İstanbul Sanayi Odası Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı TCMB Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan’ın Katılımıyla Gerçekleştirildi

  • Diğer Haberler
meslek_komiteleri_manset_02

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlık ettiği ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda İSO Yönetim Kurulu Üyeleri ile İSO Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri katıldı. Ekonominin ve sanayinin güncel konularının ele alındığı toplantıyı çok sayıda basın mensubu yakından takip etti.

İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nın açılışı İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz tarafından gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz açılışta yaptığı kısa konuşmasında şunları söyledi:

“İş dünyasının temsilcileri olarak; ekonomik istikrarın sağlanması, ekonomimizin sağlıklı bir yapıya sahip olması, sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi ve iş dünyasının güven ortamında faaliyet göstermesi öncelikli hedef ve beklentilerimiz arasında yer alıyor. Bu bağlamda ülkemizdeki sanayi yatırımların artması ve üretimin büyümesi, istikrarlı bir ekonomik ortamın yanı sıra sağlam para politikalarına da bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

Bu durum Merkez Bankası'nın bağımsız olarak karar alma süreçlerinde; faiz oranları, enflasyon hedeflemesi gibi temel konularda ne tür stratejiler izleyeceğini ve gelecek planların bilinmesi, uygulanacak olan para politikalarının kısa, orta ve uzun vadede yerli ve yabancı yatırımcıların yatırım planlarına yönelik çalışmalar yapmasına katkı sağlayacak olması dolayısıyla faaliyet gösterdiğimiz sektörlerin büyüme, istihdam ve rekabet gücüne olan etkileri oldukça ayrı bir önem taşımaktadır.”


İSO Meclis Başkanı
Ender Yılmaz

İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz, konuşmasını gerçekleştirmek üzere İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ı kürsüye davet etti. Son yıllarda Türkiye’de rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşılmış olmanın ortaya çıkardığı ciddi sorunlar ve tahribatlar olduğunu ifade eden Bahçıvan konuşmasında özetle şu konulara değindi:

“Bu durum üretim hayatımızı ve sanayicilerimizi maalesef çok olumsuz etkiledi. Geçmiş dönemlerden sarkan olumsuzluklar, iş hayatımızda hala bazı açılardan varlığını koruyor. Geçtiğimiz haziran ayının başından itibaren göreve başlayan yeni ekonomi yönetimi, özellikle reel ekonominin temsilcileriyle yoğun istişarelerde bulunarak ekonomide yeni bir dengelenme gayreti içinde bulunuyor. Öncelikle yıllardan beri savunduğumuz ve bundan sonra da savunacağımız, Türkiye ekonomisi için olduğu kadar, sanayimiz ve sanayicimizin en önemli güvencesinin finansal istikrar olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Çünkü biz finansal istikrara; üreticinin, sanayicinin ve iş insanının planlı, programlı, uzun vadeli bir ekonomik iklimde çalışabilmesi için elinde olması gereken en temel unsur ve ‘sermaye’ olarak bakıyoruz.

Bunun kaybolmasının en büyük bedeli hepimizin yaşayarak bildiği ve öğrendiği gibi enflasyondur. Tıpkı bugün olduğu gibi, son dönemlerde ortaya çıkan farklı sorunlar nedeniyle maalesef yüksek enflasyonun yeniden gündemimize gelmesinin bedelini, tüm toplum kadar sanayiciler de ne yazık ki hak etmedikleri kadar ve fazlasıyla ödemektedirler. Belli dönemlerde enflasyonla ilgili farklı tartışmaların olduğu her yerde enflasyonun Türkiye için asla ve asla kabul edilemeyecek ve mutlaka hayatımızdan çıkması gereken bir olgu olduğunu dile getirdik. Ve bugün yine aynı şeyi söylüyoruz. Finansal istikrarın kaybolduğu ortamların önce fiyat istikrarsızlığına, ardından da yüksek enflasyon döngüsüne yol açtığını izliyoruz. Bu tür dönemlerde belki kısa vadede küçük avantajlar elde edilse dahi, uzun vadede çok ciddi bedeller ödediğimiz gerçeğini kabul etmek durumundayız.”


İSO Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Bahçıvan

Sanayiciler için öngörülebilirliğin ve finansal istikrarın sağlanması konusunda en önemli kurum olarak gördükleri Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ve ilkeli duruşunu çok önemsediklerinin altını çizen İSO Başkanı Bahçıvan konuşmasına şu sözleriyle devam etti:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin en kıymetli markası Türk lirasıdır. Bu markayı başta altında imzası bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olmak üzere hepimizin gözü gibi koruması gerektiği konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Merkez Bankası’nın bu sorumluluğunu yerine getirebilmesinin yolunun, bağımsız ve uzun vadeli ilkesel duruştan geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Biz niye hep finansal istikrarın doğruluğunu savunduk? Niçin enflasyonun sadece kısa vadede bir menfaat getirdiğini dile getirdik? Türkiye’ye kısa vadeli, sağlıklı olmayan, temeli olmayan çözümlerin yarar getirmeyeceğini düşündüğümüz için. Bu tür yaklaşımların yarattığı tahribatın boyutunu bugün hep birlikte görüyoruz.”

Ülke olarak artık gerçekten uzun vadeli perspektiflere, planlamalara ve projelere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Bahçıvan özetle şunları söyledi:

“Çünkü Türkiye kısa vadeli gelgitler nedeniyle maalesef geçmiş dönemlerde çok bedeller ödemiştir. Onun için ülkemiz, nitelikli büyümeye dönük uzun vadeli politikalara, reel sektörümüz hem ekonomi yönetimi ile ve hem de Merkez Bankası ile birlikte çalışacağı bir modele mutlaka kavuşturulmalıdır. Geçen haziran ayında Merkez Bankası’nda Gaye Erkan’ın göreve gelmesiyle birlikte, kısa süre içinde hem ekonomimiz, hem de Merkez Bankamız ekonomideki tahribatı düzeltmek için zorlu sınavlarla karşı karşıya kaldı, kalmaya da devam ediyor. En önemli sınav, hiç şüphe yok ki ülkemiz ekonomisine güvenilmesi gerektiğini bütün dünyaya göstermek, finansal istikrarı sağlayarak geleceğe dair öngörü yapmaya imkân verecek ortamı yaratmaktı. Şunu hiç unutmayalım. Finansal istikrarı sağlamaya dönük adımların başında güven yatıyor.

Merkez Bankası’nın şu anda uygulamakta olduğu politikaların oluşturduğu güven ve itibar öncelikle Türkiye'nin kredibilitesine doğru yansımaya başlamıştır. CDS’lerin 500’lerden, önce 400’lere, şimdi 330’lu rakamlara geliyor olması Türkiye’ye dönük bu güvenin, bu itibarın dış çevrelerde de yeniden kazanıldığının bir göstergesidir. Kabul etmeliyiz ki Türkiye'nin gerek uzun vadeli, gerek kısa vadeli fon sağlaması, son dönemlerde ortaya çıkan olumsuz görüntü nedeniyle son derece sıkıntıya girmişti. Bu nedenle öncelikle bu güven ortamının oluşturulması ve sağlıklı duruşun ilk etkisinin CDS’lere yansıyor olması son derece değerlidir. Bu doğru politikalarla birlikte Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in de söylediği gibi önümüzdeki aylarda Türkiye’ye yönelik hızlı bir kaynak akışı beklemekteyiz.

Bu fon akışlarının artmaya başlamasıyla beraber, reel sektörün nitelikli finansmana erişiminde de ciddi ve değerli bir iyileşmenin olacağını düşünüyorum. Ama bunun olabilmesi için de bu sağlıklı yönetime duyulan güvenin her kesimden destek alması önemlidir. Bu sınavın şu ana kadar başarılı bir şekilde geçilmesinde Hükümetimizle birlikte en önemli paya sahip olan Merkez Bankamızın Başkanı Sayın Hafize Gaye Erkan’ı ve ekibini tebrik ettiğimi burada özellikle ifade etmek istiyorum. Merkez Bankamızın reel sektörün temsilcileri olarak bizlerle yapılan istişareler sonucu aldığı önemli kararları, bu çerçevede atılan adımlar olarak değerlendiriyor ve takdirle izliyoruz.”


TCMB Başkanı
Dr. Hafize Gaye Erkan

İSO Başkanı Bahçıvan’ın konuşmasından sonra sanayicilere hitap etmek üzere TCMB Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan kürsüye geldi. Erkan, Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri’ne “Türkiye’de Makro Ekonomik Görünüm ve Para Politikası” üzerine bir sunum yaptı. TCMB Başkanı Erkan yaptığı şunları söyledi:

“Sürdürülebilir ve kaliteli bir büyümenin önündeki en büyük risk varlık fiyatlarındaki oynaklıktır. Varlık fiyatlarındaki oynaklığın da yüksek ve oynaklığı artmış enflasyondan kaynaklanıyor olması, enflasyon ile mücadeleyi her zamankinden daha elzem hale getirmiş bulunmaktadır. Bu konuda tüm paydaşlarda ve karar alıcılarda aynı algının oluşması ve mücadeleye dair olan kararlılık, enflasyonla mücadelede başarının ön koşuludur. Önceliğin dezenflasyon olması son derece önemlidir ve mücadelenin olmazsa olmaz ilk koşulu bu ortak algı ve farkındalıktır.

Enflasyonla mücadelenin ikinci olmazsa olmaz koşulu, doğru dezenflasyon politikalarının devreye sokulması halinde öngörülebilir enflasyon patikasının toplum geneli ve özellikle fiyat koyucular tarafından kabul ve itibar görmesidir. Mevcut şartlar altında devrede olması beklenen cari yıl ve gelecek üç yılın enflasyon öngörüleri, fiyat koyucuların fiyatlama ve bütçeleme süreçlerine temel teşkil ettiği oranda bu değerlerin yakalanması mümkün olan en düşük maliyet ile sağlanabilecektir.”

Enflasyondaki yükselişten sonra, devreye sokulan politika kararlarının etkilerinin devreye girmeye başlamasıyla birlikte beklentilerde ve beklenti dağılımında iyileşme işaretlerinin görüldüğünün altını çizen Erkan konuşmasına şöyle devam etti:

“Gelecekte enflasyonun ne olacağına dair beklentilerdeki düzelme, fiyat oluşumuna da yansımaktadır. Nitekim, fiyatlama davranışlarında da olumlu bazı gelişmeler yaşanıyor. Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi, para politikasından daha çok etkilenen ürün gruplarında fiyat artış hızı azalmakla kalmadı, uzun bir süreden sonra ilk kez indirimler görülmeye başlandı. Firmaların talepteki aşırılığın geri çekildiğini görerek fiyat indirimlerine başlamaları hem tüketiciler için hem de rekabet ortamı için oldukça sevindiricidir.

Attığımız adımlarla birlikte, özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Parasal aktarım sürdükçe bu gözlemler daha da yaygınlık gösterecektir. Özetlediğim bu görünüm altında, enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı.”

TCMB tarafından yayımlanan Enflasyon Raporu’nda yıllık enflasyonun mayıs ayındaki baz etkisiyle tepe noktasına ulaşmasının ardından 2024’ün ikinci yarısında gerileyeceğinin görüldüğünü ifade eden TCMB Başkanı Erkan, baz etkilerinin ötesinde enflasyondaki düşüş sürecinin birçok kanalla kendini göstereceğini söyledi. Erkan özetle şunları söyledi:

“Bu süreç boyunca iki önemli gelişme yaygınlık kazanacak. Birincisi, tüketicinin gelirinin değer kaybını engellemek için yaptığı ve tüketimdeki aşırılığı oluşturan kısım ortadan kalkacak. Aynı eğilim, altın, döviz ve gayrimenkul fiyatları üzerindeki baskının da yavaşlamasına yol açacak. İkincisi, döviz kurundaki istikrarın da katkısıyla aylık enflasyon üzerindeki şoklar azalarak maliyetlere ilişkin öngörülebilirlik artacak.

Öncelikle, dayanıklı mal gibi finansal koşullar ve beklentilere daha duyarlı ürün fiyatlarında şimdiden hissetmeye başladığımız yavaşlama genele yayılarak devam edecek. Örneğin, otomobil ve beyaz eşyada son aylarda uzun zamandan sonra tekrar talebi canlandırmak için indirimler yapıldığını görmekteyiz. Bu süreç esnasında, mal gruplarına ek olarak, maliyet gelişmelerini daha hızlı yansıtan ulaştırma ve yemek hizmetleri gibi hizmet gruplarında da fiyatlama davranışları normalleşecek. Firmaların haftada veya iki haftada bir fiyat değiştirildiği bir dönemden, dezenflasyon sürecinde fiyatların daha uzun süre geçerliliğini koruyacağı bir döneme geçeceğiz. Bu da enflasyonun ana eğiliminde hissedilir bir gerilemeye yol açacak.”

TCMB Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan, Türk lirasıyla ilgili olarak özetle şu açıklamalarda bulundu:

“Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz. Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz. Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 17 Kasım itibarıyla, 12 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 1,7 trilyon Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 601 milyar Türk lirası ve döviz cinsi mevduat da yaklaşık 3 milyar ABD doları gerilemiştir.

Türk lirasına geçişi kuvvetlendiren sadeleştirme adımlarımız, milli paramız ile tasarrufu özendirerek para politikamızın etkinliğini artırmaktadır. Türk lirası mevduat güçlenirken ve kur korumalı ile döviz cinsi mevduat gerilerken, rezervlerimiz de çok güçlü bir artış eğilimindedir. 17 Kasım itibarıyla, brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla 36 milyar dolar artış göstererek 134 milyar doların üzerine çıkmıştır. Bu aynı zamanda son 9 yılın da en yüksek seviyesidir. Yakın dönemde rezervlerde gözlenen artışta Körfez Ülkeleri’nin yanı sıra batılı fon girişlerinin de etkisi görülmüştür.

Son dönemde uygulamaya koyduğumuz politikalarla kısa zamanda önemli bir aşama kaydettik. Piyasalarda öngörülebilirlik artmaya başladı. Sıkı parasal duruş ve makro ihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir. Mayıs ayında 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi, yakın coğrafyamızı çevreleyen jeopolitik gelişmelere rağmen, 339 baz puan seviyelerine kadar gerilemiştir. Türkiye’ye olan yatırımcı güveni finansman koşullarında belirgin bir iyileşmeye yol açmakta, bu da döviz kurundaki istikrara önemli bir katkı sunmaktadır. Beklentilerin iyileşmesi sürecinin bir parçası olarak, döviz kuru oynaklığında kayda değer bir düşüş gerçekleşmiştir.

Bir ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonların ima ettiği oynaklık, mayıs ayında kaydedilen yüzde 60 civarından, keskin bir düşüşle yüzde 10 seviyesinin altına gerilemiştir. Gerek parasal sıkılaştırma gerek sadeleştirme adımlarımız sayesinde getiri eğrisi normalleşmiş ve sabit getirili Türk lirası varlıklara olan iç ve dış ilgi önemli ölçüde artmıştır. Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine uluslararası yatırımcıların da inanmaya başladığını rapor, beklenti, ilgi ve girişler üzerinden izlemekteyiz.

Ülkemiz varlıklarına olan talebin artmasıyla fiilen girişlerin de artmaya başladığını görüyoruz. Girişlerin makro finansal istikrarı güçlendirerek, zamana yayılarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde de rezervlerimizdeki artışı kalıcı kılarak Türk lirası varlıklara olan dış talebin gelişimini ülkemiz için en iyi şartlarda tesis eden bir anlayışla destekleyeceğiz.”

Yapılan konuşmalarının ardından İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, İSO Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri’nin mensup oldukları sanayi sektörünün sorunlarını ve çözüm odaklı önerilerini kapsayan görüşlerini aktardığı soru-cevap bölümüyle devam etti. İSO Meclis ve Meslek Komiteleri Üyeleri’nden gelen soruların TCMB Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan tarafından yanıtlanmasının adından toplantı sona erdi.