Meclis Konuşması
Eylül Meclisinde “Sermaye Piyasalarının Sanayimize Desteğinin Önemi” Konuşuldu
- 27.09.2017
- Meclis Konuşması
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Eylül ayı olağan Meclis toplantısı 27 Eylül 2017 tarihinde “Sürdürülebilir Yüksek Büyüme İçin Borsa Ve Sermaye Piyasalarının Sanayimize Vereceği Desteğin Önemi” ana gündemi ile Odakule’de gerçekleşti. İSO Meclis Başkan Yardımcısı Hasan Büyükdede tarafından yönetilen toplantının konuğu Borsa İstanbul (BİST) Başkanı Himmet Karadağ oldu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Eylül Meclisi’nin gündemine ilişkin yaptığı konuşmada, “Ekonomik büyümenin motoru olan sanayimizin başarısı, borsa ve sermaye piyasaları gibi kolay ulaşılabilir ve düşük maliyetli nitelikli finansman kaynaklarına bağlı. Borsa İstanbul, finansman ihtiyacının çözümünde çok önemli bir rol oynayacak” dedi.
Eylül Meclisi’nin konuğu Borsa İstanbul (BİST) Başkanı Himmet Karadağ: “Türkiye’de sürdürülebilir bir büyüme için firmalarımız sadece bankalar yoluyla değil, borsa ve sermaye piyasaları yoluyla da finans ihtiyaçlarını karşılamalılar.”
İstanbul Sanayi Odası Eylül ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkan Yardımcısı Hasan Büyükdede tarafından açıldı. Meclis oturumunu açarken gündemle ilgili konuşan Büyükdede şunları söyledi:
“Çevresi pek çok karışıklık ve referandum sürecinden geçen Türkiye, bu dönemde ortalama yüzde büyümeyi sağladı. Bu büyüklüğü sağlayabilen de nadir ülkelerden biri oldu. Bu büyümeyi stabil ve sürdürülebilir hale getirmek için ekonomik enstrümanları çok iyi kullanmalıyız. Bugünkü Meclis toplantımızda bu yönde yüksek büyüme için borsa ve sermaye piyasalarının sanayicimize vereceği desteği değerlendireceğiz.”
İSO Meclis Başkan Yardımcısı Hasan Büyükdede, konuşmasının ardından, gündem hakkındaki görüşlerini paylaşması için kürsüye İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı davet etti. Konuşmasına bölgedeki gelişmelerle başlayan Bahçıvan, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin komşu ülkelerin ve dünyanın büyük devletlerinin erteleme uyarılarına rağmen bağımsızlık referandumunu gerçekleştirmesinin Orta Doğu’daki taşları çok daha sarsıcı bir biçimde yerinden oynattığını söyledi. Odağına ülkemizin güvenliğini ve menfaatlerini alan bir bakışla siyasi otoritenin gelişmeleri yakından takip ettiğini belirten Bahçıvan, bu konunun siyasi ve ekonomik boyutları başta olmak üzere her açıdan kendilerini yakından ilgilendirdiğini kaydetti.
Pazar günü Almanya’da yapılan seçime de değinen Bahçıvan, iktidar ve merkez partilerinin 2. Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa bu boyutta oy kaybederken yabancı karşıtlığıyla bilinen Almanya İçin Alternatif Partisi’nin güçlü bir çıkış yaptığını dile getirdi. Daha önce Hollanda seçimlerinin ardından olduğu gibi Almanya’da da hükümet kurma çalışmalarının zorlu olacağının öngörüldüğünü anlatan Bahçıvan, önümüzdeki günlerde Almanya’yla ilişkilerinde karşılıklı çıkarları dikkate alan sağduyunun yeniden öne çıkmasını arzu ettiklerini ifade etti.
Bahçıvan, bugün açıklanan Orta Vadeli Program’dan da bahsederek önümüzdeki 3 yıl için büyüme hedefinin yüzde 5’in üzerinde olacağı öngörüldüğünü aktardı. Sanayicilerin sermaye ihtiyaçlarını önemli ölçüde banka kredileriyle karşılamaya çalışırken bunun yüksek maliyetleriyle karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Bahçıvan, ticari kredi faiz oranlarının yüzde 17’leri aşmasının şirketlerin ekonomik faaliyetleri üzerinde ciddi bir baskı hissetmesine neden olduğunu aktardı. Sürdürülebilir bir güçlü gelişim dönemine girilmek isteniyorsa, bunun bundan böyle salt bankacılık kanalıyla sağlanmasının olası gözükmediğine işaret eden Bahçıvan, finansman çeşitliliğinin çoğalmasının gerekli olduğu bu ortamda, sermaye piyasaları yoluyla büyüme seçeneğini de masaya yatırmak gerektiğini söyledi. Bahçıvan, böylece aynı zamanda krediler yoluyla doğan risklerin de asgari düzeye ineceğini ifade etti.
Aktif ve sağlıklı işleyen sermaye piyasalarının uzun vadeli sürdürülebilir büyümenin en önemli itici güçlerden birisi olduğuna değinen Bahçıvan, gelişmiş ekonomilere bakıldığında kalkınma hikayelerinde sermaye piyasalarına yer vermiş olmalarının inkar edilemez bir rol oynadığını vurguladı. Bahçıvan, bugün ABD’den Avrupa’ya aşina olunan belli başlı dev markaların sermaye piyasaları yoluyla serpildiğinin altını çizdi.
Türkiye ekonomisinin modern anlamda bir borsayla tanışmasının 1980’li yıllarda yaşanan dünyaya açılma süreciyle mümkün olduğunu hatırlatan Bahçıvan, bugün Borsa İstanbul’un, sermaye piyasalarıyla reel sektörü buluşturan en köklü ve en önemli kurum olduğunu kaydetti. Borsa İstanbul, bir yandan sermaye piyasalarına derinlik kazandırırken diğer yandan da İstanbul’un güçlü bir küresel finans merkezi haline gelmesi için gayret gösterdiğini belirten Bahçıvan, Borsa İstanbul’un uluslararası işbirlikleriyle faaliyetlerini genişletirken, küresel bir borsaya dönüşme konusunda hızla önemli mesafeler kat ettiğini söyledi.
Bahçıvan, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almasının etkisiyle bu ülkeden uzaklaşan sermayeyi çekme yönünde önlerinde bir fırsat olduğunu belirtti. İstanbul’un bu uluslararası sermaye için bir çekim merkezi olabilecek birikime ve niteliğe sahip olduğunu belirten Bahçıvan, İstanbul’un bu süreçte proaktif davranarak, küresel finans merkezi olma konumunu daha da güçlendirmesinin sanayiye ve ekonomiye büyük katkılar sağlayacağını dile getirdi. Bahçıvan, uluslararası finansla daha çok bütünleşmiş bir yapının sanayi şirketlerinin niteliksel dönüşümünü destekleyeceğini ifade etti.
Sermaye piyasaları açısından bugünkünden daha iyi bir noktaya gelmek için atılması gereken bazı adımlar olduğuna değinen Bahçıvan, 2012 yılında çıkartılan yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nun Türkiye’de önemli bir işlev görmüş olsa da, gelinen noktanın hala hedeflenen düzeyde olmadığını aktardı. Bahçıvan, “Sermaye piyasaları ekonominin geneliyle kıyaslandığında istenen hızda büyümemiştir. Oysa ki Türkiye’yle benzer özelliklere sahip ekonomilere baktığımızda borsalarda işlem gören şirketlerimizin GSYH’ye oranının çok düşük düzeylerde olduğunu görüyoruz. Burada değerlendirilmeyi bekleyen güçlü bir potansiyel var” şeklinde konuştu.
Bahçıvan şöyle devam etti:
“Maalesef şirketler sermaye piyasasının olanaklarına erişmek istediğinde dahi, farklı gerekçelerle halka açık hale gelmekten çekinebiliyorlar. Bunun bir göstergesi, son yıllarda gerçekleşen halka arz oranlarına baktığımızda bir yavaşlamanın dikkati çekiyor olmasıdır. Özetle, mevcut düzenlemeler ve şirketlerimizin geldiği kurumsallaşma düzeyi dikkate alındığında, halka açılma oranları sınıra gelmiş gibi görünmektedir. Bu nedenle sermaye piyasasında bazı yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Madalyonun diğer yüzünü çevirip konunun tasarruf boyutuna bakacak olursak, ülkemizde sermaye piyasalarının yeterince derinleşememesinde ve tasarruf sahiplerinin menkul kıymetlerden ziyade mevduata yönelmesinde, sermaye piyasaları konusundaki bilgi eksikliklerinin de payı olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda finansal eğitim ve finansal tüketiciyi koruma yönünde politikalar önem taşımaktadır. Finansal okuryazarlık arttıkça yatırımcıların risk değerlendirme yeteneklerinin gelişebileceğini ve kendi koşullarına uygun yatırım araçlarına yönelmelerini sağlamanın mümkün olacağına inanıyoruz.”
Sermaye piyasalarının derinleşmesinin, gelişmesinin ve sanayiyle daha yakın bir hale gelmesinin herkesin arzusu olduğunu belirten Bahçıvan, sanayicilerin sermaye piyasası kuruluşlarıyla yakın ilişkiler içinde olmasının, en fazla ihtiyaç duydukları konuların başında geldiğine dikkat çekti. Bahçıvan, sanayicilerin, borsa ve sermaye piyasalarının sunduğu fırsatlara açık olmasının onlara gerçekten de kayda değer imkanlar sunduğunu vurguladı.
İSO olarak, son yıllarda düzenledikleri Sanayi Kongrelerinin stratejik ortağı Borsa İstanbul ile var olan ilişkilerini daha da geliştirerek ileriye taşıma noktasında büyük bir azim ve kararlılığa sahip olduklarının altını çizen Bahçıvan, bunun sanayicilere ve Türkiye ekonomisine çok şey kazandıracağını belirtti.
Sonrasında kürsüye gelen BİST Başkanı Himmet Karadağ, İSO Meclis Üyelerine gündem ile ilgili bir konuşma yaptı. BİST Başkanı olarak en çok konuşmak istedikleri platformlardan biri olarak tanımladığı İSO Meclisi’nde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti belirten Karadağ, meslek hayatı boyunca hep doğru yere odaklanamamaktan şikayet edildiğini, Borsa ve sermaye piyasalarının sanayicilerle daha sık bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.
Sadece İSO 500 Üyelerinin ilk 10’u ya da 20’si değil İSO Üyelerinin tamamının hedef kitleleri olduğunu açıklayan Karadağ, Borsa İstanbul’da küçük ölçekli pek çok firma olmasına karşın büyük firmalara yeteri kadar rastlayamadıklarını kaydetti. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme için sermaye piyasalarını daha çok kullanması gerektiğini belirten Karadağ, geçtiğimiz 4-5 yıl içinde yeteri kadar halka arz rakamına ulaşamadıklarını ifade etti. Siyasi gelişmelerin borsanın seyrini doğrudan etkilediğini vurgulayan Karadağ, Kredi Garanti Fonu ile yılın başında finans piyasalarında bir rahatlama yaşandığını dile getirdi.
Finans kaynaklarına olması gerekenden daha fazla talep olduğuna dikkat çeken Karadağ, Kredi Garanti Fonu’ndan firmalara sağlanan kredinin yatırıma dönüşmediğine işaret etti. Finansa tek erişim kanalının bankalar olmasının büyük risk taşıdığının altını çizen Karadağ, kurdaki dalgalanmaların döviz borcu alan firmaları büyük oranda etkilediğini belirtti. Karadağ, bir firmada yaşanan pozitif ve negatif gelişmenin değer zincirini o ölçüde şekillendirdiğini de ekledi. Karadağ, “Kotasyon yönergesi değişikliği ile şirketlerin halka açılmalarını kolaylaştırdık” şeklinde konuştu.
BİST olarak doğru ölçekteki firmalara doğru ürün�� sunmak istediklerini kaydeden Karadağ, İSO 500 içindeki ilk 100 firmaya gittiklerinde, bu firmaların finansal tabloları güçlü olduğu için sermaye piyasalarına yanaşmadığını söyledi. Karadağ, yurt dışındaki birçok yabancı fonun referandum sonrasında Türkiye piyasasına girmek istediğini ancak ürün bulamadıkları için giremediklerini dile getirdi.
Türkiye’ye fon çekebilmek için uygun koşullarda her ay birkaç yeni ürünü sunabiliyor olmaları gerektiğini ifade eden Karadağ, Türkiye’nin ilave krediye değil banka dışı finansal alternatiflere ihtiyacı olduğunu vurguladı. Karadağ, Türkiye’de büyümeyi sürdürülebilir kılmak istiyorsak firmaların bankalar yoluyla finans ihtiyacını karşılamak yerine borsa ve sermaye piyasaları yolunu kullanması gerektiğini sözlerine ekledi.
Türkiye Varlık Fonu Başkanvekilliğini de yürüten Himmet Karadağ, fon ile ilgili de bazı bilgiler verdi. Türkiye Varlık Fonu’nun kurulma amacının, kamu mülkiyetinde olduğu için değerlenemeyen varlıkların değerlenerek Türkiye’ye düşük maliyetli fon sağlamak olduğunu açıklayan Karadağ, G20 ülkelerinin tamamında ve OECD ülkelerinin tamamına yakınında bir varlık fonu olduğunu söyledi. Türkiye’de başta 150 milyar TL’lik işsizlik fonu ve 50 milyar TL’lik TMSF olmak üzere yönetilemeyen 250 milyar TL’lik likidite olduğu bilgisini veren Karadağ, bu fonu Türkiye’ye fon akışını artırmak için Türkiye Varlık Fonu yönetimine almak istediklerini kaydetti.
Karadağ’ın konuşmasının ardından kürsüye gelen İSO Meclis Üyeleri, BİST, halka arz ve sanayi şirketlerinin sermaye piyasalarının araçlarından yararlanması konularında görüşlerini aktardı. Karadağ, Meclis Üyeleri’nin sorularına da kürsüye gelerek yanıt verdi.