Meclis Konuşması
İSO Ağustos Ayı Meclis ve Meslek Komiteleri (MESKOM) Ortak Toplantısında Covid-19’da İmalat Sanayi Sektörleri Ele Alındı
- 26.08.2020
- Meclis Konuşması
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Ağustos ayı Meclisi, Meclis ve Meslek Komiteleri’nin (MESKOM) ortak toplantısı şeklinde 26 Ağustos 2020 tarihinde video konferans yöntemiyle yapıldı. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın başkanlığında yapılan ve “Covid-19 ve Yeni Normalde İmalat Sektörleri – Riskler, Fırsatlar ve Yol Haritaları Raporu’nun Değerlendirilmesi” ana gündemiyle yapılan toplantıda Covid-19 döneminde imalat sanayi sektörlerinin genel durumu ve geleceğine ilişkin değerlendirmeler yapıldı.
Açılış konuşmasını İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın yaptığı toplantıda, İSO Meclis ve İSO MESKOM üyeleri de görüşlerini paylaştı. Ağustos ayının konuk konuşmacısı PwC Türkiye Başkanı Haluk Yalçın oldu. Yalçın konuşmasından kısaca PwC tarafından hazırlanan “Covid-19 ve Yeni Normalde İmalat Sektörleri – Riskler, Fırsatlar ve Yol Haritaları Raporu” hakkında düşünce ve görüşlerini sanayicilerle paylaştı. Toplantıya PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy da katılarak kısa bir konuşma yaparken PwC Danışmanlık Hizmetleri Direktörü İdil Özdoğan rapor hakkında sanayicilere geniş bir sunum yaptı ve gelen soruları yanıtladı.
İSO Meclisi’nde gündeme ilişkin konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, öncelikle dünyadaki gelişmelere değindi ve son haftalarda birçok ülkede Koronavirüs grafiğinin yeniden yönünü yukarıya çevirdiğine dikkat çekti. Dünyada yeniden kısıtlayıcı önlemlerin gündeme gelebileceğini söyleyen Bahçıvan “Dünyada salgının orta ve uzun vadeli etkilerini halen tam olarak yaşamadığımız ve hatta bazılarını halen öngöremediğimiz ortada. Yılın ortalarından itibaren küresel ekonomi tablosunda gözlenen iyileşmenin sürdürülebilir olmasının önünde muhtelif potansiyel engeller var” dedi.
Türkiye ekonomisinde başta İSO tarafından açıklanan Türkiye İmalat PMI, İhracat İklim Endeksi olmak üzere birçok göstergelerdeki olumlu gidişe dikkat çeken Bahçıvan, “Büyümenin hızı kadar sürdürülebilirliğine, niteliğine ve onun temel taşlarından biri olan finansal istikrara özen göstermemiz gereken bir dönemdeyiz” dedi.
Ağustos ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Okyay toplantıyı açarken özetle şunları söyledi:
“Küresel salgınla girdiğimiz yeni normal, bize, gelecekte teknoloji satın alan değil, teknoloji satan ülkelerinden biri olmamızı dayatıyor. Şirketlerimizin ve hayal ettiğimiz üretim ekonomisinin geleceği, bu dönüşümün hızına ve kalitesine bağlı. Yapılan küresel kriz simülasyonları, pek çok endüstrinin ortalama on yılda bir, karlarının yüzde 40’ını yaşanan şoklarda kaybetme potansiyeli taşıdığını ortaya koyuyor. Küresel salgınla birlikte yeni bir meydan okuma ile karşı karşıyayız.
Bugün ABD, Çin ve AB arasındaki gerilimi odak alan öngörüler, gelecek beş yıl içinde küresel ticari akışın yüzde 15’i ila yüzde 25’i arasında bir hacmin farklı bölgelere kayabileceğine işaret ediyor. Ticarette, 2.9 trilyon dolar ile 4.6 trilyon dolar arasında değişen bir eksen kaymasından söz ediyoruz. Bu kararların alınmasında ise temelde iki faktör etkili olacak: Üretimi başka yere taşımanın maliyeti gibi ekonomik nedenler ve Kritik bulunan ürünlerin yerli imalatına karar verilmesi gibi politik nedenler.
Elbette bu veriler küresel tedarik zincirinin sil baştan yapılanacağı anlamına gelmiyor. Çünkü endüstriyel tedarik ağlarının bugünkü şeklini almasının ardında ekonomik bir mantık var. Bu ağın ölçeği, karmaşık ve birbirine bağlı yapıları düşünüldüğünde değer zincirlerini yeniden yapılandırmak oldukça zor. Böyle bir ortamda sanayiden lojistiğe her alanda güçlü bir atılım yapmak isteyen Türkiye’nin bu dönüşümde öncü bir rol alacak şekilde kendini hazırlaması çok önemli. Bir yandan altyapı, işgücü ve teknoloji alanlarına yatırım yapılırken bir yandan da değişen uluslararası ticaret dinamiklerine uygun uygulamaların hayata geçmesi Türkiye ekonomisini güçlendirecektir.”
İSO Meclis Başkanı Okyay, sonrasında sözü konuşmasını yapmak üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a bıraktı. İSO Başkanı Bahçıvan, mart ayından bu yana devam eden Koronavirüs salgınının Türkiye ekonomisindeki etkilerine değindiği konuşmasında, son haftalarda açıklanan bazı verilerin ekonominin Koronavirüs şokunu atlattığı yönünde umut verdiğine, bununla birlikte sürdürülebilir büyümeye ve finansal istikrara özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bahçıvan şunları söyledi:
“Salgının ilk iki ayında kümülatif olarak yaklaşık yüzde 35 daralan takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi, mayıstaki yüzde 18’lik toparlanmanın ardından haziranda da yüzde 17,6 büyüme kaydetti. Temmuz öncü göstergeleri de faaliyet koşullarında iyileşmenin belirginleştiğini gösteriyor:
İSO Türkiye İmalat PMI 56,9 ile 9,5 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak bu yılın ikinci yarısına oldukça güçlü bir başlangıca işaret etti. Sanayicilerimizin ihracat koşullarını ölçen İSO Türkiye İhracat İklimi Endeksi de 53’e yükselerek son 5 ayda ilk kez 50 eşiğini aştı. Büyümenin olmazsa olmaz unsuru olan talep koşullarına da baktığımızda, otomobil ve konut başta olmak üzere ertelenmiş tüketim harcamalarının büyük bir ivme kazandığı görülüyor.
Bu gelişmede bankaların kredi kullandırmasını teşvik edici önlemlerin ve elverişli faizlerin rolü tartışmasız çok büyük. Yaşanan göreli iyileşmeye paralel olarak, ekonomik güven endekslerinde de genel bir toparlanma var. Fakat bu güçlü göstergeler elbette ekonomimizin tüm sorunlarının üstesinden gelindiği anlamını taşımıyor. En az büyümenin hızı kadar sürdürülebilirliğine, niteliğine ve onun temel taşlarından biri olan finansal istikrara özen göstermemiz gereken bir dönemdeyiz” değerlendirmesinde bulundu.
Salgının küresel ekonomiye verdiği hasarın boyutlarına da değinen Bahçıvan, gelişmelerin Koronavirüsün bir süre daha hayatın bir gerçeği olarak kalacağına ve ekonomide yüksek risk ve belirsizlik ortamının geniş bir zamana yayılacağına işaret ettiğini kaydetti. Dünyada ikinci çeyrek Gayrisafi Yurtiçi Hasıla verilerine bakıldığında, Euro Bölgesi’nin yüzde 12, İngiltere’nin yüzde 20, Japonya’nın yüzde 28, ABD’nin de yüzde 33 gibi tarihi oranlarda küçüldüğüne tanık olduklarını söyleyen Bahçıvan “Diğer yandan mayıs ve özellikle haziran ayından itibaren dünya çapında salgına karşı uygulanan kısıtlamaların gevşetilmesiyle birlikte üçüncü çeyrekte normalleşme belirtileri gözleniyor. Küresel PMI endeksleri, temmuz ayında küresel imalat sanayi ve hizmet sektörlerinin altı aylık daralma sürecinin ardından yavaş da olsa büyüme eğilimine dönebildiğine işaret etti.
Covid-19 kaynaklı küresel ekonomik krizle mücadeledeki son gelişmelere baktığımızda ise krizin başlangıcından bu yana tüm kaynaklarıyla sürece müdahale eden büyük merkez bankalarının daha uzun bir süre destekleyici para politikası duruşlarını sürdüreceği anlaşılıyor. Geçtiğimiz ay Avrupa Birliği tarafından 750 milyar euro’luk kurtarma paketi ve yedi yıllık bütçe üzerinde varılan uzlaşma, birtakım eksikleriyle eleştirilmesine rağmen güvensizliğin hafiflemesi açısından önemli bir gelişme oldu. Başkanlık seçimlerine doğru ilerleyen ve salgının hızında bir azalma belirtisi görülmeyen ABD’de ise Kongre’nin benzer bir ek destek paketi üzerinde anlaşıp anlaşamayacağı halen önemli bir soru işareti.”
Son haftalarda birçok ülkede Koronavirüs grafiğinin yeniden yönünü yukarıya çevirdiğini de belirten Bahçıvan, görüşlerini şu şekilde paylaştı:
“Bazı ülkelerde virüsün yayılımındaki ivmelenme nedeniyle kısıtlayıcı tedbirlerin yeniden alındığına dair haberler kış aylarına ilişkin karamsarlığı pekiştiriyor. Bu risk ve kaygılar gerçekleşmese dahi salgının orta ve uzun vadeli etkilerini halen tam olarak yaşamadığımız ve hatta bazılarını halen öngöremediğimiz ortada. Yılın ortalarından itibaren küresel ekonomi tablosunda gözlenen iyileşmenin sürdürülebilir olmasının önünde muhtemel engeller var.
Örneğin Koronavirüsün yol açtığı ekonomik hasarı onarmak için uygulanan ‘ultra gevşek’ para ve maliye politikaları nedeniyle, önümüzdeki dönemde bütçe dengeleri, fiyat istikrarı ve finansal istikrar alanlarında da ciddi riskler olabilecek. Zira pandeminin etkileri sürdükçe, merkez bankalarının geniş çaplı para enjeksiyonları, hükümetlerin ise yüksek bütçe açığı verme ihtiyacı devam ediyor ve pandemi sonrası uygulanması gerekecek konsolidasyonun da boyutu artıyor.
Üstelik salgın öncesinde de oldukça sıcak olan jeopolitik, ticari ve stratejik gerilimler de yeni dönemde artarak devam ediyor. Tedarik zincirlerinde Çin’e bağımlılığı azaltmaya yönelik girişimler, yaklaşan ABD seçimleri, bazı ülkelerde artan toplumsal huzursuzluklar, Akdeniz’de yükselen gerilim, Belarus’taki gelişmelerle yeniden ısınan Doğu Avrupa, Beyrut’taki patlamanın ardından Orta Doğu’daki yeni konumlanmalar ve benzeri birçok faktör, geleceğin daha da belirsiz görünmesine yol açıyor.”
Toplantıda imalat sektörünün Türkiye ve dünyadaki görümü hakkında kısa bir konuşma yapan PwC Türkiye Başkanı Haluk Yalçın da “Çalışmalarımızda sektörlerin dikkate alması gereken konuları ve hangi ürünlerin önümüzdeki dönemde öne çıktığını da içeren akıllı çözümler ve akıllı başlangıçlar yer alıyor” şeklinde konuştu. Yalçın özetle şunları söyledi:
“Dünya ticaretinde dost düşman ayrımından ziyade çıkarların optimum birleştirilebilmesi gerekiyor. Dünya ticaretinde farklı bir mozaik oluşacak. Pandemi bunun hızlanmasına etki etti ama zaten geliyordu bu. Pandemi döneminde gördüğümüz Çin’in ürünlerinin yerine geçmek ya da yerini almak konusunda Türkiye’nin avantajı vardı ama sektörel dönüşümlerin yapılması gerekiyor.
Farklı bir rekabet dönemine giriyoruz. Çalışma tarzlarının değiştiği ve insan gücünün değiştiği dikkate alınmalı. Sektör meclislerinde ortak akıl çalışmalarında ortaya çıkacak bir vizyon koymalıyız. Önümüzdeki 10 sene içinde Türkiye’nin her fırsata dalma şansı yok. Kaynakların kısıtlılığı düşünüldüğünde eldeki kurşunları akıllı atmamız gereken bir 10 seneye giriyoruz. Yerli ve milli üretim stratejimizi adını doğru koymamız gerekiyor. Dünya ticaretindeki akıllı payımızı artırabilecek ve kar marjımızı genişletebilecek yatırımlara girmek seçeneğini değerlendirmeliyiz. Dünyadaki resim 10 sene içinde çok değişecek.
Pandemi bu değişim sürecini hızlandırdı ama son haline getirmedi. Hareket eden bir trene taş atacağız. Sanayicinin bu konuya el atması çok önemli zira kural koyucular değişim sürecini tam anlamıyla hissedemiyor. Kısıtlı kaynaklarımızla 83 milyon nüfusla istihdamın bu kadar önemli olduğu bir yapıda kısıtlı bir manevra alanımız var. Türkiye’de yatırım ortamı çok oynak olsa da 100 yıldan fazla süredir Türkiye’ye yatırım yapan yabancı firmalar var. Ortak yatırımlarla KOBİ’lerin konsolidasyonunu, akıllı yatırımlara, akıllı şirketlere ve akıllı konsolidasyonlara dönüştürmeliyiz.”
Toplantıya katılan Danışmanlık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy da raporla ilgili olarak söz alarak kısa bir konuşma yaptı. Dinçsoy şunları söyledi:
“Bu çalışma Covid-19’un etkilerini ilk defa Türk sanayi adına ele alan bir çalışma. Covid-19 ile ilgili bilgi bombardımanına uğruyoruz ama bunlar genelde daha önce yapılan yurt dışı araştırmaların Türkçeleştirilmiş halleri oluyor. Burada sadece Türk sanayini dikkate alarak bir çalışma gerçekleştirdik. Bu açıdan önemli. Çalışma kalabalık bir ekip tarafından yedi haftada tamamlandı ve 55 sektörü kapsıyor. O anlamda detaylı ve altı dolu bir çalışma oldu. Bundan sonra yapılması gereken her sektörün Başkanının daha detaylı çalışması, bu sayede daha ileri götürecek sonuçlara ulaşılabilir.”
Covid-19 ve Yeni Normalde İmalat Sektörleri – Riskler, Fırsatlar ve Yol Haritaları Raporu ile ilgili olarak PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Direktörü İdil Özdoğan tarafından geniş bir sunum yapıldı. Özdoğan özetle şöyle dedi:
“Türkiye’nin üretim deseninde hem KOBİ’ler hem büyük şirketler var. Peki bunların ihracat stratejileri aynı mı olmalı ya da Türkiye’deki her şirket ihracatçı mı olmalıdır? Çin’deki şirketler devlet şirketi ve tek yolda gitmeleri için strateji çiziliyor. KOBİ’ler konsolide halde üretim yapabiliyorlar. Küçük ölçekli şirketlere ölçek ekonomisi yaratılması bizim de üstünde durduğumuz bir konu ama şirketin niyeti esas. Şirketlerin ortak üretime yatkın olmaları gerekiyor. E-ticaret platformu KOBİ’lere daha uygun. Alternatif kanal ve alternatif ihracat platformlarını konuşmalıyız. Herkes ihracatçı olmasa da ana ihracatçıları destekleyecek platformları kurabiliriz.”
Yapılan konuşma ve sunumlardan sonra İSO Meclis ve Meslek Komitesi Üyeleri de gündem ile ilgili görüş ve fikirlerini paylaştı, rapor hakkında PwC yöneticilerine sordukları sorularla sektörleri hakkında daha detaylı bilgi aldı.