Meclis Konuşması
İSO Meclis Toplantısında Sanayinin Üretim ve Rekabet Gücü Konuşuldu
- 26.01.2022
- Meclis Konuşması
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ocak ayı Meclis toplantısı, 26 Ocak 2022 tarihinde video konferans yöntemiyle yapıldı. İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın başkanlığında yapılan İSO Meclisi’nin ana gündem maddesi “Ekonomimizin ve İhracatımızın Kalbi İstanbul'da Sanayimizin Üretim ve Rekabet Gücünü Artırmaya Yönelik Yeni Strateji ve Gelişim Önerileri” oldu. Meclis toplantısına Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede konuk olarak katıldı.
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, İSO Meclisi’nde yaptığı konuşmada sanayi sektörünün, ihracatın yaklaşık yarısını gerçekleştiren İstanbul’u giderek terk ettiğine dikkat çekerek “Bunun nedeni, bir ağ gibi İstanbul’u kuşatan plansız konutlaşma ve etraflarında oluşan farklı ticari yatırımların sanayi alanlarının yerine inşa edilmesi. Sanayi sektörünün negatif çevresel etkisinin dile getirildiği kadar konutlaşmanın getirdiği etkiler tartışılmıyor. Üretmeden ya da başkasının ürettiğini tüketerek kalkınmamız mümkün değil. Acilen İstanbul’da yeni sanayi alanları üretmeli, birikimli, nitelikli ve deneyimli sanayicilerimizin şehri terk etmelerine izin vermemeliyiz” dedi.
Bahçıvan Meclis konuşmasında şöyle dedi: “İstanbul’un yüksek teknoloji yatırımlarına yönelik teşviklerinden mahrum bırakılması büyük bir potansiyeli heba edebilir. Yetişmiş insan gücü altyapısını şu an İstanbul dışındaki büyük şehirlere çekmek, büyük maliyetlere katlansanız bile mümkün değil. Hedeflerimize doğru yol almak için gerçekçi olmak zorundayız. Yeni nesil teknolojiler, dijitalleşme, yeşil ve sürdürülebilir üretim alanlarındaki yeni yatırımlar için İstanbul’un teşvik kapsamından çıkarılmaması, hatta daha fazla desteklenmesi büyük bir önem taşıyor.”
Ocak ayı Meclis toplantısı İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay tarafından açıldı. Okyay toplantıda gündeme ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hepinizin çok iyi bildiği ve takip ettiği üzere, sanayi olarak önümüzde Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi hem büyük dönüşüm gerektiren hem de çok önemli fırsatlar getirebilecek bir konumuz var. Bu yeşil dönüşüm fırtınası karşısında silinip gitmemek, Türkiye ekonomisi ve sanayisinin kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümesi için, rekabetçi ve ihracatçı sektörleri korumak ve desteklemek zorundayız.
AB başta olmak üzere hayata geçirilmesi hedeflenen politika değişikliklerinin, ülkemiz dış ticareti ile bağlantılı bir şekilde sanayi, tarım, enerji ve ulaştırma politikaları üzerindeki etkilerinin bütünsel olarak ele alınması gereği var. Bu doğrultuda, gerek 11. Kalkınma Planında, gerek geçen yıl açıklanan ‘Ekonomi Reformları Paketi’nde gerekse hükümetimiz tarafından ortaya konulan çeşitli politika belgelerinde, yeşil dönüşüm konusuna yer verilmesini çok değerli buluyorum.
Bu bağlamda, sanayi sektörlerinin düşük karbonlu ekonomiye geçişine yönelik hazırlanacak teşvik politikalarının, sektörlerin yeşil dönüşüm yatırımlarının motive edilmesi ve bu dönüşümün yerli teknolojilerle desteklenmesini sağlayacak AR-GE faaliyetlerinin birlikte ele alınarak tasarlanması önem taşıyor. Öte yandan ülkemiz sanayisinin yeşil dönüşümünün geliştirilmesi bakımından, Yeşil OSB’ler ve Yeşil Endüstri Bölgeleri kurulmasının, endüstriyel simbiyozun sağlanması ve yeşil rekabetçiliğin artırılması için önemli bir fırsat sunacağını düşünüyorum. Bildiğiniz gibi ülke sanayimizin yaklaşık üçte biri İstanbul’da.
İstanbul’daki sanayi kuruluşları olarak ülke ekonomisine önemli katkılar sağlarken, sözünü ettiğim yeşil dönüşüm kapsamında yüksek teknoloji üretiminin de merkezi olma konumumuzun, hükümetimiz tarafından desteklenmesi arzusu içindeyiz. Devletimizin, sanayinin Anadolu’ya yayılması yönündeki eğilim ve desteklerini anlamakla birlikte, İstanbul’un özellikle yüksek teknoloji üretimine verilen desteklerden hariç tutulmasını ise maalesef anlayamıyoruz.”
Okyay, ardından sözü, gündeme ilişkin konuşmasını yapmak üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a bıraktı.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, konuşmasında çağlar boyunca ticaret ve üretim şehri olan İstanbul’un bugün de kendine has sosyoekonomik yapısıyla ülkemizin sanayi, ticaret, iş, yatırım, finans ve turizm başkenti olmayı sürdürdüğüne dikkat çekti. İstanbul’un Türkiye gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 30'unu ürettiğini, sahip olduğu liman ve lojistik kapasitesiyle ihracatın yaklaşık yarısını gerçekleştirdiğini ve geçen yıl 100 milyar doları aşan bir ihracat performansına imza attığını hatırlatan Bahçıvan, buna karşılık sanayi sektörünün giderek kenti terk ettiğinin altını çizdi. Bahçıvan şunları söyledi:
“Dünyanın birçok ülkesinden fazla olan genç nüfusu, hızla büyüyen iç pazarı, yaratıcılık, yenilik ve girişimcilik alanlarındaki öncü ruhu, dinamik özel sektörüyle büyük bir ekonomik güç haline gelen şehrimiz, genç nüfusu sayesinde gelecek için de büyük bir potansiyeli barındırıyor. Tüm bu olguları sıraladıktan sonra İstanbul sanayisinin daha ayrıntılı bir röntgenini çektiğimizde ise karşımıza iki gerçek çıkıyor: Birincisi İstanbul, sanayi kaynaklı ekonomik getirisini kaybediyor. 2004’ten 2020’ye 16 yıllık süre zarfında, sanayi sektörünün İstanbul gayri safi hasılası içindeki payında yaklaşık yüzde 4’lük bir azalma söz konusu. Bir diğer gerçek ise, ülkemizde sanayi gayrisafi hasılasının neredeyse dörtte birini üreten İstanbul’da, sanayi alanlarının il toplam alanının yüzde 1,6 gibi küçük bölümünü oluşturduğunu görüyoruz. Bu tespitlerin akabinde teşhis için şu soruyu sormamız gerekiyor: Sanayi neden İstanbul’u terk ediyor? Elbette en basit tabiriyle bir ağ gibi İstanbul’u kuşatan plansız konutlaşma ve bunun etrafında oluşan farklı ticari yatırımların sanayi alanlarının yerine inşa ediliyor olması, bu sorunun en özlü yanıtıdır.”
Söylemlerde genellikle sanayi sektörünün negatif çevresel etkisinin dile getirildiğini vurgulayan Bahçıvan “Fakat konutlaşmanın getirdiği çevresel etkilerin bu seviyede tartışılmadığı da bir gerçek. Hiç unutmamalıyız ki, üretmeden ya da başkasının ürettiğini tüketerek kalkınmamız mümkün değil. Dolayısıyla acilen İstanbul’da yeni sanayi alanları üretmeli, birikimli, nitelikli ve deneyimli sanayicilerimizin şehri terk etmelerine izin vermemeliyiz” diye konuştu.
İstanbul, Türkiye ve dünya için bugün yadsınamaz gerçeğin; iklim değişikliği ve etkileri olduğunun altını çizen Bahçıvan, “İstanbul İklim Eylem Planı” kapsamında 2050’de karbon nötr bir İstanbul hedeflendiğini, 2030 yılına kadar da yaklaşık yüzde 50’lik mutlak bir azaltım sağlanması gerektiğini dile getirdi. Bahçıvan, geçen sene yaşanan müsilaj sorunu gibi afetlerin alt alta sıralandığında varılan noktanın, iklim değişikliğiyle mücadelenin üst bir politika alanı olarak tüm politikalara sirayet etmesi olduğunu söyledi.
Konuşmasında İstanbul sanayisinin geleceği için çok önemli olan teşvikler konusuna özellikle dikkat çeken Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul ülkemizde hem girişimciliğin hem de teknolojinin ve yetişmiş insan gücünün başkenti olarak büyük bir potansiyele ev sahipliği yapıyor. Ne var ki, bu özelliğine rağmen İstanbul sanayisi artık çok özel projeler haricinde yüksek teknoloji üretimine yönelik teşviklerden yararlanamaz hale gelmiş durumda. Bunun son örneğini geçtiğimiz yıl hayata geçen ve kredi garanti mekanizmasıyla desteklenen İmalata Dayalı İthal İkamesi Destek Programı’nda gördük.
Bizler, sanayileşmede çeşitli nedenlerle daha az yol alabilmiş Anadolu illerimizin daha ileri ve güçlü bir sanayiye kavuşması için desteklenmesinden mutluluk duyabiliriz. Ancak ne var ki, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu dönemde yüksek teknoloji yatırımlarına yönelik teşviklerinden mahrum bırakılmasının da büyük bir potansiyeli heba edebileceğinden endişe duyuyoruz. Zira her şeyden önce, ülkemizde yüksek teknoloji ve katma değer üretiminde rol üstlenecek yetişmiş insan gücü altyapısını şu an İstanbul dışındaki büyük şehirlere çekmek bile ne yazık ki büyük maliyetlere katlansanız bile mümkün değil.
Bu nedenle, hedeflerimize doğru yol alabilmek için gerçekçi olmak zorundayız. Yeni nesil teknolojiler, dijitalleşme, yeşil ve sürdürülebilir üretim alanlarındaki yeni yatırımlar için İstanbul’un teşvik kapsamından çıkarılmaması, hatta daha fazla desteklenmesi büyük bir önem taşıyor.”
İstanbul’un ekonomik potansiyelini daha iyi kullanabilmek açısından bir diğer kritik konunun da lojistik altyapısı olduğunu belirten Bahçıvan, “Pandemi sonrası gelişen yeni ticaret fırsatları ve özellikle e-ticaretin büyümesi ile lojistik sektörü küresel rekabette ayrı bir önem kazandı. Son yıllarda bu alana yapılan yatırımların, tedarik zincirlerinde elde ettiğimiz kazanımlarda önemli rolü olduğu açık” dedi.
Katma değerli ürünler üreten, yüksek ve orta-yüksek teknolojiye odaklanan, üretim kapasitesini yeni teknolojiler ile yükseltebilen ülkelerde sanayi alanındaki yetkinlik ve hakimiyetin gittikçe arttığına da değinen Bahçıvan, “Bu eğilime ayak uyduramayan ülkeler ise rekabet gücünü hızla kaybederek gelişmiş ülkelerin alt üreticisi konumuna sürükleniyor. Büyük hedeflere sahip, genç nüfusu yüksek bir Türkiye için orta gelir tuzağını ve düşük büyümeyi artık kabul edilemez görüyoruz. O halde, ülkemiz güçlü bir sanayi ülkesi olma yolunda katma değerli üretime odaklanmak zorundadır” şeklinde konuştu.
İSO Başkanı Bahçıvan, artan enerji maliyetlerinin şu an sanayi sektörü açısından diğer bütün sorunların önüne geçmiş durumda olduğunu belirterek bir yıl gibi kısa bir sürede, elektrikte yüzde 150’leri, doğal gazda yüzde 400’leri aşan fiyat artışlarına maruz kaldıklarını anlattı. Buna bir de son olarak sanayiye yönelik doğal gaz sevkiyatına yapılan yüzde 40’lık kesinti eklendiğine dikkat çeken Bahçıvan, Türkiye’de sanayi tesislerinin kullandığı elektriğin büyük bir bölümünün doğal gazdan üretildiğini ve buna bağlı olarak, sanayi bölgelerine verilen enerjinin TEİAŞ tarafından ülke çapında kısıtlandığını ekledi. Birçok organize sanayi bölgesinin günler sürecek elektrik kesintilerine hazırlıksız yakalandığını belirten Bahçıvan, kesintilerin birçok sanayiciye doğrudan bir yazılı tebliğ olmadan, sözlü olarak bildirildiğini ve gerekli hazırlığı yapacak yeterli süre verilmeden başlandığını ifade etti. Bahçıvan, sanayiciler olarak, aylardır maliyetler yönünden büyük bir fedakarlığa katlandıktan sonra, şimdi de arz cephesinde yaşanan bu darboğazların üretimde ciddi olumsuzluklara ve streslere yol açabileceğinden duydukları endişenin altını çizdi.
İSO Başkanı’nın ardından gündeme ilişkin konuşmasını yapmak üzere söz alan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede Türkiye’nin GSYİH’sinin yüzde 24’ünin İstanbul’da üretildiğini belirtti ve diğer bütün illerden farklı olarak 1 milyon kişilik imalat sanayi istihdamı olduğunu söyledi. Türkiye’de 6.4 milyon kişilik sanayi istihdamı olduğunu anlatan Büyükdede, İstanbul sanayisinin hep taşınıp göçebelikten kurtulamadığını ifade etti. Karaköy ve Balat’tan başlayan sanayi sektörünün yerleşiminin Topkapı- Esenler-Silivri-Hadımköy ve Trakya’da sürdüğünü dile getiren Büyükdede, Anadolu yakasında ise Ümraniye’de başlayan sanayi sektörünün Kartal-Tuzla’ya Anadolu’ya yayıldığını anlattı.
Lojistik kısıtlar ve uzaklık nedeniyle Çin yerine Türkiye’nin Avrupa’ya en yakın üretim üssü haline geldiğine işaret eden Büyükdede, mikro ve orta boy işletmeler yanında büyük işletmelerin de yeni yatırımlar için Bakanlığa başvuru yaptığını aktardı. Yüksek ve orta teknoloji ürünlerin üretimi için hem mevcut tesislerin kapasitesinin artırılması hem de AB, Kore, Japonya ve Çin firmaları ile ortak yatırımlar yapılması gerektiğini dile getirdi. Lojistikte büyük bir genişleme olduğunu ve Yeşil Mutabakat çerçevesinde geri dönüşüm yatırım taleplerinde hızlanma meydana geldiğini anlatan Büyükdede, İstanbullu sanayicilerin Marmara bölgesinde kalmaya gayret ettiğini belirtti.
Sanayi alanlarının genişletilmesinin önemine değinen Büyükdede, gelişmiş ülkelere bakınca coğrafi planlama konusunda Bakanlıklar arasında ortak komisyonda Türkiye’de sanayinin alan olarak yüzde 0.36’lık payını yüzde 1’e çıkarabilmek konusunda mutabakat sağlandığının bilgisini verdi. Sanayicinin sermayesini arsa yerine işletmeye yatırmasını istediklerini vurgulayan Büyükdede, tarım alanlarının optimum kullanılması amacıyla 10-15 yıl içinde fonksiyonunu yitirmiş tarım ve orman alanlarını sanayi alanına transfer edebileceklerini aktardı.
Yatırımların yüksek teknolojili ürünlerin önünü açacak alanlara yönlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Büyükdede, yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak için HAMLE programı ile teşvik verdiklerini söyledi. İstanbul’un ciddi miktarda teşviklerden istifade ettiğini belirten Büyükdede, İstanbul merkezli firmaların Trakya ve Anadolu’da büyürken İstanbul’daki alanlarını finans, pazarlama ve lojistik merkezi haline getirdiğine dikkat çekti. Büyükdede, İstanbul’un büyük bir gelişim ve dönüşüm geçireceğini ifade etti.
Toplantıda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdür Yardımcısı Ali Murat Sürekli, İstanbul İli Sanayi Sektörünün Yapısal Analizi başlıklı bir sunum yaptı. Konuşmaların ardından İSO Meclis Üyeleri, görüşlerini paylaştı ve Büyükdede’ye sorularını yöneltti. İSO Meclis Üyelerinden gelen sorular Büyükdede tarafından yanıtlandı.