İSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri…

  • Arşiv

İklim krizi ve her yıl yenilerine tanıklık ettiğimiz çevre felaketleri, üretimden tüketime kadar hayatın her alanında çevreye daha duyarlı, doğayı korumaya ve sürdürülebilir kılmaya yönelik önlemleri zorunlu kılıyor. Öyle ki son yıllarda bu konu kişilerin, kurumların ya da ülkelerin inisiyatifine bırakılmayacak önemde, küresel bir sorun olarak ele alınmaya başlandı. Öyle ki Birleşmiş Milletler nezdinde hazırlanan sözleşmelerle getirilen kısıtlamalara tüm ülkelerin katılımı sağlanıyor. 

Bu kapsamda, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2016 yılında yürürlüğe giren ve ülkemizin de aralarında bulunduğu 200’e yakın ülkenin imzasının bulunduğu Paris Anlaşması-Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, bu konudaki en kapsayıcı ve bağlayıcı küresel iklim sözleşmelerinden biridir. 

Keza Avrupa Birliği ülkelerin imzaladığı “Yeşil Mutabakat” da iklim kriziyle mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin var olan taahhütlerini daha geniş ve etkili bir şekilde hayata geçirmeye odaklanıyor. Avrupa Birliği bu anlaşma ile Avrupa'nın 2030 yılına kadar karbon salınımlarını yüzde 55 oranında azaltma ve 2050 yılına kadar dünyanın ilk karbon-nötr kıtası olma hedefini pekiştiren bir stratejiyi hayata geçirmeyi hedefliyor. 

Dünya bu yöne giderken, açık ki çevre ve iklim krizini göz ardı eden yaklaşımlar hızla dışlanacak. Küresel ekonomik ve sosyal ilişkiler, büyük ölçüde çevreyi ve sürdürülebilirliği ön palana alan bir zeminde hayat bulacak. 

İşte böyle bir dünyada teknoloji odaklı üretimin önemi artarken küresel anlamda rekabetçi olabilmek için sanayinin daha yeşil, daha döngüsel ve daha dijital olması da bir gereklilik halini alacak. Bu süreçte başı çeken ve yatırımlar konusunda hızlı hareket eden ülkelerin yeni ekonomik düzende yerini garantileyeceğini söylemek mümkün. İklim değişikliği ile mücadeleyi esas alan bu dönüşüm sürecinde belirlenecek politikaların, teknolojinin yanı sıra ticaret, sanayi ve istihdam politikaları üzerinde de doğrudan etkileri olacaktır. 

İstanbul Sanayi Odası olarak son yıllarda bu konuya özellikle dikkat çekiyoruz. Çalışma programımızı da sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde oluşturuyoruz. Bununla birlikte çevre konusunda 1987 yılında kurduğumuz Çevre Şubemizle özellikle sanayicilerimizin bu konudaki farkındalığını artıracak birçok çalışmaya imza attık. Bunlardan biri de kuşkusuz 1995 yılından bu yana verdiğimiz, bugünkü adıyla “İSO Yeşil Dönüşüm” ödüllerimizdir. 

Geçen ay meclis toplantımızı bu ödül töreni ile birleştirerek yaptık ve ayrıntılarını ilerleyen sayfalarımızda okuyabileceğiniz gibi artık gelenekselleşen “İSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri”ni almaya hak kazanan firmalarımıza plaketlerini takdim ettik. Buradan bir kez daha çevreye duyarlılıkları ve yeşil dönüşüm alanında farkındalık yaratacak çalışma ve uygulamalarıyla bu ödüllere hak kazanan tüm sanayici şirketlerimizi kutluyorum bu örnek ve yararlı çalışmalarının devamını diliyorum.

Bildiğiniz gibi ülke olarak hep birlikte elim depremin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda sanayicilerimiz ve bağışçılarımızın takdire şayan katkılarıyla Antakya’da kurmakta olduğumuz “İSO Yaşam Kenti” çalışmalarımızın sonuna yaklaşmış olduğumuzu memnuniyetle bildirmek istiyorum. 

Nisan ayı sonu itibarıyla İSO Yaşam Kenti’nde yerleşimlerini tamamladığımız konteyner sayısı 900’e yaklaşırken misafirlerimizin yaşamlarını konforla devam etmelerini sağlayacak konteyner içi eşyalar da AFAD’ın destek ve koordinasyonunda yerleştirilmeye başlandı. Yaşam kentimizde altyapı çalışmalarının da sonlanmak üzere olduğunu, konteyner kentimizi çok kısa süre içinde açarak, misafirlerimizin hizmetine sunacağımızı belirtmek istiyorum.

Son olarak iş hayatımızın en önemli paydaşlarından biri olan çalışanlarımızın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü de kutlayarak, hepinize huzurlu bir ay geçirmenizi diliyorum.

Erdal Bahçıvan
İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı