Etkinlikler
"Yeşil Mutabakat’a Uyum: Dönüşümün Neresindeyiz?" Toplantısına Katılan İSO Başkanı Bahçıvan: “Sorumluluklarımızın Farkındayız Sürdürülebilirlik Konusunda Öncü Rol Oynuyoruz”
- 07.10.2021
- Etkinlikler
Dünya gazetesi, iş dünyasının Yeşil Mutabakat karşısındaki hazırlık sürecinin ele alındığı "Yeşil Mutabakat’a Uyum: Dönüşümün Neresindeyiz?" başlıklı bir webinar düzenledi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın da konuşmacı olarak katılığı etkinlik Dünya gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde yapıldı. Webinar’a konuşmacı olarak AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Ergünal, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Uluslararası İlişkiler Daire Başkanı ve BOTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Safa Uslu, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kurucu Direktörü Dr. Güven Sak, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas ve GazDay Genel Müdürü Mehmet Doğan konuşmacı olarak katıldı.
Etkinlikte konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Paris Anlaşması’nın Meclisimiz tarafından da onaylanmasının simgesel anlamda çok önemli olduğunu söyledi. Dünyada medeni ülkelerin tartışmasız kabul ettiği bu rotayı Türkiye’nin siyasetin güçlü onayıyla ve toplumsal desteği ile kabul ettiğini belirten Bahçıvan, artık dönüşü olmayan bir yola girdiklerini aktardı. Bu kapsamda Bahçıvan, sektörlerin buluşması kadar toplumun tüm bireylerinin de üzerinde buluşması gereken bir gündemden bahsettiklerini ekledi.
Yeşil dönüşüm gibi insanlığın tarihinde bu kadar kesin ve net mutabakat sağlamak zorunda olduğu bir konu olmadığını dile getiren Bahçıvan, özellikle bu konuda son yıllara kadar ayak sürenler varsa bile rakamların ve iklimle ilgili her sene artan felaketlerin bu işin şakası olmadığını kanıtladığını ifade etti. Bahçıvan, iklim krizi ile ilgili olarak değil sonraki nesiller kendi nesilleri için bile tehlikeli olan bir süreç içinde yer aldıklarına dikkat çekti.
Sanayiciler olarak kendi işleri kadar toplumsal sorumluluklarının da farkında olduklarını ve sürdürülebilirlik konusunda öncü bir rol oynadıklarını anlatan Bahçıvan, yıl boyunca yaptıkları çalışmalarla farklı iletişim kanallarını kullanarak başta üyelerine olmak üzere bundan faydalanmak isteyen tüm bireylere de bu konuda katkı sağlama konusunda gayret içinde olduklarını kaydetti.
Sonu olmayan bir yolculuğun başında olduklarını hatırlatan Bahçıvan, farkındalık noktasında sanayicilerde ciddi anlamda bir ilgi ve alakanın başladığına işaret ederek bunun sevindirici olduğunu belirtti. Türkiye’nin çok güçlü bir ihracat yapısı olan sanayisi olduğunu söyleyen Bahçıvan, dış ticarette ortak ve tedarikçilerden gelen uluslararası rüzgarın, sanayicilerin bu disipline uyum sağlamasına katkıda bulunduğunu vurguladı. Bahçıvan, Batı dünyası ile iş birliği içinde çalışmanın farkının bu konuda hissedildiğini de ekledi. Bahçıvan, kendi partnerleri ve kurumlarla tabanlarını geliştirmek adına çalışmalarını güçlendirdiklerini belirterek 7 Aralık’ta yapılacak Sanayi Kongresi’ni sürdürülebilirlik temasıyla yapacaklarına dikkat çekti.
Türkiye’nin geçiş dönemini nasıl atlatacağının ve doğru koordine edilmesinin önemine işaret eden Bahçıvan, “Hangi kurumun hangi konuda ne kadar sorumlu olacağı konusunda belirsizlik yaşanırsa sistem bir süre sonra işlemez hale gelir. Planlamanın en önemli olduğu konulardan birisinden bahsediyoruz” şeklinde konuştu.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Türkiye’nin kendi iç kaynakları ile bu sürecin finansmanının sağlaması mümkün değil. Bütün dünyayı ilgilendiren bu konuda sorunun çözümü noktasında Türkiye kendi finansman kaynaklarıyla tek başına bırakılmamalı. Bazı konuları duvar örerek çözebilirsiniz ama iklim konusunu bu şekilde çözemezsiniz. Yeşil finansmana dönük atılan adımlar çok önemli ama Türkiye’nin içinde bulunduğu durum nedeniyle yapılan müzakerelerde bunun güçlü şekilde gündeme gelmesi gerekiyor. Gümrük Birliği’nin yenilenmesi konusundaki müzakere sürecinde sürdürülebilirlik ile ilgili ikinci bir paragraf açmamız gerekiyor.”
Bahçıvan bu süreçte iki konu başlığının öne çıktığını belirterek bunları içeride oluşturacakları kurumların geçiş sürecine dönük koordinasyon ve AB’nin Türkiye’ye yaklaşımı konusundaki bakış açısı olarak saydı. Bu sürecin planlamasının öneminin altını çizen Bahçıvan, toplumların yoklukla karşı karşıya kaldıklarında en idealist konulardan bile fedakarlık yaptığını belirterek enerjideki gelişmeleri örnek verdi.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ise Paris İklim Anlaşması’nın kabul edilmesinin çok önemli ve sevindirici olduğunu söyledi. Bu konuda daha uyumlu ve daha koordineli adımlar atabilirlerse büyük faydalar sağlayacaklarını belirten Meyer-Landrut, 55’e Uyum paketini uygulamanın yüzyılın ortasında karbon nötr olmak istiyorlarsa kritik öneme sahip olduğunu anlattı. Çalışmaları rayına oturtamazlarsa hedeflere ulaşamayacaklarını dile getiren Meyer-Landrut, 2050’nin uzak gelmemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Aslında dün başlamaları gerektiğini ancak geç kaldıklarını ifade eden Meyer-Landrut, bugün başlarlarsa hedefe ulaşabileceklerini belirtti.
55’e Uyum çerçevesinde bir emisyon ticaret sisteminin geliştirildiğini hatırlatan Meyer-Landrut, karbon salımına tavan getirildiğini ve karbon salımının fiyatlanacağını aktardı. Salımın azaltılması için çekici teşviklerin sağlanacağını söyleyen Meyer-Landrut, bunun herkes için faydalı olacağını ekledi. Amaçlarının tüm dünya için iyi bir sistem kurma olduğunu anlatan Meyer-Landrut, sınırda karbon düzenlemesinin kabul edilmesinin zaman aldığını aktardı.
Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Ergünal, iki konuya önem verdiklerini belirterek bunları küresel rekabetçilik ve Türkiye’nin küresel değer zincirindeki varlığını devam ettirmesi olarak açıkladı. AB’nin kendileri için çok önemli bir pazar olduğunu ve AB ile derin bir entegrasyon sağladıklarını ileten Ergünal, Yeşil Mutabakat’ı da ortaklık ilişkilerinin bir uzantısı olarak gördüklerini kaydetti. 55’e Uyum paketinin açıklanmasından iki gün sonra kendi eylem planlarını açıkladıklarını hatırlatan Ergünal, kalkınma modeli açısından oluşturulan politikaların Türkiye’de uzantılarını bulmasını hedeflediklerini söyledi.
Kendileri açısından sınırda karbon düzenlemesinin öne çıktığını dile getiren Ergünal, amacın karbon kaçağı riskini azaltmak olduğunu belirtti. Çelik sektörünü örnek veren Ergünal, bugünkü hesaba göre sınırda karbon düzenlemesinin yüzde 5 vergiye denk geldiğini anlattı. Türkiye’de bu konunun tehdit olarak görüldüğüne dikkat çeken Ergünal, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nden kaynaklanan özel bir ilişkisi olduğunu ve teknik mevzuatın bire bir entegre olduğuna işaret etti. Ergünal, bu sayede diğer pek çok ülkeye göre çok daha hızlı adapte olabileceklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Uluslararası İlişkiler Daire Başkanı ve BOTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Safa Uslu ise pandeminin dijital çağı hızlandıran bir gelişme olduğunu söyledi. Paris Anlaşması’nı uygulamaları için dijital dönüşümün doğru cevap olduğunu belirten Uslu, arz güvenliğinin çok önemli olduğu bir döneme geldiklerini ifade etti. Enerji fiyatlarındaki yüksek gidişatın sürdürülebilir olmadığını dile getiren Uslu, yeşil teknolojilerin fiyatının çok daha makul olduğunu ancak sadece yeşil enerji ile arz güvenliğinin sağlanamayacağını aktardı. İklim krizi nedeniyle hidroelektrik santrallerini de çok fazla kullanamadıklarının bilgisini veren Uslu, dünyanın bu tip sorunlarla uğraştığını ekledi.
Dijital dönüşüm ile ilgili en önemli yapıtaşının veri olduğunu ve veri güvenliği konusunda kırmızı çizgilerinin olduğunu anlatan Uslu, Yeşil Mutabakat’ı uygulayabilmek için tarafların bu konularda anlaşmış olması gerektiğini belirtti. Uslu, Türkiye’nin dijital Avrupa’nın bir paydaşı haline geldiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ile ilgili bilgiler veren Uslu, geçtiğimiz ay Yapay Zeka Strateji Belgesi’ni yayınladıklarını anlattı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kurucu Direktörü Dr. Güven Sak ise Paris İklim Anlaşması’nın ve açıklanan 2053 sıfır karbon hedefinin iki kilometre taşı olduğunu belirterek artık hangi adımları ne zaman yapmaları gerektiği konusunda hesap yapabileceklerini söyledi. Bugüne kadar bu konuda yapılan hazırlıkları yavaşlatan zihinsel ambargonun ortadan kalktığını vurgulayan Sak, artık harekete geçme zamanı olduğunu kaydetti.
Adil geçişin nasıl olacağını tartışmaları gerektiğini açıklayan Sak, süreç yönetiminde şeffaflık ve iletişimin önemli olduğunu anlattı. Sak, tüm paydaşların tartışma içinde olması gerektiğinin önemini aktardı. Sınırda karbon düzenlemesine uyum açısından emisyon ticaret sistemini bir an önce tasarlamaları gerektiğini dile getiren Sak, bundan sonra odaklanacakları konuların daha çok diğer adımları yerine koymak olacağını ekledi.
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas da sürecin çok katmanlı ve çok paydaşlı olduğuna dikkat çekerek tek bir merkezden yönetilemeyeceğini söyledi. Sanayicilerin, siyasetçilerin, araştırma kuruluşlarının, akademinin koordine edilmesi ve yol haritasının belirlenmesi gerektiğini belirten Nas, sürecin birbiriyle bağlantılı olduğunu kaydetti. Bir işletmenin kendi karbon ayak izini azaltmak için önlemler almaya çalışmasının önemli olduğunu ama tek bir işletmenin yapabileceklerinin sınırlı olduğunu aktaran Nas, tüm tedarik zincirini içeren bir konu olduğundan tüm aşamaların aktörleri içermesi gerektiğini dile getirdi. Bu dönemde STK’lara ve iş dünyası örgütlerine çok daha fazla önem düştüğünü ifade eden Nas, bu kurumlara arabulucu ve köprü rolünün düştüğünü anlattı.
Nas, İKV olarak Türkiye-AB ilişkilerinde olduğu gibi yeşil dönüşüm konusunda da farkındalık yaratmaya çalıştıklarını belirtti ve kolaylaştırıcı ve bilgilendirici bir rolde olduklarını ekledi. Sanayinin bu sürece nasıl uyum sağlayacağı ve bunun nasıl kolaylaştırılabileceği ile ilgili öneriler geliştirmenin çok önemli olduğunu belirten Nas, karar alıcıların sanayicilerin geri bildirimlerini alarak bu süreci yürütmeleri gerektiğini aktardı.
GazDay Genel Müdürü Mehmet Doğan ise ülke olarak hedeflerini belirlemeleri gerektiğini ve karbon salımının azaltılması ile ilgili verileri paylaşmaları gerektiğini söyledi. Kömürden doğal gaza geçelim demenin kolay olduğunu ancak bunun neye mal olacağının bilinmesi gerektiğini belirten Doğan, şu an mevcut bir prosedür olmadığını anlattı. Avrupalı şirketlerde de kafa karışıklığı olduğuna dikkat çeken Doğan, Türkiye’deki şirketlerden aynı konuda farklı uygulamalar talep ettiklerini belirtti.
Doğan, doğru adımları doğru zamanda atmaları gerektiğini aksi takdirde emtia ve doğal gaz krizlerine benzer krizleri gelecekte de yaşayabileceklerini dile getirdi. Türkiye’nin de mal ve ürün aldığı ülkelere karbon vergisi uygulaması gerektiğini ifade eden Doğan, şirketlerin işlerinin kolay olmadığını ekledi.
Konuşmaların ardından izleyicilerden gelen sorular katılımcılar tarafından yanıtlandı.