ticaret ve Sanayi Odaları, TOBB Ticaret Odaları, TOBB Sanayi Odaları, TOBB Ticaret Borsaları ve TOBB Deniz Ticaret Odaları Müşterek Konsey Toplantısı, TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın katılımıyla gerçekleşti. Toplantıya Sanayi Odaları Konsey Başkanı olarak İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da katılarak sanayi sektörünün güncel konu ve sorunlarıyla ilgili bir konuşma yaptı.
Toplantıya katılarak Konsey üyelerine seslenen Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, küresel ekonominin geçen yıl 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin en şiddetli daralmalarından birine şahit olduğuna dikkati çekerek, hem toplumların hem de ekonomilerin sağlığının, pandemiden ciddi şekilde yara aldığını belirtti.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, küresel ekonomide bir dizi yapısal dönüşüme de hız kazandırdığını ifade eden Elvan, dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve değer zincirlerinin yeniden şekillenmesinin önümüzdeki dönemin en önemli gündem maddeleri olacağını söyledi.
Bakan Elvan, KGF aracılığıyla sağladıkları teminat politikalarını da değiştireceklerini belirterek, KGF’nin teminat verirken gözeteceği hususların başında, doğru yere ve doğru işe gidecek kredilerin teminatlandırılmasının geleceğini bildirdi.
Özellikle mikro ve KOBİ ölçeğindeki firmaların finansmana erişim imkanlarını artırmak ve teminat eksikliklerini gidermek için KGF kapsamında yeni destek mekanizmaları oluşturacaklarını ifade eden Elvan, şöyle konuştu:
"Eximbank üzerinden mevcut ihracatçılarımıza sağladığımız desteklerin yanında, yeni ihracatçıların da ortaya çıkmasını sağlayacak bir mekanizma tasarlıyoruz. Temmuz ayıyla birlikte KGF destekli iki yeni mekanizma hayata geçecek, bunların da müjdesini de vermek istiyorum. İlk olarak, ihracatı önceleyen yatırımlara KGF teminatı ile 5. ve 6. bölgelerde uzun vadeli kredi desteği sağlayacağız. İkinci olaraksa küçük ölçekli firmaların istihdama katkısının artırılması ve likidite sıkıntılarını azaltmak için ilave olarak istihdam ettikleri her bir kişi için KGF kefaletiyle krediye erişim imkanı sağlayacağız. Firmanın istihdama kattığı her bir kişi için 12 ay boyunca ödediği sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primleri firmaya katkı olarak kredi faiz bakiyesinden düşülecek."
Elvan, Kovid-19 sonrası döneme de en iyi şekilde hazır olmak için ekonomi ve hukuk alanlarında çok güçlü bir reform programı oluşturduklarını, uygulanacak politikaları belirlerken, TOBB başta olmak üzere ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla yakın iş birliği halinde çalıştıklarını söyledi.
Reform Paketi’ndeki ilerlemelere de değinen Elvan, haziran sonuna süre koydukları 35 eylem başlığından 31’inin tamamlandığını ifade etti.
Elvan, “Geriye kalan 4 eylemden 2’sinin teknik çalışmalarına nihai halini verdik. Aslında bu 2 çalışma da tamamlandı. 2 eylem içinse Yüce Meclisimizin takdirini bekliyoruz. Böylece yılın ilk yarısı için öngördüğümüz eylemleri başarıyla tamamlamış durumdayız." diye konuştu.
Küresel salgının verdiği iki mesaj olduğunu dile getiren Elvan, "Birincisi değişimi görüp, dönüşüme ayak uydurma gereği. Salgınla birlikte Türk sanayisi rüştünü fazlasıyla ispatladı. Değişen koşullara hızla adapte olup, üretim ve inovasyon kabiliyetleriyle en zor zamanlarda bile umudumuz oldu." diye konuştu.
Salgının verdiği diğer mesajın ise "risk yönetiminin en iyi şekilde yapılması gereği" olduğuna dikkati çeken Elvan, “Büyük ya da küçük demeksizin her bir işletmenin risk yönetimini en etkin şekilde uygulamasında fayda bulunuyor.” dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise konuşmasında, yılın ilk çeyreğinde kaydedilen yüzde 7'lik büyümeyi özel sektöre verilen desteklerin yerine ulaştığını göstermesi açısından çok önemsediklerini belirterek, "İkinci çeyrekte belki de tarihimizin en yüksek çeyreklik büyüme rakamını yakalamayı ümit ediyoruz. Ayrıca yine bu sene, hem sanayi üretiminde hem de ihracatta rekor seviyelere ulaşacağımızı düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Tüm bu gelişmelerin morallerini yükselterek çalışma şevklerini artırdığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"Öte yandan, bu durumun tüm sektörlere eşit yansımadığının, büyümenin bereketinden herkesin eşit ölçüde faydalanmadığının da farkındayız. Başta hizmetler kesimi olmak üzere salgından en fazla olumsuz etkilenen ve büyümeden yeteri kadar pay alamayan sektörlerimiz için destek adımlarının mutlaka sürdürülmesini istiyoruz. Güçlü büyümeyi sürdürebilmek için kredi faizlerinde ve enflasyonda düşüş, döviz kurlarında istikrar sağlanması gerektiğini ve geçmişte yaptığımız gibi yine bunu başarılabileceğimizi de düşünüyoruz."
Hisarcıklıoğlu, mali disipline ve finansal istikrara büyük bir önem verildiğini bildiklerini aktararak, Türk özel sektörü olarak tüm bunları desteklediklerini vurguladı.
Kur ve fiyat istikrarının sağlanmasıyla, finansman maliyetlerinin kalıcı bir şekilde düşürülebileceğini de öngördüklerini bildiren Hisarcıklıoğlu, "Yine sizin de iş dünyasını, üretimi, yatırımı ve istihdam piyasasını destekleyici politikaları devam ettireceğinize de inanıyoruz." dedi.
Bir yandan istikrara dönük adımları atarken, bir yandan da 2022 ve sonraki dönemde sürdürülebilir büyümeye ve katma değeri yüksek yatırımlara dönük planlamaların yapılması gerektiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, küresel ekonominin önemli bir dönüşüm sürecinden geçtiğine dikkati çekti.
Hisarcıklıoğlu, hem salgın sonrasında küresel tedarik zincirinde yaşanan dönüşüm hem de yeşil mutabakat ve iklim değişikliği çerçevesinde atılan adımların önemli fırsatları ve tehditleri de içinde barındırdığını söyledi.
"Bizim de Türkiye olarak, bu yeni dönemde ülkemizi ve iş dünyamızı iyi konumlayabilmemiz için, gereken adımları hızla atmamız lazım." diyen Hisarcıklıoğlu, bunun için de kamu-özel sektör diyaloğunu daha da sıklaştırmak, ortak akılla bu süreçte kazanan ülkeler arasında konumlanmak gerektiğini anlattı.
Hisarcıklıoğlu, Nefes Kredisi'ni yeniden canlandırılmış olmasını çok değerli bir adım olarak gördüklerini dile getirerek, "Yeni dönemde Kredi Garanti Fonunu (KGF) çok daha odaklı ve yatırıma dönük programlarla KOBİ'lere sürekli destek sağlayan bir yapıya kavuşturmamızda fayda görüyorum." diye konuştu.
Toplantıya Sanayi Odaları Konsey Başkanı olarak katılan ve bir konuşma yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, geçen yıl dünyanın sanayiden aldığı gücün ister istemez Türkiye’yi de olumlu yönde etkilediğini söyledi. Bahçıvan, bu yılın İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) değerlerine baktıkları zaman geçen seneki olumlu tablonun Türkiye açısından aynı istikamette gitmediğini belirterek Mayıs 2021 verilerine göre 56.0 olarak ölçülen Küresel PMI değerinin son 11 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını hatırlattı. Bahçıvan, en büyük ihracat pazarları olan Euro bölgesi PMI endeksinin de 63.1’lik seviyesi ile 24 yıllık veri geçmişinin rekoruna imza attığını dile getirdi.
Buna karşın Türkiye PMI endeksinin Mayıs ayında 49.3’lük seviyesiyle dünyadan negatif ayrışmasını her kesimin dikkate alması gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, dünya sanayisinin, 2009 yılından bu yana en olumlu günlerini yaşarken, global kıyaslama yapabilme noktasında en değerli ve güvenilir marka olan ve imalat sektöründe 34 ekonomide ölçülen PMI verilerinde mayıs ayı itibarı ile performansı en düşük beşinci ülke olmalarının nedenlerini çok iyi araştırıp gerçekçi bir şekilde değerlendirmeleri gerektiğine dikkat çekti. Bahçıvan, ilk etapta bunun nedenlerinden biri olarak özellikle bu yılın başından itibaren finansal istikrarsızlığın yeniden hayatlarına güçlü bir şekilde girmesini söyleyebileceklerini ifade etti. Sanayiciler için hayati bir önemi olan ve her zaman korunmasını talep ettikleri finansal istikrarın yanına bu yıl ne yazık ki bir de yüksek enflasyon faktörü eklendiğini aktaran Bahçıvan, bu iç sarmalın etkisiyle sanayinin dünya ülkelerinden ayrıştığını gözlemlediklerini belirtti.
Sanayi sektörünün 2020 gibi zorlu bir yılı başarılı şekilde geçirdiğine değinen Bahçıvan, bu yılın ilk çeyreğinde de ekonomiye en güçlü katkıyı verdiklerini anlattı. Bu sürecin getirdiği üç önemli konu olduğunu belirten Bahçıvan, “Birincisi, dünya genelinde aşırı artan hammadde fiyatlarının tüm sektörlerimize olan olumsuz etkisi ve bunun oluşturduğu derin işletme sermayesi ihtiyacı, ikincisi, son yıllarda görmediğimiz kadar yeni ve tevsi yatırım hamlesindeki artış ve son olarak geçtiğimiz yıl uygun koşullarda kullandırılan kredilerin geri ödeme takviminin gelmiş olması” şeklinde konuştu.
Bahçıvan, bu üç önemli gelişmenin sanayinin her zaman en öncelikli konusu olan uygun maliyetli ve uzun vadeli finansman ihtiyacını bu dönem çok daha önemli hale getirdiğini belirterek şöyle devam etti:
“Endişemiz odur ki, sanayimizin bu finansman ihtiyacı nitelikli politikalar ve çözümlerle desteklenmezse, bir fırsat olarak gördüğümüz bu dönem sekteye uğrayabilir. Geçtiğimiz dönemlerde ve pandeminin olumsuz etkilerinin yoğun yaşandığı 2020 yılında Kredi Garanti Fonu (KGF) destekli kredi mekanizması, finansmana erişim sorunlarının yoğunlaştığı zorlu koşullarda firmalarımıza nefes aldıran önemli bir enstrüman olmuştur. Ancak KGF, yalnızca belirli dönemlerde devreye giren bir mekanizma değil; kredibilitesinde sorun olmayan, yükümlülüklerini zamanında yerine getiren, ratingi yüksek sanayicilerimizin nitelikli üretim ve ihracat için ihtiyaç duyacağı orta ve uzun vadeli finansmanı desteklemek üzere, herhangi bir bölge ayrımı olmaksızın her zaman devrede olan bir teminat enstrümanı haline gelmelidir.”
Son zamanlarda çelikten bakıra, tarımsal ürünlerden petrokimyaya kadar hemen hemen tüm sanayi sektörlerinin ham maddelerinde çok büyük fiyat artışı yaşandığını ve teminde ciddi güçlükler çekildiğini söyleyen Bahçıvan, “Bu durum, bir yandan firmalarımızın maliyetlerini artırıp rekabet gücünü zayıflatırken, diğer yandan enflasyonu da olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle ülkemizin tarım da dahil olmak üzere temel alanlarda büyük ham madde yatırımlarına ihtiyacı vardır. Ham madde ve ara malı konusunda değinmek istediğim bir diğer önemli husus da çip tedarikinde yaşanan sorundur. Büyük çip üreticilerinin tüketici elektroniğine ağırlık vermesi nedeniyle dünya genelinde ve ülkemizde başta otomotiv sanayii olmak üzere makine, elektrikli ev aletleri gibi sektörlerimizin bu yılın başından bu yana yaşadıkları çip tedarikindeki güçlükler devam etmektedir. Bu da ihracat potansiyeli güçlü firmalarımızın üretimini ciddi anlamda yavaşlatmaktadır” şeklinde konuştu.
1980’li yıllarda hayatlarına giren KDV sisteminin mevcut haliyle bir tüketim vergisinden ziyade bir üretim vergisine dönüştüğünü ve sanayimizden ciddi bir finansman kaynağı çektiğini vurgulayan Bahçıvan, “Yapmış olduğumuz global düzeydeki farklı araştırmalar bize, mevcut haliyle KDV sisteminin, üretim yapan firmalar üzerinde artık taşınamaz bir yük, bir handikap haline geldiğini göstermektedir. Böyle bir finansman darboğazı içindeyken bir taraftan da devlete KDV yoluyla adeta bir fon aktarımı yapıyor olmak, sanayicimiz açısından tahammülü zor bir noktaya gelmiştir. Bugün fazlasıyla yıpranmış KDV sisteminin tümden reforme edilerek üretim üzerinde yük oluşturmayacak şekilde yapısal bir çözüme kavuşturulması gerektiğini savunuyoruz” dedi.
Konuşmasında sürdürülebilirlik kavramına değinen Bahçıvan, “Birkaç hafta önce yapılan G7 zirvesinde salgın, siber güvenlik, küresel jeopolitik riskler kadar iklim değişikliği başlığı da önemli bir yer tuttu. Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılına kadar karbon nötr kıta olacağına dair yol haritasını belirlerken, AB ile birlikte Japonya, Güney Kore ve 100’den fazla ülke de aynı taahhütte bulundu. Bu gelişmeler bağlamında burada ülkemiz ile ilgili çok önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Türkiye, G20 ülkeleri içinde henüz Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan tek ülke. Bugün gelinen noktada inanıyoruz ki içinde bulunduğumuz an itibarıyla bu konuda oluşacak her türlü gecikme ülkemiz için ileride çok daha zor kapanacak, bedeli çok daha yüksek olacak riskler içermeye başlamıştır. Türkiye'nin süreci tamamlayarak anlaşmaya taraf olmasının başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası ticaret açısından da ülkemiz adına önemli kazanımlar doğuracağı inancındayız” dedi.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Bu kapsamda Türkiye’de firmalar için yeşil üretim destek programı adı ile bir program başlatılmalı ve firmaların yeşil üretim koşullarına uyum için tüm süreçlerinde yapacakları harcamalar ve yatırımlar desteklenmelidir. Yeri gelmişken, en büyük ihracat pazarımız olan AB ile sürdürülebilir, takvimi ve kesin sonuçları olan samimi bir ilişkiyi yeniden tarif etmemiz ve belirsizlikleri ortadan kaldırmamızın büyük önem taşıdığını belirtmek istiyorum. Nitekim Türkiye’nin bu konudaki yoğun ve haklı talepleri karşısında geçen hafta Avrupa Komisyonu tarafından Gümrük Birliği’nin modernizasyonu için gereken konsey onayını almak için teknik çalışmalar başlatılmıştır. Türkiye, bu konuda ısrarını sürdürmesi ve Gümrük Birliği’nin ülkemizin çıkarları doğrultusunda yeniden revizyonu noktasında kararlı ve etkin olmalıdır.”