Meclis Konuşması
Başbakan Binali Yıldırım, Yenilenen Odakule’yi Açarak İSO Meclisi’ne Katıldı
- 21.06.2017
- Meclis Konuşması
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Haziran ayı olağan Meclis toplantısı 21 Haziran 2017 tarihinde “Üretim Ekonomisini Güçlendirme Sürecinde Sanayimizin Sergilediği Büyüme Başarısını ve Vizyonunu Sürdürülebilir Kılmak İçin Önceliklerimiz” ana gündemi ile Odakule’de yapıldı. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından yönetilen toplantıya Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım konuk olarak katıldı. Meclis toplantısı öncesinde İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) yenilenen Odakule hizmet binası, Başbakan Binali Yıldırım’ın da katıldığı tören ile açıldı. Kurdele kesim töreninde Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve çok sayıda konuk yer aldı.
Meclis toplantısı öncesinde komple yenilenen İstanbul Sanayi Odası Odakule binasının terasında İstanbul’u 360 derece seyreden Başbakan Yıldırım daha sonra İSO Haziran ayı Meclis toplantısına geçti. Toplantıda yaptığı konuşmada Başbakan Yıldırım, katma değeri artırmaları gerektiğini dile getirdi. 15 yılda AR-GE’nin payının iki katını bulduğunu belirten Yıldırım, hedeflerinin GSYH’ye oranını yüzde 3’e çıkarmak olduğunu kaydetti. Eskiden AR-GE bütçelerinin devlet tarafından harcandığı bilgisini veren Yıldırım, artık özel sektör tarafından harcandığını ve işadamlarının buraya yapılan harcamaları fuzuli harcama olarak görmemesi gerektiğinin altını çizdi. Yıldırım, “Herkesin yaptığı işten bir hayır gelmez. Bazılarının yaptığı işi yaparsanız bir adım öne geçersiniz. Ama kimsenin yapmadığı bir şey yaparsanız herkes sizin arkanıza takılır” dedi.
Yıldırım: “Sanayileşmek milli bir davadır, bağımsızlık kadar önemlidir. Çok çalışacağız. Birlikte çalışacağız. Ülkemizi çok daha güzel günler bekliyor. Yarınımız bugünden daha güzel olacak. Karamsarlığa yer yok. Bir sürü ülkede olmayan imkanlara sahibiz. Genç nüfus var, güven ve istikrar var. Siz de üzerinize düşeni yapacaksınız. Açığımızı azaltacaksınız, istihdamı artıracaksınız. Yerlileştirme ve millileştirme için elinizi taşın altına koyacaksınız.”
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ise sanayi büyümesinin, Türkiye ekonomisinin 2017 ilk çeyrek büyümesini de geçerek yüzde 5,3’e ulaştığına dikkat çekerek “Bu performans bizleri rehavete sürüklememelidir. Arzu ettiğimiz büyüme ‘nitelikli’ büyümedir. Böyle bir vizyonu hayata geçirmek için cesur adımlar atmamız gerekiyor” diyerek şöyle devam etti:
“Son dönemde arzu etmediğimiz bir şekilde kredi faizlerinde yüzde 15-16’lık oranlara varan bir yükselişe tanık oluyoruz. Faiz oranlarının yüksek seviyesi, üretim ekonomisine geçişin önünde ciddi bir engeldir. Bankaların reel sektörü paydaş olarak görmeleri ve uzun vadeli, sağlıklı bir iş birliğini kısa vadeli çıkarlara kurban etmemeleri gerekiyor. İstanbul’un sadece bir kültür, turizm ve finans şehri olarak görülmemesi gerekir. Daha nitelikli bir İstanbul’a ve daha nitelikli bir sanayiye ihtiyaç duyuyoruz. Her 10-15 yılda taşınmak, ciddi kaynak, vizyon ve enerji israfıdır. İstanbul'daki sanayimizin bu göçebelik durumu artık bir çözüme kavuşturulmalıdır. Çok önemli teşviklere rağmen sanayide yatırımların sınırlı kalmasının sebebi, yatırım ortamının yeteri kadar tatmin edici olmamasıdır. AB ile entegrasyonun arttığı, risklerin azaldığı, güvenli ülke algısının daha da güçlendiği bir yatırım ortamında hem yerli yatırımlar hem de doğrudan yabancı yatırımlar daha da canlanacaktır.”
İstanbul Sanayi Odası Haziran ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Meclis oturumunu açarken gündemle ilgili konuşan Okyay şunları söyledi:
“Türkiye zor şartlara rağmen 2016 yılında yüzde 2,9 büyürken ilk çeyrekte de yüzde 5 büyüdü. Bu önemli başarıda KOSGEB’in KOBİ’lere sağladığı faizsiz kredi ve Kredi Garanti Fonu’nun garanti sağladığı 250 milyar TL’lik kredi hacminin de etkisi var. Ülkemizin büyüme oranlarında sanayinin payına baktığımızda şunu görüyoruz: Sanayi büyüyorsa Türkiye büyüyor, sanayi küçülüyorsa Türkiye de küçülüyor. İSO tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu rakamlarından üç önemli veri çıktı. Bunlar kaynak yapısında yaşanan bozulma, AR-GE’ye ayırılan payın düşmesi ve ileri teknoloji üretiminde yetersiz artış. İSO 500 araştırmasına göre finansman ve teknoloji konusunda istediğimiz noktanın uzağındayız. Yeni sanayi devrimi rüzgarında yarınların neler getireceği belirsiz. Ayakta kalabilmenin yolu ise teknoloji ve AR-GE yatırımından geçiyor. Sanayi için şimdiden dönüşüm planlaması yapmazsak rekabet gücümüz azalacak. Teknoloji tüketen değil üreten olmalıyız. Bu nedenle sanayiciler olarak AR-GE yatırımları konusunda verilen destek ve teşvikleri verimli kullanmalıyız.”
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, konuşmasından sonra kürsüye İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı davet etti. Bahçıvan konuşmasında, yüzde 5,3 ile toplam büyümenin üzerinde gerçekleşen sanayi büyümesinin, ekonomik büyümemize en güçlü desteği verdiğini söyledi. Yine büyümeye önemli bir katkı sağlayan ihracatın içinde sanayi ürünlerinin payının yüzde 95 olduğu bilgisini veren Bahçıvan, bu başarının sanayiciler için bir iftihar vesilesi olduğunu kaydetti. Bahçıvan, sanayinin Türkiye’nin en zor dönemlerinde sadece ekonomiye değil, refahın ve istihdamın artışını sağlayarak toplumsal morale de katkı sağladığını vurguladı.
Sergilenen bu büyüme performansının kendilerini rehavete sürüklememesi gerektiğine işaret eden Bahçıvan, üretim ekonomisini güçlendirmek yolunda hız kesmeden çalışmaya, üretmeye, büyümeye ve büyütmeye devam etmenin son derece önemli olduğunu ifade etti. Bahçıvan, altının çizilmesi gereken hususun arzu ettikleri büyümenin nitelikli büyüme olduğunu dile getirdi. Nitelikli büyümenin yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli sanayi ürünlerinin, üretim ve ihracat içindeki payının arttığı büyüme olduğuna işaret eden Bahçıvan, bugünkü üretim yapılarının henüz arzu ettikleri noktada olduğunu söylemenin zor olduğunu belirtti. Bahçıvan, nitelikli büyümeyi sağlamak için mevcut çabaların ötesinde kapsamlı bir atılıma ihtiyaçları olduğuna değindi.
İstanbul Sanayi Odası olarak, üretimde niteliksel bir dönüşümü sağlamaları gerektiğini farklı zeminlerde sürekli gündeme getirdiklerini vurgulayan Bahçıvan, İstanbul Sanayi Odası’nın bu niteliksel dönüşümü destekleyen bir vizyona sahip olduğunu ve üreterek büyümek, istihdam oluşturmak, ihracatı artırmak, rekabetçiliğe önem vermek, refahı büyütmek ve refahın adil paylaşımını sağlamanın öncelikleri olduğunu söyledi.
Böyle bir vizyonu hayata geçirmek için cesur adımlar atmaları gerektiğine değinen Bahçıvan, ülke olarak, altyapı yatırımları alanında cesur adımlar atmaya alışık olduklarını ve Başbakan Binali Yıldırım’ın da imzasının bulunduğu Üçüncü Köprü, Marmaray, Üçüncü Havalimanı, Avrasya Tüneli gibi mega projelerin son derece önemli olduğunu kaydetti. Bahçıvan, buna benzer cesur adımları, Türkiye’nin uluslararası itibarını artıracak, küresel piyasalarda önünü açacak mega sanayi projelerinde de görmeyi arzu ettiklerini dile getirdi.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“İstanbul’umuz yıldızı sönmeyecek bir şehirdir. Değerli bir emanet olarak gördüğümüz İstanbul’a en iyi şekilde sahip çıkmalıyız. İstanbul’a sahip çıkarken üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir husus şudur: İstanbul’da sanayi üretimi şehir kimliğiyle bütünleşmiş bir şekilde yaşamaya devam etmelidir. İstanbul’un sadece bir kültür, turizm ve finans şehri olarak görülmemesi gerekir. Gelişmiş ülkelerde de örneklerini gördüğümüz gibi; çevreyle barışık, nitelikli üretim yapan sanayi tesisleri şehir yaşamının doğal bir parçasıdır. İstanbul’da da böyle olmalıdır. Daha nitelikli bir İstanbul’a ve daha nitelikli bir sanayiye hepimiz ihtiyaç duyuyoruz. Bu çerçevede, kentin ihtiyaçları ile sanayinin ihtiyaçları arasındaki denge gözetilerek İstanbul’da sanayi yeniden ele alınmalıdır. Bu bağlamda çok önemli bir hususa değinmek istiyorum: İstanbul'daki sanayimizin her 10-15 yılda bir şehrin gelişimi paralelinde bir oraya bir buraya taşınması ciddi kaynak ve vizyon israfı olduğu gibi enerji kaybıdır da. İşimizi geliştirmeye odaklanmak yerine taşınma derdi ve kaygısı nedeniyle verimsizlik sorunu ortaya çıkmaktadır. İstanbul'daki sanayimizin bu göçebelik durumu artık bir çözüme kavuşturulmalıdır.”
Bahçıvan bankaların faaliyetlerini sorumluluk bilinci eşliğinde sürdürmesi gerektiğine dikkat çekerek son dönemde kredi faizlerinde yüzde 15-16’lık oranlara varan bir yükselişe tanık olduklarını ve faiz oranlarının böyle yüksek bir seviyede seyretmesinin üretim ekonomisine geçişin önünde ciddi bir engel teşkil ettiğini kaydetti. Bahçıvan, sanayiciler olarak bankaların reel sektörü paydaş olarak görmeleri ve uzun vadeli, sağlıklı bir işbirliğini kısa vadeli çıkarlara kurban etmemeleri gerektiğine inandıklarını dile getirdi. Bankaların, içinde yer aldıkları ekonomik yapının bütününü gözeterek hareket etmesinin önemine değinen Bahçıvan, fiktif kazanç sağlamak yerine, üreterek kazanmanın bereketine ve değerine inandıklarını belirtti. Bahçıvan, bu anlayış eşliğinde, kredi faiz oranlarının üretimi engelleyen değil, üretime destek olan bir seviyeye gelmesini arzu ettiklerinin altını çizdi.
Yerli üretim ve yerli malı alımını teşvikin, İSO’nun öncelikli konuları arasında yer aldığını belirten Bahçıvan, düzenledikleri farklı etkinliklerde kamu ile tedarikçileri buluşturarak işbirliklerinin önünü açtıklarını ve muhtelif sektörlerde bu tür etkinlikler düzenlemeye devam edeceklerini söyledi. Olumlu gelişmelere karşın 2017’nin birinci çeyrek büyüme rakamlarında yetersiz buldukları noktanın, yatırımların büyümeye katkısının çok sınırlı olması olduğunu belirten Bahçıvan, çok önemli yatırım teşviklerine rağmen sanayide yatırımların sınırlı kalmasının ana sebebinin yatırım ortamının yeteri kadar tatmin edici olmaması olduğunu dile getirdi. Yatırım ortamının çekiciliğinin artırılmasının son derece önemli olduğuna işaret eden Bahçıvan, gerek dünyayla, gerekse AB’yle entegrasyonun arttığı; risklerin azaldığı; güvenli ülke algısının daha da güçlendiği bir yatırım ortamında hem yerli yatırımların hem de doğrudan yabancı yatırımların canlanacağını ifade etti.
Global dostlukların ve işbirliklerinin, Türkiye’nin her zaman ihtiyaç duyduğu yabancı sermayeyi çekmek açısından son derece değerli olduğunu belirten Bahçıvan aynı zamanda en büyük dış ticaret ortağımız da olan Avrupa Birliği’nin özel bir önem taşıdığını kaydetti. Bahçıvan, Ocak-Nisan 2017 döneminde Avrupa Birliği’nin AB dışındaki ülkelerden yaptığı ithalatın, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 arttığını, aynı dönemde Türkiye’nin AB ülkelerine ihracatının ise sadece yüzde 4 artarak 23.1 milyar euro’ya çıktığını aktardı. Bahçıvan aynı dönemde Güney Kore’nin AB ülkelerine ihracatının yüzde 20, Hindistan’ınkinin ise yüzde 10 arttığını hatırlatarak AB ekonomisi toparlanırken Türkiye’nin bu pastadan aldığı payın yeterli olmadığını dile getirdi.
Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan AB pazarından hak ettiği payı alması için AB ile sürdürülebilir, takvimi ve kesin sonuçları olan samimi bir ilişkiyi yeniden tarif etmeleri ve belirsizlikleri ortadan kaldırmaları gerektiğini belirten Bahçıvan, İSO çatısı altında muhtelif defalar dile getirdikleri Gümrük Birliği’nin revize edilmesi ve kapsamının değişen ticari koşullara uygun olarak genişletilmesi talebinin güncelliğini koruduğunu söyledi.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Sayın Başbakanım, AB’yle ilişkilere yönelik olarak son günlerde ortaya koyduğunuz yapıcı yöndeki pozitif yaklaşım bizler için memnuniyet vericidir. Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini sürdürmek ve Gümrük Birliği müzakerelerini yenilemek iradesine sahip olduğunu belirtmeniz bu konudaki umutlarımızı artırmaktadır. Biz sanayiciler ülkemizin potansiyelinin yüksek olduğuna hep inandık, inanmaya da devam edeceğiz. Yeter ki istikrar ve güven sarsılmasın. Bu anlayış eşliğinde, bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızla, Hükümetimizle ve bakanlıklarımızla sergilediğimiz çözüme odaklı yakın işbirliği ve diyaloğun daha da güçlenerek sürdürülmesini arzu ediyoruz. Hep birlikte ellerimizi taşın altına koyduğumuz sürece, yarınlarımızın bugünümüzden daha iyi olacağına içtenlikle inanıyoruz. Yeter ki bu topraklar üzerinde sanayimizin ışıkları hiç sönmesin.”
Daha sonra kürsüye Başbakan Binali Yıldırım geldi. Başbakan Yıldırım, konuşmasına sanayileşmenin milli bir dava olduğunu söyleyerek başladı. Sanayiciliğin bir sevda olduğunu ve para kazanmak için tercih edilecek en öncelikli iş olmadığını kaydeden Yıldırım, para kazanmanın en zor yollarından birinin de sanayici olmak olduğunu kaydetti. Herkesin para kazanabileceğini ama ortaya bir iş ve eser çıkarmanın hazzının farklı olduğunu belirten Yıldırım, sanayicilerin imalat yaptığı ürün için bin bir zahmete katlandığını ama ürünü gördüğünde tüm yorgunluğunun gittiğini ifade etti. Sanayiciliğin kutsal, çileli ve iz bırakan bir iş olduğunu dile getiren Yıldırım, sanayicileri tebrik ederek Türkiye’nin bugün sayılı ülkeler arasında yer alıyorsa bunda üretim ve yatırım yapan insanların büyük payı olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:
“Dünya 2008 sonundan beri krizde. Ama bu sene iyi haberler geliyor. Bu sene dünyanın ekonomik büyümesi 3,8 olarak revize edildi. Dünyada da büyüme başlıyor. Küresel kriz yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Dünya tekrar büyüme yoluna girmiş görünüyor. Bu tahminleri yapanlar dünya ile başka ülkeler ile ilgili tahminleri alırken sonucu beklemeden yapıyorlar. Türkiye’ye sıra gelince ise büyümeyi gerçekleştirdikten sonra tahminlerini revize ediyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra aceleci davrandılar. Ardı ardına bir darbeyi de kredi derecelendirme kuruluşları vurdu. Yılmadık usanmadık milletimize güvendik. Bunun semeresini görüyoruz. Dünyada Çin ve Hindistan’dan sonra büyümede 3 numaraya yerleştik. Avrupa’nın iki katı büyüdük. Anayasa referandumundan sonra ilkbaharda ve yazda Türkiye ekonomisi çok daha güzel olacak. Büyüme daha iyi olacak. Bunları söylerken dudak büküyordu birçok insan. Bunlar kehanet değil. Biz bir yandan halk oylaması için kampanya yaparken diğer yandan da parlamentoyu çalıştırdık. ABD seçimlerinden sonra kısa süreli kur kayması ve dalgalanmanın ülkemize ve iş alemimize getireceği olumsuzlukları derhal gördük; ardı ardına tedbirler aldık. Biz bu 250 milyarlık kredi hacmini oluşturmasaydık bugün 30 bin sanayici ve iş adamımız çökmüştü.”
Yıldırım, alınan tedbirler ile bankaların rasyolarını daha da artırdığını ifade etti. Buna karşın bankaların yüksek faizli kredi kullandırmaktan geri durmadığını belirten Yıldırım, bankaları uyararak makul bir faiz oranı belirlememeleri durumunda bunun tedbirini hükümet olarak alacaklarını duyurdu. Ellerinde bu konuda düzenleme yapacak araçları olduğunu kaydede Yıldırım, ancak bu sürecin doğal yollardan düzeltilmesi taraftarı olduklarını dile getirdi. Bankaların görevlerini yapması gerektiğini sanayiciler adına beklediklerini ifade eden Yıldırım, herkesin aynı gemide olduğunu ve yeri geldiğinde hükümetin sahip çıktığı finans sektörünün de millete ve sanayiciye sahip çıkması gerektiğini ekledi.
İSO 500 rakamlarına göre sanayicinin türlü zorluklarla elde ettiği kazancın yüzde 55’ini finansman gideri olarak verdiğini belirten Yıldırım, finansman meselesinin Türkiye’nin büyümesi önündeki en büyük engel olduğunu söyledi. Yüksek faizin enflasyonu da tetiklediğini kaydeden Yıldırım, Türkiye’nin üreterek, istihdam yaratarak ve yatırım yaparak kalkınacağını, bunun sonucunda katma değer ve refahı da adil biçimde paylaştıracağını ifade etti ve şöyle devam etti:
“Bizim yapmamız gereken sürdürülebilir kalkınmayı garanti altına almaktır. İSO Türkiye PMI İmalat Sanayi Raporu’na göre endeks, mayıs ayında 53,5 ile son 3,5 yılın en yüksek seviyesine geldi. Sanayide kapasite kullanım oranı yüzde 78,8’e çıktı. Bu, son dört yılın en yüksek seviyesinde. Yatırım malları üretimi yüzde 24,7 oranında arttı. Bundan sonra büyüme daha da artacak demektir. Bu, büyümenin habercisidir. Yurt dışı yerleşiklerin ülkeye getirdiği kaynak 4.5 milyar dolar. Geçen yıl 3.2 idi aynı dönemde. Güven var. Her geçen gün yurt dışından ve yurt içinden cazibe merkezlerinde yatırım yapmak isteyenler geliyor. Gelen müracaatlar 100 milyarı buldu. Müracaat sayısı 3 bini geçti. Taahhüt ettikleri istihdam 450.000’i buldu.”
İhracatta kilo başına değeri artırmalarının şart olduğunu vurgulayan Başbakan Binali Yıldırım, katma değeri artırmaları gerektiğini dile getirdi. 15 yılda AR-GE’nin payının iki katını bulduğunu belirten Yıldırım, hedeflerinin GSYH’ye oranını yüzde 3’e çıkarmak olduğunu kaydetti. Eskiden AR-GE bütçelerinin devlet tarafından harcandığı bilgisini veren Yıldırım, artık özel sektör tarafından harcandığını ve işadamlarının buraya yapılan harcamaları fuzuli harcama olarak görmemesi gerektiğinin altını çizdi. Yıldırım, “Herkesin yaptığı işten bir hayır gelmez. Bazılarının yaptığı işi yaparsanız bir adım öne geçersiniz. Ama kimsenin yapmadığı bir şey yaparsanız herkes sizin arkanıza takılır” dedi.
Bürokrasinin azaltılması ve iş süreçlerinin hızlandırılması konusunda önemli adımlar atacaklarının bilgisini veren Başbakan Yıldırım, KDV konusunda bazı reformlar yapacaklarını dile getirdi. Kamu alımlarında yerlileştirme ve millileştirmenin prensipleri olduğunu hatırlatan Başbakan Yıldırım, cari açık ve finansmanla ilgili sorunların buradan kaynaklandığına değindi. Bürokrasinin risk almak istemediğini ve alışılmış alım politikaları sürdürerek yerlileştirme ve millileştirmeye engel olduğunu dile getiren Yıldırım, bu konuda ısrarcı olacaklarını söyledi.
Kıdem tazminatı düzenlemesi konusunda uzlaşma sağlanıncaya kadar gayret edilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, çalışan, patron ve işyeri altın üçgenindeki dengenin bozulmadan devletin bu konudaki müzakerelerde hakemlik görevini sürdürdüğünü dile getirdi. İş hukukuyla ilgili mevcut durumun sürdürülebilir olmadığına da değinen Başbakan Yıldırım bu konuda da adaleti sağlayacaklarını ifade etti.
“Eğitim konusunda yüzde yüz olarak yanınızdayız” diyen Başbakan Yıldırım, OSB’lerdeki işbaşı ve çıraklık eğitimlerinin Türkiye’yi geleceğe taşıyacağını vurguladı. 15 yıl önce devletin dört alana çekilmesi gerektiğini söylediklerini ve bunların güvenlik, adalet, eğitim ve sağlık olduğunu belirten Yıldırım, 15 yılın ardından bunu adalet ve güvenliğe düşürdüklerini ve eğitim ile sağlıkta herkesin yatırım yapabilir hale geldiğini dile getirdi. 2019’a kadar tek tedrisata geçeceklerini ve bunun için 71 bin ek derslik gerektiğini ifade eden Yıldırım, bu konuda çalışmalar yaptıklarını aktardı ve şunları vurguladı:
“Sanayileşmek milli bir davadır, bağımsızlık kadar önemlidir. Çok çalışacağız. Birlikte çalışacağız. Ülkemizi çok daha güzel günler bekliyor. Yarınımız bugünden daha güzel olacak. Karamsarlığa yer yok. Bir sürü ülkede olmayan imkanlara sahibiz. Genç nüfus var, güven ve istikrar var. Siz de üzerinize düşeni yapacaksınız. Açığımızı azaltacaksınız, istihdamı artıracaksınız. Yerlileştirme ve millileştirme için elinizi taşın altına koyacaksınız. Hazır almak kolay. Türkiye her şeyi yapacak potansiyele sahip. Özel sektör bu ülkenin en büyük teminatı. Organize olamıyoruz, ama dağınık da olsak kopuk da olsak adım adım gidiyoruz. İSO 65 yaşında, 18 bin üyeniz var. İstihdamın yüzde 16’sını sağlıyorsunuz. Size güveniyoruz. Her zaman yanınızdayız. Alın teri ve akıl teri ile para kazanıyorsunuz. Sadece para kazanmıyorsunuz ülkeyi de geleceğe taşıyorsunuz. Diğer sektörler bizim için üretim ve sanayi kadar makbul değil. Bizim için para kazanan insanın iz bırakması lazım.”
Toplantının devamında Meclis Üyeleri gündeme ilişkin düşüncelerini kürsüden paylaştı.
İSO Meclis toplantısında üyelerin yaptığı konuşmaların ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz da bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:
“Bu toplantıda sanayinin ne kadar öncelikli bir alan olduğu teyit edilmiş oldu. Kamu özel sektör diyaloğu başarı için çok önemli. Sadece genel politikalar bazında değil spesifik konular ve ürün bazlı konularda da bu diyalog önem taşıyor. Büyük ölçekli kümelenmeler ile dışa bağımlı sektörlerde ham madde sorunumuzu çözebiliriz.”
Konuşmaların ardından Meclis Üyeleri ve konuklar İstanbul Sanayi Odası’nın geleneksel iftar yemeğine katıldı.