Kongre Bildirgesi’ni İSO Başkanı Erdal Bahçıvan Okudu

  • Etkinlikler
12.sanayi-kongre-02

Soma için yapılan saygı duruşunun ardından 12. Sanayi Kongresi için hazırlanan “Vasat” adlı kısa film izlendi. Filmin ardından da açılış konuşmalarına geçildi.

Açılış konuşmalarını İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. İbrahim M. Turhan, İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ve TOBB Başkanı M. Rifat Hısarcıklıoğlu gerçekleştirdi.

Açılış konuşmasında “Kongre Bildirgesi”ni açıklayan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, bildirgede önerdikleri Bütünsel Kalkınma Modeli’nin takipçisi olacaklarını söyledi.

İSO olarak 2002 yılından bu yana düzenledikleri kongrelerden farklı olarak 12. Sanayi Kongresi için aylar süren çalıştaylar düzenlediklerini, ekonomi, iş dünyası, akademi ve sivil toplum temsilcilerin geniş katılımı sonucunda Kongre Bildirgesi’ni oluşturduklarını vurgulayan Bahçıvan, şöyle konuştu:

“Geçmişin gölgesi altında Türkiye’nin sorunlarına yönelik yapılan tartışmalar, toplumu yorgunluk ve ümitsizlikle bir kısırdöngüye mahkum etti. Gelinen noktada hiçbirimiz masum değiliz. İSO olarak sahip olduğumuz birikim ve sorumluluk duygusuyla bu kısırdöngüyü kırmaya yönelik adım attık. Bu doğrultuda ekonomi başta olmak üzere siyasal ve sosyal birçok alandaki gerçeklerle, gerçeklerimizle yüzleşmeliyiz. Çünkü yüzleşme cesaretini gösteremediğimiz için 20. yüzyılı kaybettik. Henüz başında olduğumuz 21. yüzyılı da aynı şekilde kaybetme lüksümüz yok” dedi.

Farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz

Vasatlık zincirinin 150 yıldan bu yana Türkiye’nin ayağına dolandığını belirten Bahçıvan, şunları söyledi:

“Bir çiçekle nasıl bahar gelmezse; sadece bu kongremiz ve vasatlığı konu alan panelimizle de, uzun zamandır ayağımıza dolanmış olan zinciri kırmak elbette mümkün değildir. Temel amacımız; farkındalık yaratmaktır. Bu doğrultuda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bildirgenin ruhunda geleceğe odaklılık, pozitif yaklaşım ve bütünsel bir bakış bulunuyor. Ancak bu ruh eşliğinde hayal edilen Türkiye’ye kavuşacağımıza inanıyoruz. Bildirgede önerdiğimiz Bütünsel Kalkınma Modeli’nin takipçisi olacağız.”

Bahçıvan’ın açıkladığı Kongre Bildirgesi’nde, ana hatları ile şu öneriler yer alıyor:

Türkiye, orta gelir tuzağına hapsoldu

Bugün Türkiye kritik bir eşikte duruyor. Uygulanagelen, daha çok inşaatçılığa, tüketime ve ranta dayalı ve dış kaynaklara bağımlı büyüme modeli, potansiyelini büyük ölçüde yitirmiş bulunuyor. Ülke ekonomisi “orta gelir tuzağına” hapsolmuş durumda. Demokratik gelişme toplumun beklentilerinin gerisinde kalmaya devam ediyor. Toplumumuzun beklentisi, her bakımdan gelişmiş bir ülkede yaşamaktır.

Kalkınma tüm unsurların uyumlu gelişmesi ile mümkün

Yeni dünyada en güçlü dönüştürücü kuvvet bilgidir. Bilgi hızla geleneksel yapıları yıkarak tüm sektörleri, kuruluşları, yaşam tarzlarını dönüştürüyor; yenilerini yaratıyor. Her alanda yetenek ve becerileri, araç ve yöntemleri, kurumsal yapı ve düzenlemeleri hızla eskitiyor, yeni arayışların önünü açıyor. Eski ile yeninin bir arada var olduğu değişim döneminde, yaygınlaşan belirsizlikleri aşmak ve vasatlıktan kurtulup refah ve esenliğe ulaşmak için yeni bir zihniyet ve yaklaşım gerekiyor.

Bütünsel Kalkınma yaklaşımı öneriyoruz

İstanbul Sanayi Odası olarak, ülkemiz iş dünyasına, siyaset insanlarımıza, devlet yetkililerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, akademimize ve tüm yurttaşlarımıza “Bütünsel Kalkınma” yaklaşımını öneriyoruz. Yeni küresel koşullarda temel gerçek şudur: Kalkınma ancak ekonomik gelişmişlik, sosyal gelişmişlik, insani gelişmişlik, sürdürülebilirlik ve yönetişim unsurlarının aynı anda ve birbirleriyle uyumlu olarak gelişmesi halinde sağlanabilir.

İnovasyona dayalı akıllı büyüme

“Bütünsel Kalkınma”nın günümüz koşullarında tek yolu vardır, o da inovasyona dayalı akıllı büyümedir. Ülkemizin teknoloji ve yetenek kapasitesini artırmak için biyoteknoloji, kök hücre ve genetik, nanoteknoloji ve robotik, mikro ve info gibi yeni teknoloji alanlarına yönelmek bize daha elverişli olanaklar sağlayacaktır. Bunları, havacılık ve uzay sektörü, gıda, sağlık, ulaştırma ve mobil tabanlı sektörler, yenilenebilir enerji, temiz ve sürdürülebilir üretim başta olmak üzere tüm imalat ve hizmet sektörleriyle bütünleştirmek rekabet gücümüzü artıracaktır.

Bankalar bütünsel kalkınmayı finanse etmeli

Bankacılık ve finans sistemimiz bütünsel kalkınmanın finansmanına katkı sağlamalıdır. İnovasyona dayalı büyüme, yerel ve mikro yatırımlar finanse edilmelidir. En büyük teminat, duran varlıklar veya şahsi kefaletler yerine bilgi, fikirler ve buluşlar olabilmelidir. Finansman için kapsamlı bir vergi reformu zorunludur. Adil vergi reformunun öncelikleri; rantların vergilendirilmesi ile kayıt dışılığın önlenmesi olmalıdır. Böylece Türkiye’nin tasarruf oranlarının artırılması sağlanacaktır.

AB’ye üyelik ve G-20 toplantısı gücümüzü artıracak

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği sürecinin başarıyla tamamlanması ülkemizin güç ve olanaklarını artıracaktır. AB’ye tam üyelik perspektifi, Türkiye’ye demokrasisini geliştirmek ve uluslararası konumunu güçlendirmek adına alternatifi olmayan bir imkân sunmaktadır. Ülkemizin tüm uluslararası antlaşma ve forumlarda çok yönlü etkinliğini artırmasını her zaman destekleyeceğiz. Ülkemizin 2015 yılı boyunca G-20 toplantılarına ev sahipliği yapacak olmasını sevinçle karşılıyoruz.

Devlet reformuna ihtiyaç var

Kamu otoritelerinin sanayi stratejileri ve politikalarında yönlendirici, özendirici işlevinin yeniden tanımlanması gerekmektedir. Ancak bütün bunların ötesinde kapsamlı bir devlet reformuna da ihtiyaç olduğu açıktır. Yeni bir anayasa yapım sürecinden sonuç alınamamış olması bu ihtiyacı daha da acil hale getirmektedir. Kuvvetler ayrımı ilkesine ve çoğulculuğa bağlı, insan hak ve özgürlükleri için güvence sunacak demokratik bir anayasanın yapılması önemini koruyor.

Tüm hukuk sistemi yenilenmeli

Tüm hukuk sisteminin, siyasi partiler ve seçim kanunlarının yenilenmesi gerekiyor. Uzun yıllardır bir türlü aşamadığımız, ekonomiyi ve toplumu kendine tabi kılmayı, kontrol altında tutmayı amaçlayan, keyfiliğe dayalı bir devlet anlayışıyla Türkiye gelişmiş bir ülke haline gelemez. Ekonomik ve toplumsal faaliyetlerin özgürlüğünü güvence altına alan, “insan odaklı bir devlet” yapılanmasına duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır.

21. yüzyıl için eşit eğitim gerekli

21. yüzyılı kazanabilmemiz için eğitim; kapsayıcı, çoğulcu, nitelikli ve eşitlikçi bakış açısına dayanmalıdır. Eğitimde eşit olanaklar sağlanması, varlıklı ya da yoksul olsun tüm toplumun yaşam kalitesini tahrip eden sosyal eşitsizliğe karşı en etkili çaredir. Üniversitelerin özerkleştirilmesi, akademik farklılaşma ve uzmanlaşma teşvik edilmelidir. Öğretmenlerimizin maddi durumlarının, sosyal statülerinin ve entelektüel düzeylerinin yükseltilmelidir.

Patron şirketi anlayışı hakim

Şirketlerimizin büyük çoğunluğu piyasalardan ziyade devlet ve siyasi güçler tarafından etkilenen; dolayısıyla devleti ve siyasi güçleri etkilemeye çalışan bir iş kültürünün mirasçısıdır. Ülkemizde patron şirketi anlayışı hâkimdir, profesyonellere güven eksiktir, yatay yapı ve ilişkilerden çok dikey yapı ve ilişkiler belirleyici olmaktadır. İşbirliği yapmanın yaratıcı ve geliştirici dinamiklerinden yeterince yararlanmıyoruz. Güven, şeffaflık ve küresel değişimlere duyarlılık gelişemiyor.

“Girişimcilik ve birlikte yaratma” yaygınlaştırılmalı

Özel sektör ve kamuda girişimci bir anlayışın ülkemizde yerleşmesi sağlanmalıdır. Sivil toplum kuruluşları da yeni kaynak yaratma, verimli çalışma ve yönetişim gibi performans belirleyici yönlerde ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Girişimcilik burada da dönüştürücü bir rol oynayabilir. Tüm dünyada “birlikte yaratma” paradigması kaliteli iş yapmanın, topluma değer katmanın başlıca önkoşulu haline gelmektedir. Tüm sosyal paydaşlarımızı bu anlayışı benimsemeye çağırıyoruz.

Sosyal medya gençlerin toplumsal rolünü güçlendiriyor

Dijitalleşme ve sosyal medya genç kuşakların toplumsal rollerini güçlendiriyor. Diyalog ve müzakere kültürünü geliştiriyor. İşbirliği, paylaşma, uzlaşma eğilimlerine destek veriyor. Bu nedenlerle tüm karar alıcıları, kamu yöneticilerini, şirketlerimizi, üniversitelerimizi ve sivil toplum kuruluşlarımızı yeni kuşakları anlamaya, desteklemeye ve önlerini açmaya çağırıyoruz.

Kadın istihdamı artırılmalı

Son yıllarda ülkemizde kadınların eşitlik, katılım ve katkı taleplerinin karşılanması yönünde gerek kamu yönetiminin gerekse iş dünyasının çabaları artmaktadır. Daha nitelikli bir ekonomik ve sosyal gelişim için kadın istihdamının artırılmasının yanı sıra; girişimci, sanayici ve yönetici kadınların oranının hızla yükselmesi için hepimiz daha çok çaba göstermeliyiz.

İSO, Bütünsel Kalkınma Modeli’nin takipçisi olacak

Her türlü vasatlık eleştirilerimize rağmen bir ölçüde iyi eğitimli kadrolara, inovatif şirketlere, risk alan genç girişimcilere, kriz yönetimi deneyimli, dünyaya açık yöneticilere sahibiz. Toplumumuzun bir bütün olarak ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma beklentileri yüksektir. Bu tespitler çerçevesinde, bugün kapsamlı bir Bütünsel Kalkınma Modeli öneriyoruz. İSO olarak bu modelin takipçisi olacağız. Burada gündeme getirdiğimiz yaklaşımlara katkıda bulunacak herkesle birlikte çalışacağız. Bu doğrultudaki her uygulamayı önkoşulsuz destekleyeceğiz.

TOBB Madenciler İçin Kampanya Başlattı

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. İbrahim Turhan, finans piyasalarının gelişmesi ile ilgili konuştu. Borsa İstanbul’un bu konudaki misyonuna değinen Turhan, şirketlere de uzun vadeli finansman için halka arz alternatifini tavsiye etti.

İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bence bugün, yaşadığımız asırla yüzleşirken sorulması gereken soru “Niye yapmadık?” değil, “Nasıl yaparız?” olmalıdır. Çünkü insan suya düştüğü için değil, çıkamadığı için boğulur” dedi.

Türkiye’nin vasat bir ülke olmayı hak etmediğini söyleyen Bodur Okyay sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk yöneticiler, küresel şirketlerin başına geçebiliyorsa, Forbes’un En Başarılı 500 Şirket listesine giren şirketlerin sayısı artıyorsa, Türkiye dünya müteahhitler ligine en çok şirketi giren ikinci ülke koltuğuna oturabiliyorsa, Binlerce doktorumuz, tıp dünyasının saygın isimleri arasında sayılıyorsa, Sanatçılarımız ve edebiyatçılarımız, Nobel alabiliyor, kitapları pek çok dile çevriliyorsa… Girişim becerisi yüksek, dinamik bir nüfusumuz varsa, ve dünyayı saran ekonomik krizlere rağmen son 12 yılda istikrarlı bir büyüme ve kalkınma hamlesi yürütebiliyorsa, böyle bir ülkenin, bu ülkede, Türkiye’de yaşayan insanları vasatlığı hak etmemektedir.”

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak 81 İl ve 160 İlçedeki Oda ve Borsa ile birlikte, şehit madencilerin ailelerine destek olmak amacıyla ülke çapında bir yardım kampanyası başlattıklarını bildirdi. İlk adım olarak 5 milyon lira katkıda bulunduklarını açıklayan Hisarcıklıoğlu, tüm iş dünyasını da bu kampanyaya katılmaya çağırdı.

Hisarcıklıoğlu, kongre ana teması doğrultusunda yaptığı konuşmada, zenginliğin kaynağının sanayi olduğunu vurgulayarak “Dikkate almamız gereken ikinci gerçek, zenginliğin kaynağının sanayi olduğudur. Üretim demek, sanayi demektir; sanayi olmadan istihdamı, geliri, zenginleşmeyi arzu ettiğimiz seviyelere yükseltmek mümkün değil. Üretim gücünü diri tutan Almanya, Hindistan, Çin gibi ülkeler krizden daha hızlı sıyrıldılar ve ayakta kaldılar. Sırtını sadece hizmet sektörüne yaslayan ülkelerse kolayca alabora oldular. Türkiye olarak, sanayileşme yolunda önemli kazanımlar, önemli başarılar elde ettik.1990’lardan itibaren sanayimizde, düşük teknolojili ürünlerin yerini, orta teknolojili ürünlerin alması, sanayicilerimiz açısından çok önemli bir başarıdır. Şimdi önümüzde yeni bir mücadele bizi bekliyor.

Sanayi ürünü ihracatımızda orta teknolojili ürünlerin payı artarken, ileri teknoloji gerektiren ürün ihracatının payı bir türlü artmıyor. Bu durum sanayimizdeki yapısal dönüşüm ihtiyacını net bir şekilde gösteriyor.

Türkiye’yi bir dünya devi yapmak istiyorsak, sanayicilerimizin sorularına hızla çözüm bulmak ve ileri teknoloji üretiminde atılım yapmak zorundayız.” dedi.